Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? herkesin yakındığı olay değil mi? “İnsan evleniyor diye neden deli gibi kornaya basar bilmem” diyen yazara hak vermemek elde mi? Yoğun trafikte, şoförlerin davranışları insanı çıldırtacak durumda: Cep telefonuyla konuşmak, mesaj yazmak, radyoda istasyon aramak, CD değiştirmek, trafik ışıklarına uymamak vb. BİTMEYEN SORULAR... Kürşat BAŞAR İnsanların kötü alışkanlıklarını belirten yazar, gereksiz, bitmeyen sorulardan yakınıyor. Çocukluğunuzda eve gelen konukların size de “büyüyünce ne olacağınız, derslerinizin nasıl olduğu, gençliğinizdeyse, kız arkadaşınızla ne zaman nişanlanacağınız, nişanlandığınızda, ne zaman evleneceğiniz, evlendiğinizde, bebeğin ne zaman geleceği” vb. sorular sorulmuştur. Yazar, bu tür sorulardan yaşlanınca kurtulacağımızı belirtiyor. Yazar, Türklerin yabancılara kendilerini beğendirmek için çırpınışlarını da eleştiriyor. Yurtdışında başarılı olanların övülmesini gereksiz buluyor, büyük ülke olmayı hak edemediğimizi vurguluyor. Protokol düzeninden yakınıyor ki, AB’ye girince protokol kalkarsa neler olacağını şimdiden düşünmemizi istiyor. Bir yandan da falcılığın, büyücülüğün arttığını, televizyonlarda bu konuda programlar yapıldığını, yurttaşların hayallere kapılmak zorunda bırakıldığını anımsatıyor. Vergilendirilmiş kazançla, bizdeki vergi sistemiyle haklı olarak alay ederken önerdiği vergilere bir göz atmakta yarar var: Ölülerden, düğünlerdeki takılardan, bebeklerden, yurda girişlerden, kitap okumalardan vb. vergi alınmasını öneriyor. Yazarın ince alayına güzel örnek bunlar. Sinema ortamını, çiseleyen yağmurun anımsattıklarını, 1970’li yıllardaki gençliğin saç sorunlarını, elektronik kirlenmeyi, kadınlardaki tabak, çanak düşkünlüğünü, ameliyat sırasın da doktorlara nasıl teslim olduğumuzu, doktor korkusunu, bugün herkesteki cep telefonu düşkünlüğünü, dini ve ulusal bayramlardaki sıradan ilişkileri, AB’ye girme sürecindeki acınacak durumumuzu vb. yeniden anımsamak için okunmalı bu denemeler. Bugün tüketicinin, gelişim teknolojisine ayak uyduramadığını belirten yazar, “Bilgisayar Çağı”nda, bilgisayarın getirdiği sorunları ne güzel yansıtıyor: “…Ben hayatımda kadınlar dışında bilgisayar kadar sorun çıkartan başka bir şey görmedim. Üstelik yalnız kendisi sorun çıkartsa neyse…Bir alet, ilişkiye girdiği her şeyle sorun çıkartabilir mi? Bir bilgisayara yazıcı, tarayıcı, fotoğraf makinesi, kamera, cep telefonu gibi ne bağlamaya kalkışsanız ayrı bir dertle uğraşıyorsunuz. Her yüklediğiniz programla alet uyum sorunu yaşıyor…” (s.128) Yazar Kürşat Başar, denemeleriyle düşünce dünyasında gezdiriyor okuyucuyu. Yaşadıklarına, duyup düşündüklerine katılmak bize bağlı. Denemeler, zengin bir yaşantı içinden kaynayan sular gibi gittikçe yatağını genişletiyor. ? (*) Çok Güldük Ağlamayalım/ Kürşat Başar/ Deneme/ Everest Yayınları/ Ekim 2006/ 192 s. Matruşkanın Rüyası ? Cihan OĞUZ F SAYFA 20 endiye Kartal, ilk romanı “Matruşkanın Rüyası” ile okur karşısına çıktı. Kartal, 24 yıllık gazeteci. Güneş ve Sabah gazetelerinde çalıştıktan sonra, Anadolu Ajansı’na geçti. Ankara’da uzun yıllar siyasi muhabirlik yapan Fendiye Kartal, muhabirliğin kazandırdığı titizlik ve ayrıntıları zenginleştirme yeteneğini, romanında da kullanmayı başarıyor. “Matruşkanın Rüyası”, mutsuz bir evliliği olan Aslı’nın, en yakın arkadaşı Nuran ile çıktığı Rusya gezi sinde, geçmişini ve geleceğini sorgulamasının hikâyesi. Moskova’dan St. Petersburg’a uzanan gemi yolculuğu, aynı zamanda, 40’lı yaşların baharını yaşayan Aslı’nın kendi iç yolculuğunun da bir hesaplaşma süreci. Öğrencilik yıllarında tanıştığı Erdal ile aşkının bıçak keser gibi bitmesinden sonra hayatın akışına savrulan Aslı, içindeki boşluğu aşkla doldurmak için giriştiği bütün arayışlarında başarısız olur. Sonunda Ferit ile evlenir. Artık 42 yaşına gelmiştir ve bunalımları da giderek artmaktadır. Gittiği doktorun kendisine “premenopoz” (ön menopoz) ? KİTAP SAYI 883 CUMHURİYET