03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Erkek kahramanları da ; Kadınlar tarafından yönlendirilen pasif erkekler. Akıllı, becerikli, özverili, cesur, iyiliksever erkekler. Kolayca aldatılabilen erkekler Hilekâr, kurnaz, açgözlü, kötü yürekli erkekler. Bilge ihtiyar erkekler. Ve çocuklar; ne yazık ki masallar incelendiğinde, bu çocuk kahramanların mutsuz oldukları görülür. Bazı masallarda yan olaylarda yer alan çocukların da yine büyük bir bölümü, herhangi bir nedenle mutsuzdur ve bulundukları kötü koşullardan kurtulmak için, olağanüstü bir uğraş vermek zorunda kalırlar. Çocuk masallarından ad vererek örnekleyebilir miyiz? İlk olarak ekonomik nedenler göze çarpar. Yoksul ailelerin güzel kız çocuklarını evlatlık ya da gelin olarak vererek maddi çıkar sağlaması gibi…Ad vermek gerekirse "Masallar ve Eğitimsel İşlevleri " kitabımda yer alan masallardan Uykuşah, Çiğ Süt ilk aklıma gelenlerdir. Yoksul ailelerin çocuklarının evi terk etmelerine gelince, yine bu kitabımdan ilk aklıma gelen masal adları; Kül Eşek, Şerbetçi Güzeli ve Ayşe Kız ile Fatma Kız’dır. Gene masallarda Üvey Ana sorunu olarak adlandıracağımız bölümdeki masallar ise Avcı ile Çocukları, Oduncu ile Kızları masallarıyla örneklendirilebilir. MASALLAR VE EĞİTİM Masallarda kız çocuklarının karşılaştıkları cinsel tacizlere değinirsek; Cinsel tacizleri de kendi içinde sınıflandırmak mümkün, aYakınları tarafından taciz edilenler yani ensest, bYabancılar tarafından taciz edilenler. Bu gruba örnek olarak ilk aklıma gelen masallar Gülnazik, Helvacı Güzeli ve Geyik Sultan olur. Bu tür masallardan ikinci grupta yer alan masalların sonunda, kız çoğunlukla kendisini bir şekilde kurtarır, birinci grupta yani ensestte yer alan masalların sonunda ise kız kendini öldürürken, kıza kötülük yapan da ölür. Çünkü saldırgan yakınıdır ve ona karşı savunmasızdır. Böylece,mazlumu ölüme iten zalim de cezalandırılarak, masal dinleyicisinin vicdanında, görece de olsa bir rahatlama sağlanmış olur. Bütün bu sınıflandırmalardan yola çıkarsak masalların eğitimdeki rolünü irdelersek… Bir sözlü halk edebiyatı ürünü olan masalların, çocuk eğitimindeki rolü yadsınamaz. Masallar ait oldukları toplumların gelenek, görenek, inançlarını; sosyal, kültürel, ekonomik yapılarını yansıtan, pek çok motiften oluşurlar. Böyle olunca da insanın serüvenini geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe taşır dururlar. Bu taşıyıcılık işlevi özellikle, sosyolojik ve kültürel açıdan çok önemlidir. Masalların dil öğrenimindeki katkıları da yadsınamaz sanırım… "Masallar ve Eğitimsel İşlevleri" adlı kitabımın üçüncü bölümünde CUMHURİYET KİTAP SAYI "Masallar ve Dil Öğrenimine Katkıları" yer alır. Masal anlatan, konuşma dilinin bütün inceliklerini, akıcılığını, rengini, kısacası zenginliğini, rahatlığını kullanarak, anlatımını ilginç bir hale getirmeye çalışır. Ayrıca, derlenen bu masallar yazıya geçirilirken, halk dilinde olağan görülebilecek yapı bozuklukları düzeltilmiş, konuşma dilinin söylemlerine ve halk deyişlerine ise özellikle yer verilmiştir. Masalların bütününe hareketli bir dil hâkimdir. Böyle olunca da betimleme değil, eylem ağırlıklıdır. Genellikle sıfatlar az kullanılırken, fiiller çok kullanılır. Bu da hareketliliği sağlayan temel öğedir. Peki, geçmişten günümüze ve tabii geleceğe taşınırken değişime uğrar veya kırılma noktaları yaşar mı? Halk anlatıları anlatılan ortama, zamana, mekâna, döneme göre değişmekle kalmaz, anlatıcının cinsiyetine göre bile değişir. Bu nedenle de halk anlatıları donmuş, olmuş bitmiş olgular değil canlı, yaşayan koşullara göre değişip gelişen yaratılardır. Hep güzel sonla biter masallar, öyle değil mi? TEMEL MESAJ... Bu ay ( Şubat 2007) okuyucuyla buluşan" Türk Masalları II" "Bir Varmış Bin Yokmuş"a gelmek istiyorum. İlk kitap, "ülkemin güneş gözlü çocuklarına" adanmıştı. İkincisi kime adandı? İkincisi de yine ülkemin güneş gözlü çocuklarından birine "Ali Arda’ya" adandı. Bir Hintli bilge şöyle der; "Dünyaya gelen her bebek, Tanrı’nın insanlardan hâlâ umudunu kesmediğini gösterir". Şimdi tam da şu anda, biz de oğlumun oğlu nedeniyle böyle bir umutla aydınlanıp çoğaldık, yaşama sevincimiz arttı. Onun için de bu kitabın adama cümlesi "Hoş geldin Arda Bebek/ Ali Arda’m hoş geldin" oldu. Bu ikinci kitapta yer alan bir değişiklik var. Her masalın sonunda, anlatının temel mesajı/ iletisi bir dörtlük şeklinde verilmiş. Ve kitabın adından bahsedelim, neden Bir varmış Bir Yokmuş değil de… Evet, her masalın temel mesajı/iletisi, sonunda bir dörtlük şeklinde verildi. Örneğin; "Aklıyla yüreğidir İnsanı güzel kılan Dış görünüş çoğu kez Kocaman boş bir yalan" Bu temel yönlendirişten, bu küçük dokunuştan sonra, geri kalan iletileri bulma işini çocuğun kendisine bırakmak gerekir. Bu yönlendirme ışığında, bu ayrıştırmayı artık sağlıklı bir şekilde yapabilecektir. Ona yolu göstermeli ama bu yolculuğunda, sonuna kadar elini tutmamalıdır. Kitabın adına gelince, masalların giriş tekerlemelerinde yer alan "Bir Varmış Bir Yokmuş" söylemi evrenin yaşı ve büyüklüğü karşısında, insan ömrünün ne kadar geçici ve kısacık olduğunu göstermesi bakımından derin bir felsefik anlam içerir. Yine bu Muhsine Helimoğlu Yavuz, Pertev Naili Boratav ekolünün özenli ve titiz bir sürdürücüsü... bağlamda düşünülürse, insanoğ Masallarda genellikle Anlaşılır gözlerinden dediği/ Nece kolunun varlığı çok kısa ama yokluğu çok iyilik, dürüstlük, adalet ve nuşursa konuşsun/ Benim duyduğum uzundur. Yani yaşamı, varlığı zaman çalışkanlık üstün gelmekrüzgarlardır/ Dinlediği." birimi olarak rakamsal bir değerle te ve yine çoğunlukla "bir"se, yokluğu "bin"dir. Bir başka "Ülkemin güneş gözlü çocuklarına" mutlu sonla bitip, iyiler deyişle, dünyaya şöyle böyle bir dokudiyerek ithaf ettiğiniz Esil ile Yesil adlı hak ettikleri yerlere ulanur geçer, hatta çoğu da ne yazık ki, tekitabınız, yirmi masaldan derlenen ilk şırken, kötüler de cezağet geçer. Ayrıca, bu söylemin ikinci kitap çocukları düşündürmeye ve bilinçlarını çekmektedirler. bir anlamı olan, insanların çoğunun lendirmeye yönelik, amacınızı bu konuBu da henüz gelişmekte varlık ve varsıllıkları "bir" ise, yokluk da belirlediniz sanırım. olan çocuk ruhlarının, doğrudan ve ve yoksunlukları "bin" dir. Bu nedenle Söyleşinin başında da belirttiğim haklıdan yana tavır koymaları doğrulde kitabın adını "Bir Varmış Bin Yokgibi, gelişmemiş yoksul toplumların tusunda yönlendirilmeleri bakımından muş" koydum, Keşke "Bir Varmış Bir çocuklar için masal yaratmak gibi bir yararlı olacaktır. Her ne kadar, büyüYokmuş" olabilseydi de, varsıllık ve lüksü yoktur. Bu nedenle de masallar, dükten ve hayat cangılında savaşmaya yoksulluk dengelenebilseydi. Dahası çocuk yetişkin ayrımı gözetmeden, başladıktan sonra, masal gerçeği ile ha"Bin Varmış Bir Yokmuş" olabilseyiçerdikleri mesajlarlailetilere, bütün yat gerçeğinin, çoğu zaman çeliştiğini di... Kim bilir, belki bir gün olur... Mabir halkı eğitmek, uyandırmak, iyiden göreceklerse de o zaman, takvim ve sal bu ya... ? güzelden yana yönlendirip bilinçlenkültür yaşları bunun nedenini, niçinini dirmek için yaratılmışlardır. Bu nedenEsil İle Yesil/ Muhsine Helimoğlu kavrayıp çözecek olgunluğa erişmiş le, derlediğim elimdeki yüzlerce halk Yavuz/ Cumhuriyet Kitapları/ 118 s. olacağından, bu çelişkinin nedenlerini masalından, pedagojik açıdan çocuklaanlayabileceklerdir. Bunun da en kolay Bir Varmış Bin Yokmuş/ Muhsine ra en çok seslenebilecek, iletileri daha ve etkili yolu masallardan geçer. Helimoğlu Yavuz/ Cumhuriyet Kitapyalın daha kolay anlaşılabilir olanları ları/ 104 s. Masalların evrensel bir boyutu da seçmeye özen gösterdim. Yazdıklarım 890 SAYFA 25 var sanırım. Biraz bunun üzerine konuşalım mı? Halk anlatıları evrenseldir. Bir ülkedeki halk masallarının hemen hepsinin, başka ülkelerde de benzerleri bulunur. Çünkü, dünya halk anlatıları ortak temel motifler üstüne kurulur ve ortak mesajlariletiler içerir. Evet, bir başka deyişle halk anlatıları evrenseldir. Ulusal olan yönleri ise, anlatım sırasında onların içinde yer alan halk kültürü öğeleridir. ( İsimler, giysiler, mekânlar, tepkiler, değer yargıları, gelenek, görenek vb.) Başta masallar olmak üzere, dünya halk anlatılarındaki bu ortaklığı pek çok etik, ekonomik, politik, sosyolojik, psikolojik, pedagojik nedenlerin yanı sıra, genelde insanların dünyayı algılayışlarındaki ortaklıklarda aramak gerekir. Bu ortak algılayışı, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın " Dünyaca" adlı şiirindeki şu dizeler ne güzel anlatır: "Burda, Hindistan’da, Afrika’da/ Her şey birbirine benzemektedir./ Burda, Hindistan’da, Afrika’da / Buğdaya karşı sevgi aynı/ Ölüm önünde düşünce bir.// Nece konuşursa konuşsun/ amacına ulaşır da genç namuslu ellerin, beyinlerin yetişmesine birazcık da olsa katkıda bulunursa, işte o zaman Cumhuriyet gazetesinin ve yayınevinin her dönemde ve her ortamda, ödün vermeden sürdürdüğü aydınlanma hareketi ve aydınlatma işlevi, bir adım daha ileriye götürülmüş olacaktır. Bunun, "çocuk adımlarının" birleşmesinden oluşacak, aydınlık bir geleceğe yönelik, aydınlık bir adım olmasını diliyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle