Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nobel Edebiyat Ödülü ve devamı Yüzdeki tırnak izleri ve Pamuk terörü Düşünceyi yok eden düşünce özgürlükçüleri bir de kan ve canla saygınlaştırılmış kavramları, düşünceyi, özgürlüğü, faşizme karşı çıkmayı, o kan ve canı veren güçlere karşı kullanıyorlar. Tıpkı bugün erdem ve etikle ilgili klişelerin, büyük medyanın ağzında, sıradan ahlaklı kişilerin, hatta psikopatların ağzında sakıza dönüşmesi gibi. birçok popüler başarı kitabının önerdiği çizgiyle Pamuk’un çizgisi arasında ilginç koşutluklar bulmak eğlenceli. NLP kitabında örnek gösterilenlerin başında yer alan Spielberg’in de Siyonizmle sempati ilişkileri içinde para ve üne kavuşması benzerliklerden sadece biri. Nobel başarısını coşkuyla kutlayanların daha çok Amerikancılar, Amerikancı Avrupacılar olmasına hiç şaşmamak gerek. Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Mehmet Barlas, Hadi Uluengin, Altanlar, Taha Akyol, M. Ali Birand, Murat Belge vs. Ne ki yorumlardan en ilginci Serdar Turgut’a ait. Pamuk’a tepki gösterenleri barbar sürüsü ve faşist diye niteledikten sonra, Türkiye’yi yükseltecek güç, beyaz Türk grubuna ait beyinlerdir diyor Turgut ve modern milliyetçiliğin onların eseri olacağını belirtiyor. (3) Yıldırım Türker’in yazısı daha da öfkeli: Orta sınıflara hitap ettiği yazarınca defalarca itiraf edilmiş Pamuk kitaplarını beğenmeyenlere karşı elkol işaretli, ağız köpüklü, hakaretli bir manifesto şaheseri. (4) ÖZGÜRLÜK, AMA HANGİ DÜŞÜNCEYE? Fakat burada konumuz felsefi anlamda olumlu başarılarla, parlak ama yüzeysel başarılar arasındaki farkı incelemek değil, düşünce özgürlüğü açısından olguyu tartmak. Birçok psikoloji kitabında gruplar, toplumlar, milliyetler arasındaki kalıp inanışların, önyargıların, bunlardan kaynaklanıp bunları tekrar doğuran düşmanlıkların nasıl azaltılabileceğine dair araştırma ve kuramlardan bahsedilir. Muzaffer Şerif’in iyi bilinen çalışmasında gösterildiği gibi, gruplar arasındaki düşmanlıklar karşıt grupları ortak bir çalışmaya çekmekle ve onlara ortak bir düşman göstermekle geriletilebilir. (5) Bizlere göre ortak düşman artık dünyayı biyolojik yok oluşa götüren uluslararası kapitalizmdir. Ama kapitalistler tam da bunu bildikleri için uluslar, dinler arası ve yerel düşmanlıkları körüklemekte. Türkün, Kürtün, Ermeninin gerçek düşmanı "özgürlük" "yüzleşme" veya başka sloganlarla, sınırların yeniden çizilmesi talepleriyle ilkel duyguları uyandırmaya çalışanlar. Bir yerde Pamuk gibileri, öte tarafta ? Kaan ARSLANOĞLU rhan Pamuk Nobel’i edebiyat ve düşünce özgürlüğü için kazanmıştı. Fakat medyada yarattığı dalga “ironik biçimde” edebiyata ve düşünceye karşı yeni bir kampanyaya dönüştü. Genel yayın yönetmenleri, başyazarlar ve köşe yazarları, televizyon yorumcuları ezen bir çoğunlukla Pamuk’u nasıl bağrımıza basmamız, ne kadar sevinmemiz gerektiğini bildirdiler. Dahası sevinmeyenleri, Pamuk edebiyatını beğenmeyenleri faşistlikle, kıskançlıkla, geri zekâlılıkla ve akla gelmedik aşağılayıcı sıfatlarla yerin dibine soktular. Birçok yaşlı başlı edebiyatçıyı baskılara göğüs geremeyip kutlama numarası yaparken gördük. Türkiye’de edebiyattan anlayanların büyük çoğunluğunun, sıradan ya da sıradanın az üstü bir yazar olarak gördüğü Pamuk’un, Nobel’den önce dünyanın en tanınmış yaşayan yazarlarından biri haline gelmesi dikkatle incelenmesi gereken bir ilişkiler, reklam ve pazarlama başarısı. Art arda kazandığı ödüllerden sonra Nobel bu parlak imaja son cilayı çekti. Amerika’da 1994’te yayımlanan NLP The New Technology of Achievement (1) (Başarının Yeni Teknolojisi) adlı eser, "Bu kitap hayatınızı değiştirecek" cümlesiyle başlar. Tıpkı aynı yılın sonlarında çıkan Yeni Hayat (2) adlı kitabın ilk cümlesi olan "Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti" göndermesinde olduğu gibi. İlişki becerilerinin yanı sıra, iyi bir intihal ustası olan Pamuk’un o kitaptan esinlendiğini iddia etmiyorum. Ancak Pamuk’un zaferinin Amerikan tarzı bir zafer olduğu açık ve başarı anlayışı açısından başta sözü geçen olmak üzere SAYFA 10 O doğrudan faşistleri öne çıkaran güçler. İlkel duyguların öne çıktığı yerde de düşünceden bahsetmek olası değildir. Gariptir, Pamuk’un başarısını edebiyat için ya da düşünce için kutlayan medya ileri gelenleri televizyon ve gazetelerde halkın kafasını tümden boşaltmaya ant içmişçesine yürütülen yayıncılığı yönetenlerle aynı kişiler. İzinsiz tek bir düşüncenin çevreye sızmasına katlanamayan, en ufak bir aykırı fikri veya zekâ pırıltısını bunlar marjinaldir diye çöpe atmaya kalkanlarla aynı muhteremler. Romandan en iyi anladıkları çok satma, ödül, reklam, pazarlama, ülke içi ve uluslararası çeteleşme faaliyetleri olan edebiyat tacirleri. AB komiserlerine okudukları metinleri karşılıklı dikte ettiren, değerleri birbirini yükselten değerler. Pamuk’u kullanan kampanya öyle hale geldi ki yazarımızı takdir edenler bile bundan rahatsızlık duymaya başladı. Suat Kınıkoğlu, "Sanki biri düğmeye basmış ve Pamuk’un Türk halkı nazarındaki rehabilitasyonunu kolaylaştırmak için medyayı devreye sokmuş gibi görünüyor" diye yazmış. (6) Öyle ki bu tezgâhta kimin kimi kullandığı tartışılıyor artık; birilerinin yazarın başarısıyla kendi "başarılarını" pekiştirmek istediği, bu parlak oyun içinde Pamuk’un edebiyatçılığının, sanatçı bireyselliğinin tümden gözden çıkarıldığı... TERÖRÜN İKİ YENİ KURBANI Dünya da ve Türkiye’de toplumlar çürüyor, edebiyat da çürüyor. Bu ülkede güvendiğin, dürüstlüğüne inandığın edebiyat eleştirmenlerini say deseler en başta Semih Gümüş ve Ömer Türkeş’in ismini verirdim, öteki birkaç kişi dışında. Ancak Pamuk miğferli çelik eldivenli düşünce terörü öylesine sarstı ki herkesi, onlar da iki günde ezilip deformasyona uğradılar. Türkeş düne kadar Pamuk’un pazarlamacı anlayışının edebiyata getireceği zararları yazabiliyor, ona popstar diyordu. (7) Şimdiyse, kutlama zamanıdır, diye karar kıldı. Keza Gümüş, Pamuk’un romancılığının abartılmasından ciddi rahatsızlık duyardı (8), şimdi bu ödülün edebiyatımıza kazandırabileceklerinden bahsediyor. Daha kötüsü onu “yalnız”, yani salt kendi doğruları için yazan yazar ilan ediyor. Gerçek yalnız yazarlara ne büyük hakaret. Başka deyişle, bazı takımların sürekli şike yaptığını yazan iki otorite, söz konusu takımlardan biri şampiyon olunca hadi alkışlayalım diye ayağa kalkıyor. İki saygın eleştirmenin Pamuk aşkına intiharı ya da düşünce terörünün iki yeni kurbanı. Düşünceyi yok eden düşünce özgürlükçüleri bir de kan ve canla saygınlaştırılmış kavramları, düşünceyi, özgürlüğü, faşizme karşı çıkmayı, o kan ve canı veren güçlere karşı kullanıyorlar. Tıpkı bugün erdem ve etikle ilgili klişelerin, büyük medyanın ağzında, sıradan ahlaklı kişilerin, hatta psikopatların ağzında sakıza dönüşmesi gibi. İngiltere’nin en aklı başında gazeteleri The Guardian (9) ve The Independent bile Pamuk’a Türkiye’den tepkilerin sadece "nasyonalistlerden" geldiğini yazıyor. Pamuk ülkesi için "Türkiye vahşimedeniyet görmemiş bir ülke, başka dinden, milliyetten, dilden topluluklar için hiç anlayış yok" (10) deyip öğrenilmiş cahillik gösterdiği zaman Amerikalı, Avrupacı "özgürlükçü" doyuma eriyor. Ancak ülkedeki edebiyatseverlerin çoğunun, sosyalistlerin, komünistlerin, yurtsever solun işbirlikçiler hakkındaki genel ve bireysel düşüncelerini "düşünce özgürlüğü" için yok sayıyor. Çünkü düşüncenin özgürlüğü aldatan bir kavramdır. Asıl olan uzlaşmaz düşüncelerin bitimsiz ve birbirinin kanına susamış mücadelesidir, bugün yaşandığı gibi. Evet, yasalar düşünceye ket vurur; ama önce kafalar onu engeller, kitlelere açılma olanaklarını alabildiğine daraltan "özgür" medya daha da çok engeller. Birileri ortalığı velveleye verip gündemlerle oynayıp cendereyi daraltırlar. Yüzlerindeki tırnak izlerini gösterip ağlayarak, mağdurun saldırganlığından yakınan tecavüz girişimcileri. ? (1) Steve Andreas, Charles Faulkner, NLP Comprehensive, 1994 (2) Orhan Pamuk, İletişim, 1994 (3) Serdar Turgut, Akşam, 25.10.2006 (4) Yıldırım Türker, Radikal, 16.10.2006 (5) Peter Scott, C. Spencer, Psychology, Blackwell, 1998 (6) Suat Kınıkoğlu, Turkish Daily News, 13.12.2006 (7) Ömer Türkeş, Milliyet İnternet, 8.1.2004 (8) Semih Gümüş, Puslu Ada, T. İş. Kült. Yay. 2002 (9) Ian Traynor, The Guardian, 13.11.2006 (10) Fernanda Eberstadt, The New York Times, 4.5.1997 KİTAP SAYI 883 CUMHURİYET