28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Nurhan Atasoy'la yapıtlarını ve yaşamım konuştuk "Ben f ımartılmı Nurhan Atasoy bir akademisyen. Yıllarını Sanat Tarihi'ne adamış bir profesör. Gençleri ve öğrencilerini çok seviyor. Kendisi için "Ben çok şımartılmış bir hocayım" diyen Atasoy'a göre iyi öğrenciler hocaiar için bulunmaz bir nimet. Kitaplarını ise genç, ihtiyar, yerli, yabancı herkes için yazıyor. Bilimsel olduğu kadar sade bir dille yazmaya özen gösteriyor. Nurhan Atasoy, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi sanat Tarihi Bölümü'nü bitirdikten sonra aynı bölümde akademik yaşamına başladı. 1972'de Sanat Tarihi Profesörü olan Atasoy İstanbul Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar Bölümü'nün kurulması da dahil olmak üzere birçok ilke imza attı. Akademik yaşamı boyunca Almanya, Danimarka, Fransa, İsyiçre, Avusturya gibi dünyanın birçok yerinde konferanslar veren ve yaptığı uluslararası sergilerle kültürel alanda ülkemizi dünyaya tanıtmayı amaçlayan Atasoy, aralarında Avrupa Konseyi 'Pro Merito' madalyası da olmak üzere birçok ödülün sahibi. Ancak 70 yaşın kendisi için en büyük ödül olduğunu söylüyor. Şu sıralar Atasoy'u heyecanlandıran bir başka 'ödül' de istanbul Üniversitesi'nden Profesör Tarcan Yılmaz'ın öncülüğünde, kendisi için hazırlanan bir armağan kitap'. 70 yıllık yaşamına pek çok kitap sığdıran Prof. Nurhan Atasoy ile akademik yaşamı ve kitapları üzerine konuştuk. SAYFA 4 ya bütün bir tablo çıkarttım. 'Sanat Tarihi'ne 'Kültür Tarihi' olarak da bakmak gerekiyor. Son çahşmalarımı da bunun üzerine yoğunlaştırdım. Gençlik yülarımda Topkapı Sarayı'nda çok zaman geçirdim, kütüphanesinden çıkmaz oldum. En büyük eğitimimi ben üniversite eğitimimden sonra Topkapı Sarayı ve kütüphane yıllarına borçluyum. Bu yıllarda Islam Minyatürü'nü ve Iran Minyatürü'nü tanıdım. Topkapı Sarayı Islam Minyatürü, özellikle de Iran Mınyatürü hakkında zengin kaynaklara sahip. Oradaki minyatür albümleriyle ilgili çalışmalar yaptım ki bu albümlerde bugünkü îran topraklan içinde yapılmış çok eser vardı. Daha sonra araştırmalanmda Osmanlıya yöneldim. Rastladığım her malzemeyi bibliyografik bilgisiyle fiş şeklinde yazmaya başladım; yani nereden aldığımı, kaynağını, kitabını, kitabın sayfasını hepsini yazdım. Daha sonra o fişler dosya kâğıdı büyüklüğündeki notlara dönüştü. figilendiğim konu hakkında bulduğum bir kaynak eğer birkaç konuya değıniyorsa her konu için o notlanmı üçer nüsha olarak yazdım. Köşelerine de hangi konuya ait ise onu yazdım. Bu şekilde bunlan dosyalamaya başlatiım, pek çok dosyam oldu ve bu dosyalar şiştikçe şişti, evim kâğıtlarla doldu. Hangi sayfada hangi kitaptan almışım bütün bunlan tam ve düzgün olarak yazdığım için bugün bile bu notlanmı kullanabiliyorum. 'Otağı Hümayun: Osmanlı Çadırlan' da böyle bir çalışmanın sonucu. Çadır'a ilgi duyuyordum. Nedir bu çadır? Nasıl kuruluyormuş?... Derken çadırla ilgili bulduğum her notu sakladım. Öyle bir hale geldi ki bunlan kitaba dönüştürmeliyim dedim. Şu sıralar 'kıyafet'leri konu alan yeni bir proje üzerine çalışıyorum. Ama notlanmın geçmişi 3035 seneye dayanıyor. Son çalışmalanmda Osmanlı üzerine yoğunlaşmış gibi görünsem de bugüne kadar aldığım eğitim ve deneyimlerimle yukanda sözünü ettiğim o geniş perspektiften asla kopmadım. ÖĞRENCİLERLE İLETİŞİM 40 yıllık akademik geçmıştmzde ög"rencilerinizle ıletışımtnız nasıldt? Öğrencilerimden çok şey öğrendim. Evet, hocaiar da öğrencilerinden bir şeyler öğrenir. Öğrencilerin sorduklan sorular, insanı yönlendirir, bazı olaylan size düşündürür. Öğrencilerin hocalanna katkısı çoktur. Ancak kendileri bunu fark etmezler. iyi öğrenciler hocalar için bulunmaz nimetlerdir. Gençleri çok seviyorum ve bu konuda onlardan çok faydalandım. Kıtaplarımzın genel özellığıne baktığımızda dtğer akademik araştırmalardan bir haylıfarklı Kıtaplanmz hem uzmanları, hem meraklıları hem de öğrenctlerı sıkmadan büyük okuma kolaylıklan sağltyor. Bu bağlamda kullandığtnız samımı dtltn avantajlarını anlatabıltr mısınıZ'' Şimdi adını vermek istemediğim rahmetli olmuş bir bilim adamı vardı. Bilgisi müthişti ama hocalığı yoktu. Birçok dil bilen fevkalade iyi yetişmiş, görgülü yani hepimizin "bizde böyle olsak" diyebileceğimiz birisiydi. Ancak bir şey anlattığında ne anlatmak istediğini anlamak pek mümkün değildi. Gençken kendimi "ah neden anlayamıyorum" diye suçlardım. Ancak anlamıyor olmam aptallığımdan ya da bilgisizliğimden değU onun kafasının berraklaşmamış olmasından kaynaklarîıy«»^#. Bunu sonradan keşfettim. Ondaki en büyük eksiklik hocalık yapmamış olmasıydı. Yani, siz hocaysanız her şeyi açık seçık anlaşıhr biçimde anlatmak zorundasınız. Yoksa hiçbir şey öğrctemezsiniz. Bu bakımdan hocalık yapmak büyük bir avantajdır. Ben nasıl anhyorsam o kadar da basit anlatıyonım. Bu rahatlık da sanınm oradan kaynaklanıyor. Ciunümuzdc tarihi birçok ınsan özellikle de gençler çok sıkta buluyorlar Oysa sızın kıtaplanmz ıçın bunu söylemek mümkün değtl Bunu neye baglıyonunuz? K İ T A P SAYI 760 n DidemöNAL anat Tarihi'ne ytllartnm verdiniz. 'Osmanlı l'arıhı de bunun ıçtnde geni} bir yer tutuyur. Akademik yaşamınıza başlarken özellıkle bu alanı mı seçttnız' özetle akademik yaşamıntz rtasıl bir yol ızledP Akademik yaşamıma başladığım zaman 'Genel Sanat Tarihi 'ni merak ediyor, öğrenmek istiyordum. Ama bunun içinde Tiirk sanatı benim için çok önemliydi. 'Genel Sanat Tarihi' derken 'dünya sanatı' akla gelmeli. Eğer bu çerçeve içinde düşünmezseniz OsmanL sanatını da, Türk sanatını da ttttn anlayamazsınız. Ük merakım Genel Sanat Tarihi'ydi. Türk sanatı da bunlann içinde ağırlık kazanıyordu. îlk araştırmam Prof. K. Erdmann'la 'halı' üzerineydi. Mezuniyet tezimi 'halı' üzerine yaptım. Büyük zevk aldığım bu çalışma, ufkumu biraz daha açtı. Aynca Alman bir profesörle çaLşmak benim için büyük fırsattı. Profesör Mazhar Şevket Ipşiroğlu ise çok değer verdiğim, üzerimde çok hakkı olan hocalardan biri. Biraz da tesadüfler insan yaşamında rol oynuyor; üniversiteye girdiğim yıllarda Mazhar Bey'in minyatürle uğraşması ve 'III. Murat Surnâmesi'ni çalışmamı istemesi de minyatürle tanışmama neden oldu. 'III. Murat Surnâmesi' üzerinde uzun S yıllar çalıştım, doktoramı bu konuda yaptım. Böylelikle 'Türk Sanatı' yoluyla Tslam Sanatı'na girmiş oldum. Prof. K. Erdmann'dan Islam sanatı dersleri alırken Avrupa Sanatı derslerini de Mazhar Bey'den dinliyordum. Bu nedenle geniş perspektifli bir eğitimim oldu. Minyatür üzerinde yoğunlaşmam yolumu çizdi ve bana çok şey kazandırdı. Minyatürleri yalnızca sanat eseri olarak ya da estetik güzellikleri yönünden ele almamak gerek. Özellikle Osmanlı minyatürlerinde çok gerçekçi bir anlayış var. Çalışmalarım sırasında tarihi konulu minyatürlerin birer görsel belge olduğunun farkına vardım. îlk makalemde de minyatürlerin 'belge değenni' ortaya koydum. Şimdi bakıyorum da içinde bir takım eksikler var; önemli bazı eserleri görüp oraya koyamamışım. Ancak ele aldığım konu bakımından, bence çok isabetli ve önemli bir makaleymiş. Minyatürlerin gorsel değerlerini ortaya çıkannca olaylan çok daha başka türlü görmenin mümkiin olduğunu anladım. Böylece tüm araştırmalarım da minyatürleri görsel değerleriyle konuları açıklayacak biçimde kullandım. Orneğin çadırlan çalıştım. Çadırlan çalışırken o minyatürler bize neler gösteriyor, mınyatürcü resimlere çadırlar hakkında ne gibi bilgiler gizlemiş, bunları fark ettim. Belgeleri, minyatürleri, tarihi kaynakları ve çalıştığım malzemeyi birleştirdığim zaman orta C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle