Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ceyat Çapan Elizabeth Bishop/ Şiirler/ Çeviren: Nilüfer Mizanoğlu Reddy Şiir Atlası Ninni. Eğer sende hiç akıl yok derlerse, boş ver; aslında pek fark etmez. Ninni. Yetişkin ve çocuk yatar dinlenirler. Koca gemi göğsünde kurşun, batar gider denizde. 'Bütün parlak tohumlar köksalar' Elizabeth Bishop (19111979) yirminci yüzyıl Amerikan şiirinde önemli yeri olan bir şairdi. Yazdıgı şiirlerin sayısı yüzü geçmese de 19501977 yılları arasında Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi, Pulitzer, uiusal Kitap. Neustadt ve Kitap Eleştirmenleri ödüllerini almıştır. Elizabeth Bishop'ın yaşamı başından beri güçlüklerle doiuydu; daha sekiz aylıkken babası öldü. Beş yaşındayken annesi delirdi ve bir akıl hastanesine kapatıldı. Annesinin ailesi Kanada'nın doğusundaki Nova Scotia'da bir köyde yaşıyordu. Babasımn ailesi ise vvorcester (Massachusetts) asıllı, varlıklı bir aileydi. Elizabeth Bishop'ın, ilk çocukluk yıllarında bu İki aile arasında gidip gelmesi sağlığını etkiledi. Cene de o, ilk ve ortaokul yıllarında bile yazılar yazıyor, ödüller alıyordu. Vassar Koleji'nde de şiir dergisini yönetti. Koleji bitirdikten sonra Amerika nın değişik şehirlerinde oturdu, Avrupa ve Kuzey Afrika'yı gezdi; sonra, 19511967 yılları arasında Brezilya'da yaşadı. Nova Scotia'dan Brezilya'ya uzanan bu yaşamın ve yolculukların geniş coğrafyası içinde yazılan şiirlerde kuvvetli bir mekân duygusu vardır. Aynı zamanda dış dünyayı algılamada rasgele gibi görünen gözlemler her zaman derin duygulara ve düşüncelere yönelir: Yalnızlık, yersizlik ve kayıp duyguları, gündelik somut dünyadan süzülerek onun şiirlerinde yalın bir dille yerlerini öulur. Elizabeth Bishop'ın Marianne Moore'a, Robert Lowell'a, başka Amerikan şairlerine ve arkadaşlarına yazdığı yüzlerce mektuptan seçilen bir derleme, ölümünden sonra basıldı. Bu mektuplar onun özyaşamöyküsünü, kişisel düşünce ve duygularını en güzel ifade eden yazılardır. BİR StYAH ŞARKICI tÇİN TURKÜLER I Çamaşırlar ipte asılı, neme gerek elin malı. Görebildiğim hiçbir şey benim değil. Antcnli radyosu var komşuların, bizim küçiik cl radyomuz. Onların yerli dolapları var, bizim bir tek bavulumuz. Seslendim, "Le Roy ne kadar borcumuz var? Anlamadığım bir şey bu, ne kadar çok para alsak o kadar çok harcıyoruz..." Onun yanıtı, "hadi hadi geç bunlan." Le Roy sçnin çok paran var şimdi. Orurup çvluya bakadurdum anlamaşi çok giiç. Onun butün pa/aknndan ne Duvann önünde bir yığın şişe. O sadıktır, o iyidir, kuşkusuz kafasını yorar her şeye. Çok görmüş geçirmiş; daha neler görecek, karşı dursam ne olur? Kaşlarını çatarak Le Roy yanıtladı, "Sevgilim kazanan da ben, harcayan da. iRoskoca dünya; gitgide de büyüyor... Gidip bir iş bulacam en yakın kentte." Le Roy sen çok para kazanıyorsun şimdi. Sıcak pembe ışıkta kafayı çekmekte çalan gramofonun eşliğinde. Artık zamanı geldi, bu işe son vermeli. Varella ile gezinirken çıktı karşıma şemsiyemle iki kez vurdum ona. Belki o kez kabahat benimdi, Ama zamanı geldi artık bu iş bitmcli. Git iç şarabını, git sarhos, ol. Bırak çalsın gramofon. Bıktım usandım senin dırdırından. Şimdi istediğimi yapacam. Bu gece otobüse atlıycam. Gidecem ıslak kara yollarda Ta uzaklara, dönmek yok artık. Atlıycam otobüse gidecem Tek kan isteyen birini bulacam. Zamaşı ggMİ artık bu iş bitmeÜ ••fâSt' On bej dolar ödünç aldım otobus parası götürür beni her yere körolası. Bu kez hep onun kabahati. Zamanı geldi artık bu iş bitmeli. '' IV O yapraklarda parlayan ne ki, gölgeli yapraklarda, yas tutanın gözyaşları sanki, parlayan, parlayan yapraklarda. Çiğ mi yoksa gözyaşları mı, çiğ ya da gözyaşları, orda yıllar yılı duran yoğun bir çiğ mi gözyaşlarından? Sonra o çiğ başlar yağmaya, vuvarlanır düşer. Belki de gözyaşları değil, bak gör yuvarlanıp düşsün. Dinle yere düşmesini, dinle, her yönde. Yeri vurup kıran ses, ağlamaklı ses değil. Gör serpilmiş tohum gibi, kara tohumlar yerde. gör ot gibi kök salsın, ottan bile tez olsun. biitün parlak tohumlar kök salar, fitne fesat kök, hangi tuhaf çiçek hangi yemiş büyür of fitne fesat kökten? Yemiş mi, çiçek mi? O bir yuz. Evet, bir yüz. O karanlık, hazin yerde her tohum bir yüze döner. Düşte görülen bir ordu gibi yüzler gitgide karanr sanki bir düş gibi. Ama onlar gerçektir, düş değil. HARtTA Kara suyun içinde yatar; gölgesi yeşildir. Gölgeler mi yoksa sığlıklar mı, kenarlarında uzun yosunlu kayaların çizgisini gösterir, orda yeşilden maviye giden otlar sarkar. Kara denizi alttan çekmek için eğilir mi, onu altüst etmeden kendini sarması için? Kara ince esmer kumlu kıyı boyunca, denizi altından çeker mi? ^ • ' .*» « • Ninni. Yetişkin ve çocuk yatar dinlenirler. Koca gemi göğsünde kurşun, batar gider denizde. Ninni. Bırak uluslar kudursunlar, bırak uluslar batsın. Beşiğin gölgesi duvarda yansımış kocaman bir kafes gibi. Ninni. Uyu, uyu, hep ııyu, savaş yakında bitecek. At o salak, yararsız oyuncağı, yakala ayı. Newfoundland'in gölgesi dümdüz ve durgun yatar. Labrador sarıdır, düşsel Eskimo onu yağlamıştı. Bu güzel koyları okşayabiliriz, sanki bir camın altında çiçek açacaklar, ya da görünmeyen balıklara temiz bir kafes olacaklar. Kıyı boyunca kasabaların adları denize koşar, kentlerin adları yakın dağları geçer burda haritayı basanın duyduğu coşku coşkunun nedenini çoktan aşmıştır. Bu yarımadalar suyu iki parmak arasına alırlar sanki kumaşların yumuşaklığını duyan kadınlar onlar. Haritaların suları karadan daha dingindir, karaya kendi dalgalarının biçimlerini verirler: Norveç'in tavşanı pürtelaş güneye koşar, profiller karanın olduğu yerden denizi araştırırlar. Renkler verilmiş midir, ülkeler renklerini seçebilirler mi? Karaktere ve yerli sulara en uygıın renk hangisidir? Topografinin gözdeleri yoktur; Kuzey Batı kadar yakındır. Haritacılann renkleri tarihçilerin renklerinden daha hoştur. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 7A Artık zamanı geldi bu işe son vermeli; işte bitti. Öbiir ahbaplarıyla tüydü bir yerlere. «Gerekli değildi özür dilcmesi, ama bu kez hcp onun suçu. Yağmurda, karanlıkta seçtim yüzünü yolun karşısında Flossie'nin yerinde. SAYFA 24