Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mary Doria Russeü'dan olağanüstü bir roman: 'Serçe' Tanrı ile Serçe 'Serçe', adını yeni duyuran bir yazarın, Mary Doria Russell'ın, Anglosakson edebiyat dünyasında ödüller almış bir verimi; ve dünya bilimkurgu edebiyatının seçkin örneklerini özel bir dizi halinde okurumuza sunan Metis Yayınevi tarafından basılmış. Çok iyi kurgulanmış, inandırıcı karakterleri ince ayrıntılara dek işlenmiş, temposu hiç düşmeyen, sürükleyiciliği eksilmeyen, birçok izleği katmanlaştırabilmiş bu roman, zengin bir düş gücünün, biyoloji ve paleoantropoloji bilimlerini özümsemiş bir zihnin ürünü. O Erendiz ATASO rusu bütün dönemlerde anlamlıdırlar, çünkü insanlık durumuna değgin derin düşünscl çözümlemeler üstiine kurulmuşlardır. Bilimkurgu başyapıtlarının edebiyatın diğer türlerine kıyasla şansı mı diyelim, üstünlüğü mü, imkânları mı, tam da bu noktada, sıradan okurun bcklentilerini aşarak kendini belli eder: Bilimkurgu, düşselliğin sürükleyiciliğini hiç zedelemeden bilimin ufuklarına uzanabilmekten öte insanlık durumunu geçmişten geleceğe, bir yönden öbür yöne, yerküremizi kapsayarak imgeselleştirebilir. Bilimkurgu için tehlike çanları tam da bu noktada çalmaya başlar: Söz konusu imkân kullanılmazsa veya ziyan edilirse, geniş alanlı düşünsel boyut ihmal edilmişse çapsız örneklerde görülebileceği gibi bilimkurgunun ucuz bir laf kalabalığına dönüşmc tehlikesi baş gösterir. Piyasayı kaplayan birçok bilimkurgu romanı için geçerli olan bir niteliksizliktir bu. Belki, Ursula Le Guin'in yapıtları gibi örneklerin elmas gibi ışıldamasının bir nedcni de piyasadaki bu ucuz kömür örneği ufalanan kalabalık tortudur. DÜŞSEL MEKANLAR Bilimkurgu, zamanın aşındırmasına karşı durabilmek için, sadece geçmiş/bugün/gelecek imgeleriyle oynamakla yetinmez, düşsel mekânlar yaratır. Başka bir gezegen, başka bir yıldız, bir başka galakside geçecek öykü, "dünya" adlı gezegenin içinde yuvarlandığı "tarih" adını verdiğimiz zamanın yalanlamasma karşı bağışıktır. Başka bir mekân, insanlık durumunu büsbütün soyutlayabilme imkânını da birlikte getirir. Le Guin'in yaptığı da budur: Le Guin, özellikle Mülksüzler'de dünyadaki fiili siyasi ve ekonomik dizgeleri (kapitalizmi ve komünizmi) eleştirerek imgeselleştirirken, ideal bir düzen de kurgular. Bir tür ütopik özgürlükçü ve barışçıl ortaklaşmacılıktır bu. Uzun sözün kısası, bilimkurgunun üstün örnekleri, tarihsel ve sosyopsikolojik sorunsalları, aydınlanma çağıyla yaşıt bir sorunun çekiciliğiyle harmanlayarak irdelemektedir: Evrende biz insan soyundan baka akıllı canlılar var mıdır? Salt bilimsel meraktan mı doğar bu soru? Insanın tanrısız bir uzaydaki uçsuz bucaksız yalnızlığına katlanamaması da bu "acaba?"nın bir kaynağı değil midir? Böylece bilimkurgu, soyumuzun varoîuşsal sorunsalına açılan bir kapı yakalar. Son dönemlerde okuduğum beni en çok heyecanlandıran romanlar arasında, Mary Doria Russell'ın Serçe adlı çeviri bilimkurgu yapıtı da var. Serçe, adını yeni duyuran bir yazarın, Anglosakson edebiyat dünyasında ödüller almış bir verimi; ve dünya bilimkurgu edebiyatının seçkin örneklerini özel bir dizi halinde okurumuza sunan Me Mary Doria Russell, paieoantropolog, kemlk biyolojlsl ve biyomekanlk uzmanı. B ilimkurgu edebiyatının tutkunu, düşlere yelken açmayı sever. Alışkanlıklar düzeninin usandığı dünyasından, ya da öğrenmeye ürktüğü, belirsizlikferle dolu gerçek hayattan çekip alır bilimkurgu onu, düşselliğin şaşırtıcı, gizemli ama emniyetîi uzayına yükseltir. Edebiyatın başka hiçbir türü, bilimkurgu denli başaramaz bu işi. Bilimkurgu örneklerinin çoğu gelecekte geçer. Bugünün kötü tohumlarının esinlediği önsezilerle geleceğe uzun bir bakış... Huxley'in karamsar ütopyası Yeni Dünya'yı ve Onvell'in 19&4'ünü bilimkurgu olarak sınıflandırabilir miyiz sorusunu edebiyatbilimcilere bırakalım... Gelecek çabucak geçmiş olur ve dünya edebiyatının tartışmasız başyapıtlan arasındaki Yeni Dünya ve 1984'teki gerçekleşmiş kehanetlcr okuru ürpertir! Yazarların, geçmişi ve geleceği kavrayabilen geniş zihinlerine hayranlık duyanz; ve bilime, teknolojiye, tarihe ve siyasete dair, kendi zihinlerimizdeki kalıplaşmış kanılar temellerinden sarsılır. Gerçekte, zamansız yapıtlardır bunlar, daha doğ tis Yayınevi tararından basılmış. Çok iyi kurgulanmış, inandırıcı karakterleri ince ayrıntılara dek işlenmiş, temposu hiç düşmeyen, sürükleyiciliği eksilmeyen, birçok izlcği katmanlaştırabilmiş bu roman, zengin bir düş gücünün, biyoloji ve paleoantropoloji bilimlerini özümsemiş bir zihnin ürünü. Öykü, 21. yüzyılda dünyamızda ve düşsel Rakhat gezegeninde geçer. Ana konu, tarihteki kâşif Cizvitlerin, beyaz adam için yeni dünyalar sayılan başka kıtalardaki başka kültürlerin insanlarıyla karşılaşmalarının, onlara çektirdiklerinin ve onların elinden çektiklerinin geleceğe ve bir başka galaksiye, iki güneşli bir sistemin düşsel gezegeni Rakhat'a yansıtılmasıdır: Cizvit misyoncrlerinin karşılaşmadığı hiçbir ölüm ya da şiddet türü yoktur. Londra'da asıldık, parçalara ayrıldık. Etiyopya'da bağırsaklarımız deşildi. Iraquois'lar bizi diri diri yaktılar. Almanya'da zehirlendik, Tayland'da çarmıha gerildik... Japonya'da kafalarımız kesildi.... El Salvador'da kurşuna dizildik. (s. 84) EKSİKSİZ BİR TAK1M Cizvit bilim adamları dinlerini yaymaya değil, öğrenmeye gidiyorlardı. Tanrı'nın başka çocuklarını tanımak ve sevmek için gidiyorlardı. Cizvitleri keşfedilen yerlerin en uzak sınırlarına götüren hep aynı nedenle hareket etmişlerdi. Tanrı'nın şanını yüceltmek için... Zarar vermek gibi bir niyetleri yoktu (s.7) Roman Cizvitlerin emperyalizme vcrdikleri hizmeti göz ardı mı ediyor? Yazarla hesaplaşmayı, dilerseniz sonraya bırakalım. Cizvit din adamı ve dilbilim uzmanı, poliglot rahip Emilio Sandoz'un San Juan'da (Porto Riko), çeşitli uzmanlıkları bir araya toplayan bir dost çevresi vardır. Gruptan Jimmy, görevli olduğu, gelişkin teknolojiyle donatılmış bir uzay sinyalleri tarama üssünde, belir siz sinyaller arasında tesadüfen bir müzik sesi ayırt eder. Sinyaller Rakhat'tan gelmektedir. Bu bilgiyi dostlarıyla paylaşır. Devlet gibi örgütlü Cizvit Cemiyeti durumdan haberdar olmuştur ve Rakhat gezegenine gizli bir sefer düzenlemeye kararlıdır. Sefere katılacak olanlar, Emilio Sandoz dahil Cizvit bilim adamları aralarında bir müzikolog da bulıınur ve Emilio Sandoz'un dostları sivil gönüllülerdcn ibarettir: Yani, hekim ve antropololog Ann Edwards vc kocası mühendis George Edwards; yetenekli bir bilgisayar programcısı, Türkiye'nin sürüklendiği iç savaşta yıkılmış bir lstanbul'dan arta kalan Türk Yahudisi Sofia Mendez ve Jimmy. Ekibe eski yaşantısında deneyimli bir savaş pilotu olan bir Cizvit din adamı başkanlık etmektedir. Eksiksiz bir takım! Serüvenin altyapısı, müthiş bir bilgi birikimi ve teknoloji seferberliğiyle planlanır. En küçük ayrıntılar göz önünde bulundurulur; hiçbir şeyin rastlantıya bırakılmaması için özel çabalar harcanır. Grubun din görevlisi olmayan üyeleri için, Tanrı ve din kavramları fazla bir anlam taşımaz. Ancak, tüm karmaşık hazırlıkların yüce bilinç tarafından tasarlanmış gibi pürüzsüz yürümesi grubu, özellikle şefkatli ve anaç, bilinmezci (agnostik) Ann Edwards'ı etkiler. Olaylara, aşkın büyüsüne pek benzeyen, inancın büyüsü değmiş, Tanrı'nın katkısı hissedilmeye başlanmıştır. Böylece, romanın ana izleklerinden biri karşımıza çıkar: Insanm inanma gereksinimi, inancı rastlantılardan yaratması, sonra da yitirmesi. Trajik bir yitim... Roman kişilerinin yarısı Cizvittir; ancak yapıt, Tanrı'yı arama, bulma ve yitirme süreçlerine herhangi bir dinin özel kutsallarından tümüyle bağımsız yaklaşmayı başarır. Kurallardan ve efsanelerden, ödüllerden ve cezalardan, toplumsal baskıdan soyutlanmış saf Tanrı inancına, bireyin evrenle ilişkisinin penceresinden bakar. Kitabın güzelliği buradadır. CENNETE DONÛŞ Grup, dünya zamanıyla on yedi yıl süren bir uzay yolculuğunu başarıyla tamamlayıp Rakhat'a varır. Seyrin teknik ayrıntıları clbette düşsel ama inandırıcıdır. Yolculuk sırasındaki insani ilişkiler, dostluklar, şakalar, sıcak, sevecen arkadaşlık ortamı, ara sıra çıkan anlaşmazlıklar, küçük kıskançlıklar, zorlukları birlikte göğüsleme, bekârlık yemini etmiş rahiplerle kadınlar arasındaki hafif gönüJ yakınlaşmaları ince ince resmedilmiştir. Olağanüstü güzel bir doğası vardır, ulaştıkları yeni dünyanın. Renk renk bitkiler, çeşit çeşit canlılarla bereketli, cömert bir doğa. Grubumuz önce, akıllı ve nispeten ilkel bir canlı türü olan, dünya ölçütlerine göre sürü yaşantısıyla ilkel kabile düzeni arasında bir evredeki barışçıl Runalarla karşılaşır. Daha sonra, bireyselliğin, iş bölümünün ve örgütlenmenin geliştiği Jana'atalarla. Runalarla hayat, Adem'le Havva'nın kovulduğu o ilksel cennete dönüş gibidir. Grubumuz, Runalarla dostluk ve dayanışma içinde yaşamaya başlar. Işte bunun için doğmuşlardır! Tanrı onları uzayın bir başka ucundaki yaratıcı ile Homo sapiens'in buluşmasmı gerçekleştirmeleri için yaratmıştır! Mııtluluk ve inanç dorııktadır. Yeni dünyanın ilk tepkisi yeni doğadan gelir. Aralarından biri, belki yediklerinden zchirlenip ölür. 1 lani insanoğlunun Tanrı'nın diğer şaheseriyle buluşması için doğmuşlardı, bizimkiler! Kederle birlikte, inançta K İ T A P SAYFA 20 C U M H U R İ Y E T SAYI 768