28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fahir Aksoy'un anıları yayımlandi: Yaşam Defterim Naif bir 'yaşam uzmanı'ndan gerçekçi anılar Fahir Aksoy bir sanat filozofu değil: Yaşadıklarına, deneylerine, duyularına, okuduklarıyla gördüklerinin birleşimine dayanarak birtakım kanılara erişmiş bir sanat adamı. çıkarcı ve halk avcısı davranışlara karşı koymayı ilke edinmiş bugüne kadar. Deneysel bilgiyi benimsemeyi çok daha uygun buluyor; bilimsel kuramsallığı da yadsımadan elbet... Fahir Aksoy'un anıları, bir dönemin kültürel sorunlarının aydınlanmasına büyük bir katkı sağlayacak. ~1 FatmaORAN tın bütün kollanyla yakından ilgiliydi. Sporu da çok seviyordu : Ingiliz ve Amerikan okullannda öğrendiği kriket ve bcyzbol dahil, futbol, voleybol ve atletizm en çok uğraş verdiği dallardı. Okula sık sık gelen Mehrnet Aü Aybar, Besim Omer kendisinden çok ümitliydiler.Bacağındaki lif kopmadan son 100 metre koşusunda derecesini 11 saniyeye indirmişti. Lif kopma olayı yanlış tedavi ile birleşince spor yaşamı son buldu. Bir yıl sonra spor yazarlığına başladı. Bu çok uzun sütmedi. Konu tatmin etmiyordu. olan Korgeneral Muzaffer Tuğsavul Paşa vardı ki... lngilizce bilenlerin Ankara'ya, Merkez Komutanlığı'nın emrine gönderilmeleri gerekiyordu. Gitti. Alman | avcı uçaklannın kovala' dığı Ingiliz ve Amerikan bombardıman uçaklarının Türkiye'ye zorunlu iniş yapmalan üzerine kurulan "enterne kampında" görev yapmak üzere çağnlmışlardı. Çeşitli rütbelerde 55 Ingiliz ve Amerikalı subay vardı. Kampın adı "Müttefikler Kampı"ydı. Savaşın çok ağır, fiziksel ve psikolojik darbeleri altında sinirleri gerilmiş, moralleri bütünüyle sıfırlanmış insarîlann yaşadığı kampta pek çok olay oldu ve olanların birinden, ancak birinden, o da, yaşanan atmosferle ilgili bir fikriniz olsun diye, Yaşam Defterim'de söz etti... Ve terhis.Yıl 1944. Koskoca bir dört yıl feda etmişti vatan uğruna. Ki, helal olsun. ASKERLİK SONRASI... Askerliğini bitirince Ankara'ya döndü ve kısa bir süre sonra Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde bir göreve atandı. Çalışmaya başladıgı odanın yanında Çetin Altan'ın babası hukuk müşaviri Halit Altan Bey'in odası vardı: Onurlu, bilgili, görgülü ve çok sert mizaçlı bir insandı. Halit Bey'in oğlu, sonradan ünlü bir roman yazarı, tiyatro müellifî olan Çetin Altan'la da Basın Yayın'dayken tanışmıştı. Hem de Maarif Vekâleti'nin cayır cayır yandığı gece... Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde, o tarihte; sosyolog Behice Boran'ın eşi MUHABİR ADAYI Babası Edirne'deyken, îstanbul'da, Akşam gazetesinde, muhabir adayı olarak haftada 3 liraya çalıştığı günlerde küçük bir odada, küçük bir masanın başındaydı; tstanbul adliyesinde olan bitenden haberler yapmakla görevlendirilmişti. Karşısında büyücek bir masa vardı ama gelen giden yoktu. tşe başladığıntn üçüncü günüydü. Kapı açıldı ve güler yüzlü, uzun boylu, kabank saçlı ,yüzü güçlü bir iradenin izlerini taşıyan biri girdi odaya. Ona selâm vererek karşısındaki masaya oturdu. "Benim adım Nâzım Hikmet, sizin adın ı z n e ? " diye sorması üzerine heyecanla "Fahir" dedi. Nâzım Hikmet'in Orhan Selim adıyla yazdığı yıllardı. Dördüncü Vakıf Hanı'nın karşısında cadde üstünde bir meyhaneye uğrarlardı: Demokrat Cemal Nadir, Din âlimi Ömer Rıza Doğrul, fanatik sağcı Peyami Sefa ve solun zirvesinde dolaşan Vâlâ ile Nâzım .Tabii bir He kendisi; Fahir Aksoy. Takım kurulmuştu . Babıâli'deki yıllardan sonra, Ankara'ya gitti. Babası da Inebolu kaymakamlığına atanmış, Edirne'den aynlmıştı. Ankara'da, halasında kalıyordu. Defterdarlıkta kendisine bir iş bulmuşlardı, geceleri de iki matbaada birden düzeltmenlik yapıyordu .Kısa bir süre sonra askere gitti. Yıl 1940. Ikinci Dünya Savaşı'nın patladığı yıl. Bu arada ani bir kararla evlendi.Bu evlilikten üç çocuğu oldu: Ahmet, Ayşe, Elif. Askerliği Çanakkale'nin Ege Denizi'ne açılan kapısına yakın olan Erenköy nahiyesinde, Motorlu Topçu Alayı karargâhında sürüyordu. Opera orkestrasının birinci kemancısı Fethi Kopuz'la Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı profesörü Fehmi Batlaş da askerliklerini burada yapıyorlardı. Onlann sanat üzerine yaptıklan söyleşi ve tartışmalann tadına doyum olmazdı. Bir süre sonra "görülen lüzum üzerine" Gelibolu'nun Bolayır kazasının Varlık köyündeki topçu alayına sevkedildiler Bir gün görevli olarak tümenin bulunduğu Dirik köyüne gitti ve orada askerliğini yapmakta olan Orhan Veli ile karşılaştı. Bir de çok zeki ve nazik bir insan Nevzat Hatko, şair Ahmed Arif, hikâyeci Ziya Yamaç, şair Oktay Rifat, şair Bülent Ecevit, şairspiker Bâki Suha, şairaktör Ercüment Behzat Lav, şairaktör Suat Taşer, yazar Nurettin Artam, tarihçi Server lskit, tarihçi Feridun Fazıl Tülbentçi, sanat tarihçisi Cevat Memduh Altar gibi ünlüleri içeren bir kadro vardı. 1947'de yayunladığı Hür Irade adlı haftalık siyasal gazete, sert bir muhalefet yapıyor, sosyalizmin temel ilkelerinin ülke çıkarlarına ne denli gerekli olacağını anlaünaya çabalıyordu. 1950'de sürekli baskı ve ekonomik nedenlerle gazetenin yayımına son verildi. Daha BasınYayın'dayken fişlenmiş olmasına bir de sol eğilimli siyasi gazete eklenince bırakın resmi memuriyetleri, özel kurumlarda bile barınamaz olmuştu. Nitekim Halk Sigortası'nda bulduğu prodüktörlükle ilgili işinden de bir süre sonra çıkarılmıştı. Uç çocuklu bir aile olarak ortada kalakalmışlardı ki, Toprak Ofis'te bir tanıdığın aracıbğıyla Erzurum'da kurulmakta olan et kombinası inşaatında puantörlük ve Loa Menges adlı Amerikan şirketi mühendisleriyle işçiler arasında tercümanlık yapmak üzere kimseye haber vermeden bir gece yansı Doğu Ekspresi ile Ankara'dan kaçar gibi, ayrddı. Et kombinası inşaatındaki çalışmasının sekizinci ayında korktuğu başına geldi: Çalışma müdürlüğüne işçi bordrolarını götürdüğü bir gün Ankara'dan gelen ve kendisini tanıyan bir sivil polisle sokakta burun buruna gelmesi, şirketle o gün ilişkisini keserek Erzurum'u terk etmesini gerektirdi. Doğruca Ankara'ya gitmeyerek Erzincan'da trenden inip maceralı bir kamyon yolculuğundan sonra Sıvas'a, oradan da o tarihte Turhal Şeker Fabrikası'nda görevli olan doktor şair can dostu Ceyhun Atuf Kansu'ya gitti. Orada bir hafta kaldıktan sonra Ankara'ya döndü. Ve işte gene işsiz kalmıştı. Gündüzleri Ulus'taki Gençlik Parkı'nın içinde küçük bir kahveye gidiyor, kendisi gibi işsiz, aydın ve sanatçı dostlanyla bir araya geliyordu. Tabii polis dostlar da (!) yan masalara gelip onları yalnız bırakmıyorlardı. Aradan hayli acı veren bir süre geçtikten sonra Doğan Sigorta Şirketi'nin Ankara şubesinde prodüktörlüğe başladı. Eşinin îstanbul'a atanması üzerine "nakli hane" eylediler. Bir yandan sigorta işlerini yürütürken öte yandan Vatan gazetesinde, sanat haberleri derliyor, röportaj ve eleştiri yazıları yazıyordu. tki yıl sonra Naim Tirali Vatan gazetesini satın alıp Ankara'da yayımlamaya başlayınca, oraya taşındı. Zaten eşinden de aynlmıştı. YENİDEN YAPILANMA DÖNEMİ 1960 yılıydı. Selanik Caddesi'nde bir apartmanın teras katına yerleşmesinden yedisekiz ay sonraydı ki, o güne kadar hobi olmaktan öteye gitmeyen resim çalışmalanna hız verdi. 1960 yılının en önemli olayı, askeri darbeyle devrilen hükümetin, yıkılan siyasi partilerin dağılması sonucu; gerici ve bağnaz bir idarenin, yerini, yeni ılımlı, sola yatkın, devrimci bir niteliğin, bir felsefenin yerleşmesine bırakmış olmasıydı. Bu değişim toplumun bütün katmanlannda bir huzurun doğmasına neden olmuştu; üretken, devingen, sosyal atılımlar birbirini izliyor, sanki gökten zembille inmişçesine bir yeniden yapılanma dönemi başüyordu. Bu devingenlik, bu coşku, herkesi olduğu gibi Fahir Aksoy'u da etkilemiş ve resim çalışmalarını başköşeye oturtmuştu. Çeşitli denemelere girmekte, soyut, somut her dalda çalışmaktaydı. Akıtma, püskürtme teknikleri birbirini kovalıyordu. Resim yapması, sanat yazarlığının yoğunlaşması yaşamına ycni bir biçim vcrmeye başlamıştı; artık onlarla yatıp kalkıyordu. 1962 yılının ortalarına doğru Sanatseverler Derneği'nde, bir deneme niteliğinde olan ve her telden çalan sergisini açtı. K İ T A P SAYI 760 D oğum tarihi 1914. Beşiktaş'ın Hayrettin Iskelesi'nin arkasında bir yalıda doğmuş. Makedonya Fatihi Tepedelenli Ali Paşa'nın soyundan geliyor. Yanya mııtasarrıfı ve Derbent başbuğu Ali Paşa , Avusturya cephesi savaşlarına katılmış , Sırbistan ayaklanmasını bastırmıştır .Başarılı savaşlann ardından Rumeli ileri gelenleriyle anlaşmazlığa düşüncc görevinden ayrılmış... llkokula Beşiktaş'ta aydinlık saçan okullar anlamına gelen Şcmsülmekatip'te başladı. Ailesi Lâleli'ye taşınınca Feyzi Ati Lisesi, sonra Nişantaşı'nda Feyziye Lisesi, Ingiliz Okulu, Çiftehavuzlar'daki Amerikan Koleji, Edirne Lisesi olmak üzere efiitim ve öğrenimini değişik okullarda sürdürdü . Edirne'nin yaşamında önemli bir yeri vardı: îlk orada başladı yazarlığa. Ilk orada âşık oldu. Öğrenciliği sırasında sanat ve edebiya SAYFA 12 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle