04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Müge İplikçi ile 'Cemre' üzerine “Yolculuklarımıza yeni bir kılıf buldum, adını da Cemre koydum” Yeni bir romanla, yeni bir yayınevinden merhaba diyor Müge İplikçi bizlere. Türk edebiyatına büyük katkılar sağlayacağını düşündüğüm, Defne Yayınları arasından ‘Cemre’ adlı eserini yayımlayan İplikçi, bu kez bir tepki romanla karşımızda! Olağana karşı bir tepki bu hiç kuşkusuz! Kendisiyle keyif alacağınız bir söyleşi gerçekleştirdim… Kim bilir belki cemre bu kez, muhteşemliğiyle tam da içimize düşer!.. ? Erdem ÖZTOP evgili Müge İplikçi, son dönemde roman yazıyorsunuz. İşte bunlara bir yenisi eklendi: Cemre. Artık roman yazıyorum gibi bir iddianız yok değil mi, arada öykülerinizle buluşup, transit yolculuklara çıkaracaksınız bizleri? Haklısınız, "artık roman yazıyorum" gibi bir iddiam yok. Ben kendimi romancı ya da öykücü gibi değil yazar olarak hissediyorum. Gerçi böyle hissetmem zaman aldı. Kısaca, kalemi aracılığıyla bu yaşlı dünyayla olan derdini dillendiren bir insanım. Bunu yaparken de diğer insanlara ve yaptıkları işlere inanmayı unutmamaya çalışan biri. Sonuçta hepimiz birer yolcuyuz bu dünyada… Cemre’de de bunu yaptım. Yolculuklarımıza yeni bir kılıf buldum, adını da Cemre koydum. Romanı Pınar Kür’e ithaf etmişsiniz! Herhangi bir sebebi var mı? Elbette var. Onunla yaklaşık altı yıl, yan yana mekânlarda çalıştık. Bilgi Üniversitesi’nde. Ondan hayatla ilgili sırlar öğrendim. Edebiyatın incelikleri dışında, hayata karşı daha sağlam durmayı, örneğin. Onu gerçekten severim, dışardan bakıldığında zor bir insandır, bu zorluğunu severim, karakterinden, tepkilerinden ödün vermeyişini, pes etmeyişini. Ben de zor bir insanım, belki bu yüzden. Sadece Bir Deli Ağaç’ı, Asılacak Kadın’ı yazdığı için, gencecik yaşımda okuduğum Yarın Yarın’ındaki finalle gözyaşları içinde beni sokaklara düşürdüğü için değil, savrulmalarını, incinmelerini, yenik düşmelerini bile dimdik taşıyan bir insan olduğu için severim onu. Bu ithaf, bir gönül borcunun karşılığı değil yalnızca; yazdıklarıma hep destek vermiş bir ustaya, Mügece verilmiş ufak bir selam aynı zamanda. bulabiliyor musunuz, ben pek bulamıyorum şu ara. Yıldız’a gelecek olursak: Benimle dalga geçiyor usul usul. Değerleri yitirme kaygısı da var… Değerler… Bunun karşısına yine bir tek vicdanı koyabilirim. Ötesi için hangi değerler diye soracağım. Milliyetçilik, ulusdevlet, din? Seç beğen kullan. Olan halklara oluyor, gençlere, çocuklara oluyor. Milliyetçilikteki binbir teori, saatler süren konferanslar… İyi niyetli ve bilgili olmak yetmiyor. İnsanların kendini gerçekleştirmesine olanak verecek bir sistemi yapılandıramıyorsak ne işe yarıyor tüm bunlar? Barışı sağlayabiliyor muyuz? "Barış için savaş" fikrinin gölgesinden kurtarabiliyor muyuz kendimizi? Sevginin ya da karşındakine inanmanın bütün stratejileri altüst edebilecek bir reçeteye sahip olduğuna inanıyor muyuz? Bütün bunları dudak bükülmesi gereken naif inançlar olarak mı değerlendiriyoruz yoksa? Önüme gelen her insanlık trajedisine bir imza da ben atıyorum. Bu imzalar neyi değiştiriyor? Birbirimizin adlarını dikey beyaz sütunlarda görüyor ve bir sonraki toplu imzalarda yine buluşuyoruz. Yaşam, kendini yeniden etüt etmek durumunda, bunu anlıyorum ama aydın da. Sadece Türkiye için de söylemiyorum bunu. Dünya, toplumsal vicdani reflekslerini yitirdi ama vicdani entelektüel kaygısını da yitirmek üzere ki bu en kötüsü. Bir itiraf: Bu gürültünün içinde susmayı başarabilenlere, zehrini birbirine boşatmak yerine bir çınarın altında mırıldanarak çaykahve içenlere gerçekten hayranlık besliyorum. Öyle ki, fazlaca çiziliyor bu profil!.. Bunu biraz açalım mı? Kaderin ne olduğu Cemre’de sık sık sorulur. Kaderci bir kitap mı Cemre? Kaderciliği yansıtıyor, sadece bunu söyleyebilirim. Bir döngü olduğunu söyleyebilirim Cemre’de temsil edilen kaderin. Kitabın bütün kurgusu bunun üzerine kurulmuş zaten. Dünyanın dönüşünden, dönerken çıkardığı sesten, otobüs duraklarına, bu duraklara mecbur ring seferlerine kadar… EminönüTaksim arası yılları deviren hantal bir ring seferidir Cemre. En çok da insanların zihinlerinde; takıntıları, duraksamaları ve yine devam ediyor oluşlarıyla vardıkları yerin yola çıktıkları yer olduğunu gören insanların cennetibelki de cehennemi Cemre. OYUNKURAY İLİŞKİSİ Yıldız aslında, saflığı uç noktalarda yaşasa da dünyanın en külyutmaz oyununu oynuyor! Niye peki bu bürünme ihtiyacı Yıldız’ın? Başka çaresi yok. Oyunları seviyor Yıldız. Kadınlığıyla oynamayı seviyor, çocukluğuyla, orta yaşlılığıyla, aşkla, kimliğiyle… Bunu yaparken oyunun coşkusu yok ama. Bu eksik, zaafı da oluyor aynı zamanda. Oyunu, oyunun kuralına göre oynayamıyor. Hayatta çok akıllı insanlar görürsünüz, birçok "benim ben" diyen insanı alabora edecek bir kavrayışları vardır dünyayı. Ama yok olmak üzeredirler. Bunun nedenini o oyunkural ilişkisine bağlarım. Kendileri için oluşturdukları hayat sözlüğünün derinliği göz kamaştırır; kendilerini riske edişleri, yüzünüze dik ama sevecen bakışları, coşkun sakinlikleri, fırtınaları… Ve Yıldız’ın hayat tanımı: Anın içinde her şeyin uzak ve hayali olması, elini uzattıkça ondan kaçışına hayat denir (mi?). Elbette parantez içi bana aittir!.. Hep bu kaçışı yaşıyoruz. Ancak buna başka adlar buluyoruz elbette. An, hepimizin elinden kaçandır. Cemre’de bir döngü olarak verilse de zaman, yaşlanmaktan alıkoyamaz karakterlerini. Kitaptaki karakterler, hayallerinin dışına savrulurlar. Bu da yaşarken paslanmak demektir onlar için aslında. Kısaca yaşam budur. Paslanışları. Dünya!.. O n’apıyor peki sizce? Gırrrrrr sesinin çevresinde mi dönüyor, yoksa, çemberin dışına taştığı da oluyor mu? Paslanmaktan kurtulabilir miyiz diye algılıyorum bu soruyu. Cemre’dekiler, kurtulamıyor. Ne yaşam ne de bellekleri buna olanak sağlayabiliyor. Çemberin dışı yok, yani. Peki ya biz? Hepimiz oradayız şu aralar bence, yani "içerde". Hayatın ve toplumun her basamağına ilişkin sorgulama içersinde Yıldız. Ama bakıyorsunuz ki, dış ses ne buyuruyor ona: "Çok uzakta ve gerçek sayılmayacak bir amaç isteyenler kaybedecek… Yıldız, KİTAP SAYI BİR TEPKİ ROMANI Roman daha ilk kelimesi eşliğinde, bir tepki ile başlıyor! Yıldız’dır ilkin karşımıza çıkan ve tepkisi vardır büyük harflere! Öyle ki, yazarına bile küçük yazdırtır, etkiler onu! Bu bir tepki romanı mıdır sevgili İplikçi? Evet bir tepki romanı. Edebiyat tepkiyi doğrudan yansıtabilir mi? Başka silahınız kalmamışsa, evet. 19. yüzyıl İngiliz edebiyatı rustik rehavetiyle yazmak isterdim oysa. Ya da uzun uzun kendi Allahımla hesaplaşmak isterdim. Doyasıya bir aşk ikilemini anlatmak isterdim. Ama kalemi elime ne zaman alsam ruhanilik ikinci plana düşüyor; çağımızın tiksinti dolu büyük harfli mesajlarıyla o kadar dolmuşum ki, verdiğim her yanıt bir tepki halinde süzülüyor benden. Tuhaf gelebilir size belki ama vicdan inisiyatifinin bittiği her yerde depresif bir büyük harf görüyor ve onun içini doldurmaya çalışan büyük, hezeyanlı bir gürültü duyuyorum. O büyük harfin içinde "büyük bir yazar" olmak da var elbette. Büyük… Kartezyen teoriyi hiç sevmedim, hiç barışamadım onunla. Ancak günümüzde bu teoriye karşı çıkan bütün "izm"ler de kartezyenleşmekten kendilerini alamıyorlar. Sorgulayıcı konumundan vazgeçip, ama hâlâ o sorgulayıcı suni kılıflarında sisteme entegre oluyorlar; sonrasında sistemin içinden konuşmaya başlıyorlar bir güzel. Bunu da hâlâ farklılık adına yapıyorlar üstelik! Sahi inanacak bir şey S DOĞANIN BİZE SUNDUKLARI Rüyadan bozma bir hayatı ister Yıldız! Sıradanlık tak ettirmiştir artık ona! Ve en önemlisi yalnızlık! Bu imge daha ağır basıyor Yıldız’a ki, "Bulutlar geçerken kimse yalnız değildir" sözcüklerini bir araya getirtiyor!.. Burada vurgulamak istediğim, gerçekte ne kadar yalnız olduğumuzla ilgili. Çocukken bu oyunu çok oynardık Selda’yla. Selda benim sırdaş kuzenim. Gökyüzüne bakardık, ya da gökyüzü bize bakardı. Ve yalnız hissetmezdik kendimizi. Kederli bir anımda, büyümüştük o zamanlar, böyle söylemişti bana Selda. "Bulutlara bak" demişti. "Yalnız değilsin." İdealizmle ilgisi var mı? Vardır, doğru. Ama Cemre’de gönderme yaptığım doğanın bize sunduklarıyla ilgili. Bu arada teknolojiyi asla yadsımıyorum. Örneğin, nükleer santrallar varken kimse yalnız değildir… Kader sorgulaması yapılır romanda. ? SAYFA 4 CUMHURİYET 845
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle