28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

tüm yaşadıklarımız, tanıklığını yaptığımız ve kendi süzgeçlerimizden geçirdiğimiz başkaca vaşananlar ve, belki değil, ama muhakkak, yani bana göre muhakkak, sıradanlık oluşturuyor. Çünkü sonuçta yazdıklarımızı günliik yaşamın sıradan akışına salıveriyoruz, aynca yazarken de, kendimizi nasıl tasarımlarsak tasarımlayalım, aynı zamanda o sıradanlığın bir parçasıız. En yoğun satırlann ardından kal;ıp kendimize bir kahve yapmak icin mutfağa geçiyoruz, ya da kapıyı çalan kapıcıya gazete paralarını veriyoruz ... Kahramantmız bir yazar. Romanda onurt çocukluğundan itibaren nasıl bir ortamda yetistiği, olgunluk döneminde eçirdiği psikolojik sorunları, cinsel imliğinde yaşadığı problemleri tüm çıplaklığıyla anlatıyorsunuz... Romanın kahramanı bir oyun yazarı, aynı zamanda da bir tiyatro oyuncusu. Bu, çok önemli. Çünkü sanatsal yeteneği tartışırken, anımsayacağınız gibi, (cendi oyunculuğunu da aynı zamanda hayata karşı alınmış bir 'tavır' olarak yorumluyor. Evet, o sorunları olabildiğince nasıl iseler öyle, ya da sizin deyişinizle, 'tüm çıplaklığıyla' yazdım. Belki, tiyatro edebiyatımız da dahil, edebiyatımızda eskiden beri var olan ve beni hep rahatsız eden bir eksiklikten ötürü. Bizde karakterler genel olarak çok önemli psikolojik ve kimliğin oluşumuna ilişkin koşullar yeterince işıenmeden sergileniyor. Bu, belki de bireyin henüz yeterince ağırlık kazanamamış olduğu bir toplumsal yapıda yaşamamızdan kaynaklanma bir durum. Bu koşullar işlenmeyince de, o karakterin eserde sergilenen 'bugünü', havada kalıyor. Bazen bu 'tüm çıplaklığıyla anlatma'dan bilinçli olarak kaçınıldığını da saptayabiliyoruz. Yani bana göre, herhalde bilinçli. Elbet bilgisizlikten ötürü de olabilir. Bakıyorsunuz romanın başkişisi bir 'kadın'; ama kadın olamayacak kadar erkeksi, erkek olamayacak kadar da kadın. Roman boyunca onun hakkında bir şeyler gevelenip duruyor. Asıl anlatılmak istenenin belki de eşcinsel bir erkek karakteri olduğunu sezmeye başlıyorsunuz. Ama yazar, türlü 'toplumsal' çekingenliklerle, asıl anlatmak istediği karakteri 'kamufle' etmiş, böylece de ortaya bir ucube karakteri çıkmış. Edebiyatı yalan söylemek için kullanmak neden? Yazacaksan, yazarsın kardeşim! Ha yazamayacaksan, o konuya kalem atma! Toplumsal korkularını, hastalıklı tabularını sergilemek için edebiyatı kullanma! Bu, tiyatro edebiyatımızda da var. Bakıyorsunuz oyun karakterleri inandırıcı değil. Neden? Stanislavski'nin onyıllar önce ortaya koyduğu ilkenin aksine, sahneye oluşum koşullarıyla getirümemişler de, ondan! Hele konu cinsel kimlikten kaynaklanma sorunlar olunca, iş büsbütün karışıyor. Düşünsenize, şu bir saçmalıktan başka bir şey olmayan 'cinsel tercih' söylemini hâlâ doğruymuş gibi kullanmak ta inat etmekteyiz! "Falancanın cinsel tercihi eşcinsellik (ya da Heteroseksüellik)" Ya, öyle mi? Insan belli bir yaşa gelince bu konuda tercihini mi kullanıp şöyle ya da böyle oluyor? Ama yaşadığımız çağda psikolojinin, psikanalizin alfabesinden habersizseniz, böyle gafletlerin dışına da çıkamazsınız. BUimin nicedir genlere bağh olduğunu kanıtladığı noktaları 'tercih' konusu saymayı sürdürürsünüz. Fahişe olup olmamak, tercih meselesidir. Cinsel kimliğini kendi özelinde tutarak ya da teşnir edercesine yaşamak da tercih meselesidir. Kısacası, bunlar uygulamadır ve uygulamalarda tercih söz konusu olur. Ama 'yaradılış', tercih konusu değildir! Elbet bu konuları çok iyi bilen, karakterlerini dantel gibi işleyen yazar I jT • f f mLjJ \ "Toplumumuzda 'sıradan' dedlğlmlz insaniar, baska deyl$le herhangi bir entelektüel' savlan olmayan, günlük hayatta nep ic lce, onun boğu$ması ve kargaşası Içerislnde ya$ayanlar. ama belki asıl böyle yasadıkları fçin de Insan gerçefllnin hicblr yanını yadırgamayaniar. cinsel tabular Içerlslnde falan bunaimıyorlar. Teshirclllge, abartıya. rahatsızlık vermeye kacılmaması kaydıyla, herkesi kendi cinselllğlyle baş başa bırakmaya. ne ise o olarak benlmsemeye Içtenllkle hazırlar " larımız da var, ama ne yazık ki sayıları çok az. BABA YOKLUĞU Kişilik psikolojisine göre cimiyet rollerini kazanmada bireyin dört yaşından önce baba yokluğu ya$aması, babast olanlardan daha fazla güçlükle karşılasmasına sebep olur yaşamında. Kahramantmız da bu sorunla karşı karsıya, öyle değil mi? Evet. "Kıyıua Yaşamak" adlı romanın kahramanı, farklı bir cinsel kimliği elbet daha doğuştan, cenlerinde taşımaktadır. Ama romanaaki olay örgüsü doğrultusunda baba yokluğu yaşaması, onu doğrudan çevresindeki kadınların, üstelik kadınerkek ilişkilerini hep kötüleven kadınların etki alanına iter. Bu da eşcinselliğin bilincine bile açık bir biçimde varabilmesini engeller. Son birkaç yıldır buhranlı bir kımlikte yazılar yazıyorsunuz. Bir öncekı küabınızın sadece ismi bile bu bağlamda okuru hüzne sürüklemeye yetıyor; 'Giderayak'... Ve bu buhranlı hava romanınıza da yansıyor... Bu, belki de içinde yaşadığımız toplumun gittikçe daha bunalımlı bir atmosfere sürüklenmesinin doğal bir sonucudur, tam bilemiyorum. Yine de şunu söyleyeyim, kendimi hâlâ karamsar diye değil, gerçekçi diye nitelendiriyorum. Oniversite giriş sınavlarında sıfır alanların oranının korkutucu bir hızla yükseldiği, dolayısıyla ortaöğretimin iflas çanlarının gittikçe daha yüksek sesle çaldığı bir toplumun geleceğine umutla bakmak, her zaman kolay olmuyor. Romandaki buhranJı havaya gelince, bence "Kıyıda Yaşamak", derin bireysel hesaplaşmalarıyla, bu hesaplaşmaların toplumsaJ arka planlarıyla, gerçek anlamda bir politik roman. Ben, romana başlarken asla bunu nasıl politik kılabüırim diye bir düşünceyle harekete geçmedim, böyle t i r sorgulama yapmadım. Ama genel yönelimim doğal olarak yazdığım romana da yansıdı. O zaman da ortaya po760 litik bir roman çıktı. Belki birileri bu görüşe karşı çıkarak "Kıyıda Yaşamak' adlı romanı 'politik' saymayacaklardır. Çünkü biz hâlâ 'politik' olmaktan biraz 'gürültücü' olmayı anlıyoruz. Bilgiyle oeslenmiş düşünce aracılığıyla, yani asıl etkin ve kalıcı biçimde politik olabilmek, genel olarak bıze henüz yabancı. Düşüncelerin değil, sloganların peşinden gidiyoruz. Bunun sonucunda da doğal olarak, birkaç yıl önce neyin peşinden gitmiş olduğumuzu genelde anımsamıyoruz bile! GERÇEK AYDIN OLMAK Hatta birkaç yıl önce bir yaztnızdan dolayt intihara kalkışıyor diye tüm yaztn dünyast ayaklanmtstt. Ardtndan yaptığınız bir söyleşide yalnızltğınızt düe gettrmiştiniz. Bu romanı yazmak o straiarda mt belirdi? Önce bir noktayı belirteyim: Ben yazımda ve o söyleşide sadece kendi yalnızlığımı, geçim sıkıntılarımdan kaynaklanan umutsuzluğumu dilegetirmedim. Sevgih' Oktay Akbal, anlamıştı kimler adına konuştuğumu, ve 17 Eylül 2002 tarihli ve Bizim Romanımız" başlıklı o unutulmaz yazısında şöyle demişti : "Türkiyemizde yalnız Ahmet Cemal değil geçim düzeyi çizgisinin altında yaşayan! Böyle olumsuz koşullar altında öğrencilerine ders vermekte, kitaplar yazmakta, çeviriler yapmakta, 'Cumhuriyet' gibi bir gazetede haftada bir gün olsun yazmakta direnmek... Nedir eline geçen, bunca uğraşa karşın? Nedir sizin, bizim, hepimizin eline geçen? Evet, sizin, benim, hepimizin! Istedi fiin kadar sayısız kitap yazmış, yayım temaları o günlerde somutlaşmıştı kafamda. "Kıyıda Yaşamak" adlı romanda kahramanımız, yitip gidenin ardından kaleme alıyor hikâyeyi. Diğer bir anlamla, dün alınmış yaraları bugün gün yüzüne çıkarıyor! Ve her şeye rağmen topluma başkaldırıyor... Buna, kahramanımızın kendisinde o yaraları açanlardan hesap sorması da denilebilir. Zaten "Kıyıda Yaşamak", bir anlamda çok uzun ve çok derinlere inen bir hesaplaşmanın romanı. Ben, topluma başkaldırmaktan çok, topluma KÖrü körüne yenik düşmeye karşı koyuş diye adlandırıyorum buradaki durumu. Romanın ilerleyen sayfalannda kahramanın geçmtşten gelen cinsel kimlik problemini irdeliyorsunuz. O zaman ülkemizdeki cinsellik konusunda tabuları ytkmak, bu romanın temalarından biri olabilir mi? Aslında bu sorudan yola çıkarak toplumumuzun çok sevdiğim bir yanını dile getirebueceğim için mutluyum. Toplumumuzda 'sıradan' dediğimiz insanlar, başka deyişle herhangi bir 'entelektüel' savları olmayan, günlük hayatla hep iç içe, onun boğuşması ve kargaşası içerisinde yaşayanlar, ama belki asıl böyle yasadıkları için de insan gerçeğinin niçbir yanını yadırgamayanlar, cinsel tabular içerisinde Falan bunalmıyorlar. Teşhirciliğe, abartıya, rahatsızlık vermeye kacılmaması kaydıyla, herkesi kendi cinselliğiyle baş başa bırakmaya, ne ise o olarak benimsemeye içtenlikle hazırlar. Çünkü bu insanlar, yaşamdan, yaradılıştan kaynaklanma niçbir şeyi yargıla Iamış ol, yarım yüzyıldır en ünlü gazetelerde binlerce yazın çıkmış olsun!.. Hepimiz Ahmet Cemal gibiyiz, bir ayrım yok! Dürüst, gerçek aydın olmanın suçunu çekmekte ayrım yok!" Evet, ben o sıralarda yalnız kendim için değil, ama belli bir kesim için haykırmıştım! Bu romanı yazma fikri o sıralarda belirmedi, ama romanın bazı başlıca mıyorhr. Sizin şu tabular diye nite lendirdikleriniz var ya, onlar ağırlıklı olarak 'tırnak içinde aydınlar' katında egemen. Tıpkı önyargıların, düşünce duzleminde yargısız infazların her türlüsüne asıl bu türden aydınlar katında rastlamamız gibi, cinsellik konusundaki tabulara, daha doğrusu komplekslere ve saplantılara da asıl ' bu kesimde rastlıyoruz. Hemen her şeyi en başta kendilerinden kuşku duSAYFA 17 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle