23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yusuf Alper, Nâzım Hikmet şiirine farklı bir yaklaşım Psikolojik açıdan Nâzım Hikmet şiiri ? Ahmet ÇELİKKOL Yusuf Alper’in son kitabı, Nâzım Hikmet şiirini psikolojik ve psikodinamik açıdan ele almakta ve irdelemekte. Kitap, ülkemizde yayımlanan psikobiyografi çalışmalarının öncülerinden biri olma özelliği taşıyor. Yazarın şair ve psikiyatri profesörü oluşu, şiirruhbilim kavşağında bulunuşu, incelemenin hayli fazla bilimsel ve yazınsal kaynak ile desteklenmiş olması, kitaba ayrı bir özgünlük, derinlik ve güvenilirlik kazandırmış. R uhbilim açısından, kişilerin davranışlarını ve elbette sanatsal ürünlerini ortaya koyarken bilinçdışı’ndan etkilendiği iyi bilinmekte ve tartışmasız kabul edilmektedir. Psikobiyografi, tarihe malolmuş kişiliklerin yaşamının ve yapıtlarının psi kolojik ve psikoanalitik bakışla incelenmesi, günümüzde önemi giderek artan Psikolojik Tarih’in (Psikohistori) en başta gelen çalışma alanı olmuştur; bu konuda yazılanlar giderek artmakta ve ilgi ile karşılanmaktadır. Başlıca niteliği, “ne yaptı, ne yazdı?” sorusunun arkasındaki “niçin böyle yaptı, niçin böyle yazdı?” sorusuna yanıt aramaktır. Yusuf Alper’in son kitabı, Nâzım Hikmet şiirini psikolojik ve psikodinamik açıdan ele almakta ve irdelemektedir. Kitap, ülkemizde yayımlanan psikobiyografi çalışmalarının öncülerindendir. Yazarın 30 yıldır yazın dünyasında yer almış, önemli eleştirmenyazarlarca kabul görmüş bir şair ve psikiyatri profesörü oluşu, şiirruhbilim kavşağında bulunuşu, incelemenin 65 ? Kendinden umutlu bir ozan: Yusuf Alper ? Hüseyin PEKER Y usuf Alper’in ‘Derin Uğultu’su daha ilk okunduğunda, önceki kitaplarını aşan bir söyleme yakalanıyor insan. Tıpkı adındaki uğultu gibi daha derinden; bilgece yaklaşımlarla, yaşlanan bir şairin tortusunu, ilkeli bir sesten süzerek karşımıza dikiyor. ‘Bilinsin karşılık beklemiyor bu çığlık’ (s.16) dediği yerde Sabahattin Aksal’dan Oktay Rıfat’a, Cahit Külebi’den Behçet Necatigil’e dingin, insancıl, düşünce ağından gerilen bir şiirle çarpışıyorsunuz. Usul, sessiz fakat köşeleri iyice belirlenmiş bir hesaplaşma süreci. Sonsuz, derin kuyuya taş atıyor. Onu kuyudakinden başkası bulamaz derken kendine ağır bir görev yüklüyor. Ordan oraya atlayan düşünme süzgeci. İrkiltiyor bu sakinlik insanı. Sorular, yanıtlar ilerlemiş zaman ve düşünce kavramları. İşte ustalığı burada ayrılıyor Alper’in: titiz, seçmeci, bir o kadar da endişeli. Geleceğine bir kuşun ayaklarının titreyerek bastığı yerden bakıyor, ürpertici ve coşkulu. ‘Olgunluk sınavından hep pekiyi almış’ (s.9) bir ozanın iç rahatlığıyla yazıyor; hüsran ve kırgınlık saklayarak yüreğinde. Kimsesizler kimden kırılır? Onun hesabını yapıyor, boynu kırılmadan. Orman dünyası ise onun Dantevari cehennem alanıdır. ‘Bu orman dünyasında seni insanlar yedi’ (s.9) derken hep bir sitem saklıdır onda, bu yüzden ‘ölüm erken iner doğrusu’ (s.10) deyişine inanmamak elde değil. Ormanları sonuna kadar açık, ‘verin çocukluğumu’ (s.11) diyecek kadar içten yanmalı. Ölümün provası, kurtulmanın ince yolu, bu anlattıkları. ‘Ben hüzünleri topyekun yaşadım Dev dalgalardı olmayan denizlerde Dev sofralarda bitmez yemekte Açıl susam açılıyordu orda’ (s.13) Bilgeliğin sınırı varmış Y. Alper, ordan sesleniyor. Sanki son sözünü söyler gibi, bitiriyor her şeyi. Dünyayla olan bağının örtüsünü kaldırıyor. Çıplak bir şiir, soyunuk. Adamakıllı anlamlı. Belki çekiçle vuran, belleklere kazıyan bir mürekkeple yazıyor boğulduğu çayları, kırık bacağının kırılmış çizgilerini. Her türlü hayat açmazı söz konusu. Belki iğreti bir yükselme, acıklı bir körelme. Düşlere ağ salan, kalbimin kenarına düğme diken bir şairin kırmızı kapaklı şiir defteri. Bulanık suları yazmıyor, görülmeyen tülle kaplıyor sözleri, istemeden devleşi yor, hiçbir konuda bağnaz değil. Esnek ve yerleşmiş. Urgan teli kadar parlak. Yasemin çiçeği kadar içli ve beyaz. kokusu bile bu dünyanın yerlisi. Şair değil mi? Boyutları genişletecek. Yanılsama artık yakınma olmuştur onda. Çok şeyden dertli. Çok yeri üzgün ve kederli. ‘İnsanlar neden kötü, yurdum kan göllerinde’ (s.20) deyip beynini yemeye başlamıştır işin ucunda. Bir yanda kendi takviminin aşınmış saatleri, bir yanda tuhaf sıkıntılar. Dünyanın ipliğini pazara çıkarmanın sırasını yazıyor. ‘Kendi keser ve diker’ (s.21) dediği yer belli. Kendinin terzisi. Günlerin, saatlerin eşsiz oymacısı Yusuf Alper bu kez tam 12’den vuruyor, tam hedeften. Şiirinin vardığı nokta ussal bir alan: Yarınsız bir nokta. Dayan yüreğim dayan dediği merhamet ekseninde, kendinin olmayan bir kara gölgenin yok edildiği evren; temiz, çiçekli. Devleri ufaltarak, kim kime vurduysa, tümünü (s.22) ‘bugünlere dayandığı’ günün türküsünü söylemeyi sürdürüyor Y. Alper. Hem çarpacağı duvarlar var, yapacakları ise ‘insanlar neden kötü’ diye sorduğu yerde kendinin çırağına dönüşerek karşımıza sıralanıyor. Y. Alper kendinden umutlu bir ozan. Umudunu hiç yitirmemiş. ‘Yollarımı ben çizsem’ (s.26) derken bir umudu, geleceğe dair bir tasarımı dile getiriyor. Zaten ‘Derin Uğultu’ geçmişin süzülerek yeniden geleceğe serpiştirilmesi anlamında, ‘kendini gözleyerek öğrenen’ bir bilgenin usanç defteri, umut satırları. Bu dizeler ölmeyi arzulamıyor, hatta ölüme direnen sözcüklerden oluşuyor. Eski şiirlerinden daha karamsar, daha kan tutucu. Belki sitemin engin çizgisinden ağacı gagalayan bir ağaçkakan gibi sonrasız acıları tartaklıyor. Öğrettiği bir şey var Y. Alper şiirinin. Turgut Uyar’la, Cemal Süreya ve Adnan Özer’le, O. Rıfat ve Cansever’le: ‘kaygısız bir zamanın insanı olmak’ (s.55), onun hesabı bu. Acısız bir zamanın titreyen insanı, koşturan kuvveti. Hayatı baştan derlemeyi tasarlayan bir acemiyi anlatıyor durmadan. Saklı bir dolambaçtan, hayatı dirençli kılmayan birinin şiirleri bunlar. Bilgeliği de cabası. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 845 SAYFA 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle