Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? teşhisi koymasıyla, rüyaları ve kâbusları artmaya başlar. Bunlar yetmezmiş gibi, eşi Ferit, işi dolayısıyla bundan böyle Mısır’da yaşayacaklarını söyleyince, bir anda hayat ile yeniden hesaplaşmaya girişmek zorunda kalır. Aslı’nın önünde, arkadaşı Nuran ile önceden kararlaştırdıkları Rusya gezisi vardır ve kahramanımız Volga Nehri’ni görmek için can atmaktadır. Bu yüzden Mısır ile ilgili kararını o gezi sırasında vermek üzere, Nuran ile birlikte yola çıkar. Volga gezisi, Aslı’nın sık sık artık doktor olan ilk aşkı Erdal ile gemi güvertesinde her gece karşılaşması ve geçmişe dönük hesaplaşmasıyla devam eder. Romanın asıl omurgasını da bu buluşmalar oluşturur. Sayfalar boyunca, rüya olup olmadığı okurun zihninde soru işareti bırakan o süreç, başarılı bir anlatımla kurgulanır. Aslı’nın, kürtaj yaptırmak zorunda kalması ve kendisini bir başkasıyla aldatması yüzünden yıllar önce ayrıldığı Erdal ile olan hesaplaşması, roman sonuna kadar devam eder. Roman, hüzünlü ve iç acıtıcı bir son ile tamamlanır. Yapıt boyunca, aşkın ve saflığın sembolü olarak sık sık Aslı’nın karşısına çıkan kırmızı gelincik, romanın finaline de damgasını vurur. Aslı, geziden, kendisini bulmuş olarak döner. Ama bir parçasını Rusya’da bırakmıştır. ANLATIMDAKİ USTALIK Fendiye Kartal, ilk romanı olmasına karşın, “Matruşkanın Rüyası”nda usta işi bir anlatım ve kurmaca örneği veriyor. Hele hele, Aslı’nın Rusya’daki nehir gezisi boyunca, sosyalist dönemdeki Sovyetler Birliği’ne ilişkin göndermeleri ve yeni Rusya’nın yaşadığı boşluğu satır aralarında neredeyse bir sosyolog gibi yansıtması, bir romancı için artı hanesine yazılacak bir gözlem. Bunda, yazarın 12 Eylül öncesini öğrenci olarak yaşamasının da payı büyük. Nitekim, romanda da, farklı sol fraksiyonlara mensup Aslı ile Erdal’ın karşılaşmaları, tanışmaları ve birbirlerine âşık olmaları, 12 Eylül öncesi ve hemen sonrasının fonu eşliğinde anlatılıyor. Roman kahramanının kendisiyle hesaplaşıp, sonunda benliğini bulması da yine ustaca bir üslupla dile getiriliyor. Aslı, kendi değerini fark etmesi sayesinde, hayata yeniden adım atmayı başarıyor: “Değerli olmayı başkalarının beni değerli bulmasına bağlarsam, kendimi sürekli değerli hissedemiyordum. Değerli olduğumu hissedebilmek için sürekli birilerinin onayını almam gerekiyordu. Değerkoliktim ben. Kendimi iyi hissedebilmek için başkaları tarafından onaylanmam gerekiyordu. (...) Bu duyguyu çözmem, anlamam ve başa çıkabilmem yıllarımı aldı. Bir gün anladım ki başkalarının onayı kalıcı değer duygusu yaratmıyor. Kendimi iyi hissetmek için sürekli başkalarının gözüne girmeye çalışmak sadece arlık iyilik hali yaratıyor. Sonra yine kendini değerli hissedebileceğin bir şeyler yapma çabası içine giriyorsun. Yıllar sonra aklım başıma geldi ya da yaşam beni olgunlaştırdı.” (sf. 123) Fendiye Kartal’ın bir iç dökümü olarak nitelendirilebilecek bu satırları, hayat karşısında aradığını bulamamış, ama o arayıştan da vazgeçmeyen cesur bir kadının benliğine işaret eder. Roman kahramanı Aslı, “İkimiz de bize ait olmayan hayatları yaşamıştık. Ama o ödünç hayatlarımızın içinde hep birbirimizin olmuştuk. Birlikte olamadığımız hayat bir başka boyutta kaybolup gitmişti” diyerek, geçmişe ilişkin pişmanlığını da dile getirir. KADIN VE KIRMIZI GELİNCİK Genel roman anlayışı açısından ortalamanın hayli üzerinde bir düzey tutturan “Matruşkanın Rüyası”, bireysel hesaplaşmadan toplumsal ara fonlara uzanan acılı Fendiye KARTAL bir aşk hikâyesi. Bu hikâyede, geleceğine umutla ve heyecanla bakmayı başarabilen yenik bir kadın ile roman boyunca onun izini süren kırmızı gelincik, adeta aşkın ve varoluşun birer simgesi. İlk romanı olmasına rağmen, anlatım katmanlarında riski göze alarak, toplumsal/tarihsel dönüşümlere de yapıtında yer vermesi, Fendiye Kartal açısından olumlu bir puan. “Matruşkanın Rüyası”, hüzünlü ve nostaljik bir roman. Aynı zamanda, hayatı kıyasıya sorgulayan ve bireysel iç yolculuğa projektör tutan bir yapıt. ? cihanoguz@yahoo.com www.cihanoguz.com Matruşkanın Rüyası/ Fendiye Kartal/ Sinemis Yayınları/ Ankara: Ekim 2006/ 210 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 883 SAYFA 21