Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? meyenleri, "Suyun Rengi"nin anaoğulu ve "Görüldü"nün hapisteki kocasını dokuz yıl bekleyen Kadın’ı aynı ortak paydada buluşurlar; hayat birlikte daha katlanılır, daha yaşanılır bir şeydir; beraberlik zihinsel olsa bile. ORTAK DUYGU... Toplumsal düzenin sertçe eleştirildiği bu oyunlarda çıkış nerededir? Çıkış ya da çözüm açıkça gösterilmez; "uzak, mutlu gelecek" ülküsü yoktur; iması da yoktur. Uğruna savaşılması gereken değerler vardır; barış, doğayla uyum içinde yaşama, diğer toplulukların esenliğini de gözetme vb. (Suyun Rengi). Kararlılıkla direnildiğinde çok ağır bedeller ödense bile haklar elde edilebilir (Ölüm Uykudaydı). "Oyun"la çekilebilir bir hale sokulan hayat, "oyun" ortadan kalktığında dayanılmaz bir yüke dönüşür (Beceriksizler); kahramanlar "yalnızlık" ve "yeniden toplumsallaşma" arasında bocalarlar. Şöyle der Kadın: "İnsanlar var, orda süren bir hayat var. Böyle yalnız, böyle bir başına. Nereye kadar…" Akıp giden hayatın dinamizmi her şeye rağmen, tüm acılara rağmen çekicidir (Beceriksizler). Bu oyunların dünyasında tüm kahramanları kuşatan ortak ve en ağır duygu ise çaresizliktir; yurttaşlarının esenliği için sevdiği adamı öldüren, sonra da oğlunun güvenliği ve kavminin geleceği arasında sıkışıp kalan Kadın (Suyun Rengi), intihar etmeyi bile başaramayıp "oyunsu" bir yaşama kendilerini hapsedenler (Beceriksizler), dokuz yıl boyunca hapisteki Adam’ı bekleyen, ancak Adam’ın ölümcül bir hastalığa yakalandığından habersiz kuşkulara boğulan Kadın (Görüldü), bir Latin Amerika ülkesinde darbe sonrası ağır fiziksel ve psikolojik işkenceye uğrayan aydınlar (Ölüm Uykudaydı)… Sadece "Ölüm Uykudaydı"nın aydınları içinde bulundukları çaresizliğe bir çözüm üretebilmişlerdir: Direneceklerdir! Zihinlerini zamanın ve mekânın kısıtlayıcılığından kurtarıp başka bir boyutta ortaklaşa zihinsel üretim yaparak (birbirlerine tutunarak) cezaevinin insanlık dışı koşullarına karşı, insanlık onuru adına ölüm orucuna giderler. Hayatları pahasına kazanırlar savaşı. "Ölüm Uykudaydı"da açıkça işaret edilen ve "direniş" motifiyle örtüştürülen çözüm, ele aldığımız diğer oyunlarda hiç görülmez. "O’nun Saltanatı"nın kahramanları da şimdiye kadar andığımız oyunlardaki "çaresiz" iklimi solurlar. Buna karşın bu oyunu diğerlerinden ayıran en önemli özellik, oyun kişilerinin "yalnızlığıdır". Bir arada yaşadıkları halde Dilber’in, Bitli’nin, Keş’in, Tahtabacak’ın ve diğerlerinin, hatta o’nun yalnızlığı, başkalarına tutunmayı beceremeyen, tutunduğunda onları da, bizi de acıtan bir yalnızlıktır. Bu kişiler ne ikili ilişkilerde herhangi bir biçimde huzur bulabilirler; ne de toplumsal yaşamda. Mutsuzluklarının nedenini sınıfsal aidiyetlerinde ararız ilkin; ancak oyun ilerledikçe onların o’nun öncülüğünde içinde bulundukları toplumsal yapıyı delik deşik ederek dönüştürmelerine ve sınıf atlamalarına tanık oluruz. Ne yazık ki sonuç değişmemiştir. Mutsuzluk, huzursuzluk, güvensizlik bireyleri zehirlemektedir hâlâ. Bir tek Kalfa bu döngünün dışında gibi görünmektedir; çünkü onu diğerlerinden ayıran bir erdeme sahiptir: Dilber’i sevmek. Kurduğu faşist düzenle diğerlerinin mutsuzluğunu katlayan o, oyunun sonunda Kalfa tarafından öldürülür. Ancak bu bir kurtuluş değildir. Kahramanlar sadece kendilerini değil, diğerlerini de düşünmedikçe yaşadıkları dünya hep aynı dünya olacak, belki de içlerinden birisi yeni o olacaktır. Boynukara’nın insanlarını bu kadar çaresiz yapan nedir? Ufuksuzluk, kendinden başkasını düşünmeme, açgözlülük, paranın her türlü değerin yerini alması, buna karşın özellikle inancın, sevginin, güvenin değerini kaybetmesi, korku ve yılgınlığa teslim olma vb. Kahramanların sınıfsal konumlarının vurgulanması ve çatışmanın genellikle bu eksende somutlaştırılması ise bizi son tahlilde bu çıkışsız bireyleri yaratan toplumsal düzenin eleştirisine götürüyor. ? (*) Doç. Dr. Kocaeli Üniversitesi. Çok Geç Olmadan/ Cuma Boynukara/ Gerçek Sanat Yayıncılık/ 48 s. O’nun Saltanatı/ Cuma Boynukara/ Mitos Boyut Yayınları/123 s. Toplu Oyunları 123/ Cuma Boynukara/Mitos Boyut Yayınları Cuma Boynukara’nın yapıtları, klasik dramatik oyun yapısının temel özelliklerini taşırlar. CUMHURİYET KİTAP SAYI 867 SAYFA 19