23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Osman Sahindenbir Anadolu gezisi. Neşe Cehizve Solmaz Kâmuran yeni kitaplarıyla tüm kitabevlerinde ( Kııı.tıı Ş.ılıııı Olüm Oyunları Bizleri Toros dağlarında, Dicle, Fırat boylarında dolaştıran, törelerine bağlı, sert yaradılışlı yöre insanları arasında konuk edip, onlarla birlikte soluk alıp vermemizi sağlayan "Ölüm Oyunları" adlı yapıtı nedeniyle kutlamak gerek Osman Şahini. 1 Yilmaz ÇONCAR Ol.t'M (>\ l \ I \ R I Bâkire Kızlar ve Ötekiler'in yazarından BENİ ODANA GÖTÜR Neşe Cehiz odana göt Öykü 144 Sayfa Kızları anladık, bakalım erkekler neleryaparmış? Y Kirâze ve Minta'nın yazarından BANKA Solmaz Kâmuran Roman 208 Sayfa Kendinizle olmadık yerlerde yüzleşmek zorunda kalabilirsiniz. Buna hazır mısınız? °il' IIMKIIAP www.inkilap.com SAYFA 14 apıtta beş öykü var, "Ölüm Oyunu" birincisi. Osman Şahin, bu öyküde önce îdris'i anlatır. Idris kaçmaktadır. Peşindeki üç kişinin uzun namlulu, öldürücü silahları vardır. Kurşunlar sağından solundan vızır vızır geçerler. Ölüm olgusu ona, aldığı soluk kadar yakındır. Bozkırın ortasında gizlenccek bir yer de bulamaz. Ayaklarına, baldırlarına batan dikenler etine gömülmektedir. Korkunç çığlıklar atarak, bu denli öldüresiye kovalayanlar îdris'ten ne isterler? Onun kollannı, bacaklarını parçalayıp, taşla, dipçikle yüzünü içeri çökerttiklerinde neyin zevkine varacaklar? Idris, tüm bu soruların yanıtını bilir. Yıllarca yıllarca önceydi. Kaçan da, kovalayanlar da çocuktu. O günlerden uslarda kalan; değirmen taşına bağlanarak saatlerce döndürülen ölü bedenler, ayaklafindan asılarak, kokuncaya, kurtlanıncaya dek ağaçta sallandınlan insancıklardı. NedeniSri çoktan unutulmuş; geriye, ağıt üzerine ağıt yakan analar, öç almak için ant içen bıyıİdarı terlememiş oğlancıklarkalmıştı. Ülkemiz insanlarını kemiren, kısacık yaşamda bir an bile mutluluk vermeyen kan davalan hep böyle başlardı. Idris, can havliyle nehre doğru kaçarken Osman Şahin Lebe'yi anlatır: "Her şey çekilmez oldu. Dünyanın acısına daha fazla katlanamam. Bu can, bu gövdeye ağır geliyor. Kimse önem vermiyor. Kimse insan hesabına almıyor. Her yanım uçurum. Horlanmaktan bıktun artık. Yaşamak benim için ateş oldu." (sayfa 5). Böyle der Lebe, omzunda kalın bir ip tomanyla yürürken. Kalın bir dal aramaktadır. Kendini asmak, canına kıymak için. Yazgı, ikisini böyle bir ortamda karşılaştırır. Lebe, nehrin kıyısında, bir kayanın üstünde büzülmüş kalmıştır, kundaktaki bebek gibi. Idris yanına geldiğinde, iri pörtlek gözlerini devire devirc ona bakar. Idris ne der? Lebe neler düşünür? Öykünün bundan sonrasında, okur hiç ummadığı olaylarla karşılaşacaktır. Osman Şahin, Toros çocuğudur. O bölgede, yörükler arasında "Çolak Osman Ağa Öyküleri" çok anlatdır. Ağızdan ağıza dcğişikliğe uğrayan bu öyküler, kuşaklar arasında günümüze dek söylenegelmiştir. Osman Şahin, Çolak Osman Ağa'nın dördüncü kuşaktan torunudur. Bu öyküleri annesinden, babasından dinlemiştir, onlar da kendi annelerinden, babalarından. "Avcı" ve yapıttaki diğer iki öykü bunlardandır. "Avcı"da, Osman Bey orta boylu, sanşın, yeşil gözlüdür. Padişah'a karşı gelmiş, Toroslar'a sürgün edilmiştir. Rüstem Ağa'nın kızı güzel Zala ile evlidir. Osman Bey, o gün Beyaz Bulut adh aygırına binmiş, kırmızı ipek şalıyla göz kamaştıran güzel kansı Zala terkisinde Bolkar'a doğru gitmektcdir. Yolları ormana düşer. Ağaçlar çok sık, her yer koyu yeşildir. Çeşitli gölgeler, ötüşler, kişinin içine korku salmaktadır. Bir süre sonra atları tökezler, dizi burkulur. Karı koca aşağı inerler, hayvanı bağlar dinlendirirler. Gölgede oturmuş olan Zala, bir an gözet lendiğini sanır, biraz sonra sezgisi doğru çıkar. Otuz yaşlarında, yüzü bakır renkli, çıplak kafalı, kıllı göğsü yarı açık, güçlü, avcı kılıklı bir adam onlara doğru gelmektedir. Saygısızca yaklaşır, tanışma laflarından sonra onlara bir olay anlatır. Altınlarından bahseder. Dokuz on metre derinlikte, dibi kuru bir kuyunun tabanında bir torba altın pırıl pırıl yatmaktadır. Köylülerle vuruşurken ölen eşkıyalardan kalan bu altınlar, Osman Bey'in çok ilgisini çeker. Kuyunun yakında olduğunu öğrenince, hele bir de adamın elindeki bir tomar kalın ipi görünce iştahı iyice kabarır. Öyle ki, kendine karşı çıkan çok sevdiği kansı Zala'yı bile gözü gör. mez, avcıyla birlikte kuyuya doğru uzaklaşırlar. Asıl serüven bundan sonra başlar. Öykü hayli uzundur. Geride yalnız başına bekleyen Zala'nın başına neler gelecek? Kuyu... Altınlar... Mutluluk... YOLUMA CİDERKEN' "Yoluma Giderken" adlı öyküde Osman Bey ile Zala, yine Bolkar yollarındadır. Birden hava kararır, şimşekler göğü yırtar, gök gürültüleri ortalığı sarar. Iri yağmur taneleri doluya dönüşür, yapraklan koparır, deler. Karı koca sığınacak bir yer ararken ince bir duman görür, oraVa yönlenirler. Geldikleri mağarada onarı bir çoban karşılar. Başlangıçta saygı h gösterir, "Ateşe yanaşın, ısının" der, ama Zala'yla göz goze geldiğinde her ikisinin de yüreği oynar. Aralarında gizli bir dil oluşur. Mağaranın isten simsiyah olmuş eğri büğrü duvarlarına tırmanmış yüzlerce koyun, keçi geviş getirmektedir. Sıra yatmaya geldiğinde çoban ilerideki kalın gövdeli bir ağacın dibine büzülür, üzerine kepeneğini çeker. Zala ise biraz önce canlandırılmış ateşin yanında, kocasına sırtını dönerek yatar. Alevlere dikili gözlerinde uyku yoktur. Çobanın güçlü kollannı, kıllı göğsünü düşünür. Yıllardır bastırmaya çalıştığı genç kızlık duygııları alevlenmeye başlar. Kocasıyla aralanndaki yaş farkını, ona olan sevgisizliğini usundan geçirir. KaK İ T A P SAYI 74 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle