Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler Shakespeare ve Marx/ Gabriel Egan/ Çeviren: Ahmet Fethi Yıldırım/ Hil Yayın/ 244 s. “Marx gibi Shakespeare’in insanlık anlayışı da kararlı biçimde toplumsaldı ve her ikisi de, bireyselliğin en tam ifadesinin ancak başka insanlarla ilişkilerimiz aracılığıyla olanaklı olduğunu gösterdi.” “Shakespeare ve Marx”, diğer kültürel fenomenler gibi, edebiyat ve tiyatroyu da insanın toplumsal yaşamının maddi temellerine dayanarak inceleyen eleştiri geleneklerinin ve kuramlarının Shakespeare yorumlarını ele alıyor. Maddeci toplum kuramının kurucusu olarak Marx’ın adı da böylece, daha Rönesans çağında modern evrenselciliğin ilk adımlarını atan Shakespeare’in adının yanında başlıktaki yerini alıyor. Şimdi Yaşamak Vardı/ Şefik Asan/ Heyamola Yayınları/ 280 s. Bu kitapta yer alan öyküyü, yazar Şefik Asan’a, öldüğünü, ama ölümü reddedip direnmesi sonucu geri döndüğünü iddia eden bir işadamı anlatmış. İşadamı, başından geçen olayı, inanmazlar, dalga geçerler diye herkese anlatmamış. Fakat olanları yorumlamaları için, bu gibi konularda araştırmalar yaptığını bir gazeteden öğrendiği İngiltere’deki Southampton Hastanesi’ne kadar gitmiş. Oradaki bilim insanları buna benzer olayları kendilerinin de tespit ettiklerini; bu konularda araştırmalarının sürdüğünü söylemişler ve işadamının, oldukça farklı buldukları vakasını da kayda almışlar. İngiliz doktorlar beynin ve zihnin birbirinden bağımsız olduğuna dair ellerinde ciddi bulgular bulunduğunu, onun geri dönüş mücadelesinde de, beynin devreden çıkmasına karşın, zihnin direnmiş olabileceğini söylemişler… Poe Gölgesi/ Matthew Pearl/ Çeviren: Aylin Yengin/ Goa Basım Yayın/ 384 s. Baltimore, 1849. Edgar Allan Poe’nun bedeni, üzerinde hiçbir şey yazmayan bir mezar taşının altına gömülmüş. Herkes Poe’yu, hayatının son dönemini bir ayyaş olarak geçiren, ikinci sınıf bir yazar olarak görüyor; yazarın şerefini kurtarmak için kendi kariyerini ve itibarını tehlikeye atacak kadar şevkli bir Poe hayranı olan, genç avukat Quentin Clark dışında. Yazarın son günlerinin, polisin özellikle yanıt aramadığı cevapsız sorularla dolu olduğunu keşfeden Quentin, bir anda kendini uluslararası polis teşkilatı, bir kadın suikastçı, Baltimore’un yozlaşmış köle ticareti ve Poe’nun son saatlerinin kayıp sırlaCUMHURİYET KİTAP SAYI 883 Benim Sofram Bu/ Oğuz Akay/ Truva Yayınları/ 654 s. “Bir akşam sofrasının hararetli bir devresinde Mustafa Kemal şahsî hürriyetinin birçok kısımlarından mahrum edilmesi acısını hüzün dolu ifadeleriyle şöyle anlattı: ‘Şimdi siz buradan ayrılır istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümle bunun ne büyük saadet olduğunu bilemezsiniz. Hâlime bakın. Malik olduğunuz bu hürriyetten mahrumum. Cumhurreisiyim. Ama köşeye atılmış ve hürriyeti mahdut bir insanım. Bütün eğlencem akşamları soframa topladığım arkadaşlara münhasırdır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girin çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle müteselli olurum’, dedi. O akşam hepimiz sofradan erken ayrıldık.” Bu kitapta Oğuz Akay, anılarla Atatürk’ün ‘sofra’ yaşamını ele alıyor. Sultan Cem/ Münevver Okur Meriç/ Kendi Yayını/ 666 s. “Bugün Şehzade Cem, hakkında en çok eser yazılan bir kişi olarak bilinir. Avrupalı Türkologlar, gençliğini haksız yere topraklarında esaretle geçirtilen Cem’in kişiliğiyle, şairliğiyle ilgileniyorlar. Üzerinde oynanan karmaşık siyasi oyunları aydınlatmak maksadıyla sürekli yayımladıkları ciddi ilmî eserleriyle Cem’in güncelliğini koruyorlar.” Bu kitapta Münevver Okur Meriç, Sultan Cem ile ilgili yaptığı kapsamlı araştırmayı sunuyor. İletişim: (0312) 354 67 72 Mühre/ Hüsnü Bakal/ Mayıs Yay./ 90 s. “geceye taçlanmış yılan geçit/ sayfasından çıktığı sular/ cam gibi duru/ çekiç kadar sıcak/ okunur yolculuğu/ mürekkebe karışan kumlar/ serpildiğim oda” 1963 yılında doğan Hüsnü Bakal, Torbalı’da geçirdiği gençlik yıllarının ardından 1980’de Avrupa’ya gitti. İsviçre, Almanya ve Finlandiya’da yaşadı. Hohenheim Üniversitesi’nde işletme öğrenimi gördü. “Mühre”, Bakal’ın ikinci şiir kitabı. Ufukların Ötesinde/ Orhan Kural/ Beril Yayınları/ 254 s. Orhan Kural, 1950 yılında İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’nde tamamladıktan sonra, 19681969 yılında girdiği İTÜ Maden Mühendisliği Bölümünden 1972 Haziran döneminde “Maden mühendisi” olarak mezun oldu. ? SAYFA 27 rıyla dolu, karmaşık ve tehlikeli olayların içinde buluyor. Poe’yu bu kötü yazgısından kurtarabilmek adına, Quentin’in gerçeği bulması gerekiyor. Önce Bütün Kuralları Yıkın/ Marcus BuckinghamCurt Coffman/ Çeviren: Aslı Kurtsoy Hısım/ Remzi Kitabevi/ 304 s. “Bu kitap bir milyon çalışanın ve seksen bin yöneticinin sesidir. Bu görüşmeler kitaba temel oluşturmakla birlikte, bunlar çok büyük rakamlardır. Yetenekli bir çalışanın ya da başarılı bir yöneticinin neye benzediğini hayal etmek güçtür.” Altmış yılı aşkın süredir pek çok şirket için araştırma ve danışmanlık hizmetleri veren Gallup’tan dünyanın iyi yöneticileri üzerine bir çalışma “Önce Bütün Kuralları Yıkın”. Dokunuş/ Colleen McCullough/ Çev.: Meral Gaspıralı/ Altın Kitaplar/ 590 s. Anavatanı İskoçya’da bir buhar kazanı ustasının yanında çırak olarak çalışan Alexander Kinross, zengin olma hayalini gerçekleştirmek için dünyayı gezer ve en sonunda Avustralya’ya yerleşir. Sonra da kendisini hor gören akrabalarına mektup yazarak, evlenebileceği uygun bir kız göndermelerini ister. Zorlu bir yolculuktan sonra Sydney’e ayak basan on altı yaşındaki Elizabeth Drummond, kocası olacak adamla tanışınca onu çok itici bulur ve korkar... Ailesinden uzakta kalan Elizabeth, kocasının konağında yalnızlık çeker, Alexander da tüm vaktini cesur, güzel ve güçlü bir kadın olan metresi Ruby Costevan ile geçirmektedir... Kral Arthur/ Allan Massie/ Çeviren: Çağnur Alyüz/ Erko Yayıncılık/ 304 s. Britanya’nın Romalılar tarafından istilasının sonrası. Şimdi krallar mevki, unvan, toprak ve güç için rekabet ediyorlar. Genç bir çocuk değerli bir kılıcı kayadaki oyuktan çekip çıkardığı ve Uther Pendragon’un ölümüyle boşalan tahtta hak iddia ettiği zaman, ülkenin en ünlü şövalyelerinden birini bozguna uğratıyor. Arthur hikâyesinin bu yeni görüntüsünde, Cemelot, Tweed Nehri’nin üzerine kurulu ve Merlin bir Romalı bölük komutanının oğludur. Arthur endişeli bir hükümdar ve Kutsal Kâse’nin taraftarı değil. Öykü trajik sonuna doğru yaklaştıkça, hıyanet ve fesatlıkla kuşatılmış yalnız bir kişilik haline geliyor.