05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Türkiye yeni bir fuarla tanışacak bu hafta. TÜYAP kitap fuarlarını bu kez Konya’ya taşıdı. 2028 Mayıs tarihleri arasında yapılacak fuar yazar, gazeteci ve bilim insanlarının katılacağı etkinliklerle şenlenecek. Bir Konyalı olarak tüm Konyalıları ve komşu illerini bu fuarda görmek en büyük dileğim. Benim ilkokul, ortaokul ve lise yıllarımda Konya çok kitap okunan bir şehirdi. Bu özelliğini yitirmediğini umuyorum. İyi bir fuar geçirmenizi diliyorum. Amerikalı roman, öykü ve oyun yazarı Truman Capote, 1934 yılında ABD’de doğdu. Çocukluğu küçük kasabalarda yaşayan akrabalarının yanında geçti. Bu yıllarını “Bir Noel Anısı” ve “Şükran Günü Ziyaretçisi” adlı kısa otobiyografik yapıtlarında anlattı. 1948 yılında “Başka Sesler Başka Odalar” adlı romanını yayımladı ve umut veren genç bir yazar olarak ilgi gördü. Sevgisiz, yalnız insanları anlattığı öykülerini “Gece Ağacı”nda, topluma uyum göstermeyi reddeden masum insanları “Çimen Türküsü”nde ve daha sonra bir fahişenin öyküsünü “Tiffany’de Kahvaltı”da anlattı. Bu arada müzikal, film senaryoları ve gezi izlenimlerini kaleme aldı. Gazeteciliğe karşı gittikçe artan ilgisi bir grup ünlüyü konu aldığı “Gözlemler” adlı yapıtına da yansıdı. “Köpekler Havlıyor” ve “Bukalemunlar İçin Müzik” kurmaca yazılarını kapsar. Capote, özellikle 19501970 arasında yüksek sosyetedeki varlıklı kişilerin gözdesi oldu. Kurgudan çok gerçeğe dayandığını söylediği “Soğukkanlılıkla” Capote’nin yazarlık yaşamında bir sıçrama tahtası olmuştur. Capote’nin yapıtları şimdilerde Sel Yayıncılık tarafından yayımlanıyor. Gamze Akdemir Capote’yi değerlendiren bir yazıyla yer alıyor sayfalarımızda. Bol kitaplı günler!.. Bugünü anlamak ve geleceği tasarlamak İsteyenlere “Küresel Diplomasi” Uzun yıllarını Hariciye’de geçirmiş olan Doç. Dr. Hüner Tuncer, diplomasi alanında yeni bir yapıta daha imza atmış durumda. “Küresel Diplomasi”, yazarın deneyimleriyle, düşünce evreni arasında birikenlerin sentezlenmiş bir biçimini oluşturuyor. ? Doç. Dr. Yaşar HACISALİHOĞLU (*) Özellikle 1990’lı yıllarla birlikte boyutlandırılan “ulusdevlet önemini yitirmiştir” savına karşılık, Tuncer; haklı olarak “Ulusdevletlerin, yakın gelecekte de dünya sahnesinde egemen birimler olmayı sürdüreceğini rahatlıkla söyleyebiliriz” demektedir. Tuncer, ulusdevletlerin bugün hâlâ çok büyük önem taşıdıklarının altını çizerek, nedenini ise yönetme sanatının başlıca uygulayıcıları olmalarına bağlamaktadır. “ Sınırları belli bir toprak parçasında yaşamakta olan bir halkın başlıca sesi olarak, yasallığı sağlayan ulusdevletler, uluslararası kuruluşlar ile yerel etkinlikler arasında odak noktasını oluştururlar,” demektedir. Hüner Tuncer; her şeye karşın ulusdevlete meydan okuyan öğeleri saptamayı da ihmal etmemektedir. Bu bağlamda ulusötesi şirketlere, kalkınma iktisadından yeni liberal politikalara yönelişe değinerek, ulusdevleti yıpratan ve zayıf kılan aktörleri ve eğilimleri saptamaktadır. Kitabın adını taşıyan ikinci bölüm, küresel diplomasinin özelliklerine ve aktörlerine geniş yer veriyor. Postmodern tasarımın diplomasideki karşılığını ortaya koymaya çalışan Tuncer; geleneksel diplomatik yöntem ve araçlarının yetersizliği üzerinde saptamalar yapıyor. Küreselleşme sürecinde toplumsal hareketliliğin farklı direnç noktaları yarattığını belirterek, küresel diplomasinin, bu farklı direnç noktalarına odaklı yeni bir davranış kalıbını ve aktörler dizisini içerdiğini ortaya koyuyor. recinde” önemli bir soru yöneltiyor; “Modernleşme sonrası (postmodern) dünyanın başlıca aktörlerinden biri olan ABD’nin, bu dünyanın öteki üyelerini de yanına almak suretiyle, Irak’ta gerçekleştirdiği vahşi ve insanlık dışı eylemleri, Batılı devletlerin savunuculuğunu yaptıkları demokrasi, insan hakları ve kişi özgürlüğü gibi değerlerle nasıl bağdaştırabilirsiniz?” Bu soruya verilecek cevap ve karşılığında yapılacak olanlar, insanlık değerlerine olan bağlılıkla ölçülebilir. Küresel diplomasinin çeşitli özelliklerine değinilen eserde, bu konuda genel olarak aktör farklılaşmasına ve artışına, sorunların çeşitlenmesine ve işleyişin çok boyutlu karakter kazanmasına vurgu yapılıyor. Eserde, küresel diplomasinin özellikleri tek tek ele alınarak, irdeleniyor. Örneğin, “diplomasinin yeni aktörleri” başlığı altında, bugün diplomatik arenada nelerin ne roller üstlendiğinin veya üstlenebileceğinin saptaması yapılıyor. da BM’ye geniş yer ayırıyor. 11 EYLÜL SONRASI Özellikle 11 Eylül sonrası ABD’nin tavrı, BM’yi etkisizleştiren bir sonuç doğurmuştu. Tüm dünyaya kendi çıkarları doğrultusunda bir düzen dayatmayı tercih eden ABD, BM’nin varlığını ve potansiyel rolüyle çelişen bir stratejiyi benimsiyordu. Bu strateji, esas olarak dünya barışını tehdit eden hedef, heves ve hesapları içeren bir stratejik paketi yansıtıyordu. Bu paketin içinde ise, saatli bomba işlevi gören “önleyici vuruş” yaklaşımı yer alıyordu. Uluslararası hukuku hiçe sayan bu yaklaşım, BM’nin sorumluluk alanına giren dünya barışını koruma iddiasını zedeleyen, potansiyel olarak yeni savaşlar yaratmaya yarayabilecek bir nitelik taşıyordu.Tüm bu sorgulamaların ve BM’nin bugününün ve geleceğinin taşıdığı anlamı içeren bir dizi tespiti, Hüner Tuncer kitabında isabetli bir biçimde ortaya koymaktadır. Bugün yaşadıklarımız, Afganistan ve Irak işgalleri ve yeni işgal veya saldırı planları, önleyici diplomasinin dünya barışını sağlamaya yetmediğini ortaya koymaktadır. Tuncer kitabında; diplomasi alanına giren ‘yeni sorunlar’ın ve ‘yeni aktörler’in sonucunda, geleneksel diplomasi örgütlerinde yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesinin zorunlu hale geldiğini vurguluyor. Küresel diplomasinin gündemine ‘yeni’ sorunların girdiğine dikkat çekerek, bunların; çevre, nüfus patlaması, salgın hastalıklar, silahlanmanın sınırlandırılması, örgütlü suçlar, terörizm gibi sorunlar olduğunu belirtiyor. Bu sorunların çözümüne bugüne dek uygulanan geleneksel diplomatik tekniklerin yetmeyeceğine dikkat çekerek, çözüm yollarının bulunulabilmesini sağlamak üzere, diplomasi örgütlerinde, söz konusu konularda uzmanlık bilgisine ve deneyimine sahip kişilerin görevlendirilmesi zorunluluğunun ortaya çıktığını hatırlatıyor. Öte yandan, iletişim ve ulaştırma alanlarında yer alan hızlı değişikliklerin sonucunda, devlet ve hükümet başkanlarıyla bakanların, giderek diplomatların görevlerini üstlenmeye başladığını, bu gelişmelerin sonucunda, geleneksel ‘diplomat’ tipinin, yerini büyük ölçüde uzman bürokrata, teknisyene ve politikacıya bırakmak durumunda kaldığı görüşünü ileri sürüyor. “Küresel Diplomasi” kitabı; bugünü anlamak ve geleceği tasarlamak isteyenler başta olmak üzere, yaşadıklarımızın diplomasi dilindeki karşılığının ne olduğunu bilmek isteyenler için de önemli bir başvuru kaynağı niteliği taşıyor. (*) İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Jeoplitik Dergisi Editörü SAYFA 3 K TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk ? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu ve Güray Öz (Sorumlu) ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosnaİstanbul, Tel: 0 (212) 454 30 00? İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 7475 0 (212) 343 72 74 ? Yerel süreli yayın. itabının giriş bölümü, kısa bir diplomasi tarihini içererek, “eski” ve “yeni” diplomasi nitelemesinde bulunuyor. Eski diplomaside uluslararası ilişkilere “güç dengesi” ilkesinin yön verdiğinin, 17. 18 ve 19. yüzyıl diplomasilerinin büyük ölçüde hükümdarlar eliyle yürütülen “kişisel diplomasi” niteliği taşıdığının altını çiziyor. Uluslararası ilişkilerin tarihsel seyrine bağlı olarak yeniden şekillenme gereksinimi duyan diplomasi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, yeni bir anlayışa bürünmüştür. Tuncer bu aşamayı “yeni diplomasi” olarak niteleyerek, yeni uluslararası yapıyla iç içe geçen yeni bir diplomasi tarifi yapmaktadır. “Küresel Diplomasi” kitabı, esas olarak bugün yaşadığımız döneme odaklanarak, yeni küresel ortamın düzeneğini ve aktörlerini irdeleyip bununla bağlantılı olarak diplomasi alanında ortaya çıkan eğilimleri sistematik bir yolla saptıyor. Küresel düzenin niteliklerinin, uzlaşma ve çatışma öğelerinin durumunu açık bir dille ortaya koyarak, diplomatik süreçlerin aldığı biçimi ve belirginleşen rolleri, günümüz uluslararası düzeninde anlamlandırıyor. Küreselleşmenin hedeflerini ve ulusdevlet çelişkisini oldukça açık ve diplomasinin yeni kuralları çerçevesinde irdeliyor. Yeni küresel düzende “denge” kavramının yok olduğunu belirterek, Batı’yı temsil eden ABD’nin hegemon güç kimliğine odaklı bir yapılanmanın, başat karakter kazandığını vurguluyor. ABD’nin egemenlik çabaları, aslında Avrasya coğrafyasına odaklanmış yeni mücadelelerin tarifini yapıyor. Küresel roller ve hevesler, dünya siyasal tarihine yeni savaşların yazılmasına zemin hazırlıyor. 21. yüzyıl da, 17. yüzyıl işgallerini ve sömürge modellerini çağrıştıran uygulamalara tanık olunuyor. Ve yeni uluslararası sisteme barış değil, “çıkar” ve “çatışma” birlikteliği egemen oluyor. “Küresel Diplomasi” kitabı, yeni ortamın aktörlerini ve hedeflerini doğru olarak tanımlayarak, kurgulanmak istenen yeni küresel düzenin, hangi arzu ve çıkarlara dayandığını da olanca açıklıkla ortaya koyuyor. SAYI 848 İLETİŞİM Tuncer eserinde, küresel diplomasinin bir başka özelliği olarak,iletişim alanına dikkat çekiyor. “Bugün artık kitlesel basın yayın organları, büyük ölçüde uluslararası ilişkiler gündemini belirlemektedir. Hükümetlerce dış politika saptanırken, devletlerin ulusal çıkarlarından çok, basın yayın organlarının ve kamuoylarının tutumlarının göz önüne alınması, küresel diplomasinin belli başlı özelliklerinden birini oluşturmaktadır.” Bu duruma günümüzde çok açık biçimde tanık olmaktayız. Kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki yönlendirici rolü, diplomasinin gözardı edemeyeceği yeni bir manevra sahası yaratmıştır. İletişim araçlarının edindiği teknolojik donanım, yaygın bir bilgi akışını hem yaratıyor hem de denetim imkânı sağlıyor. Bu durum, diplomasi açısından vazgeçemeyeceği araçsallık niteliği taşıyor. ‘POSTMODERN İDEALLERİ YAPILANDIRMA SÜRECİ’ Tuncer, yeni eserinde küresel rollere değinerek, postmodern tasarımda dikkat çeken önemli çelişkileri de vurgulamayı unutmuyor. Sürdürülmeye devam edilen “postmodern idealleri yapılandırma sü ‘POSTMODERN Hüner Tuncer, “küresel diplomasinin” en önde gelen özelliğinin, kamuoyuna yönelik bir diplomasi yöntemi olmasında saklı olduğunu vurgulamaktadır. Tuncer’e göre küresel diplomasi sadece devletler ya da hükümetlerarası bir diplomasi yöntemi olmayıp; büyük ölçüde hükümetdışı kuruluşlar, bölgesel kuruluşlar ve çokuluslu şirketler tarafından uygulanan bir tür ‘sivil toplum diplomasisi’ niteliğindedir. Tuncer; “küresel diplomasinin” büyük ölçüde “önleyici” bir diplomasi yöntemi olduğunu vurgulayarak, “önleyici diplomasinin” temel amacının da; devletler arasındaki uyuşmazlıkların, silahlı çatışmalara dönüşmesini önleyebilmek olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda ilk akla gelen kurum Birleşmiş Milletler Örgütüdür. Tuncer, kitabın Hüner Tuncer’in “Küresel Diplomasi” adlı kitabı, esas olarak bugün yaşadığımız döneme odaklanarak, yeni küresel ortamın düzeneğini ve aktörlerini irdeleyip bununla bağlantılı olarak diplomasi alanında ortaya çıkan eğilimleri sistematik bir yolla saptıyor. CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle