Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HECE dergisi, değişik görüşlerin yer aldığı bu ayrıntılı “özel sayı”da, “Türkçenin Sürgün Şairi Nâzım Hikmet”i her yönüyle anlatırken saygılı olmaya özen göstermiştir. Siyaset anlayışı bakımından Nâzım Hikmet’e karşı önyargılı olanlar bile onun şiiri söz konusu olunca önlerini iliklemek gereğini duymuşlardır. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Türkçenin sürgün şairi N âzım Hikmet yıllarca hapisane çilesi çekti. Nice özlemler içinde, kendi gurbetinde yaşadı. Kibrit kutularında komünizm öğretisi arayan anlayış bu büyük ozana çok kötülük etti. Nice kof insanın heyheylenmesi karşısında, Nâzım Hikmet’e yapılan haksızlıkları suskunlukla karşılayan, duyarsız bir toplum olduk. Kırklı yıllarda Nâzım Hikmet’in daktiloya çekilmiş şiirleri elden ele dolaşırdı. Bir şiirinde, “Akif inanmış adam, büyük şair” diyordu. Sonra o “büyük şair” sözü silindi. Ama nasılsa belleğimde öyle kalmış. Bir zamanlar TRT’de “Akşama Doğru”nun bir köşesinde küçük söyleşilerim vardı. Mehmet Akif’i anlatırken önce Süleyman Nazif’in sözünü anımsattım: “Tanrı Kuran’ı Türkçe indirseydi Cebrail’i değil, Akif’i seçerdi”. Sonra Nâzım Hikmet’in ona saygılı dizelerini... Dönemin TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem’e yetiştirmişler: “Mustafa Şerif gene Nâzım Hikmet’i övüyor!” O zamanlar “Akşama Doğru”nun yapımcısı Hadi Şenol adında bir arkadaştı. Onun görevini değiştirdiler, benim söyleşilerime de son verilmiş oldu. Kerim Aydın’ı yakından tanıdığım halde, “Ne oluyoruz?” diye anımsatmadım bile. Sesi yüksek çıkanlar, tavır koyanlar hep haklıymış gibi görünür. Siz istediğiniz kadar Mehmet Akif’i övmek için konuşma yapmış olun, Nâzım Hikmet’in adı geçti ya, yandınız demektir. Nâzım Hikmet kaynakçaya yer vererek 650 sayfalık bir kitap oluşturuyor. Nâzım Hikmet şimdiye dek böylesine geniş bir inceleme içinde ele alınmamıştı. raman olarak nitelenmesi çelişkilidir. “Kuvayi Milliye”de sıradan insanların kahramanlığı yadırganır. Şahin Köktürk şöyle düşünür: “Bu tercih de eserinin destan türünün mükemmel bir örneği olmasını engellemiştir. Çünkü üst yapıya, yani burjuvaya dahil gördüğü Mustafa Kemal’i sadece sıfatlarıyla anıp geçmiştir” (Türk Şiirinde Destan Geleneği ve Nâzım Hikmet’in Destanlarında Teknik). Oysa Nâzım Hikmet, halkın gücünü küçümsemek gerektiğine inanmaktadır. O güce inanılırsa baskıcı güçlerin üstesinden gelinebilir. Mustafa Kemal de halkın gücüne inanmasaydı Milli Mücadele başarıya ulaşabilir miydi? Haydar Ergülen, Mahmut Temizyürek, Necip Tosun, Enis Batur Nâzım Hikmet şiirini değişik boyutlarıyla ele alıyor, çağdaş şiirimizi etkileyen özelliklerini belirtiyorlar. ÇAĞDAŞ ŞİİRİMİZDEKİ ÖNEMİ “Soruşturma” bölümündeki görüşler Nâzım Hikmet’in çağdaş şiirimize etkisiyle bütünleşirken, getirdiği yeniliklerin şiirimizin önünü açtığını da gösteriyor. Talat Sait Halman şu özelliklerin altını çiziyor: “Sosyalizmin lirizmi”, “biçimde özgürleşme”, “devrim diyalektiğini şiirle bağdaştırma”, “gerçek insanların destanı”, “halis doğa”, “sahih romantizm”i şiirde yaşatma, “halkın haysiyetini koruma” (Nâzım Olmasaydı)... Vecihi Timuroğlu’nun yorumuna göre Nâzım Hikmet: “Hiçbir ekinsel gösteriye girişmeden, Türk toplumunun tarihsel ve ekinsel birikimini, dünya malı yapmıştır. Nâzım’ın şiiri, Türkçe dizenin kanıdır” (Nâzım Hikmet’in Türk Şiirine Katkıları). Doğan Hızlan yaşama serüveniyle örtüşen özelliklerine değiniyor: “Hayatının duraklarını, engebeli yolunu, ayrık otlarıyla kapatılmış var olma alanını bilmeden şiirini açıklamak, soğuk birkaç yargıdan öteye geçemez” (Şiirinde Birkaç Unsur Var). Hüseyin Ferhad gizemli bir coşkuyla bakıyor Nâzım Hikmet’e: “Nâzım Hikmet içimdeki Ben’dir. Herkes’tir yahut Hiç Kimse. Mem’dir. Kerem’dir, Rüstem’dir: Milli binbir cürüm. Bir dağ göçüğüdür, kırılmış bir mızrak, tuzlanmış bir yara. Artık Nâzım Hikmet’e dair yeni, farklı bir şey söylemek ne mümkündür” (Nâzım Hikmet’e Dair). Tuncer Uçarol şiirinin yapısal özelliklerine bakıyor: “Onun şiirinin önemli bir özelliği de; ‘şiirdi tümce vardır’ diye açıklamaya çalıştığım yazma yöntemini kullanmasıdır. Şiirde diyelim ki beş dizelik bir tümce varsa, ilk dize başı harfi (düzyazıdaki gibi) büyük, sonraki dize başı ilk harfleri küçük yazma, bu arada şiirde mutlaka noktalama imlerini de kullanma gereğini duyma” (Nâzım Hikmet Sormacası İçin)... HECE dergisi, değişik görüşlerin yer aldığı bu ayrıntılı “özel sayı”da, “Türkçenin Sürgün Şairi Nâzım Hikmet”i her yönüyle anlatırken saygılı olmaya özen göstermiştir. Siyaset anlayışı bakımından Nâzım Hikmet’e karşı önyargılı olanlar bile onun şiiri söz konusu olunca önlerini iliklemek gereğini duymuşlardır. HECE dergisinin hazırladığı “Nâzım Hikmet Özel Sayısı” Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı “100. Doğum Yıldönümünde Nâzım Hikmet’e Armağan” kitabıyla karşılaştırılırsa, daha ayrıntılı, daha kapsamlı bilgiler içermektedir. Edebiyatımızda sağsol anlayışlar arasında barışı sağlamada sağlam bir ölçüt sayılabilecek olan HECE dergisinin bu özel sayısı, bir başucu kitabı özelliği göstermektedir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ HECE dergisi önce Nâzım Hikmet’in kişiliğini oluşturan anlayışları ele alıyor. Yaşadığı sürece “muhalif tavır” içinde olan bir ozanın, ömrünün en güzel yıllarını “içerde” geçirdiği halde, kendiyle barışık olabilmesi, kişiliğindeki olumlu gelişmeyi gösteriyor. Ömer Lekesiz, yaşama serüvenindeki dönüm noktalarını belirttiği yazısını, kişisel tarihindeki gölgelenmeyle sonuçlandırıyor. O gölgelenmeyi nasıl yorumlamalıyız? “Vefatından sonra adı etrafında oluşturulan efsanenin ve ‘Nâzım’la bir gün çay içmiş’ olmanın sağladığı ideolojik ranttan kaynaklanan rivayetlerin onun kişisel tarihini gölgelediği ve yer yer kararttığı belirlenebilmektedir.” (Nâzım Hikmet, Kemalizm, Komünizim ve Sosyalist Yönetimler). Nâzım Hikmet işçi sınıfının yönetime geçmesinden yanaydı. Bu inanış Cumhuriyet devrimlerine karşı durduğu anlamına gelmez. Mustafa Kemal’e yazdığı mektup, alnına sürülen “vatan haini” karasının kaldırılması içindir. Kimi “eski tüfek”ler onun böyle bir mektup yazmasını yadırgamışlardır. Ömer Lekesiz o “eski tüfek”lerden olmadığına göre, Nâzım Hikmet’in kişisel tarihini karartacak bir durum yoktur. Yaşarken yalnız kalmamamız gereken 35 yaşından sonraki 15 yıl, haksız yere “içerde” geçerse; insanın ruh dokusu da, yürek dokusu da zedelenir. Necati Mert, ne kadar sudan nedenlerle içeri atılıp yıllarca özgürlüğünden yoksun bırakıldığını anlatır (Nâzım Hikmet’in Hapisane Hayatı). Nâzım’ın bu durumuna üzülenlerden biri de Cahit Sıtkı Tarancı’dır: “En yavuz evladı bu memleketin/ Nâzım ağabey hapislerde çürür.” Oysa Nâzım Hikmet bu dizelerdeki acıyan duyarlığa öfkelenir: “Yatar ammâ, zincirlerini kırmış yatar, en âlâ mertebeye ermiş yatar, yatar Bursa kalesinde.” Nâzım Hikmet’in kalem kavgalarını anlatan Fikret Uslucan, geniş bir kaynakçadan ya rarlanarak hazırladığı çalışmasında, düşman çevrelerin nasıl oluştuğunu da göstermiş oluyor (Kırılan Putlar Düşman İlan Edilen Dostlar, Nâzım Hikmet’in Kalem Kavgaları). Onun içerde oluşuna kimse aldırmayacaktır. Dost olanlar bile düşman haline gelmiştir. Parti düzencesine uymayan bu ozanı kendi partisi bile dışlamış, yalnız bırakmıştır. Öte yandan Milli Mücadele’den gelen kadroların yönetim erkini ele geçirme savaşımı karşısında Nâzım Hikmet’in durumu, kullanılması gereken küçük bir ayrıntıdır. HECE dergisi Nâzım Hikmet’in kişiliğine, saygı çizgisini koruyarak bakar. ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ HECE dergisi, edebiyatın her alanına el atan Nâzım Hikmet’in ozan kimliği öne çıktığı için, şiirine daha geniş yer vermiştir. Bir yandan şiirinin özellikleri ele alınırken, bir yandan da çağdaş şiirimize nasıl yön verdiği bir “soruşturma” ile belirtilmiştir. Ahmet Oktay, bir halk hareketi olan “Bedreddin Destanı”nı yorumlarken, bu eylemi “devrimci gelenek”in içinde gören Nâzım Hikmet’in, Hikmet Kıvılcımlı ile arkadaşlarınca nasıl yalnız bırakıldığını da anımsatır (Radikal Geçmişi Canlandırmak). Yaşama serüveniyle şiirlerinin örtüşen özelliklerini belirten Mehmet H. Doğan, yeni kuşakların XXI. yüzyılda da Nâzım Hikmet’i okuyacağını; inancın, coşkunun ötesinde “anlama” çabası içinde ona yaklaşacaklarını söylüyor (Nâzım Hikmet ve Şiiri). “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı inceleyen Emin Karaca, burada anlatılan kimi insanların gerçek kişiliklerini de açıklar. Örneğin “Mahkum Halil” önceleri Hikmet Kıvılcımlı iken sonraları Nâzım Hikmet’e dönüşür. “Mahkum Süleyman” Kemal Tahir’den izler taşır (Nâzım Hikmet’in Şiirinde Gizli Tarih). Şahin Köktük “Bedreddin Destanı” ile “Kuvayi Milliye”yi geleneksel destan anlayışıyla karşılaştırır. “Bedreddin Destanı”nda dinsel kişiliği öne geçenlerin başarısızlığı, gene de kah YENİDEN NÂZIM HİKMET Önyargılardan kurtulup da Nâzım Hikmet’e nesnel olarak bakmak olanağını bulamayacak mıyız? Öleli 40 yılı geçmiş. O zamandan bu yana dünya değişmiş. Bir zamanlar din gibi inanılan görüşler daha anlayışla yorumlanır olmuş. İki kutuplu dünya, tek bir dünyaya doğru bütünleşmeye dönüşmüş. Nâzım Hikmet toplumcu anlayışından ödün vermese de, “eski tüfek”lerin dar siyaset anlayışını aşan bir duyarlıkla bakıyordu insana. Bunca yıldan sonra “sağ kanat” Nâzım Hikmet’i yeniden değerlendirmenin özlemi içinde görünüyor. İşte sağın nitelikli dergilerinden HECE bu anlayış doğrultusunda bir “özel sayı” hazırladı (HECE, Türkçenin Sürgün Şairi Nâzım Hikmet, Ocak 2007). Ozan kimliğiyle bilenen Nâzım Hikmet’e bütün yönleriyle bakmak, alışılmış yargıların dışında yeniden yorumlamak, onu daha iyi anlamayı kolaylaştıracaktır. Şiirini ele alırken, değişen şiir diliyle hangi yönelimlerde gelişme gösterdiği; edebiyatın öteki alanlarında kişiliğini nasıl koruduğu araştırılmalıdır. Bir de alışılmış görüşlerden yararlanmak yerine, bir edebiyat olayını yeni bir bakış açısıyla ele alan, değişik yorumlarla anlatan yazarlara geriksinim vardır. HECE, Nâzım Hikmet özel sayısını 5 bölümde ele alıyor. Ayrıca bir albümle bir SAYFA 22 MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 883