Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? düşünmeyin; bu anlamda erkek de bekleyebilir... Bekleyen erkekse, dişil bir ruha sahip olur böylece. Hep bize acı çektirenleri, bizi terkedip gidenleri, incitenleri hatırlarız ve onlara doğru yöneliriz. Çünkü onları henüz çözememişizdir ama, yanımızdaki insan, bizim için muamma değil, bildiğimiz bir şeydir. Çözdüğümüz insanın yanında da kendimizi daha rahat ve kayıtsız hissederiz. Vefasızızdır, çünkü o, avucumuzun içindedir. Bu döngüyü erdemli olmak kırabilir. Hassasiyetimizi geliştirmemiz kırabilir. Ama günümüzde, para bütün değerleri eşitledi. Duygular, metalar, alışveriş dünyasının objeleri. Her şey paranın terazisinde tartılmaya başlandı. Dolayısıyla; her şey alınıp satılan bir şey haline geldi. Dikkat edin, metropol insanları bıkkın ve donuk görünür. Mesafeli ve kibirlidirler, paranın hâkimiyetinden dolayı. Metropollerde insan bir tüketim nesnesine, istatistiki bir varlık haline dönüştürüldü. Artık metropol insanı gross markete giren 2156.ncı kişi, falanca sinemaya giren 250.nci kişi haline geldi. Sayıyla anılıyor insanlar. İşte, belki de en çok bu yüzden aşk, son yıllarda daha çok arzulanır oldu. Çünkü sistem, etrafımıza duvarlar örüyor. Biz bu duvarların içinde hiçbir şeyiz aslında. Bu duvarı yıkıp geçmek ve başkasının aynasında biricik ve vazgeçilmez olmak istiyoruz. Bunu sağlayacak olan da aşktır. Hem biz bu aşk sayesinde değerli, vazgeçilmez ve eşsiz olacağız, hem de aşık olduğumuz kişi bizim için aynı şeyleri ifade edecek. ‘KENDİNİ SAKLAMA ÇİÇEKLERİ’ Kitapla birlikte okuyucuya sunulan CD için nasıl bir araya geldiniz? Bu projenin çıkış noktasından ve gelişmesinden söz eder misiniz? Haluk Çetin’le bir yıldır dinletiler düzenliyoruz. Bu süreç içinde benim bazı şiirlerimi besteledi ve aklımıza böyle bir proje geldi. Vedat Sakman’a aktardım, seve seve kabul etti. Kitabın ruhuna uygun on şiiri okudum. Vedat Sakman da fon müziklerini gerçekleştirdi, Cehennem Meleği adlı şiirimi besteledi. Bu besteyi Leman Sam seslendirdi. Ve ortaya Kendini Saklama Çiçekleri adlı albüm çıktı. Bu, edebiyat dünyasında ilktir. Şiirin ve müziğin kardeşliğini kanıtlamış olduk. Bu proje yazarlığımın 25. yılına denk geldi. Benim için ayrı bir ödül oldu. İki yıl önce bir gazetede ‘Türkiye’de korsan kitapçılığın önüne geçilmediği sürece kitap yayınlamayacağınız’ şeklinde bir ifadeniz yer almıştı. 24 Ocak 2004 tarihli gazete sizin şu tümcelerinize yer vermişti: "Bu çürümüş sistemden 10 binlerce insan ekmek yiyor ama olan kitap sektörüne oluyor. Yarın herkes korsan basıp korsan okursa kim kitap üretecek. Bütün yazarlar protesto edip biz artık yayınlamıyoruz derse kim ne okuyacak? Böyle giderse belki yarın yüzde 10 kitapçıdan alınacak ve kitapçılar kapanacak. Edebiyat bitecek, sana bitecek. Burada herkes suçlu, sorumlu. Yazar da direnmiyor, kendi yayınevini araştırmıyor. Avukatımla görüştüm ve 4.5 ay önce Kültür Bakanlığı’na bağlı Telif Eserleri Müdürlüğü’ne gittim. Benim için ne kadar bandrol alındığını öğrenmek istedim ama bana bu kadar zaman geçti hala yanıt vermediler. Ben korsan yayıncılık çözülene kadar kitap yayınla mamaya karar verdim." Bu süreçte korsan kitapçılığın önüne geçilmesi konusunda nasıl bir gelişme yaşandı? Doksanlı yılların sonundan itibaren korsan yayınlar denetlenemez hale gelmiş, çığırından çıkmıştı. Bu, bir çok yazar gibi beni de çok üzüyordu. Bazı yayın evlerinin bizzat bunu yaptığını öğrenince düş kırıklığım büyük oldu. Yazarların çok büyük sömürüye maruz kaldığını gördüm. Ve korsan önleninceye kadar kitap yazmayacağımı ifade ettim. 2004 yılında korsan yayıncılığı önleme yasası çıktı. Bu yasa korsan yayıncılık yapanlara ağır yaptırımlar, cezalar öngörüyordu. Politikacılar ve yetkililer, Ankara’ya Meclis’e giden sanatçılara bu konuda kararlı olduklarını, korsan yayınlara taviz vermeyeceklerini altını çizerek vurguladılar. Bir iyimserlik havası esti. Sokaktaki korsan tezgâhların azaldığını gördüm. Bu ortamda yeniden kitap yayınlamaya başladım. Fakat ne acı ki, son aylarda korsan yayıncılığın giderek arttığını üzülerek fark ettim. Ve kimi yazarlar ve yayıncılar son aylarda ucuz fiyatlı kitaplar sunmanın yolunu arıyorlar. Mesela son kitabım neredeyse maliyetine okura ulaştırılmıştır. Kendi adıma telif ücretinden feragat edip, okurlarıma en uygun fiyatla kitap ulaştırmanın yollarını düşünüyorum. Ancak bu yolla bile korsanı önlemek mümkün olmuyor. Çünkü maliyetine okura ulaştırdığım yeni kitabımın geçen hafta korsanını gördüm. Şunu itiraf edeyim; bu bir sistem meselesidir. Rüşvetin ve yolsuzluğun kol gezdiği bir ülkede korsan yayıncılığın tam anlamıyla önlenmesi mümkün değildir. ? Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı/ Cezmi Ersöz/ Tekin Yayınları/ 184 s. “Aşk; yaşadığımız hayata karşı daha duyarlı kılmalı, başkalarının acılarına daha fazla ortak olmalıyız. Bu yüzden anlattığım aşk öykülerinde insanlar hem başkalarının acılarına hem de kendi geçmişlerine daha hassastırlar. ” CUMHURİYET KİTAP SAYI 845 SAYFA 17