Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? bilimsel ve yazınsal kaynak ile desteklenmiş olması, kitaba ayrı bir özgünlük, derinlik ve güvenilirlik kazandırmıştır. Yazarın kendi ifadesiyle “Nâzım gibi bilinç düzleminde çalışan ve sürekli gelecek günlere ilişkin umut aşılayan bir şairin psikodinamiğini değerlendirmek ne kadar olasıdır? Bir insan teki olarak yıllarca hapishanede tutulmuş, ardından isteği dışında yurdundan, çocuğundan uzakta kalmış, daha sonra da tümüyle ideolojik ölçülerle değerlendirilerek ya yersizce kötülenmiş ya da mitleştirilmiş bir şaire psikodinamik açıdan bakabilmek kolay olmayacaktır” dedikten sonra bütün bu niteliklerin dışında insan Nâzım Hikmet’i psikoloji biliminin ölçütleri içinde masaya yatırmaktadır. Yusuf Alper, bu sözlerine rağmen, işin aslına, insan ruhunun derinine inmiş ve başlıca Nâzım Hikmet’in çocukluğuna ve ilkgençlik çağına yönelmiştir, doğrusu ve yapması gereken de budur. Eğer insanın davranışlarına, bilinçli tercihinden önce bilinçdışı içeriği yön veriyorsa, biliçdışı içeriğin başlıca kaynağına, kişinin çocukluğuna ve ilkgençlik çağına inmek gerektiği kuşkusuzdur. Yazar sadece Freud’un görüşlerine bağlı kalmamış, Jung’un kolektif bilinçdışı, Kierkegaard, Heigdegger ve Karl Jaspers’in ontolojik ve varoluşçu bakışı, Ego psikolojisi, M.Klein’le başlayıp Kernberg’le süren nesne ilişkileri okulu, Kohut’un kendilik psikolojisi alanlarında at oynatmış, Nâzım şiirini birçok yönüyle ele almıştır. Yazarın analizine göre, Nâzım, çocukluğundan yaşamının sonuna kadar girişimci bir kişilik yapısına sahiptir. Haksızlıklara başkaldırır; yoksuldan, ezilenden yana tavır alır. Bu tür özelliklerinden, bütün psikoseksüel dönemleri olağan biçimde yaşadığı, ego savunma düzeneklerinden yüceltme’yi kullanma kapasitesinin ve ego işlevlerinin üst düzeyde olduğu anlaşılır. Kişiliğinin oluşumunda ve yaratıcı nitelikler kazanmasında aile sorunlarının, annebabasının ayrılmış olmasının, baba figürünün çok belirgin olmayışının, asıl önemli baba imgesinin ise kendisi de şair olan dedesi Nâzım Paşa oluşunun; annenin çok güzel, dikkat çekici, karizmatik kişilik özelliklerine sahip bir sanatçı, ressam olmasının rolü olmuştur. ŞAİR KİMLİĞİ... “…Öte yandan Nâzım’ın çocukluğunda çok sevilen, el üstünde tutulan, çok mutlu bir çocukluk yaşadığı varsayılabilir. Belirli yaştan sonra büyüme ve ailesel sorunların bilincine varmasıyla birlikte narsisistik bir örselenim (travma) yaşamış olabileceği düşünülebilir. Yaratıcılıkta narsisistik örselenimin önemi büyüktür ve son psikodinamik bilgiler bu konuya çok önem vermektedir. Ama bütün olarak bakıldığında Nâzım’ın şair kimliğini belirleyen asıl önemli öğelerin emperyalizm, ezilen insanlar, yoksul halk(lar), savaş vb. dış sorunlar olduğu söylenebilir.” Nâzım Hikmet’in yaşadığı en temel örselenmelerden biri Osmanlı’nın yıkılışı sürecinde başta dayısı olmak üzere birCUMHURİYET KİTAP SAYI çok tanıdık insanın şehit olmasıdır. 12 yaşlarındayken yazdığı vatan şiiri, dönemin paşalarından biri tarafından beğenilerek subay okuluna gitmesi sağlanmıştır. Ardından Kurtuluş Savaşı’nda yaşananlar örselemiştir. Sonra da Rusya’da gördüğü açlık ve sefaletle şoke olmuş ve “Açların Gözbebekleri”yle yeni bir şiir anlayışına yönelmiştir. Psikobiyografi yazmak zor iştir ve Yusuf Alper, bu zor işin, üstelik zor bir şairi ele alarak üstesinden gelmiştir.Yazar kitabını şöyle bitirmektedir: “Hem başta da belirttiğim gibi Nâzım Hikmet şiirine sadece Psikodinamikpsikolojik açıdan bakmak yetersiz bir yaklaşım olur. Bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Psikolojisi, sosyolojisi, felsefesi, ekonomipolitiğiyle bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Ben bu pencereden bakıldığında neler görünebileceğini anlamaya, görmeye ve göstermeye çalıştım. Psikanalizin indirgeyiciliğinden uzak kalmaya, spekülasyon yapmamaya özen gösterdim. Büyük şairin emeğine saygılı ancak nesnel olmaya çalıştım.” Kitabın bu alana ilgi duyan entelektüellere yazar ve şairlere çok yararlı olacağı kanısını taşıdığımı belirtmek isterim. ? “Nâzım Hikmet şiirine sadece Psikodinamikpsikolojik açıdan bakmak yetersiz bir yaklaşım olur. Bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Psikolojisi, sosyolojisi, felsefesi, ekonomipolitiğiyle bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Ben bu pencereden bakıldığında neler görünebileceğini anlamaya, görmeye ve göstermeye çalıştım.’ 845 SAYFA 23