03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Rıfat Ilgaz’ın Karartma Geceleri, "insan"a yaklaşımıyla, bu yaklaşımda gözlenen incelikli tutumla öne çıkıyor. Dönemin resmi anlayışı olarak "faşist karakter", gayri resmi anlayışı olarak "sosyalist karakter" değil alınan, "birey" yalnızca. Sınıf gerçeği dışında da değil birey. Üstelik diyalektik bakış egemen yine romana. M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası yeni insan, sivil romanın yaratıcısı… Çünkü sivil roman yazarının değil, romandaki kahramanın yarattığı yapıt daha çok… Roman kahramanları gündelik yaşamda rastlanabilecek insanlar değil midir, çelişkilerle örülü konuşmaları, davranışları, tutumlarıyla? Eylemleriyse hepten karışıktır. Ne ki karışıklık, onların kafaca berraklığını engellemez yine de. Oysa resmi romanla gayri resmi romanda evren tasarımı da kahraman da önceden belirlendiğinden enikonu çizgiselleşir. Şimdi Rıfat Ilgaz’ın roman kahramanı Mustafa Ural’a geçebiliriz artık. R ıfat Ilgaz’ın Karartma Geceleri (Çınar, on üçüncü basım, 2004) romanı üzerinde neden bunca duruyorum dersiniz? Başka hiç mi "sivil roman" örneği yok yazınımızda? Olmaz mı, kıyamet gibi… Geçmişten günümüze öyle başarılı sivil roman örneği var ki, şaşmamak elde değil! Peki, sivil roman geleneğimiz gelişmediği ya da istenilen düzeyde seyretmediği için mi söz ediyorum yapıttan, bu nedenle mi örnekliyorum durmadan onu? Hayır, bana sorarsanız Türk romancılığı, dünya yazınında son yüzyılı en iyi değerlendiren ülke romancılıkları arasında sayılabilir. Bu çerçevede romancılığımız, dünya romancılığı ile arasını kapatmış; hiç değilse bu alanda hedeflenen düzeye ulaşmış bir konum sergiliyor bence. Ama herkesten önce bunu ilkin bizim öğrenmiş, ayırt etmiş olmamız gerekmez mi? Öyleyse Karartma Geceleri neden bunca önem taşıyor? Nedeni açık: sivil romanlığını, somut olarak gösteriyor da ondan… Gelin bir kez daha göz atalım şu sivil roman konusuna… "Sivil" kavramının kentli anlamına geldiği, bununsa uygara denk düşeceği söylenebilir ilk ağızda. Ancak günümüzde kavramın içinin boşaltılması, "sivil toplum", "sivil örgütlenme" vb. konularda erozyon yaşanması sivil kavramının bırakalım alımlanışını, düz algılanışını bile güçleştirmiştir bir ölçüde. Zaten dilimizde "sivil"in farklı anlamlarla ilişkilendirilmesi de bunu gösteriyor yanılmıyorsam. Öyle ya, "sivilleri giyinmek"le "sivil oluşum"; "sivil bileti"yle "sivilleşmek" denildiğinde, toplum neleri anlıyor dersiniz? Öte yandan STK olarak bilinen sivil toplum kuruluşları sivillikten, milletvekilleri ulustan kopmuyor mu gide gide? Yollarının apayrı yerlere uzandığı görülmüyor mu? Kaldı ki sivillik, bunun yerine geçirilecek kavramla, örgütlenmeyle ne ölçüde karşılanabilir? Demek ki sivilleşmek eylemi, bu anlayışın somutlanacağı "birey"de kendini gösterebilir en çok! Sanırım bu karışıklık, sivil sözcüğünün resmi, gayri resmi, muhalif vb. sözcüklerle ilişkilenişinde de kendini gösteriyor. Öyleyse kısaca buna da değinsek, iyi olacak… “Karartma Geceleri” SİVİL ROMAN, KAHRAMANLARIYLA KOYAR KENDİNİ... Karartma Geceleri’nde roman kahramanı öğretmen şair Mustafa Ural’ı daha ilk sayfasında ete kemiğe büründürme, sonuçta Rıfat Ilgaz dışında yazınımıza bir karakter armağan etme başarısı gösteriyor yazar. Evinde karısı, okulunda öğretmen arkadaşları, toplumda işsizler, açlar yığını tarafından açıkta bırakılmış bir yalnız adamdır Mustafa. Yayımladığı, tutuklanmasına yol açan şiir kitabı için başına gelecekleri bekleyen biri konumundadır neredeyse… İçeriye alınan bir şair öğretmen, bin bir sıkıntı içinde insan olma kavgası verecektir… "Bir şair üzerine düşen işi yapmalı" (26) diye düşünür; "Geçmişini anımsamaktan başka, Mustafa’nın yapacağı hiçbir şey kalmamıştır şu taş odada." (45) "Hem onlardan kaçıyordu(r) odasının ölü açılarına doğru, hem de onlarsız yapamıyordu(r)." (7); "…Tutsaklık acısı, gerçek anlamını ta kafasının içinde buluyordu(r)." (9) Ilgaz, bu siyasal romanında bize yalnız insankahraman armağan etmiyor, yanısıra bunun evrensel ölçekte nasıl yapılandırılması gerektiğini gösteriyor. Bir şairin (buna öğretmenliği de eklenmeli) çektiği acılara, zulümlere karşın dağılmayışı; çözümü yine de halkıyla aramaya girişmesi bağlamında aydınla halkı arasındaki bakışla, bu yönde üretilmiş düşüncelerle de dikkati çekiyor roman. Karatma Geceleri’nde sergilediği halk topoğrafyası da bunu ortaya koyuyor. Nitekim en tehlikeli anda bile, üstelik aranırken Karadenizli olduğunu sandığı askerle yaptığı "hemşerim"li konuşma, ıpılık duyguyla yayılıyor insanın yüreğine. (109) Rıfat Ilgaz, Dede Korkut’ta kendisinin yerine ölüme gitmeye razı olacak kişiyi arayan kahraman gibi, sonuçta hep kaçışarayış salıncağında bir büyük sorunsalı getiriyor önümüze. (101) Öte yandan Mustafa’nın polisleşen Burhan’la karşılaşması, onu atlatışı Rıfat Ilgaz’ın bu soyutlayımla dönüştürümde aynı zamanda polisiye roman dokusunu da kullandığını ele veriyor. Mustafa, içinin aydınlığını karartmayan, olaylara biraz da olabilirliğin esnekliğiyle bakan biri. Bu da onu bir aydın sanatçı olmanın dışında hoş, esprili bir entelektüel yapıyor. Sürekli kaçtığından, av hayvanıymışçasına peşine düşüldüğünden polisiye anlatı olarak da güçlendiriyor yazar romanını. Kuşkusuz içerden bakış bu. Rıfat Ilgaz, roman kahramanı Mustafa’nın bakışıyla yansıtsa da el öyküsel aktarımı yeğliyor. Böylece kahramanı kendinden uzaklaştırıp Mustafa ile kendisi arasında kurulabilecek koşutlukaynılık değerlendirmesini kıracağını düşünüyor belki. Karartma Geceleri ile Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru, Artur London’un İtiraf’ı (Çeviren: Mithat Perin, Milliyet, 1970) üzerine bir karşılaştırma da yapacağım. Ama Rıfat Ilgaz romanları üzerine sürdürdüğüm yazılar "tefrika"ya dönüşmesin diye, bunu ileriki haftaların birine erteliyorum. Şu kadarını olsun söylemeden bitirmeyeyim yazıyı: Rıfat Ilgaz’ı suskunlukla karşılamak, buna sessiz kalan yazarların da günün birinde suskunlukla karşılanmasına yol açacaktır, kimsenin kuşkusu olmasın bundan! ? SAYFA 29 Neden Sivil Roman? yaklaşım bu. Çalıkoğlu, 20052006 mevsiminde yönettiği konuşmaları topladığı kitabında, sanat için yaşamsal önem taşıyan bir konuya eğiliyor: "sivil inisiyatif"… Bu arada düzenlediği konuşmalarda "sivil olmak" odağında "beliren bazı ortaklıkları" özetliyor. (11 vd.) Konuşmacılardan özet getirirken, "sivil bir inisiyatife dönüşen Hafriyat"ı örnekleyip tartışmayı "sivil olmak ne anlama geliyor sorusu"yla başlatıyor (15), ama görüşünü almak üzere Emre Zeytinoğlu’na döndüğünde ondan şu sözleri alabiliyor yazar: "…Sivillik nasıl izah edilebilir? …Sivillik eğer resmi söylemin ya da egemen söylemin karşılığı olarak ortaya konuluyorsa… (…) …Galiba burada asıl kastedilen sivillik değil, meşruluklar. (…) Yani öncelikle algılanacak olan şeyler vardır, önceliği olmayanlar vardır. Görmeye değer olanlar ya da olmayanlar… Değer problematiği…" (40, 41, 42, 43) Sivil olandan söz ederken, resmi olanla gayri resmi olanın dışında bir kavrayışa değiniyoruz aslında. Çünkü resmi olanla gayri resmi olan birbirinin yargısı, önermesi üzerinde gelişen yapı gösteriyor daha çok. Burada resmi olan da gayri resmi olan da birbiriyle bütünleşen tutum sergiliyor, çünkü her ikisi de belirlenmiş, sınırları çizilmiş insan modelleri, evren tasarımları sunuyor bizlere. Oysa sivil olan, gayri resmi söylemden, muhalif duruştan yararlansa da yepyeni bir özle geliyor önümüze. Sözgelimi tam bu noktada "modern"e bakılabilir. Neyi getirmiştir modern? İnsanı yaşamın merkezine koymuştur ilkin, değil mi? Bütün sanatlar, binlerce yıllık uygarlık tarihi içinde en büyük gelişimi, ivmeyi bu aşamada göstermiştir denebilir. Kuşkusuz Cervantes de, Boccaccio da bunun yansımaları olarak çıkmıştır ortaya. İşte Rıfat Ilgaz’ın Karartma Geceleri, "insan"a yaklaşımıyla, bu yaklaşımda gözlenen incelikli tutumla öne çıkıyor. Dönemin resmi anlayışı olarak "faşist karakter", gayri resmi anlayışı olarak "sosyalist karakter" değil alınan, "birey" yalnızca. Sınıf gerçeği dışında da değil birey. Üstelik diyalektik bakış egemen yine romana. Ama şu var ayrılan: bireye önyargıyla yaklaşım yok artık, bir dayatma da getirilmiyor kaldı ki! GAYRİ RESMİLİK, MUHALİFLİK, SİVİLLİK... Hemen bütün yaklaşımlar "sivil" kavramını, "gayri resmi" anlayışın ya da "muhalif" duruşun değişkesi bağlamında alıyor. Konuya özgülenmiş kitap ya da yazı parmakla gösterilecek denli az… Levent Çalıkoğlu’nun, yayına hazırladığı Çağdaş Sanat Konuşmaları 2/ Çağdaş Sanatta Sivil Oluşumlar ve İnisiyatifler (YKY, 2007), son yıllarda verimlenmiş önemli bir kitap. Yazar, konuya yaklaşımıyla, ataklığıyla dikkati çekiyor. En azından bu nedenle mutlaka okunması gereken bir kitap Çağdaş Sanatta Sivil Oluşumlar ve İnisiyatifler. Yazarlarımız başkalarının kitaplarını okumazken resim, plastik sanatlar alanında tartışılmış düşüncelere ne ölçüde gönül indirir bilemem. Bari okur ayırdına varabilse kitabın!… Romancılığımızdaki sivillikten söz ediyorum, ama yazına özgü değil sivillik; resimde, heykelde, tiyatroda, sinemada, müzikte bütün sanat türlerinde, yanısıra tüm düşünsel, ekinsel etkinliklerde ağırlık taşıyan bir CUMHURİYET KİTAP SAYI ROMANLAŞTIRILAN ÖZYAŞAM, AMA NASIL?... Özyaşamdan yola çıkılarak yapılandırılan geniş nefesli bir roman Karartma Geceleri. Ne ki değeri yeterince kavranmış değil henüz. Heinrich Böll’ün Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru’na (Çeviren Ahmet Ce890 mal, Can, üçüncü basım, 2006), Milan Kundera’nın Yabancı’sına (Çeviren: Aysel Bora, Can, 2001) haklı olarak yoğun ilgi gösterenlerin, ötekine sırt dönmesi, en hafifinden ham ervahlık sayılmalı. Resmi roman söylemcileri, pek çok değerli romancıyı görmezden geldiği gibi Rıfat Ilgaz’ı gizlemeyi de başarıyor. Oysa güçlü kavrayışı, dalışıyla, bunlara dayalı dönüştürümüyle Karartma Geceleri, üzerinde uzun uzadıya durulması gereken bir yapıt. Sade suya tirit 12 Mart romanlarının sökün etmeye koyulduğu bir dönemde üzerinde gereğince durulabilseydi yapıtın, kuşku yok ki olumlu etkileri, katkıları derlenecekti yazınımızda. Ama Rıfat Ilgaz, tıpkı Hababam Sınıfı’nda olduğu gibi Karartma Geceleri’nde de ad olarak örtük tutuldu hep. Örneğin filmin başarısında Rıfat Ilgaz’ın hiç rolü yokmuşçasına tutum sergilendi değerbilmezlikle! Oysa yaşamının hiçbir evresinde verimlerinin tekinde olsun alçakgönüllülüğü bir yana bırakmış değil o! Sarı Yazma’da (Çınar, on birinci basım, 2005) böylelerine şu yanıtı veriyor uzaklardan Rıfat Ilgaz: "Kitaplarımdan film için senaryo çıkarma hakkını alanlar(ın) …Hababam Sınıfı gibi yüz binlerce baskı yapmış toplumca bilinen, sevilen bir güldürü romanının filmini çevirirken kendiliklerinden yeni tipler, yeni olaylar ekleyecek kadar sanatı hafife almaları görülmüş şey değildi. (…) Verdikleri parayla yalnız kitabımdan senaryo çıkarma hakkını değil, beni de bütün kişiliğimle satın aldıklarını sanıyorlardı." (55) Fethi Naci, ilk kez 1956’da yayımlanan İnsan Tükenmez’de "…Halkımızı iyi tanıyan Yaşar Kemal’in, Samim Kocagöz’ün, Kemal Bilbaşar’ın , A.Kadir’in, Rıfat Ilgaz’ın, Şükran Kurdakul’un, Ahmed Arif’in yeni insanları"ndan söz ediyor. (Bak.: Adam, ikinci basım, 1997, 12) Evet Rıfat Ilgaz’ın yeni insanı… İşte bu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle