27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

E. Bülent Yardımcı ile öykülerini ve şiirlerini konustuk Upucuk sesıerinde yalnızlıklar çoğalmasın" e. bülent yardtma öpücük sesi yalnızlık E. Bülent Yardımcı "öpücük Sesi Yalnızlık" adını taşıyan bir öykü ve "Sen de Beni Getir" adlı bir şiir kitabı yayımladı. veysel çolak, Yardımcıya bu kitaplarını sordu. O veysel ÇOLAK evgilt bülent, "Öpücük SesiYalmzItk'' hikâyelerininyeraldığtson kilabın, senin bir de roman, denemeinceleme, şiir lüründe yayımlanmış kitapların var. Bu anlatım biçimlerinin her birinin ayrı disiplinler olduğu düşünüldüğünde, bir parçalanmışlık, ya da bir araytş söz konusu cdilebilir mi? Sevgili Veysel, dikkat çektiğin durum için bir parçalanmışlık söz konusu edilebüir gerçekten; ama bir arayış nedeniyle ortaya çıkmadı bu durum. Öncelikle şunu belirteyim, kcndimi roman ve hikâye yazmaya daha yakın buluyorum. Dilin tüm olanaklarının kullanıldığı, kullandmaya çaba gösterildiği bir düzyazı örneğinin edebiyatın geliştirilmesinde çok olumlu katlaları olabileceğini; o düzyazıdaki dil düzeyinin şiire de katkısı olacağını; öyle bir örneğin şiiri tahrik edeceğini, tctikleyeceğini, zorlayacağını düşünüyorum. Ama dediğin gibi de her biri ayrı bir disiplin. Insanın kendine yakın bulduğu bir disiplinin bazı hallerde dışına çıkmasının da nedenleri var tabii. Örneğin neden denemeinceleme, neden şiir kitabı diye sorsam. Kısaca o sözünü ettiğin nedenleri açıklar mısın? Tabii. Bir yazarın, ürünlerinin yanı sıra hayata/edebiyata dair konulardaki düşüncelerini de yazması doğru ve gerekli bir tavırdır. Başka bir yazarın ürünleri hakkında da incelemeler yaparak, o ürünlerin üzerinde düşünmesi ve düşüncelerini açıkJaması/yazması ve bu tavrıyla da bir tartışmayı gündeme getirmeye çalışması anlaşılır bir şeydir. Ancak, böyle bir tavır nedense kimilerince pek de doğru bulunmuyor. Bir eylemi, en güzel biçimdc, o eylemi seyredenleri değil, gerçekleştirenleri değerlendirebdir, diyorum. Bir de onca ürün sunulmasına karşın edebiyatta bir suskunluğun olduğunu izledim/izliyorum. Hem bu suskunluğa karşı çıkmak, hem de yazı yazmanın bir cehcnncmde bulunma hali oldıığunun bilinciyle, o hali yaşayanlardan biri SAYFA 14 olarak, cehennemi paylaşmayı önceleyerek; şiir ve düzyazı alanında dcncmeinceleme yazıları kaleme aldım; şairlerin ve hikâyecilerin suskunlukla karşılanan kitapları hakkında tanıtıcı yazdar yayımladım, o kitapların oluşturduğu anlamı sorgulamayı/iletmeyi baz alarak; sonra onlar "Anlamı Okumak" adıyla ki taplaştı. Isim babası da sen oldun o kitabın. Şiir kitabın "Sen de Beni Cettr" e gelına:.. Evet. Şiir, dilin en geniş/uç olarak kullanılması gereken bir alandır; ama yazılan şiirin geneline bakddığında, bırakalım dilin olanaklarını en geniş biçimde kullanmayı, bir uç oluşturmayı; neredeyse bir kelime öbeğiyle sınırlandırılmış bir şiir pratiğiyle karşılaşıyor ve şiirin kimi tema ve kelimclere tutsak edildiğini görüyoruz. Bir tekrann çemberinde şiirin canı çıkartdıyor. Beni bir şiir kitabı yayımlamaya iten dürtünün temel nedeni bu duruma duyduğum tepkidir. Şair olduğunu savlayan bir çoğunlukla, böyle bir savı olmayan birinin şiir adına bir yüzleşme isteğidir o kitap; coğrafi terimlerle oluşturulan bir şiir pratiğinin bile, şiir diye piyasaya sürülen anlamsızlıklara bir kafa tutma isteği. KÖR KUYUYA BİR TAS Romanına gelclim tstenen "Bir Kadın ın Düşlerinden Soyutlamalar" senın ılk kitabın, CİNSELLİK.. bir ilk kitap olmasma karşın; benitn, alanında başanlı bulduğum bir kitap. Romanını kısaca Cinsellik, insanın neredeyse bütün davratanımlamant istiyorutn senden. nışlarını etkileyen bir olgu. Insanın yeme içme gereksiniminden sonraki en büyük gerek Öncelikle şunu belirteyim. Romanı başasinimi. Bir romanda kadın kahramana masnlı bulmana sevindim. Okuyanlardan aldıtürbasyon yaptırtmak ya da onu başka bir kağım tepkiler de benzerdi. Romanın baş karakdınla scviştirmek kimi ahlakçılara ya da ototeri olan Ayşe, sevilmişti. Ama, edebiyat çevsansürcülere ters gelebilir. relerince, kör kuyuya atilmış bir taş gibi yankısız bırakıldı. Neyse...! Roman, güncelden Bir erkeğin, gördüğü işkence sonrası, işyola çıkarak, 1970'li yıllara arallklarla geri dökence görmemiş de olabilirdi, kimi sevişmenen, Anadolu mitolojisinde yer alan bazı öğe lerinde yeterli ercksiyona ulaşamaması da kilerin roman ın baş karakteri Ayşe'nin diiş gücüyle sentezleştirildiği, yaşanılanı genellikle üstgerçekçi bir dille sorgulayan, küçükburjuva aydınının içsel çelişki çatışmalarına dikkat çeken, her şeye, tüm yenügilere karşın geleceğe umutla bakılması gerektiği ni öneren bir biçim ve içerik anlayı şıyla yazıldı. Romanda bölümleri; "pencere, çığlık, işkence, sahaf, yanstmayan, kıyamette rapsodi" vb.gıbi başlıklarla isimlendirmipin. Sanki, o bölümlerden birini romandan çekip alsak, bü~ tünlük bozulmayacak. O bölümlere ayrı ayrı baktldıg'tnda da hepsi özgün birer hikâye gibi. Gelenekselleşmiş E. Bülent Yardımcı ile veysel çolak blrilkte roman anlaytştna aykırt bir durum değil mı bu? Çok doğru bir saptama. Belki de yankısız kalışının bir nedeni de budur; ama bu özellikle yapıldı. Tek başına bütünlerin, bir karakterin birleştiriciliğinde, yeni bir bütün oluşturması amaçlandı. Romanın tek bir leması yok. Aşk, ölüm, aldatma, bir tarıhsel olayın işlenmesi gibi. Bir ana tema çerçevesinde; toplum, insan ilişkileri sorgulanmadı. Romanın baş karakteri Ayşe'nin diişlerinin, bir kurgular evreninde, hayattakl birbirine yakın/uzak temalarla, o temalar (.erçevesinde oluşturulan olayoklarla birbirine geçişi yeğlendi. Bir çelişki/çatışma yumağı yaratılmak istendi. Bugün var, ama dünden bağımsız değil , yarın da olacak; ama o da dünden ve bugünden bağımsız değil; ama hepsi de tek başlarına ayrı ayrı bir bütün. O yüzden her bölümün bırbiriyle bağımsızhğı ve bağımlılığı yarışır bir haldedir ve bir bölüm romandan çıkartıldığında eksilen sadece bir tema, bir olay, bir durum olur; dünden, bugünden ya da yarından eksilen; bütünselliğin kapsadığı alan küçülür yalnızca. Romanda, kabramanların cinsel davrantjları önemli bir yer tutuyor. Kimi yerde ensest birilişkinin varltğı sezdiriliyor, kimiyerdeAyje, mastürbasyon yapıyor, kimi yerde Ayşe ile bir tren yolculuğ'u sırasında yemekli vagonda tanıştığt Sevgi arastnda komparlımanda eşcinsel bir ilişki yaşantyor ve bitiyor. Kimi yerde de romanın crkek karakterlerinden Ahmet'in ki o Ayşe'nin sevgilisi, eşi, boşandtğt ve sonra yenıdcn bir araya geldiği birisi Ayşe'yle olan cinsel ilişkisinde yaşanan aksaklıklar ve doruklar \öz konusu ediliyor Ayşe'ye bunlan yaşatmanın bir anlamı var mt? Romanda cinsellığe bu denlı yer vermenin bir anlamı... milerinin taptığı erkeklik imajını zedeleyici, bulunabilir. Kurgusal ya da gerçek; edebiyat, insanın kendiyleolan en önemli çelişkisini, cinselliğini göz ardı etmemeli, verıli ahlak normlarının etkisiyle, bu alanda, çıplaklıktan kaçınmamalıdır, diye düşünüyorum. Evli ya da bekâr, ka dınların da crkeklerin de genellikle maslür basyon yaptığı, onu bir sığınma alanı olarak gördüğü bir gerçeklikken; cinsler arasında benim bir kaçış, kimi dımımlarda bir zorunluluktan kaynaklandığını düşündüğüm eşcinsel ilişkiler gizli/açık giderek çoğalıyorken; kırsal/kentsel büyük bir coğraryada ensest ilişkiler yaygınken bir yazarın otosansürcü bir anlayışla olanı görmezdcn gelişini garipsiyorum. Edep, sanata özgü bir kavram değildir. Aslında bızım edebiyatımız, gcçmişinde bunu aşmıştır, Ömer Seytettin'in "Haremi" bu saptamaya önemli bir örnek oluşturur. Günümüzde ya ballandıra baldıra, günlük bir dille anlatdan pomografik ya da kahramanlan sanki biseksüel olan ürünlerle karşı laşıyoruz. llkinin çok satma kaygısından, ikincisinin ise yasakçı, ahlakçı, kuralcı bir anlayı şın sonucu olduğunu düşünüyorum. Bu konuda, edebiyatı, Ömer Seyfettin'in gerisine düşürmeye kimscnin hakkı yoktur. Bu konuda bir haylt dertlisin galiba. Bazı özel nedenleri mi var bunun? Hayır hayır, özel bir nedeni yok. Ama dertli olduğum da doğru. lzmir Ikinci Öykü Günleri'de "Sessizliğe Büyümek" isimli bir öykümü okumuştum. Neredeyse kıyamet kopacaktı. O öyküde yarattığım kadın karakter; evlilik dışı bir ilişki yaşayan, eşinin seviştikten hcmen sonra kalkıp organını yıkamasma tepki gösteren, başarısız bir scvişme sonrası scvgilisinin karşısında mastürbasyon yapan, sonunda her şeyı bırakıp bir sahil kasabasına yerleşcrek bir balıkçıyla yaşamaya başlayan biriydi. Kıyamet koparmaya kalkışanlar da kimi yazarlardı: "Yazılırmış; ama kitle karşısında okunmazmış..." Böylesi zavallılıklarla edebiyat, toplumda kaybettiği ivmeyi yeniden bulamaz. Belki de o yazarlar, o hikâyede anlatılanları yaşadıklanyla özdeşleştirip kcndileriyle yüzleşmek zonında kalddar ve rahatsızlık duydular. Neyse...! Sadece dinleyici olanların tepkileri ise olumluydu. " Öpücük Sesı Yalnızlık" son yayımlanan kitabın; hıkâyelerinden bakltğımızda şiirin olanaklanndan yararlanan bir dil kullandığın görülüyor. Örneğin; hıkâyelerinden hırinde kahramanın durumu/durumunu söyle anlatıyor: "Kar suyunda ytkadılar gövdemı Kızıl erik/ırtınasmdü dağıldı tüybulutlar. Bir kıyı dilindeki oyultuda güze yemldim. Çölgecede yorgundu kan çıçeği." Bu yönelmenin nedeni nedir? OLAYLAR VE DURUMLAR Şiirin dil bağkmında sınırsız bir olanaklar bütünü olduğunu düşünüyorum. tster bir olay'ın, ister bir durum'un ağırlık taşıdığı bir hikâye yazın; maddeyi tek haliyle, tek boyutuyla düşünüp o andaki durumuyla verili bir dilin kolaycılığında yansıtmanın, artdc edebiyatta bir anlamı olabileceğini sanmıyorum. Öylesi bir dilin, Türk edebiyatında çoktan aşddığını da düşünüyorum. Artdc kimse tekerlek icat etmek için uğraşmıyor. Hayattaki ses, nesne, ilişki çeşitliliğinin, çoğalmanın dayattığı bir olgu; kullanmaya, oluşturmaya çalıştığım dd. Şiirin dili vardırdığı yerden başlamalıdır düzyazı. Şürle düzyazı arasındaki ilişki, etkitepki; ddi, dolayısıyla da edebiyatı geliştirir. Şiirin olanaklarının düzyazıyı zenginleştirip aşkınlaştıracağını düşünenlerdenim. Düzyazıda neyi anlattığınızın önemi, artdc ikincddir; birincd olan, nasd anlattığınızdır. Hayat, bir olay'lar ve durum'lar zinciridir; biteviye gelişirdeğişirdönüşür o zincirdeki halkıdar; olay'lar ve durum'lar eskir. Hayatın yetişüemezliği karşısında, bu hız karşısında eskiinemek ve yenik düşmemek için tek olanak dildir. Hayatla ancak dd yarışabilir. Bunun için de yazarın yapması gereken verili dili zorlamak ve anlarrdı yeni bir dil yarata bilmek olmalıdır. Bu da ancak şiir olmak is teyen bir düzyazı ömeği oluşturmakla olanaklıdır. "Öpücük Sesi Yalnızlık "ın ddi böylesi bir ardayışın/aranışın sonucudur. hikâyelerinde, genellikle, ana karakterler kadın. Kitap kapakları da bir kadın fotoğrafı ya da resminden oluşturulmuş. Bunun bir anlamı var mı > Elbette var. Edebiyatımmn geneline bakıldığında, erkek karaklerlerin etken, kadın karakterlerin eddgen olduğu görülecektir. Bu sadece erkek yazarlarda böyle değd, kadın K İ T A P C U M H U R İ Y E T SAYI 729
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle