04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Büyük Ölüler Meydanı ? Öner YAĞCI V eysel Dikmen, "Büyük Ölüler Meydanı" (Cem Yayınevi, 2006, 343 s.) adlı yapıtında, başlangıcından beri romanımızda en çok işlenen bir dönemi, "İttihat ve Terakki Partisi" dönemini ve en çok işlenen bir siyasal partiyi, "İttihat ve Terakki Partisi"ni ele alıyor. Birçok romanda ele alınan bir konuyu bir kez daha ele alma cesaretini göstermesi, daha önce Sıcak Tanrıdan Soğuk Ekmek (1992), Düşlerin Şarkısı Yok (1993), Gözyaşlarımı Size Bırakıyorum (1996) adlı romanları ve Babilonya Şarkıları (2000) adlı mitolojik öykülerden oluşan yapıtı Cem Yayınevince sunulan Veysel Dikmen’in romancı kimliğinin dayattığı bir gerçeklik olsa gerek. İttihat ve Terakki döneminin olaylarını konu olarak ele alan onlarca romanın yayımlanmış olması, romancılarımızın işinin ne kadar çok olduğunu gösterir. Hasan İzzettin Dinamo’nun "Kutsal İsyan"ında ve Turgut Özakman’ın "Şu Çılgın Türkler"inde de doğal olarak yer alan İttihat Terakki dönemiyle ilgili olayları özellikle Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun "Hüküm Gecesi", Halide Edip Adıvar’ın "Sinekli Bakkal", Mithat Cemal Kuntay’ın "Üç İstanbul", Nahit Sırrı Örik’in "Abdülhamid Düşerken", Kemal Tahir’in, "Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yorgun Savaşçı, Kurt Kanunu", Necati Cumalı’nın, "Viran Dağlar", Attilâ İlhan’ın "Bıçağın Ucu, Kurtlar Sofrası, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadette Sabah Ezanları, Haco Hanım Vay, O Karanlıkta Biz, Allahın Süngüleri: Reis Paşa" adlı romanlarında çeşitli açılardan yer almıştı. Bunların dışında asıl konuları İttihat Terakki döneminden olmasa da dönemin olaylarını da içeren ya da onlara da değinen onlarca roman sıralanabilir. (Son yıllardaki siyasal olaylar nedeniyle önümüzdeki dönemde de yoğunlaşarak ele alınacağı kesin olan konuya ilgi duyanlara Aytekin Akar "Türk Romanında Milli Mücadele" (1973), Ahmet Kıymaz "Romanda Milli Mücadele" (1991), Murat Koç "Türk Romanında İttihat Terakki" (2002), Mehmet Töremek "Türk Romanında İşgal İstanbulu" (2002), Mürşit Balabanlılar "Türk Romanında Kurtuluş Savaşı" (2003), Tamer Erdoğan "Türk Romanında Mütareke İstanbul’u" (2005) adlı kitapları kaynak kitaplar olarak anımsatılabilir.) ler" ve "en büyük vatan hainleri" olduğunu iddia edenlere kadar uçtan uca bir savruluşun olduğu bir gerçektir. Kimi yazarların siyasal düşünüşlerini aktarabilmek için tarihsel olaylardan ve kişilerden yararlanmayı bir yöntem olarak seçtiği ve olayları kendi anlayışlarına göre değiştirdiği; aynı biçimde Kemalizmle hesaplaşmanın bir aracı olarak kullanmak isteyenlerin de yakın tarihe aynayı ideolojik açılarından tuttuğu; "milliyetçi" kaygıyla onların yurdun başına getirdikleri belaları unutup İttihat ve Terakki önderlerini bağrına bastığı ya da "dinci" kaygıyla onları aforoz edenlerin de olduğu bir gerçek. Oysa Mustafa Kemal’i İttihatçıların devamı gibi görmek ve göstermek yanıltıcı bir tarih yorumudur. Yakın tarihimizde toplumsal gelişme açısında devamlılık değil ayrışmalar olduğunu söylemek doğru olacaktır. Fransız devriminin ve Napolyon savaşlarının Avrupa’da yarattığı demokratik devrim rüzgârlarıyla oluşan Jön Türk’lerle 31 Mart ayaklanmasından sonra şoven ve baskıcı bir tutumla sıkıyönetimi, devlet terörünü, siyasal cinayetleri günlük politikanın parçaları haline getiren (Tevfik Fikret’e 95’e Doğru’da "Kanun kanun diye kanun tepelendi." dedirten politikalar) İttihatçılar arasında devamlılık değil, ayrışma vardır. İTTİHATÇILARLA KEMALİSTLER İkinci ayrışma İttihatçılarla Kemalistler arasında olmuştur. Amaçları imparatorluğu korumak olan İttihatçılar şoven bir milliyetçilik güdüyorlardı ve onların bağımsızlık ülküleri yoktu. Alman emperyalizmine güvendiler; orduya dayandılar ve ordu da Almanya’ya dayandı. Kemalizmin temel ilkesi ise tam bağımsızlıktı. Bağımsızlık konusu İttihatçılarla Kemalistler arasındaki ayrışmanın ilk konusuydu. İkinci olarak ise laiklik konusunda bir ayrışma yaşandı. Osmanlı aydınlarının laiklik diye bir sorunları yoktu. Tarık Zafer Tunaya’nın belirlediğine göre, 19081914 arasında kurulan 13 siyasal partinin programında da İslamiyet "resmi din"dir. İlk kez 1924 Anayasasında "devlet dini" ilkesi çıkarılmıştır. İttihat ve Terakki’nin 9 yıl 8 ay 12 günlük iktidarı, Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa’nın, "...bahtsız savaşlar memleketin işe yarar insanlarını birbirine bağladı. Bugün dağılmış imparatorlukta her kim bir iş yapmaya kalkarsa ilk ağızda ancak İttihatçılara rastlayacaktır." (Kemal Tahir: Yorgun Savaşçı) sözündeki gerçeklik ışığında tüm aydınları etkilemişti. Bu nedenle Taner Timur’un "OsmanlıTürk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik" adlı yapıtında söylediği gibi "Kurtuluş savaşına açıkça ilan edilmeyen Cumhuriyet ve laik felsefe egemen değildi." Ama "İttihatçıların ırkçılık kokan milliyetçiliğine karşı" Mustafa Kemal, "antiemperyalist" milliyetçilik deyip "milleti hâkime" (egemen millet) yerine "mazlum millet" kavramı önermiş, "İttihatçı Türkçülüğü"nün yerine Türk devrimini "kültür devrimi"ne dönüştürmek istemişti. Siyasal iktidarın otorite yapısı açısından da Kemalizmle İttihatçılar arasında bir ayrışma vardır. Attilâ İlhan’ın deyişiyle İttihatçı yöntem "Bonapartist" (orduya dayanarak iktidarı gaspeden, seçimleri hiçe sayan, sıkıyönetimi normal yönetim haline getirip sık sık devlet terörüne başvuran), Kemalist yöntem ise "Jakoben"dir (Yukarıdan aşağıya uygulanan devrimci otoriterizm). Timur’un "İttihatçıların gerçek mirasçıları"nın Milliyetçi Cephe hükümetleriyle 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları 845 UÇTAN UCA SAVRULUŞ... Bu romanlarda "Türkiye hâlâ İttihatçılar tarafından yönetiliyor…" iddiasında olanlardan ülkeyi felakete sürükledikten sonra Alman denizaltısıyla terk eden "Enver, Talat ve Cemal Paşaların kahraman olduğu"nu söyleyenlere; ülkeyi İngiliz gemisiyle terk eden "Vahdettin’in vatan haini olmadığını" iddia edenlerden İttihatçılara karşı tavrı kesin olan ve İzmir Suikastı nedeniyle onların kökünü kazıma operasyonu gerçekleştirdiğine bakmadan "Mustafa Kemal’in İttihatçıların adamı olduğu yalanını atanlara"; dönemin İngiliz ya da Alman yanlısı kimi siyasetçilerini destekleyen ya da onların yalnızca bir kısmına karşı çıkanlardan "Abdülhamid’in ulu hakan olduğunu" savlayanlara; İttihat Terakki’nin yalnızca Balkan Dağlarında özgürlük yeminleriyle kurulup Abdülhamid’in baskıcı düzenine karşı direndiği dönemi görüp iktidara geldikten sonraki özgürlük düşmanı tavırlarını ve yeminlerinin tersine izledikleri politikalarını görmezden gelenlerden onların kutsal Osmanlı devletine isyan eden hainler olarak siyasal yaşama başladıklarını ve sonunda belalarını bulduklarını söyleyenlere; İttihat Terakkicilerin "en büyük yurtseverCUMHURİYET KİTAP SAYI ? SAYFA 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle