Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? istediği kadar yer vermişler de ona, o da zarif atak yapmış. Atak kim? Panik kim? Pan, flütünü üflediği zaman, içimize belki anlamsız bir korku saplanabilir ama "Neyzen", yani aşkın o kutsal nefesi ve Kudsi Ergüner mutlaka kalır! Sezen Aksu ruhuma şarkılarıyla ve şiirleriyle nefes veren bir sanatçı olmasaydı, inanın böyle bir yazıya kalkışamazdım. Bir dönem sınıf arkadaşım da olan sevgili Uğur Yücel’e gönderme yapar mıydım? Çünkü Sezen Aksu’nun portresini çizdiğim bilinir. Ben ki bir gün sadece sevdiğim sanatçı ve dostlarımın portrelerinden oluşan bir sergi açacağım. Bu da bilinir. "Şarkılar Söylemek Lazım" tavrı çok önemlidir. Sezen Aksu, şiirinden sığ ve yüzeysel sözleri kovacak kadar, yüzünü edebiyata çevirir. Bilge bir tavrın içine girer. Yapabileceği kadar yapar bunu. Bir yanı dünyevi, öbür yanından, yüzünden ebedi ve edebi geçmişler akar ki; sürekli sıkıntının ve yaralanmanın daha uzağına gidemeyenler bu şairin şarkılarından bir sayfiye hayat çıkaramazlar kendilerine! Siz böyle bir samimiyet gördünüz mü? Yirmili yaşlarındaydım henüz. Sevgili Duygu Asena bana ‘neden böyle hep kıpır kıpırsın ve yerinde duramıyorsun’ derdi. Çünkü o günlerde aldığım kasetlerden biri "Geri Dön" yani "Sen Ağlama" bakar mısınız? Bu kadın hayatımıza sızmış. Bu kadın bir emperyalist gibi adeta duygularımızı emiyor. Evet, bu dev kadın Sezen Aksu duygu emperyalisti, şimdi de bir şiir kitabı çıkarmış. HAYLAZ BİR MİZAH... Sözüm şu: Eskiden sana burun kıvıranlar hemen rotayı başka yöne çevirebilirler. Gerek yok buna. Türk Edebiyatı arşivle doludur ve adamı üzmemek için yüzüne vurmazlar. Benim gözümde on sekiz yaşından beri o sadece dişi bir Cohen değil; yeryüzü şairisin sen Sezen Aksu! Birileri hayatında hiçbir acı, sıkıntı, dert görmediği, yaşamadığı halde ‘beste’ yapmaya ve şiir yazmaya kalkıştılar. Aptalca şarkı sözleri yazdılar. Rezil rüsva olmuşlar mıdır bilemem ama şairim, Nur Saka’nın dediği gibi "aşkrevan" içinde kalmışlardır belki de. Sahi "Arka Sokaklarda" neler oluyor biliyor musunuz? Yabancılaşma oluyor. Sahte hayatlar oluyor. Sezen Aksu için tanıdığımız, tanımadığımız kimler ne yazılar yazdılar ve yazacaklar belki de, ama şunu unutmasınlar ki: Sezen Aksu denilen bu yeryüzü şairinin hayatında Herman Hesse gizlidir sanki. Ingeborg Bachmann gizlidir. Sanki bir yanı Tezer Özlü, sanki bir yanı Oğuz Atay olsa da "ben anlamam" diyor ya; orası işte. Sezen Aksu şiirleri ve şarkıları gecikmiş hayatları kovalıyor. Aslında incinmiş, ya da inceltilmiş bir İstanbul sıkıntısı, umududur! Bazen de haylaz bir mizah tadındadır şiirleri ve şarkıları…"Acılarım oldu herkes gibi elbet/ Herkese kısmet olmayan sevinçlerim/ Unutulmayı da göze aldım, evet/ Hayat sana teşekkür ederim!" Sezen Aksu’nun 1975–2006 arasında yazdığı 400’ün üzerindeki şarkı sözünden seçilen 197’si ‘Eksik Şiir’ kitabını Metis yayınları yayımlamış. Ben kendi adıma yayınevini kutluyorum. Bakın Sezen Aksu kitabının önsözüne şunları yazmış, ne kadar da samimi dile getirmiş: "Bu kitap yakınlarımın, çoklukla da şarkılarımdaki sözlerle daha fazla ilişki kuranların, uzun yıllardır süregelen ısrarları sonucu oluştu. İlle de olmalı mıdır sorusu çok kurcaladı beyniCUMHURİYET KİTAP SAYI mi açıkçası. Epey bir süre çekimser kaldım. Karmakarışık his ve düşüncenin içinde olduğum günlerden birinde, bir cümle beni netleştirdi. Yıldırım’la (Türker) sohbet ediyorduk; ‘Borcun var’ dedi. Hafifleyiverdim. Seyreden de seyredilen de kendi tarafından bakar doğal olarak, görecelidir ama gerçek tektir. Ve herkes gerçek olanı sezer, vicdanla sezer. Borcum var, fark ettim ki ben bir tek bundan eminmişim zaten kayıtsız şartsız. Bu kitabın oluşması için direncimin kırılma noktası bu cümledir". YALNIZLIK SENFONİSİ Sezen Aksu sadece kendi şarkılarını söylüyor. Kendi şiirini yazıyor. Kemal Burkay’ın "Gülümse" adlı şiiri ancak bu kadar güzel bestelenebilirdi. Hissettiklerini sadece kalbiyle yazan ve söyleyen gerçek bir yaratıcı o. Duygularının zekâsı fazla derinlikli. Sevgili arkadaşım Uğur Yücel’in Sezen Aksu için de bir film yapma hazırlığında olduğunu biliyorum. Filmin de adı olan "Yalnızlık Senfonisi" Sezen Aksu’ya ne kadar da yakışıyor. İçinden sürekli değişimler rüzgârı geçiyor bu doyumsuz şarkılar şairinin! Mülkiyet kavramını hayatından çoktan çıkarmış, aşk denilen o evrensel duyguyu iliklerine kadar yaşayıp, aşktan şarap ve parfüm yapacak kadar kendisi, aşkın ta kendisi olmuştur. Aşkın biricik sevgilisi de odur! Aşkın kendisi bir gurursa, şarkıların ve yazdıklarının gurusu da gururu da, Sezen Aksu’nun yoldan ve baştan çıkmış, iflah olmaz biricik kalbidir. Çünkü kalbinin içinde yaşıyor Sezen Aksu! "Düş Bahçeleri"nde dolaşırken kalbi hep Ege’de kalmıştır. Ve "Bu hayat dediğin hediyenin el kitabı yok" demişliği de vardır. Ya şu güzelim "LA’L" şarkısının dizelerine ne demeli: "Bir bulut olsam, yüklenip yağsam/ Dökülsem damla damla toprağıma/ Bir deli nehir, bir asi rüzgâr olup/ Kavuşsam üzüm bağlarına". Bence Sezen Aksu’nun içindeki o küçük kız çocuğu asla büyümemeli. Çünkü esas rüyaları ve düşleri o küçük kız çocuğu görüyordur. Minik Serçe diyorlarmış sana, ne kocaman bir yalan. Sen tutkudan yapılmış, anılar bahçesi olmuş, eşsiz bir müzik ve şiir meleği taşıyorsun o öpülesi alnında ve ruhunda. Ve bu kedi kadın şair, içindeki parsla dans edecek kadar, hayatı bir hatıra bilecek kadar, tanrı katından bize yeni sözler getiren, hiç solmayacak pastel bir resmin hayata gülümseyen bakışıdır. Yaşını çoktan unutmuş, yaşsız bir kalbi var. Üzerine aşktan başka koku sürmüyor ve "aşktan başka bir şeye inanmaması" onu hep sahici kılıyor. Hem "acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında" diyorsun ya; merak etme biz de sende "tutuklu kalmış", "kendi semalarına" kapaklanan hüzün çocuklarıyız. Ne kadar da haklısın: "Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor". Ve Alican Turgut’un dediği gibi: "Sezen Aksu için ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim, kesinlikle hep bir şeyler yarım, yetim ve ‘eksik’ kalıyor, kalacaktır". Ve son sözü sevgili Sezen Aksu’ya bırakıp, sade bir törenle sadece kalple söylenmiş şarkıların ve aşkın yurduna gitmeli. Oradan sağ çıkmasak da olur! "Sen ne olur çocukluğumu sakla Tek kalan bu elimde avucumda"… ? Eksik Şiir/ Sezen Aksu/ Metis Yayınları/ 210 s. 883 SAYFA 9