Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tüm yapıtları Sel Yayıncılık tarafından yayımlanıyor Edebiyatın tiz(!) sesi; Truman Capote ? Gamze AKDEMİR Kendi hayatından ya da hikâye ve romanlarından senaryolaştırılmış filmler denilince akla ilk gelen beyazperde uyarlaması, başrollerini Audrey Hepburn ve George Peppard’ın oynadığı, Blake Edwards’ın yönettiği klasikleşmiş "Tiffany'de Kahvaltı" elbette. Ama Capote’un gerçek bir olaya, bir belgesel çalışmasına dayanan "Soğukkanlılıkla"sının da birden fazla Hollywood uyarlaması var. Öyle ki "Soğukkanlılıkla"nın yazım sürecini konu alan, Gerald Clarke’ın biyografisinden yönetmen Bennett Miller’ın sinemaya uyarladığı ve bu yıl Philip Seymour Hoffman’a en iyi erkek oyuncu dalında ilk Oscar'ını kazandıran "Capote" adlı film ülkemizde de büyük ilgi gördü. "Soğukkanlılıkla" ve "Tiffany’de Kahvaltı", Sel Yayıncılık tarafından yayımlandı. Yayınevi şimdi de yazarın öykülerini topladığı "Gümüş Damacana" ile buluşturuyor okurları. SAYFA 10 “Tüm beşeri hayatın kendi mevsimleri ve devreleri vardır ve hiç kimsenin kişisel kaosu kalıcı değildir. Kişi, her şeyden sonra, ilkbahar ve yaza yol verir, bazen dallar çıplakken ve toprak buzdan çatladığında, insan onların asla gelmeyeceğini sansa da, ilkbahar ve yaz daima gelirler.” Truman Capote Eylül 1924 25 Ağustos 1984… Doğumu ile ölümü arasındaki mesafede sıra dışı oyalanan sıra dışı bir kimlik. Çağdaş Amerikan Edebiyatı’na önemli örnekler kazandırmış usta bir kalem. Ufak tefek yapılı, tiz sesli, yaşamı boyunca genç yaşta gelen yazarlık ününe rağmen birçoklarınca “itici” olarak nitelenip dışlanmış bir adam. Alkole ve uyuşturucuya erken yaşlarda başlamış, cinsel tercihleri ve bu tercihlerini yaşama biçimleriyle, yakın arkadaşı Tenessee Williams ile karıştığı skandallarla özellikle ABD sosyetesi içinde özel bir yer edinmiş, kalabalıklar içerisinde yapayalnızlar kulübünün sadık bir üyesi. Yapıtlarında kadın erkek ilişkilerini, toplum içinde yalnızlaşan bireyin dramını, kendi yaşamından da biçtiği paylarla, psikolojik derinlik çerçevesinde ele alan, biçemiyle de Kurt Vonnegut, Ralph Ellison, Jack Kerouac, Philip Roth’dan çok daha soğukkanlı, keskin ve umarsız bir asi. Kübalı zengin işadamı üvey babasından aldığı soyadıyla bilinen Truman Capote... Asıl adıyla Truman Streckfus Persons. Soğukkanlık, keskin ve umarsız evet. Korku öykülerini topladığı “Gece Ağacı”, yalnızlığa, yalıtılmışlığa yetkin bir alegori mesela. 30 Yitik katiller, buz kesen bir kalemle zekice çizilen ruh haritaları eşliğinde gelişen, okuyanı kayıtsız kalınamayacak hayal ötesi bir gerilim girdabına çeken bir “Soğukkanlılıkla” ya da. Capote’nin yapıtlarına kayıtsız kalamayan sadece okurlar değil öyle ki bu duygu karmaşalarını, bocalayan bireylerin ikilemlerini, sınırda gezinen insanları içeren yapıtlarını filmlere çekmekte gecikmeyen Hollywood’un da favorisi oldu yıllarca. “Bir Noel Anısı” başrolünde Geraldine Page’in oynadığı, hayli ilgi gören bir televizyon filmine uyarlandı. ilgi gördü. “Soğukkanlılıkla” ve “Tiffany’de Kahvaltı”, Sel Yayıncılık tarafından yayımlandı. Yayınevi şimdi de yazarın öykülerini topladığı “Gümüş Damacana” ile buluşturuyor okurları. “Soğukkanlılıkla”da, Kansas kırsalında bir ailenin hapishane kaçkınlarınca öldürülmesi, suçluların yakalanıp yargılanması, idama mahkum edilmeleri, katillerin iç hesaplaşmaları ve kayıp ruhlarının öyküsünü, geçim dertli Amerikan taşrasının profili eşliğinde adeta lime lime irdeleyerek önümüze seriyor Capote. “Gümüş Damacana”da bir araya getirilen, çalkantılı yaşamı ve çizgi dışı yaratıcılığının “Soğukkanlılıkla”sına (1965) kadar ki kısmına ait erken dönem öyküleri de; onun bakış açısını, gözlemlerini, esinlendiği Georgia’lı Carson McCullers, Mississippili Eudoea Welty gibi çağdaşı yazarların duyumsamak için iyi bir fırsat. Kitaptaki “Miriam” ile “Gümüş Damacana” adlı öyküleri satır aralarında küçük kasaba nüktedanlığına, zekâsına duyulan saygının ifadesi. “Başsız Atmaca”, “Son Kapıyı da Kapa”, “Gece Ağacı”nda ise, alnına yazılı gibi yalnızlığı ve ikilemlerinden beslenir Capote. Sonraki tüm yapıtlarına damgasını vuracak yalın duygu derinliği en çok, “Şükran Günü Gelen Konuk” ve soğuk bir babanın uzaklığının travmasını analiz ettiği “Bir Noel Anısı” öykülerinde belirginleşir. Olaylara dürüst yaklaşımı kendini iyice gösterir. 1975 tarihli “Mojave Çölü” adlı öyküsünde ise yaşı biraz daha ilerlemiş olan yazar zenginlerin dünyasından edindiği sığ, sevimsiz ayrıntıları imtinasız diliyle betimler. CİNLERİ KOVMA GİRİŞİMİ 1940’ların sonuna doğru kendisine ait kurgusal bir sese kavuşan Capote’un, 1948’de yayımlanan “Başka Sesler Başka Odalar” adlı romanı, onun cinsel, ailesel sırlar karşısındaki şaşkınlığının, bocalamasının güçlü bir dışavurumu olarak nitelenir. Capote, umut vadeden genç bir yazar adayı olarak edebiyat çevrelerine ilk kırgınlığını da “cinleri kovma girişimi” olarak nitelediği bu yenilikçi, gotik romanıyla yaşar. Olumlu eleştiriler alarak en çok satanlar listesine giren romanının kapağında yer alan egzotik fotoğrafının uzun yıllar peşini bırakmayacak kötü bir şöhret kazandırdığını açıklar. Birçoklarının kitabın başarısını o fotoğrafa yorarak dışladığını, bazı işgüzarların da “Bu kadar genç birinin bu kadar iyi yazabilmesi çok şaşırtıcı” savlarını inatla benimsediğinden yakınır: “Bu kadar genç birinin bu kadar iyi yazabilmesi çok şaşırtıcı.” Şaşırtıcı? Tam on dört yıldır gece gündüz yazıyordum! Yine de bu roman, gelişmemin ilk evresini noktalayan doyurucu bir sonuçtu.” “Bukalemunlar İçin Müzik” te ise daha katı ve deneyimli bir Capote ile karşılaşır okurlar: Gerçeğe dayalı roman fikrine kaymaya başladığı bir yapıt olur “Bukelemunlar İçin Müzik”. Yapıt yazarlığına çok şey katar. Etrafında olup bitenlerin, sıradan yaşamların çetelesini tutarken bulur kendini. Her şeyden önemlisi yazmak KİTAP SAYI BELGESEL ÇALIŞMA Kendi hayatından ya da hikâye ve romanlarından senaryolaştırılmış filmler denilince akla ilk gelen beyazperde uyarlaması, başrollerini Audrey Hepburn ve George Peppard’ın oynadığı, Blake Edwards’ın yönettiği klasikleşmiş “Tiffany'de Kahvaltı” elbette. Ama Capote’un gerçek bir olaya, bir belgesel çalışmasına dayanan “Soğukkanlılıkla”sının da birden fazla Hollywood uyarlaması var. Öyle ki “Soğukkanlılıkla”nın yazım sürecini konu alan, Gerald Clarke’ın biyografisinden yönetmen Bennett Miller’ın sinemaya uyarladığı ve bu yıl Philip Seymour Hoffman’a en iyi erkek oyuncu dalında ilk Oscar'ını kazandıran “Capote” adlı film ülkemizde de büyük ? CUMHURİYET 848