Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? nim duymadığımızı bir kez daha anlarız. Çünkü tanıdık bir dildir bu. Varoluş kadar eskidir. Bu yüzden okurken yapmamız gereken teorik külliyatı bir süreliğine alt katta dinlenmeye bırakıp, yalnızca kendi iç âlemimizde komplekssiz bir yolculuğa çıkmaktır. Bu yolculuktaki rehberimiz de kendi karanlığına bakmış, kuytularına dalmıştır çünkü. H. Ertuğ Uçar’ın Rüya Arızaları adlı kitabını bu anlamda bir rehber olarak kabul edebiliriz. Yayınevi tarafından ‘Rüya metinleri’ (belki de Terry Eaglaton’un ‘yorum’a dayalı kuramındaki ‘Edebiyat metninin rüyametni olarak okunmasına’ yapılan bir göndermedir) alt başlığıyla tanımlanan kitap, ilk bakışta fantazinin yatağında uyuyor gibi görünüyor. Ama bu ilk intiba ile bile sembollerden oluşmuş sanal yığıntılardan ya da sahte fantastik figürlerin amaçsızca ortalıkta dolandığı modern çöp(lük) metinlerden biri olmadığını kesin olarak yazabiliriz. Ama bundan çok daha fazlası, metinler ve türlerarası geçişlilik söz konusu bu ‘kurgu’da. Bilimkurgunun, fantastiğin hatta öncesinde gotiğin izlerini karnında taşıyan bir toplu anlatı. Alabildiğine kişisel ama bir o kadar da kolektif olan ‘rüya’lardaki o hayvani dilin çözülüp gündelik hayattaki şifrelere yazılması. Altbenliğin derin karanlığı. RÜYA RÜYAYA AÇILIR... Yazar, adları olan ve önkabul bölgesi sayabileceğimiz minik ama etkili H. Ertuğ Uçar pasajlarla (fallarla) okuru karşıladığı rüyaları anlatırken ayın evrelerinin doğa üzerindeki etkilerinden yola çıkıyor. Bu şekilde astrolojide ayın bilinçaltımızı temsil ettiği inanışından hareket ederek yönlenen rüya anlatıları aslında kitabın başında belirtildiği gibi S. Freud’un eşliğinde okunabilir. Ama bana kalırsa bu çok da gerekli değildir. Klasik rüya tabircileri rüyaları mistisizme hapsetmeyi severler. Gelecekten haber almayı, vermeyi de. Bilinmeyenin tasavvurunun ve bilinenin zamanını tayin edebilme hazzı. Bu uğurda sayısız ‘şey’ yapılmıştır, yapılır. Eski toplumlarda şeyhlerin müritlerini rüyalar yoluyla kontrol etmesi gibi. E. Uçar da safını belirlemiş olmasına rağmen bunu kullanır, rüyaların akıldışı figürleriyle oynamaktan geri durmaz. Altbeyin üstbeyni devre dışı bırakmış, REM uykusundadır. İşte bu sırada rüyalar altbeyinin kadim taşımacılığıyla devredilen genel sembolleri dışında kişilerin kendi tarihleriyle birebir ilişkilidirler. Kitapta rüyaların bu hiç de basit olmayan, karmaşık ve yaratıcı dünyasında bir rüyadan öbürüne geçilir. Rüya rüyaya açılır, rüyalar arası gezintiye çıkılır. Burada kapıya ihtiyaç yoktur. Ama bu tekinsiz yolculukların da bir ahlakı vardır. Uykusuzluk çeken bir adamın nörofizyolojik ve mistik açmazları bir rüyada çözülür. Gezginler, kendini uyandırabilenler, rüyasını gerçek hayatta arayan biri. “...rüya kaçağı imgeyi uğursuz bir amblem gibi hayatının film şeridinin hemen önünde Kelly, Havana’da Atatürk büstü ile karşılaşmaktan duyduğu mutluluğu anlatıyor. Büstün hemen altında “Paz en el Pais, Paz en el Mundo” yazıyormuş; yani “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”. Timur Özkan, dünyada yılbaşını ilk kutlayan ülke Yeni Zelanda’daki izlenimlerini anlatıyor. Türkiye kışı yaşarken, Yeni Zelanda’da yazı yaşamanın keyfiyle bu ülkeden ilginç notlar aktarıyor. Nurcan Demir, büyüleyici bir cazibeye sahip Mısır’ı tüm güzellikleriyle tanıtırken, genç gezginlere, rotalarını Mısır’dan başlatmalarını öneriyor. Kitap, Brezilya’nın Amazon Ormanları’ndan Semerkand’a, Yunan adalarından Japonya’ya, Viyana’dan Endonezya’ya, Çin’den Küba’ya, Slovenya’dan Lizbon, Prag, Venedik, Paris’e; Orta Asya Stepleri’nden, Uygarlıklar Vadisi Güney Ege Bölgemize uzanan birbirinden güzel yazılarla sürüyor. GEZDİKÇE YAZANLAR... İkinci kitap, Türkiye’den gezi yazılarını içeriyor. 43 Ankaralı gezgin, Edirne’den Kars’a, Artvin’den Muğla’ya, İzmir’den Mardin’e Türkiye’nin hemen her bölgesine götürüyor okuru. Kitapta ayrıca, yabancı gezginlerin gözünden Türkiye yazıları da ilgiyle okunuyor. Ankaralı gezginler, kendilerini “Gezdikçe yazanlar ve gördüklerini paylaşanlar” olarak tanımlıyorlar. Her iki kitabı yayına hazırlayan Timur Özkan, “Ankaralı Gezginler’e üye olmak için yaş, gezilen ülke sayısı vb. ön şartlar veya aidat ödenmesi söz konusu değil, gezmeyi seven ve yaşama biçim ölümüne dek taşımaktan başka” (s. 30) yapacak şeyi olmayan bir kadın, olmazsa olmaz rüyanın yok olmasıyla çıldıran genç bir adam, başkalarının rüyalarını gizlice işgal eden biri daha, bir kent halkının toplu halde istihareye yatması... Yazarın mimar olduğunu açık eden ayrıntılarla inşa edilen son rüyaya geldiğimizde belki de her şeyden önce şöyle güzel bir uykuyu özlemle çağırabiliriz. Rüyaların insan hayatında olmaması mümkün değil. Belki ancak reddedilebilirler, hatırlanmazlar. Gün ışığında tel tel ayrılır, giderek soluklaşırlar. Ve eğer tutmak için çaba göstermezseniz zihninizden uçup giderler. Oysa ne büyük kayıptır. Gündelik hayat, koca dünya, ağır sorumluluklar, savaşlar, ölüm... Koyu, karamsar gerçekler. Tüm bunları anlamanın, anlatmanın farklı yollarını bulabilenler çok şanslı bana kalırsa. E. Uçar da basit, yalın, kara bir içgörü gibi kullandığı etkileyici diliyle o yazarlardan biri olma yolunda ilk sağlam adımını atmış. Romanda görselliği ayrıntılayan, ayrıcalıklı bir üstünlük katan mimari de yazarın bir diğer şansı olabilir gelecekte. Son söz olarak bir okuma önerisi sunmak isterim Rüya Arızaları için. Bu kitapla birlikte Elaine Scarry’nin Kitapla Hayal Etmek’ini de koyun başucunuza. İkisi iyi anlaşacaklardır. ? (*) Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar/ Ursula K. Le Guin/ Metis Yayınları Rüya Arızaları/ H. Ertuğ Uçar/ Alef Yayınevi/ 79s. Ankaralı Gezginler ler sınırı arasında kalan ve sahaflar kasabası olarak bilinen HayOnWye’a götürüyor bizi. Bu şirin, küçük kasabada ikinci el kitap satan tam 39 sahaf bulunuyormuş. Yurdusev, 6 kez gittiği bu kasabadaki sahafları anlatırken, 5 kattan oluşan ve 400.000 adet kitabın satışa sunulduğu, dünyanın en büyük sahafı olan Richard Booth Bookshop’u tanıtıyor, tozlu rafları arasında dolaştırıyor bizi. Bu kasabada gezmek ve görmenin çok daha fazlasını bulacağımızı söyleyen Yurdusev, kitapseverlere HayOnWye’ı görmelerini önerirken, nasıl gidileceği, nerede konaklanacağıyla ilgili bilgiler de veriyor. Esra Eroğlu ile düşler ülkesi Sri Lanka’ya gidiyoruz. Antik kentlerde, tropik kumsallarda dolaşırken, 700 metre dik bir uçurum olan ve “Dünyanın Sonu” diye adlandırılan bölgeyi tanıyoruz. Pek çok kişinin görmeyi hayal ettiği bir ülke olan Nepal’i Ayşe B. Samurkaşoğlu tanıtıyor bize. Binlerce yıllık tarihi, Hindu ve Budist inanışların ilginç ritüelleri ile çok renkli bu küçük krallığın sokak aralarında, parklarında dolaşırken; sanatı, mimarisi, halkı, kültürü ve doğası ile ilgili bilgi ediniyoruz. Emre Coşansel, Jakarta’yı anlatıyor; Uzakdoğu’nun arkadaş canlısı, güler yüzlü insanlarına dikkat çekiyor. Feyza Timur Özkan ? Orhan TÜLEYLİOĞLU G ezginler Kulübü Derneği, 1999 yılında Prof. Dr. Orhan Kural’ın girişimiyle kuruldu. Gezginlik ruhunu aşılamak, yurdumuzu ve dünyayı daha iyi tanımak için geziler düzenlemek, doğal çevreyi korumak gibi amaçlarla kurulan dernek; dünyada, kadın üyeleri de kabul eden tek gezginler kulübü özelliğini taşıyor. Ülkemizde pek çok ilke imza atan derneğin Ankaralı üyeleri bir araya gelerek gezi anılarını iki kitapta toplamışlar. İlk kitap, her yaştan ve meslekten 40’ı aşkın gezginin kaleminden bir dünya turuna çıkarıyor okuru. Ayrıca kitapta Mustafa Balbay, Can Dündar ve Tayfun Talipoğlu’nun gezi yazılarına da yer verilmiş. A. Nuri Yurdusev, İngiltere ile Gal olarak kabul eden her Ankaralı aramıza katılabilir. Grubumuza ilgi duyanlar http://groups.yahoo.com/group/ankaraligezginler adresinden başvuruda bulunabilir.” diyor. Gezi rehberlerinin çok ötesinde; okura yeni ufuklar açan, gezmeye ve görmeye içtenliği, sevgiyi, duyguyu da katan çok güzel kitaplar bunlar. ? Ankaralı Gezginler 1/ Gezi Yazıları Seçkisi/ Editör: Timur Özkan/ Pelikan Yayıncılık/ Ankara 2006/ 448 s. Ankaralı Gezginler 2 / Türkiye’den Gezi Yazıları/ Editör: Timur Özkan / Pelikan Yayıncılık/ Ankara 2006/ 424 s. KİTAP SAYI ? SAYFA 26 CUMHURİYET 902