Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? ilişki var "bakmak"la şair hüviyetiniz arasında? Öğrenmek için bakıyorum, hep bakarak öğrendim çünkü. Baktığımın yüzde doksanından tiksinirim, kalan yüzde onu sevdiğim için bakıyorum. Neyin eksikliğini çektiğimi bilmeden sürekli eksiklik çekiyorum, ondan bakarım, ararım, bir hakikatperest gibi. Otto Dix diyordu, ben öyle gerçekçi bir adamım ki gözümle görmediğim hiçbir şeye inanmam diye, şairlerin gerçekçiliği de bence böyle olmalı. “ŞİİRİMİZDEKİ YENİ DALGAYI ÇOK ÖNEMSİYORUM” Türk şiirinin biraz geri kalmış bir tarafı var mı sizce? Yani biz 2. Yeni’den beri hep aynı yapıtların içinde, aynı imgeleri, "imge statükosunu" gördük. Bunu elbette ki her şair için söylemek imkânsız. Ama artık alıştığımız imgeler, şiirin dilini (eğer varsa) sıradanlaştırmaktan ve –şiirdışı kılmaktan öte gidemiyor. En yıldızından, Neruda’da , Mayakovski’de, Nazım’da dahi yok bu. Onlar yaklaşık bir asır önce dahi yapmamışlar bunu. Artık yeni jenerasyonların "kuş, böcek, çicek" gibi statükocu tavırlardan uzaklaşıp başka bir "gerçekçi ifadeye" adım atması hatta ileri gidip "uç" sayılanın, "şiir" olduğunu göstermesi gerektiğine inanıyor musunuz? Bu soru ilk sorumun perçinlenmiş hali oldu biraz... Ortada bir kalite geleneğini sürdürdüğünü söyleyen bir şiir var. Kurallarını koymuş bir ‘kalite geleneği’. Lapa gibi tutarlı, sızdırmaz. Kendinden hiç şüphesi yok, sahih diyorlar, demek ki böyle devam ederse onlar için bir sorun yok. "Kuş, çiçek, böcek", bunlardan statüko olmaz, bunlar habersiz açan uçan yaratıklar, ne zararları var, esas statüko bu kalite geleneğidir. Bir sanatta ne zaman böyle kalitenin kurallarını koyup rahatlayan bir kast oluşsa arkasından mutlaka bir yeni dalga gelir. Fransız Sineması tam bir kalite geleneğini yakaladığını sanmışken Yeni Dalga gelmiştir. Bugün şiirimizdeki yeni dalgayı önemsediğimi çok söyledim. Yeni kuşağın tecrübe ettiği şeyleri bugün küçümseyenler, yarın bu tecrübelerin sonuçlarıyla ilgilenmek zorunda kalacaklar. Lale Müldür’ün "Bir hiçten yola çıkabilme olanağı şiirde iyi bir şey mi?" sorusuna verdiğiniz cevapta, "Şiir bir taşınmadır, bu taşınma mutlaka dışa doğru gerçekleşir. Ben –şiir bir nesnedir diyenleri böyle algılıyorum. İçe doğru yolculuk başkalarının işi, şairlerin değil." Demişsiniz. Bu taşınmanın şair açısından evreleri var mıdır? Öznel şair kimliğinizden yola çıkarak, bu taşınamanın nasıl gerçekleştiğini anlatır mısınız? Beckett’ten çok şey öğrendim, o, içe döndüğü zaman karşısına edebiyat çıkmadığını söyler. Dışarıya doğru bir hamle gerekli. Bir şiir mutlaka ayakta durmak için vücut bulmak zorundadır. Bakın bakmak yine işin içine girdi. Bir düzeltme yapabilir miyim? Ben öznel bir şair değilim, buna hep karşı oldum. Yeni, son dönemde yazdığınız şiirlerinizle ne zaman buluşacak okur? Parçalı Ham şiirler yazıyorum, yayımlamaya da başladım, Kitaplık, Fayrap, Heves, Geceyazısı, bu dergilerde okuyabilirsiniz. Efe Murad’la ikimiz beraber Süleymaniye’ye gittik, gözlemledik, Süleymaniye üstüne o bir maddeşiir ben bir Parçalı Ham şiir yazdık, Cehd isimli bir elyapımı risale hazırladık. Bu risaleyi isteyenler Süleymaniye’de Ali Baba kurufasulyecisinden ücretsiz olarak alıp okudular. İki şairin alan araştırması. Bu araştırmalara başka şairleri de aramıza alarak devam etmeyi düşünüyoruz. “TURGUT UYAR’LA TEK İRTİBATIMIZ BİR BAKIŞMADIR” Bir internet sitesinde okumuştum, Turgut Uyar’ı babanız gibi görüyormuşsunuz? Doğru mu? Lisedeyken Divan çıkmıştı, oradaki isyana ezbere bağlıydım, üniversitede Toplandılar geldi, şiirime yol göstermiştir, sonra İstanbul’a geldim, bu kez yalnızlığı bana güç verdi, Bebek’te Şadırvan diye bir bara giderdi, ben de onu uzaktan seyretmeye gitmiştim, bacağını sallayarak kendine öküz gibi bakan bu çocuğu farketti, tek irtibatımız bu bakışma oldu, büyük bir imkân sunan bir şairdir, antiliriktir ama tersine bakarsanız anlatı şiiri de değildir, lirik tecrübeden öğrendiği şeyler de vardır. ? İyot/ Ahmet Güntan/YKY/161 s. Parçalı Ham şiirler yazıyorum, yayınlamaya da başladım, Kitaplık, Fayrap, Heves, Geceyazısı, bu dergilerde okuyabilirsiniz. Efe Murad’la ikimiz beraber Süleymaniye’ye gittik, gözlemledik, Süleymaniye üstüne o bir maddeşiir ben bir Parçalı Ham şiir yazdık, Cehd isimli bir elyapımı risale hazırladık. Bu risaleyi isteyenler Süleymaniye’de Ali Baba kurufasulyecisinden ücretsiz olarak alıp okudular. İki şairin alan araştırması. 867 SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI