Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TöreTerörToprak Üçlemesi'nin yazarı Mehmet Faraç'la söyleştik İAEHMKFAAAÇ Bağrında kral mezarlarını barındıran Ehber Dağı'nın yamacındaki , Abdike'nin bağında / badem çiçekleri açtı ğında kolcukaçakçı oynayan, bir omuzu yıkık çocuklardandı... Babası Suriye sınırında mayın kokan ekmegin peşinde koşarken, annesi kilometrelerce uzaktan bidonlarla su taşırdı... 17 yaşında eli kalem tutmaya başladığında, Cumhuriyetin Urfa muhabiri olmuştu... Yıllar içinde birçok kanlı olaya tanıklık etmişti... Töre cinayetleri, kan davaları, PKK çatışmaları... YaklaşıkiOyılönce Cumhuriyet'in Yurt Haberleri şefliğine getiriidi. 12 yıl boyunca bölgenin kanayan yaralarına haberlerinin yanı sıra kitaplarında da parmak bastı. Çalışmaları kendi alanlarında ilkleri oluşturdu. Cazetemizin urfa sevdalısı Yurt Haberleri Servisi Şefi Mehmet Faraç'la, bölgedeki kadınların acılarını anlattığı "Töre Kıskacında Kadın", Güneydoğu'da büyük korku salan şeriatçı örgütü incelediği "Kod Adı Hizbullah" ve "Hizbullahın Kanlı Yolculuğu", Fırat'la Harranın sevdasını destanlaştırdığı "Suyu Arayan Toprak", korkuyu ekmek yapan insanların öykülerinden oluşan "Kötüler Mahallesi" ve son çalışması "El Kaide Turka" hakkında konuştuk. SAYFA 4 " Şiddetin hâkim olduğu bir coğrafyayı yazıyorum. yankı uyandtrdı. Bir kızın radyoda adı geçtiği için öldürüldüg'ü gerçegi herkest şoke etlt. Biraz da feodalitenin içinden gelen birinin töreyi yargılaması mı kıtabt daha çarpıcı hale getirdi? • Kitap, bölgede feodal yapıya bir çeşit başkaldındır. Yanlış törelerebaşkaldırıdır... Bcn de bir aşiret çocuğuyum. Bu başkaldın kitabın başarı bulmasında, ses getirmesinde yardımcı oldu. Ancak birçok çalışmada bu kitaptan yararlanılması benim başarımla değil, bu konudaki kaynak yetersizliğiyle ilgili... Bu konuda bir çalışnıa olmadığı için herkes bu kıtaba başvurmak zorunda kalıyor. Özellikle son dönemde Türk bastnında daha sık yeralmaya haşladı töre cinayetleri. Önceden görmezden gelınen, gazetelerın üçüncu sayfalannda tek sütun haber olan cinayetler manşetlere taymyor O bölgede yüzydlardır töre cinayetleri işleniyor. Kamuoyuna çok yansımastnın nedeni 1994 1995 yıllarında bu cinayetlerdeki yöntemlerin çok vahşice olması, medyanın çok gelişmesı, objektiflerin, kameraların olaya çok yakınlaşması bunları gündeme getirdi. Aslında Mezopotamya'da insan yerleşmelerinin başladığı ve teodal yapının etkin olmasından itibaren bu tür cinayetler görülmüştür. d GÜIşah DURAK TT* y ıtaplarımzı bir ü'çleme olarak 1 / tammltyorsunuz. TöreTerörf\^ Toprak... Cüneydog'u Anadomm J L V . lu'nun yıllardır çözülemeyen, kangrenlejmış sorunlart... Arasttrılmast çok zor üç konu... Urfa gıbifeodalitenin kurallartnın en sert uygulandığı bir bölgede yetısmenize karştn kötü töreleri inceledıniz. Neden bu konuyu seçtiğinizden baslayalım. Benim gazetecilik yaptığım bölge sosyal, siyasal, toplumsal açıdan zor bir bölge. Bir kere feodalite bütün kurumlarıyla egemenliğini sürdürüyor. Aşiret yapısı, bunun beslediği politik ortam, ekonomik yapı, yine aynı aşiret yapısının her şeye karşı sürdürdüğü sosyolojik unsurlar... Tüm bunların içine baktığınızda kadın bir meta olarak görülüyor. Örneğin sosyal konum içinde baktığınızda kadın orada bütün baskıların üzerinde yoğunlaştığı bir canlı gibi. Ekonomik kuruma bakarsanız kadın başlık parası adı altında satılıyor. Kan davalannın giderilmesinde, banşla noktalanmasında yine bir araç... Bunun bir de politik ve toplumsal yönü var. Kadın hem bu bölgede insanların onurunu, namusunu, kişiliğini, ahlakını simgeliyor; aynı zamanda namussuzluk, ahlaksızlık, onursuzlukta da en büyük sorumlu olarak yargılanıyor. Bu yapı yüzünden o bölgede hem yaşamak hem de yaşananları sorgulamak çok zor. Ama siz bu konudan uzak durmadımz. Bu sistemin içinde yaşayan bir Urfalı olarak Töre Kıskaartda Kadın'ı yazdınız. Ne gibi basktlarla karştlaşlmız? O feodal yapı bir baskı unsuruna dönüşmüştür. Güneydoğu'nun ekonomik, sosyal, siyasal her türlü sorununa eğilebilir, bu konuda araştırma yapabilir, roman yazabilir, televizyonlara dizi yapabilirsiniz ama kadının dokunulmazhğı vardır... içinde namus, töre olgusu varsa bir konuyu araştırmak oldukça zordur. Bu tür olaylarda hemen karşınıza töre çıkar. Cinayetlere haklı bir gerekce kazandırmak için sizı de yargılamaya başlarlar. Sen olsan ne yapardın' gıbi sorular sorarlar. Bu sorular sizi engellemeye yöneliktir. Bu konunun fazla deşilmemesi yolunda size yapılan uyarılardır... Bir süre sonra bu olaylan görmemezlikten gelmek artık insan haklan ıhlali haline geliyor. Töre anayetlerıni önce bir yazı dizısı ve ardından bir kitap baline getirme fikri nasıl orlaya çıklı? Töreyle ilgili tartışmalar artınca o dönemde Hikmet Çetinkaya konunun araştırılması, incelenmesi için beni görevlendirdi. Ben de Urfa'ya gittim. Alan çalışması yaparken polis telsizinden bir kuyuya düşme olayı duydum. Olay yerine gittiğimde kuyuda birşey bulunmadı. Bir gün sonra kuyuya düştüğü ileri sürülen genç kızın öldürüldüğünü öğrendim. Aile içi, töre infazıydı. Bunun üzerine eğildim. Sonuçta ilk töre araştırması 1997 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı ve sonra bu kitap haline dönüştü. Kitap özellikle de yabancı basında büyük TÖRE KADINLARIN BOYNUNDA KEMENT' Töre cınayetlerine karşı toplumda duyarlılık artmıyor mu? Duyarlılık artıyor ama cinayetler azalmıyor. Insanlar duyarlı olarak bir şeyi ortadan kaldıramazlar. Ölayın kökenindeki sorunlan ortadan kaldırmadığınız sürece töre her zaman kadınların boynunda bir kement olarak sallanmaya devam edecektir. Sorunun kökeninde ne kadar derine inersenız inin karşınıza eğitim çıkar. Eğitimsizlik o bölgede kadını yaşamdan, birey olmaktan uzaklaştınyor, köle olmaya yönlendiriyor. Bu sorunu ortadan kaldırmadığınız, yüzde 60'lann üzerinde olan kızların okula gitmeme oranını düşürmediğiniz, kadını sosyal, siyasal ekonomik yaşamın içinde tutmadığınız sürece bu tür cinayetler artacaktır. Pekı yasa deg'mklikleri etkılı olmaz mı? Cinayetleri yaptırımları ağırlaştırarak önlemeniz mümkün değil. Bu da bir stratejik hatadır. Yasalar sadece bu olaylan azmettirenlere geri adım attırabilir. Ama gözden kaçan çok önemli bir şey var. Bir insan karısını, kız kardeşini ya da kızını namus gerekçesiyle öldürmeyi kafasına koymuşsa bu kişi için cezaevinde 8 yıl yatmakla 25 yıl yatmak arasında fark yoktur. Bölge kadınlarının durumuyla ilgili çalijmalarımz devam edecek mı? Töre Kıskaanda Kadın 'ın gemsletılmti uçüncü baskısı çtktı. Başka bir kitap hazırlığınız daha var mı? Benim aklımda başka çarpık bir konu K İ T A P C U M H U R İ Y E T S A YI 7A