27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmet Cemal'le 'Kıyıda Yaşamak'ı konuştuk 'Her yazar yazdıklarında ne kadar varsa, ben de o kadar varım.' h e ŞeY bİraZ BugünI herr şey biraz fazla geliyor bana. Her şeyi biraz fazla buluyorum. içimde sen f azlasın, Fazlamda aşk, ille de onu isterim diye tutturan bir çocuk. Eksiğimi dolduramıyor, Fazlamdakini avutamıyorum. Kalemim parmaklarıma yapışıyor. "Yaz" diyor, "Bugün fazla geliyorum kendi içime ' ve ben fazla ayrıntılı yazıyorum her şeyi. Ayrıntılar ara bozucu. Ayrıntılar fazlamın, Alıp başını gidişi. Şair dostum Murat llhanın biraz önce okuduğunuz dizeleri Ahmet Cemalin Can Yayınlarından çıkan yeni romanı Kıyıda Yaşamaka biranlamda ışık tutuyor anlama bağlamında! Her yönüyle bir sanat adamı olan Ahmet Cemal, ilk roman denemesinden başarıyla çıkıyor kanımca. Bir tiyatro yazarı olan kahramanın ağzından birçok konuyu irdeliyor; kimlik olgusu, toplumsalsanatsal sorunlar... Kitabın yayımlanmasının ardından kendini ifşa etti yönündeki değerlendirmeleri ise hiçbir şekilde kabul etmiyor Cemal ve ekliyor: "Her yazar yazdıklarında ne kadar varsa, ben de o kadar varım." Ahmet Cemalin parmaklarına kalem yapışıvor ve "Yaz" diyor. Işte, bu kadar! SAYFA 16 sı açısından gerekliydi bana göre. Gerekli bulunca da, yapmaktan çekinmedim. Sonuçta edebiyat türleri, birbirlerine karşı sımsıkı kapalı alanlar değil. Mesela romanımda şiirin de hatırı sayılır bir yeri var... KİTABIN İSMİ Gelelim kitabın ismine, neyi ifade ediyor 'Kıyıda Yaşamak'? Bir 'eşiklik' duygusundan söz edilebilir mi? Belki en kapalı yanıtı bu sorunuz için vereceğim, çünkü özellikle bu noktada okurların yorum özgürlüklerine kesinlikle karışmak istemiyorum. Bu konuda belki de en güçlü ipucu, romanın son satırlarında : "...külrengi bir yalnızlığın tam ortasında öldürüldüğümde, cinayet mahallinde ben de vardım. Tam kıyıdaydım. Her şeyi gördüm." Sevgili Doğan Hızlan'ın yazısında belirttiği gibi, fiziksel ölümümüzden önce hepimiz yaşamımız boyunca türlü şekillerde öldürülmekteyiz. Kimi zaman bunun bilincine varıyoruz, fakat yolumuza hiç öldürülmemiş gibi devam ediyoruz, kimi zaman da bu cinayetlerin bilincine varıp, yaşamlarımızı ölüm deneyimleriyle boyutlanmış olarak sürdürüyoruz. Kıyıda yaşamak her şeyi kuşbakışı görebilecek bir noktaya varmış olmak; bir eşik noktasına adım atmak; nice yaşantıların ardından kendi yaşamının sınır boylarına çekilmdk ... Bunların hepsi ve daha düşünemediğimiz pek çok şey olabilir. Dediğim gibi, bundan sonrası okura ait. Romant okumaya koyulduğum vakit, daha ilk sayfalardan itibaren anlatıct 'ben'deA. Cemal kimlipne rastlar gibi oluyorum. Kitapta sizden ne kadar izder) var? Bu, çok soruldu. Bu tür romanlarda, başka deyişle anlatıcının Ben'e dönüştürüldüğü ve o Ben'in de kimi sıra dışı yaşantılara karıştığı romanlarda, yazarın ne kadar var olduğu hep sorulur. Topu hep başkalarına atmayayım; romanı bitirdikten sonra okurken^ bu soruyu ben de kendime sordum. Önce genel bir yanıt vereyim: Her yazar yazdıklarında ne kadar varsa, ben de o kadar varım. Bu yanıt, asla bir kaçamak değil. Çünkü yazarın yazdıklarında ne kadar var olduğunu, belki tuhaf gelecek ama, yazarın lcendisi de bilemez. Otobiyografilerini ya da anılarını, yani yaşamîarına en yüksek ölçüde sadık kalmaya zorlayan türde eserleri kaleme alanların bile bu soruyla boğuştukiarını okuyoruz. Stefan Zweig, yaşammı anlattığı "Dünün Dünyası adlı kitabının bir yerinde şöyle sorar: "Ben kaç hayat yaşadım? Bütün bu hayatlar benim miydi, yoksa okuduğum birer kitap mı?" Doğrudan yaşamınızı yazmaya karar verdığinizde bile tam yanıtlayamadığınız bir soruyu, "Bu yazılanlarda ben ne kadar varım?" sorusunu bir roman açısından nasıl ve ne ölçüde doğru yanıtlayabilirşiniz? Öte yandan, romanın 31. sayfasında, 6. bölümün hemen başında şu satırlar var : "Bir hayat, hiç yaşanmadığı gibi anlatdabilir. Nasıl yaşananlar da hiçbir zaman yaşandığı gibi anlatılamıyorsa..." Galiba bu cümleleri, bu tür soruların geleceğini sezerek yazmışım! O Erdem ÖZTOP* /""^ evgili Ahmet Cemal, ilk olaV rak şunu öğrenmek istiyo• \ rum: Deneme, öykü, fiır derIS ken şimdi de bir romanla okurun karşısına çtktınız. Niçin? Sanırım ancak romanla söylenebilecek şeylerim olduğunu hissettiğim için. "Dokunmak" adlı öykü kitabım çıktıktan sonra bazı öykülerimi tekrar okuduğumda, sanki romana doğru sarkar bir hallerini sezer gibi olmuştum. Düşüncelerine değer verdiğim bazı dostlarımdan da aynı görüş geldi. O zamandan bu yana, o öyKÜİerdeki bazı temalar kafamdan hiç çıkmadı, ve sonunda kendimi romanın başına oturmuş buldum. DiSer türlere göre roman yazmayt nastl buldunuz? Belki de kafamda ancak bir romanın yapısına yerleştirilebilecek temalar zaten hazır olduğundan, çok çekici buldum. O temaları bir romana götürmenin çok yerinde olduğu sonucuna vardım. Yazarken çok rahat olmam, belki de işin çekiciliğini arttırdı. Özellikle şurada veya burada diyelim bütünlük var mı, yok mu diye sorularla hiç oyalanmadım. Sonuçta, çok özetfe, paramparça yaşamları ve yaşantıları konu alan bir romana bu pa ı silen, yapay bir bütünlüğü kazandırmayı edebiyatın kendine özgü etiğine avkırı buldum. Belli Îrıkış noktaarını saptarcasına yazmamm ardından, temaları, dolayısıyla da onları bir anlamda dramatize eden kişileri yollarında özgür bıraktım. Ben, yalnızca onların yolculuk serüvenlerini not eden biri konumundaydım. Sonda mı söylenir bilmiyorum ama bu romanı okurken ben bir anlamda kendimi deneme okuyor havastnda hissettim. Ne dersiniz? Haklısınız. Sevgili Füsun Akatlı da bana benzer bir şey söyledi. "Yer yer roman, yer yer deneme tadı aldım" dedi. Yazarken, ben de bunun farkındaydım. Bazı görüşlerin, çok uzun olmamak kaydıyla, deneme üslubunda tartışılması, genel akışın aydınlatılma ramparçalı SIRADANUK... Jorge Semprun, Türkiye'de yayımlanan son romanı Beyaz Dağ'da (Can Yay. 2004) kahramanı ağztndan şöylc der: "Hikâye, kalan izlerdir; kapanmış yara izleri, anılar, davranışlar, çılgın gülüşler, sevecenlik, siddet, bir tören, belki de aynı zamanda sıradanltk!" Katılır mısınız? Kesinlikle katılıyorum. Yazdığımızda en önemli malzememizi o izler, kapanmış yara izleri ve başkaca izler, K İ T A P SAYI 760 •paramparca vasamlan ve vaşantılan konu alan bir romana bu paramparçaiığı silen, yapay bir bütünlüğü kazandırmayı edebiyatın kendine özgu etiğine aykırı buldum. Belli cıkış noktalarını saptarcasına yazmamın ardından. temaları. dolayısıyla da onları bir anlamda dramatize eden kişlleri yollarında özgür bıraktım." C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle