03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Franz Kafka’nın ilk romanı 'Amerika' yeni çevirisiyle dilimizde Her yerde zenci olmak vayı ustaca veriyor. Amerika, Franz Kafka’nın yazmaya başladığı ilk romanı. Fakat yazar, 1911 yılının sonundan 1914 yılına kadar aralıklarla üzerinde çalıştığı ve Kayıp (Der Verschollene) başlığını vermeyi düşündüğü bu romanını bitiremedi. Yalnızca romanın Ateşçi başlıklı ilk bölümünü 1913 yılında ayrı bir öykü olarak yayımladı. Kafka’nın Ateşçi’yi, 1912’de yazdığı Karar (Das Urteil) ve Dönüşüm (Die Verwandlung) başlıklı öyküleriyle birlikte bir "oğullar" üçlemesi olarak düşündüğü de biliniyor. Yazarın ölümünden sonra yakın arkadaşı Max Brod 1927 yılında bu roman fragmanını Amerika başlığıyla yayımladı. İlk altı bölüm için yazar tarafından oluşturulmuş kesin bir sıralama taslağına bağlı kalan Brod’un, metnin kalanında ciddi düzenlemeler yaptığı anlaşılıyor. Max Brod’un açıklamalarından, Kafka’nın, hiç gitmediği Amerika hakkındaki betimlemelerinde bu ülkeye göç etmiş yakınlarından ve gazete makalelerinden öğrendiklerinin yanı sıra Arthur Holitscher’in 1911 tarihli Amerika Heute und Morgen (Günümüzde ve Yarın Amerika) adlı seyahatnamesindeki fotoğraflardan önemli ölçüde esinlendiği anlaşılıyor. Amerika romanı, derin melankolik atmosferiyle, figür ve motifleriyle Kafka’nın daha sonraki öykü ve romanlarının bir öncüsü, bir habercisi durumunda ve bu anlamda da bu yapıtların anlaşılmasına ışık tutan, ancak önemi ve değeri geniş okur kitlesi için Kafka’nın diğer metinlerinin gölgesinde kalan bir yapıt. Bir gelişim romanı sayılabilecek yapıtta, 1900’lerin başı döneminin yaygın basmakalıp "fırsatlar ülkesi", "taşı toprağı altın" Amerika imgesinin tersine, romanın kahramanı Karl Rossmann’ın, ayak bastığı bu Yeni Dünya’da başarılı bir kariyere başlamak yerine, sosyal anlamda yaşadığı sarsıcı düşüş, acı sona doğru sürekli bir yolculuk hali biçiminde anlatılır. ? Ersel KAYAOĞLU lağanüstü karmaşık yapıda ve içinden çıkılamaz bir dünyayı eşsiz berraklıkta, yalın, ama yine de büyüleyici bir dille anlatır Franz Kafka. Bu dünyanın içinde büyük korkular ve çaresizlikler yaşayan, sonunda hep kaybeden figürleriyle Kafka 20. yüzyıl edebiyatının en çok okunan, en çok konuşulan, kendinden sonrakilere çok büyük etkisi olmuş yazarlarından biridir. 3 Temmuz 1883’te Yahudi bir tüccarın oğlu olarak Prag’da doğan ve 1901 ile 1906 arasında önce Alman dili ve edebiyatı, sonra da hukuk okuyan Kafka, hukuk doktorasının ardından bir yıllık avukatlık stajını yaparak, 1908 yılında bir sigorta şirketinde işe başladı. 1917 yılının sonunda baş gösteren tüberküloz hastalığı onu 1922’de erken emekliye ayrılmak zorunda bıraktı ve 3 Haziran 1924’te Viyana’da 41 yaşında ölüme götürdü. Üniversite yıllarında ilk yazarlık denemelerini yapan Franz Kafka’nın yapıtlarında memuriyetinde karşılaştığı bürokratik çarkların yansımaları da açıkça görülüyor. Yaşadığı dönemde geniş okur kitlesi tarafından tanınmayan, geride, üç roman, çok sayıda öykü ve mektup bırakan Kafka, Türk okurunun en çok tanıdığı yabancı yazarlardan biri; son yıllarda yeni ve çağdaş çevrilerinin yayımlanması da, ona olan ilginin sürdüğünün bir kanıtı. Bu çağdaş çevirilerden sonuncusu ise Kafka’nın Amerika başlıklı romanı. Ayça Sabuncuoğlu’nun Can Yayınları tarafından yayımlanan bu çevirisi, çağdaş diliyle ve titizliğiyle içeriksel ve biçemsel eşdeğerliği yakalıyor ve Kafka’nın metinlerine özgü ha O FIRSATLAR ÜLKESİ Bir gelişim romanı sayılabilecek yapıtta, 1900’lerin başı döneminin yaygın basmakalıp "fırsatlar ülkesi", "taşı toprağı altın" Amerika imgesinin tersine, romanın kahramanı Karl Rossmann’ın, ayak bastığı bu Yeni Dünya’da başarılı bir kariyere başlamak yerine, sosyal anlamda yaşadığı sarsıcı düşüş, acı sona doğru sürekli bir yolculuk hali biçiminde anlatılır. Karl, kendisini baştan çıkartan hizmetçi kız Johanna Brummer’den gayrimeşru bir çocuğu dünyaya geldiği için ebeveynleri tarafından ceza olarak evden adeta kovulur ve Amerika’daki amcasının yanına gönderilir. Bunun, Yargı adlı öyküde (Das Urteil) Georg Bendemann’a babası tarafından verilecek ölüm cezasının daha hafifletilmiş bir biçimi olduğu hemen göze çarpar. İyi niyetli, gördüğü haksızlıklara karşı çıkan ve biraz da naif olan on altı yaşındaki Karl’ın göçmen gemisinde ateşçi ile karşılaşması, onun adalet duygusunu kamçılarfakat ilginçtir ki, Karl’ın bu adalet duygusu kendisine yapılan haksızlıklar söz konusu olduğunda harekete geçmez. Rumen makinist Schubal tarafından haksız muamele gördüğünü ileri süren ateşçiyle birlikte, onu savunmak üzere, kaptana şikâyete gider. Kaptanın ve başka görevlilerin bulunduğu kamaraya girdiklerindeyse birden mahkemeyi andıran bir sahne oluşuverir. Burada hem avukat hem sanık roKİTAP SAYI ? SAYFA 14 CUMHURİYET 890
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle