04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Veysel Dikmen’den İttihat ve Terakki romanı: Büyük Ölüler Meydanı ‘İttihatçılar, “hürriyeti” Balkanlarda ilan ettiler ama Anadolu halkı hürriyetin farkında bile değildi’ Veysel Dikmen’in romanı Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerini, özellikle de İkinci Meşrutiyet dönemini anlatıyor. Dikmen’le romanını konuştuk. ? İhsan ÜLKER ayın Veysel Dikmen, Büyük Ölüler Meydanı adlı romanınızda neden öncelikle İttihat ve Terakkiyi ve masonik örgütlenmeyi seçtiniz? Tarihimizde nedense İttihat ve Terakki dönemi ya es geçilmiştir ya da kıyısından köşesinden şöyle bir değinilmiştir. Sanki Osmanlı İmparatorluğu birden Birinci Dünya Savaşı’na girmiş ve yıkılmıştır. Oysa II. Meşrutiyet’le başlayan 19081919 arasında 11 yıl süren İttihat ve Terakki dönemi vardır ki, bu dönem siyasal tarihimiz açısından bir labarotuvar görevi gören özel bir dönemdir. Bu dönem, sadece II. Meşrutiyet dönemini değil , I. Dünya Savaşı ile başlayan ve Kemalist Türkiye’nin kuruluşundan günümüze dek uzayan siyasal, ekonomik ve ideolojik düşüncenin temellerini oluşturan bir dönemdir. Özellikle vurgulamak gerekirse; İttihat ve Terakki dönemi , Pantürkizm ve Türk masonluğunun tarihidir. TÜRKÇÜLÜK VE MASONLUK Bu konuyu biraza daha açarsak Türkçülük ve masonluk arasında nasıl bir ilişki vardır? Jön Türkler , Abdülhamit rejimine karşı örgütlendiklerinde ve 1906’da Selanik de “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti”ni kurduklarında, İtalyan devrimci işçi örgütü olan “Carbonari” ile İtalyan masonlarının örgütü olan “Rizorta” locasının örgütlenme yapısından yararlanmışlardır. Abdülhamit’in laik ve modern okullarından yetişen; Harbiye, tıbbiye ve Mülkiye talebeleri özgürlüğün simgesi olan Kanuni Esasi’yi (anayasa) yürürlüğe koymak için mücadele etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu saray, ordu ve Babıâli’nin ayakları üzerinde dururken Abdülhamit ayrıca SAYFA 24 Veysel Dikmen S aynı yıllara rastlamıştır. İttihatçılar gerçek bir özgürlük savaşçıları, her biri misyonu olan birer eylem adamı mıydılar? İttihatçılar “Anayasa Romantiği” mason Mithat Paşa’nın hazırladığı Kanuni Esasi’yi (anayasa) Abdülhamit’e uygulatmak için İstanbul’a giden birer “Hürriyet Romantiği”ydiler. İttihatçılar, “Kültürleri zayıf, kinleri çok” birer eylemci, ama planları, programları, ideolojileri olmayan, tepeden inmeci, darbeci birer jakobendiler. Onlar, Kanuni Esasi’nin ilanının özledikleri özgürlükleri getireceğine inanan birer hayalciydiler. Çünkü Mithat Paşa’nın 1876’da hazırladığı ve 1924 yılına kadar yürürlükte kalacak olan Kanuni Esasi, sorumsuz padişaha, sınırsız yetkiler veren bir anayasaydı. Bazı temel haklara işaret eden ancak düşünce, örgütlenme, toplantı ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayan, kısacası masonların önderlik ettiği ve Fransız devriminin getirdiği o ünlü "eşitlik" , "özgürlük" ve "kardeşlik" prensiplerinden, yürürlüğe girdiği yüzyıl sonra bile oldukça uzaktı. Kısacası İttihatçılar, "hürriyeti" Balkanlar’da ilan ettiler ama ne yazık ki başkent İstanbul ve Anadolu halkı hürriyetin farkında bile değillerdi. "Hürriyet geldi" denildiğinde İstanbul’da halk Hürriyeti görmek için sahile koşmuştur. ‘OSMANLICILIK’ İLKESİ İttihatçıların (Jöntürklerin) tarihinden söz ederken "Pantürkist" olduklarını söylediniz. Aynı zamanda somut bir ideolojileri olmadığını da söylediniz. Bu bir çelişki değil midir? İttihatçılar İstanbul’a geldiklerinde kafalarında öncülleri olan "Yeni Osmanlılar" ile "Jöntürkler"in savundukları "Osmanlıcılık" , "İslamcılık" ve "Türkçülük" prensiplerine onlar da bağlı görünüyorlardı. "Osmanlıcılığa" öncelik veriyorlardı. Çünkü Batının "hasta adam" ilan ettiği imparatorluğun dağılmaması, farklı dilleri, dinleri ve ırkları barındıran Osmanlı halkını İttihatı Anasır (unsurların birliği) kapsamında ve bir ülkü etrafında tutması, imparatorluğu eski görkemli günlerine döndürmesi için "Osmanlıcılık" ilkesine ihtiyaçları vardı. Bu nedenle bireyi yok sayıp devleti yücelten Ahmet Rıza’nın August Compte felsefesinden yararlanarak dile getirdiği "pozitivist" görüşü benimsediler. Bu yaklaşımın farklı halkları "Osmanlıcılık" ülküsü etrafında birleştireceğine inandılar. "İslamcılığı" da KİTAP SAYI düzendeki boşluğu sansür ve hafiye teşkilatı ile doldurmuştur. Sansür ile özgürlük ortamının ortadan kalktığı, hafiyelerle de korku döneminin başladığı bu süreçte Jön Türkler kendileri için güvenli bir ortam aramışlar, bunuda mason localarında bulmuşlardır. Selanik’in Seferad Yahudisi ünlü bir avukatı ve aynı zamana da yazar Bilge Karasu’nun babası olan Emanuel Karasu, üstadı muhterem olduğu İtalya Maşrıkı Azamı’na bağlı "Rizorta Locası"nın kapılarını Jön Türklere açmıştır. Localar o zaman yabancı elçiliklerin mülkiyetin de ve yabancı devletlerin korumasında olduğu için en güven li yer olarak gözüküyordu. Ancak bu himaye sadece güvenlik için değildi. Çünkü loca toplantılarına katılanlar aynı zamanda masondular. Başta Talat, Enver, Cavit gibi İttihatçı liderlerin yanı sıra Balkanlar’da konuşlanmış olan III. Ordu’ya mensup 23 üst rütbeli Jön Türk subay da mason olarak Rizorta Locası’na girmişlerdi. İtalyan Büyük Locası Büyük Üstadı Dello Strologo, Jön Türkleri, “Sizlerin şahsında insanlığın ve ilerlemenin şövalyelerini karşılıyorum” diye selamlamıştır. Bu nedenle İttihatçıların tarihi ile Türk masonlarının tarihinin başlangıcı ? CUMHURİYET 845
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle