Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aytül Akal’la ona omuz vermiş tüm sanatçılar, yalnız övgüyü değil, dünyanın en büyük barış ödülünü de hak ediyor! Sanatçılarca oluşturulmuş, yalnız toplumumuzun değil tüm insanlığın vicdanını, bilincini dillendiren bir ses! M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası K emal Gündüzalp’in Hürriyet Gösteri’de (KasımAralık 06) yer alan “Uykusu Sakız’daki Öykülerde Çocuk Cinselliği” başlıklı yoğun emekli yazısını okumadan daha, başlıktan yayılan kışkırtıcı hava, yüzümü dağladı diyebilirim… Kimbilir, belki de dostum Hami B.Çağdaş’ın dikkat çekici kılmak için yazıya getirdiği çerçeve yol açmıştır buna. Bilmiyorum, ama utandım işte. Neden? Çocuk işçiliğinin, çocuklara dönük şiddetin, tacizin sürekli gündemde olduğu toplumumuzda bir de çocuk pornografisi sorunsalı çıkmıştı da son günlerde başımıza ondan. Okumayanlar, bilmeyenler için söylemiş olayım ben yine. Uykusu Sakız’da (Can, 2001) yer alan öykülerde “cinsellik”, yetişkinlerin alageldiği biçimiyle değil, küçük çocukların dünyasındaki şekillenişle “nahif” olarak yer alıyor… Ama “çocuk”la “cinsellik” sözcükleri yan yana geldi mi bir tehlike de anında boy gösteriyor hemen. Üstelik Adnan Menderes Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığınca Aydın Acarlar kasabasında sürdürülen bir projede, tiyatrocu arkadaşlarım Ebru Seyhan, Pınar Karadağ, İlkay Altıntaş, Kemal Özdemir dörtlüsüyle çocuklara emek verirken okuyorum bu yazıyı… Acarlar halkı, Türkiye’nin hemen her yerine taşıdığı pazarcılığıyla karnını doyuran çalışkan insanlar. Ama yaşadıkları güç koşullar, çocuklarını okuldan alıp erkenden evlendirmeye yönlendiriyor onları. Böyle olunca enikonu çocuk emeği sömürüsü, hatta çocuk cinselliği sömürüsü çıkıyor ortaya. Arkadaşlarımızla birlikte, “yaratıcı drama” çalışmaları yaparak Acarlarlı çocuklarda bir “farkındalık” yaratmaya, geleceklerini kurmada, çoksesli bakış açısı kazanmalarında, ufuklarının genişlemesinde katkı sağlamaya çabalıyoruz… Çocuklara yönelik çalışmak kolay mı? Çocuk tiyatrosu, çocuk sineması, çocuk yazını, öteki çocuk etkinlikleri… Bütün bunlar özel yeterlik gerektirmiyor yalnız, aynı zamanda çocuğa dönük içtenlikli bir sevgiyi de zorunlu kılıyor. Oysa tek karşılığı var bunların bu çocuk sevmez toplumda: çocukların gözlerinden, yüreklerinden kendilerine emek verenlere doğru akan karşılıksız, duru sevgi… Ne var ki çocukla ilgili etkinliklere salt “pazar” bağlamında bakan bir anlayış egemen alanda! Ama biz çocuğa, çocukla ilgili etkinliklere tecimsel yaklaşanları bir yana bırakıp ülküsel bakışın ardıllarına dönelim yüzümüzü. Çocuk sevmez toplumun çocuklar için atan yüreği... girdirmeye çalışan bir avuç yazarın erkelerini, emeklerini birleştirerek ortaya koydukları güzeller güzeli bir iş, bir kitap: Hani Her Şey Oyundu (Sakarya Valiliği yayını, 2006). Hani Her Şey Oyundu, proje başkanlığını Aytül Akal’ın yürüttüğü, on kişotluk bir grup tarafından kotarılmış. Akal’ın dışındaki öteki Don Kişotlar kimler, sıralayalım: Ayla Çınaroğlu, Ayşen Özenç, Bekir Yurdakul, Çiğdem Gündeş, Ercüment S.Özçakır, Mavisel Yener, Mehmet Atilla, Nur İçözü. Andığım bu adlar pişirip kotaran, yapıtı önümüze koyanlar. Bir de bunların yanında çalışmaya salt verimleriyle katılan yazar, şair, çizer, ressam da var: Şiir, öykü, masal, anı, oyun, deneme, resim, karikatür, grafik, özlü söz, daha neler neler… Onları da anmalıyım: Abdülkadir Budak, Ahmet Günbaş, Ayfer Gürdal Ünal, Ayla Çınaroğlu, Ayda Kantar, Ayla Kutlu, Aysen Erte, Ayşe Çekiç Yamaç, Ayşe Çınaroğlu, Aysel Gürmen, Aysel Korkut, Aytül Akal, Berrin Ergüç, Bilgin Adalı, Biray Üstüner, Çiğdem Gündeş, Ekrem Güneş, Ercüment S.Özçakır, Esin Şahin, Fatih Erdoğan, Ferit Avcı, Filiz Tosyalı, Füsun Güçer, Gülseren Engin, Gülsüm Cengiz, Gülten Dayıoğlu, Günsel Cantürk, Hacer Kılcıoğlu, Hamdullah Köseoğlu, Ender Dandul, Hacer Özmakas, Handan Derya, Handan Gökçek, Hasan Erkek, Hidayet Karakuş, Hülya Soyşekerci, Hüseyin Yurttaş, Işıl Soytürk, İffet Diler, İncila Çalışkan, İpek Ongun, Keriman Güldiken, Mavisel Yener, Mehmet Atilla, Mehmet Güler, Mehmet Rayman, Melek Güngör, Meral Karamuk Uğurşan, Mevlâna İdris, Miyase Sertbarut, Muammer Olcay, Mustafa Delioğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Muzaffer İzgü, Nazire Kutsal, Nevzat Süer Sezgin. Nihat Vuran, Nilay Yılmaz, Nur İçözü, Nuran Turan, Nurten Deliorman, Oğuz Özteker, Özgür Sinan, Salih Mercanoğlu, Savaş Ünlü, Selçuk Oğuz Malatya, Serap Deliorman, Sevda Güngör, Sevgi Koşaner, Sevin Sezgin, Seviye Merih, Seza Kutlar Aksoy, Şükran Kara, Tezcan Özbey, Tunç İlker, Turan Yüksel, Ulviye Alpay, Ülker Köksal, Ülkü Ovat, Ümit Kireççi, Ümit Öğmel, Vedat Yılmaz, Y.Bekir Yurdakul, Yalvaç Ural, Zehra Ünüvar, Zeliha Akçagüner, Zübeyde S.Turan, Beğeniyle okumaya giriştim Hani Her Şey Oyundu’yu. Ama arka arkaya okumak yerine, her sabah bir iki şiirle öykü üzerinde durmanın daha doğru olacağını düşündüm, öyle de tamamladım kitabı. Gördüm ki, Türkiye’de 2006’nın en önemli bir iki yazın olayından biri, hatta belki ilki kitap… Bana sorsanız, 2006 yılı883 nın en önemli yazınsal olayı derim gerek Hani Her Şey Oyundu kitabı gerekse bunu yaratan koşulları oluşturan örgütlenme biçimi için. Nitekim yapıtın ortaya çıkışı da bu yönde önemli, altı çizilmesi gereken bir örnek oluşturuyor… Öyle ya, acaba nasıl çıkmış yapıt? tüm üyelerimizi işbirliğine çağırıyorum./ Bilgin Adalı” 9 Nisan, 12.32: “Böyle işbirliğine can kurban. Ben varım./ Çiğdem Gündeş” 9 Nisan, 15.37: “Haydi başlıyoruz. Öykü, resim, şiir, masal, karikatür, illüstrasyon… Ne olursa.” “Ben ilk metni veriyorum. Bir şiir: Televizyon/ ‘Hani ekranda/ Her şey oyundu?/ Dayak, ölüm, açlık,/ Savaş, cinayet, hastalık,/ Hepsi kurguydu?/ Bu çocuk ağlıyor anne…’/ Aytül Akal” 5 Mayıs, 09.52: “Arkadaşlar, ‘Şiddet Dosyası’ deyip duruyoruz ya, bu başlık bile benim tüylerimi ürpertiyor. Bir an önce duyarlı bir başlık koyalım antolojiye de, artık (öyle) analım…/ Aytül Akal” 10 Mayıs, 17.19: “Önerilerimden biri: Hani Her Şey Oyundu?/ Ercüment Sabri Özçakır” 5 Haziran, 13.31: “… ‘Hani Her Şey Oyundu?’ Bu soru, çocuğun şaşkınlığını dile getirebilir. Şiddet uygulayan bir çocuk şaşkın değil midir ki, neden her şey en başa dönmüyor diye?” “Bu başlığı Ercüment Bey önermişti. Gerçi benim şiirimin bir dizesi bu, ama şiirimdeki anlamı biraz daha farklı. Eğer bu başlık kabul edilirse ve şiirde de geçiyor olmasını uygun bulmazsanız, şiiri çekerim de…/ Aytül Akal” 5 Haziran, 14.57: “ ‘Hani Her Şey Oyundu’/ O kadar güzel ki. Sizin mi değil mi beni ilgilendirmiyor ve oyumu (varsa) veriyorum…/ Ercüment Sabri Özçakır” (248 vd.) Hani Her Şey Oyundu böyle çıkıyor ortaya, sonra da kitaplaşıyor. Projeyi yürütenlerin teşekkür yazısı, kitabın ortaya çıkışında Sakarya Valisinin rolünü de gösteriyor aynı zamanda. AYTÜL AKAL’A ÖVGÜ... Vali Nuri Okutan, kitabın girişinde şöyle diyor: “Bu kitap, muhakkak ki, bir günden ötekine toplumsal değişimi yaratacak sihirli bir değnek değildir. Ancak inanıyorum ki, sanatçılarımızın bu kitaptaki örneklemeleri çocuklarımıza şiddetten arındırılmış, başkalarının haklarına saygılı bir yaşam biçimi oluşturma yolunda yol gösterecektir.” (5) Aytül Akal da proje başkanı olarak şu satırları düşmüş kitap için: “Şayet dünyamıza daha fazla barış getirmek istiyorsak, işe evlerimizdeki duygusal ve fiziksel şiddeti azaltarak başlamalıyız. Aile içi şiddet içinde göz ardı edilen çocuklar, …okullarında da zorbalığa başlıyor ya da zorbaların kurbanı oluyorlar.” (7) Çocuk Yazını Grubu, “Başlarken” başlığı altında hepimize sesleniyor: “Sevgili öğretmenler, öğrenciler, veliler, annebabalar, şiddet görenler ya da sevgi ile karşılıklı saygıyı ön planda tutanlar, artık sizleri dinleyecek, kendinizi güvenle ifade edebileceğiniz, gerekirse yardım ve uzman görüşler alabileceğiniz yeni bir adresiniz var: haniherseyoyundu.yahoogroups.com”. (10) Resmi kurumlarca yayımlanan kitaplarda rastlanan özensizliğe inat Hani Her Şey Oyundu, tertemiz, yanlışsız baskısıyla dikkati çeken, içerik çeşitliliği, zenginliğiyle göz dolduran, insanın içinde sevinçler şıkırdatan bir yapıt. Gönül Türkiye’deki tüm valiliklere, belediyelere örnek olmasını diliyor kitabın. Ötesinde belli başlı dünya dillerine çevrilerek Kültür ve Turizm Bakanlığınca dış dünyaya yansıtılmasında da büyük yarar var. Dünya yazarları, ressamları, öteki türlerin yazıncıları, yani tüm sanatçıları da katılabilir böylesi bir projeye… Doğrusu Aytül Akal’la ona omuz vermiş tüm sanatçılar, yalnız övgüyü değil, dünyanın en büyük barış ödülünü de hak ediyor! Çocuk sevmez bir toplumda çocuklar için atan kocaman bir yürek var demek ki! Sanatçılarca oluşturulmuş, yalnız toplumumuzun değil tüm insanlığın vicdanını, bilincini dillendiren bir ses! Lütfen sıkı tutunun bu yüreğe! Sizi, bizi, hepimizi evrensel barışa, sevgiye çıkaracak bu yürek işte! ? SAYFA 23 ÇOCUK YAZINCILARININ KENDİLİĞİNDEN ÖRGÜTLENMESİ... Eskiden telgrafçılar, radyocular vardı, birbirleriyle atlantik ötesi ilişkiye geçerler, sırası geldiğinde cankurtaranlık, rehberlik yaparlar, zaman zaman bir düşüncenin oluşması, bir kavram çevresinde birleşilmesi bağlamında adımlar atarlardı. Bizim Kurtuluş Savaşımızda da telgrafçıların bu yönde payının büyüklüğü öteden beri bilinmez mi? Mustafa Kemal de bunu gerek Söylev’de gerekse çeşitli konuşmalarında dile getirmemiş midir? Bu tür sivil örgütlenmede ulusal, uluslararası iletişim biçimi arasına “internet” de katılmış bulunuyor! Hani Her Şey Oyundu’nun serüveni de işte böyle bir internet iletişimiyle başlıyor denebilir. Çocuk yazıncıları arasındaki bu ileti alışverişini, nefes kesici serüven duygusuyla göz açıp kapayana dek okudum hemen! Düğmeye Aytül Akal’ın basarak başlattığı iletişimi özetleyerek aktarıyorum: 8 Nisan 2006, 10.02: “Sevgili arkadaşlar, bugünkü gazetede bir başlık: ‘Gençler Şiddeti Seviyor’. (…) Neredeyse hepsi, öyle ya da böyle şiddeti kullanıyor…” “Sanata yönelmek ve çocukları sanatla tanıştırmaktan başka çaremiz yok. Edebiyat, müzik, heykel, resim… /Bizler, duyarlı sanatçı kimliğimizle, şiddete karşı duruşumuzu sergileyecek bir antoloji hazırlayabiliriz… En azından böyle bir dosya hazırlar, Milli Eğitim Bakanlığına, Valiliklere sunarız. On binlerce bassın ve bütün okullara ücretsiz dağıtsın…/ Aytül Akal” 8 Nisan, 20.08: “…Size danışmadan, danışmanlık külfeti yükledim, ne dersiniz? Sevgiler./ Ercüment Sabri Özçakır” 9 Nisan, 12.22: “Canlarım, Aytül’ün önerisini sonuna kadar destekliyorum. Bu konuda etkisi ve katkısı olabilecek BİR ÇOCUK FENERİ: “HANİ HER ŞEY OYUNDU” Daha önce de bir “Kitaplar Adası” yazısında söz etmiştim; Sevim Ak’ın, Güneşin Çocukları (Can, ikinci basım, 2004) adlı kitabından. Son yılların önemli eğitim kurumlarından YİBO’larda (Yatılı İlköğretim Bölge Okulları) uygulanan bir projeyi, proje kapsamında tanıtılan okulu, çocukları anlatıyordu bize Ak, projeye katılan öteki arkadaşlarıyla birlikte. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin, bu alanda etkinlik üreten öteki sivil örgütlenmelerin gerçekleştirdiği projeler de var elbette… Ama şu son aylarda ortaya çıkan bir yapıt var ki, üzerinde önemle durmak gerekiyor bunun. Çocuklar için defter kalem, oyuncak şu bu değil, ama şiir, öykü, masal, roman, oyun üreten yani onlar için yalnızca yazan, onları sanattan içeri CUMHURİYET KİTAP SAYI