Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r O K U R L A R A Giineydoğu kaynaklı sosyalsiyasal ve toplumsal araştırmalarıyla tanıdığımız Mehmet Faraç 1965 yılında Şanlıurfa'da doğdu. Gazeteciliğe 1983 yılında Şanlıurfa'da Cumhuriyet muhabiri olarak başladı.1985 ve 1986 yıllarında fotoğraf ve haber dallarında yılın gazetecisi seçildi. Faraç 1995 ytlından bu yana Istanbul'da, Cumhuriyet Gazetesi'nin Yurt Haberleri Servisi Şe/i olarak görev yapıyor. Faraç Giineydoğu'nun çok çok önemli sorunlarını kitaplaştırarak anlatıyor. Faraç'la kitaplarını konuştuk. Uğur Kökden deneme eaebiyatımtzın önemli adlarından biri. Son yıllarda denemelerini genellikle Adam Sanat dergisinde okuduk. Deneme küaplarının sayısı ise on'a ulaştı. Denemeyi, denemenin sorunlarını bilen bir başka deneme yazarı arkadaşımız Mehmet Serdar, Uğur Kökden'le bir söyleşi gerçekleşlirdi. Denemeye ilişkin merak etliklerinizi sevaplandıracak bir töyleşi çıktı orlaya. Sema Kaygusuz'u 'Ortadan Yansından", 'Sandık Lekesi", ortak ejtap "Fırat'a Karışan )yküler" ve "Doyma Soktası"ndan anıyoruzİykücülüğümüzün bu \enç ve yelenekli yazarı >eni bir kitapla okur 'arşısında. Sema Laygusuz'la yeni '.itabını konuştuk. iol kitaplı günler... Önay Sözer'in "Isis'in Düğümü" adlı yeni çıkan romanı, gerçeklik ile sanal olanı iç içe vermesiyle Creta Garbo ile iigili okuduğum makaleyi aklıma getirdi. "isisin Düğümü" hem konusu, hem de yapısal şekli ile, kurgu ve gerçekliği sorgulayan bir roman. ıllar önce okuduğum bir makaledc, kadınlann öpüşürken gözlerini kapatmalarına Greta Garbo'nun 1929 yapımı "The Kiss" ("Opücük") adJı filminin neden olduğu yazıyordu. Bu bilginin doğruluğundan cmin değilim anıa Garbo'nun son sessiz filmini seyreden kadınlar büyiik olasılıkla daha önce kimseyi öpüşürken görmedikleri için bu konuda davranışlarını neyin belirleyeceğini bilmiyorlardı, ünlü bir yıldızın davranışını kendiJerine örnek almaları mantıksız gelmiyor bu konuda düşününce. Yüzlerce yıl düşünürler sanatın gerçekliğe öykündüğü inancıyla sanat felsefesi ürctmişler; doğadaki sesler, renkler, biçimler sanatçının esin kaynaği olarak görülmüş, sanatçmın ürettiği sanat yapıtı da gerçek dünyayı taklit etmenin Ötesinde bir gerçekliğe kavuşamamış kimsenin gözünde. "Gerçekliğe öykünen sanat" yapıtından günümüzde de söz edebilir miyiz? Bugün sanatın doğaya ya da gerçeklige öykündüğünü söylemek sanırım sanatın geçtiğimiz yüzyıllar içinde gelişmiş karakterini görmczlikten gelmek olur. Hatta bugün bu formüliin tersini söylemek daha doğru olur: efsaneyc öykünen gerçeklik. Greta Garbo'ya özenen kadınlar gibi bugün de davranışlarını pop yıldızlarına, dizi filmlere, magazinlcrde gördükJerine göre ayarlayan geniş kitleler olduğunu biliyoruz, öykündükleri sanat yapıtı olmasa da, efsane yaratan organların halkın üzcrinde sanattan daha etkili rol oynadıkları tartışılmaz. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı îsis'in gumu likle de içinde barındırdığı aile yadigarları ve antik eserleriyle, evin mimari yapısı, romanın mimari yapısına ışık tutuyor. Mimari yapıyı romanın yapısı içinde kullanacağını ilk kez (s. 18) salonda yer alan Giorgione'nin duvarı kaplayan La Tempesta tablosunun kopyasının karşısında roman kahramanlarının ağzından veriyor yazar. "Izi salondan çıkmadan içeriye bir kez daha göz attı. Bu tablo salonun içinde değildi de, sanki salon bu tablonun bir uzantısıydı. Tablo mimarinin kendisi olmuştu. Fırtınayla birlikte bclki içindeki koltuklar ve antik şeylerle bütün ev havada bilinmeyen bir yöne doğm uçmaya başlayacaktı." Duvarda asılı bir tablonun salon içinde yer alnıası yerine, salonun ve hatta evin bu tablonun uzaıuısı olarak görülmesi, yazının başında sözünü ettiğim tiirden bir sanalgerçek karışması. Greta Garbo'nun gerçek bir kadından yola çıkarak rol icabı öpüşmesi yerine, gerçek kadınların filmıle yer alan hayali bir karakter gibi öpüşmeleri benzer çağrışım yaratıyor. Onay Sözer romanda gerçek ve kurgu iki ayrı gerçeklik düzeyinde ilerleyen konuları paralel olarak anlatıyor, ama aynı rablo ve ev gibi bunlar da birbirlerinin içlerinden çıkıyorlar. Roman kahramanı Duran, Izi'yi kendi hayatının romanını yazması için tutuyor, ama bir yandan gazetede tefrika halinde yayımlanan Duran adlı bir kahramanın romanını da okuyor ve hatta lzi'nin okuması için ortalıkta bırakıyor. Böylece Sözer, iki farklı düzeyde ama her ikisinde de aynı kahramanı kullanarak anlatıları birbirlerinin içine geçiriyor. Duran her iki anlatının kahramanı ama îzi sadece bir anlatıda yer alıyor, romanın ilerleyen sayfalarında îzi'yi Duran'ın gölgesi hatta hayali ruh ikizi olarak görmeye başlıyoruz, zaten aynı evin içinde, camdan bir duvarın ardında yan yana çalışma odalarında çalışmalarını sürdürdükleri zaman içinde Izi o eve yerleşmiş bir hayalet sanki. Duran, Izi'den otobiyografisini yazmasını istediğinde (s. 121) okur için iyice karışmaya başhyor roman kahramanlarının rolleri. Bir başkasıntlan biyografi yazması istenebilir ama otobiyografiyi ancak yazar kendi hayat hikâyesini anlatıyorsa söz edilebilir. Sözer bu noktada Izi karakterini Duran'ın benliği içine yerleştiriyor, bu da yine tablonun içinde yer alan ev imgesine götürüvor bizi. FİLOZOF YAZAR Onay Sözer, ülkemizin tanınmış felsefe profesörlerinden biri. Roman boyunca gerçeklik konusu ile böylesine rahatça oynamış olmasının altında felsefeci olmasının bağlantısı olabilir fakat romanda felsefeden çok Mısır tarihi ve hiyeroglifler anlatılıyor, felsefe romanın ana yapısında kullanılmış. Romanların yapısal özelliklerini çözmek bana her zaman ayrı bir zevk vermiştir, Sözer'in bu romanında gizemli papirüslerin, ölüm sonrası "diriliş"lerin, piramitlcrin bu denli romanın dokusu içinde yer alması özellikle romandan ayrı bir tat almama yaradı. Sözer " Îsis'in Düğümü" nde konu ile yapıyı birlikte düşünmiiş roman boyunca. Roman kahramanların adİarı, geçmişleri, peşinde oldukları, vb. romanın ince detayları olarak kalmamiş, hepsi konuyu zenginleştiren unsurlar olmuş. "îsis'in Diiğümü"nde belki beni tek rahatsız eden şey yer yer fazla didaktik bir tonda yazılmış olması. Orneğin sayfa 96103 arasındaki bölümde anlatılan Mısır tarihi biraz daha konuya yedirilmiş olarak verilebilirdi. Burada anlatılanlar fazla akademik bir dille, hem de fazlaca uzatarak aktarılmış, yine de bu bölümde ve buna benzer bilgilerin verildiği bölümlerde sıkıldığımı söyleyemem, çok merak ettiğim Mısır hiyeroglifleri hakkında epeyce bilgi de edindim, ama roman okuru bunca bilgiyi edinmek ister mi, yazarın sorması gerekir. Aslında bu açıdan "îsis'in Düğümü" romanını Umberto Eco'nun son romanı "Baudolino"ya benzettim. Ondan da zevk alrriış ve çok önemli bilgiler edinmiştim, ama yine bunun gibi "Baudolino"yu da çok didaktik bulmuştum. Her iki romanda da ders anlatan hocanın sesi duyuluyordu arka planda: "şimdi bu konuya yakından bakalım," "burada durmak gerekiyor" ya da "konuyu açıklamamız gerekirse" gibi... Gazetede gördüğüm bir istatistikte geçen sene Türk turistlerin en çok gittiği ülkelerin başında Mısir geJiyordu. Mısır'a ve tarihine ilgi duyanların özellikle çok zevk alacaklan bir roman "Îsis'in Düğümü." Ayrıca arkeoloji ve mistisizm seven okurların da ellerinden bırakamayacakları, sürükleyici bir roman. • tsis'in Düğümü / Önay Sözer /1$ Kültür Yayınlan /2004 / 372 sayfa asu@yazinsanati.com SAYFA 3 Y CERÇEKLİK VE KURCU Önay Sözer'in "îsis'in DüğiiTURHAN GÜNAY mü" adlı yeni çıkan romanı, gerıail: cumkitap@cumhuriyet.com.tr çeklik ile sanal olanı iç içe vermesiyle Greta Garbo ile ilgili okuduğum makaleyi aklıma getirdi. "îsis'in Düğümü" hem konusu, hem de yapısal şekli ile, kurgu ve gerçekliği sorgulayan bir roman. tiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama CaRomanın yapısında kullanacağı te Dergi Kitap Basım ve Yayın yi temsilen Cumhuriyet Vakfı bu özelliği Onay Sözer kitabın ilk ına llhan selçuk o cenei Yayın sayfalarında okura söyleyerek başnetmeni: Ibrahim Yıidız Yayın lıyor. Şişli'de bir apartman dairenetmeni: Turhan cünayoSosinde geçen bu bölümde, ev sahinlu Müdür: Mehmet Sucu o rsel Yönetmen: Dilek Akıskalı o biroman kahramanı Duran Er>ki: Merkez Cazete Dergi Basım man, hayatının romanını yazması flncılık San. ve Tlc. A.ş. Barbaros için anlaşmak üzere olduğu Izi . No:125 BEŞİKTAS o Idare Meradındaki genç kadına dairesini :i: Türkocağı Cad. No: 3941 CaOğlu, 34334 Istanbul. Tel: 0 (212) gezdiriyor. Evin yapısı romanın ' 05 05 o Cumhuriyet Reklam: ilerleyen sayfalannda birçok açııel Müdür: Özlem Ayden /Cenel dan önem kazanıyor: aynı kattaki dür Yard.: Semra Yazıcı / Rekiki dairenin birleştirilmesinden ı Müdürü: Hüseyin Dalkıran / 0212 512 47 7851248 30 Fax: oluşması, kendi içine kapanan ta12 5138463 mamıyla simetrik yapısı vc özel KITAP M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 747