27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arif Damar'ın toplu şiirleri yayımlandı Altmış yılın inadı: Küll en Red pr^^^^^tUtt^j^ Bizim, edebiyatın, edebi olanın "suç" tarihine bakmamız gerekiyor. Belki yer yer kızgınlıkla, eleştirerek, dışarıda bırakarak veya sahip çıkarak. Ancak mutlaka sevgiyle... Arif Damar'ın "Bütün şiirleri'ne bakarken, bir kez daha bunun doğru düzgün yaşanmış, haklı ve dürüst bir hayat olduğunu görüyorum. Eksiklikleri, zaafları, boşluk ve yanılgıları "suç" hanesine yazılmakve "ceza'nın da sadece buraya yazılmak olması kaydıyla, ama hep sevgiyle... belirlcnmiş olduğunu göstcriyor. O yılların koşullannda (savaş, dışarıda ve içeride yükselen faşist saldırganlıkJar, baskılar vs.) bunun anlaşdabilir bir şey oldugıı düşünülebilir. Ancak, bütün bu baskı ve tehditlcrin nasıl olup da, edebi itadc biçımleri ve üslııpları üzerinde böylesme gericileştirici etkilcr ortaya çıkarttığı bir soru olarak duruyor. Tam da bu nedenle, Türk şiirinin ikinci büyük devrimini, "devrimci" olmadıkları için uzun yıllar solcular tarafından dışlanmış ve hatta aşagılanmış olan pek çok şair, Edip Cansever, Turgut Uyar, Behçet Necatigil, llhan Berk, hatta daha cskilere gidersck Ahmct Haşim gibi şairlerin başlatıp sürdürdükleri söylenmelidir. Soldaki şairler ise, 40'larda başlayıp, giderek büyüyen, 60'larda, hclc 70'lerdc ve 80'lerdc de artık tamamen bir gericiliğe tekabül eden ifade biçimlerinde kaldı. Burada küçiik bir not düşmek gerekiyor: Sorun sadece kelimelerin öztürkçeleştirılmesiyle halledilebiliyor olsaydı birer tane Ali Püsküllüo^lu sözlüğü hepimizin işini çok kolaylaştıracaktı. Sorun, şiirdeki anlamlar dünyası, bunun belirledigi biçim vc üslup sığlığı ve bu şiirsel ifadclcrlc üretilen ideolojik atmosferdi halbuki. 4O'lı yıllardan başlayarak günümüze kadar gclcn "sol" şiir içinde bulunan şair lerin çoğu unutulup gitti, bir kısmı bellı siyasal çevrelerde oldukça etkili oldu. Ancak bunların hemen hiçbirinin Türk edebiyatında büyük bir önemi olmadı ve hemen hiçbiri ciddi bir etki oluşturmadı. Ne kadar tersi düşünülürse düşünülsün, bu "devrim" şairleri, edebiyatın bu gelişme, dönüşme, yenilenme dinamiği içinde yer alamadı, burada belirleyici ve etkileyici konumda bulunamadı. "Devrim" şairlerinin hiçbiri gerçekten "devrimci" bir şiir yazmadı çünkü. tlginç bir süreçtir, edebî faaliyet içinde görünmelerine ve aslında hakikatte de bir edebiyat çevresi içinde bulunmalarına rağmen, soldaki şairlerin okuyucu, alıcı, asıl önemlisi "değerlendirici" çevreleri ezici bir şekilde edebiyat dışından oldu hep. KİTLELERİ COÇTURMAK Buna belki, "devrim" yazarları vc şairlerinin, kendi içlerinde, kendilerine ait ve kendilerine dair bir edebiyat faaliyeti (edebiyat yayıncıllğı, edebiyat dergiciliği vs.) oluşturdukları ve burada yaşayıp geliştikleri iddiasıyla karşı çıkılabilir. Bu, belli noktalarda ve belli kriterlerle doğrudur da, ancak bu ayrı edebiyat çevresinin belirleyici dinamiği, onları bir araya geti ren asıl ctkeni yinc siyasal bir yönclim, toplumsal ve siyasal bir devrim hayalı oluşturuyordu; edebiyat ve şiir, bütün sanatlar, tıpkı 4()'lı yıllarda olduğu gibi, onlar için sadece ve sadece bu yönelime hizmct edcbildigi ölçüde vc ancak o kadar değerli ve önemliydi: Kitleleri coşturmak, onları bilinçlendirmek ve harekete geçirebilmek... Sonraları, çok sonraları, 90'lardan itibaren bu eski solculardan bazıları, çok tuhaf bir şekilde o eski zamanlarda yazdıklarıyla bu siyasal toplumun dışında da bir alıcıya ulaşabildi. Bir ya/gı mıdır: O siyasal toplumun dışında, ama yine bir edebiyat topluluğu olmayan geniş bir çevreye... Bu olgunun kendisi bile, bu şairlerin yazdıklarının, sadece edebi olarak değil, siyasal olarak ve okuyucu kitlesinde ürettiği ideolojik iklimin de araştırılıp incelenmesi gerekliliğini hissettiriyor. Şimdi, onyılların Türk şiirindcn bugünc, gcriye ne kaldığım anlamak için nereye bakmamız gerekiyor? Tüketilip posası çıkartılmamış olan ne kaldıysa, oraya mıl\. Nâzım'ın "Bugün pazar..."ının birtakım pespaye televizyon dizilerindeki diyaloglara malzeme edilmesine şahit olduğumdan beri bu şiiri okuyamıyorum artık. Ahmed Arif'in "Terketmedi Sevdan Beni"sini yine televizyonda pop formunda göbek atarak çığıran genç bir hanım popçumuzun ciyaklamaları şeklinde işitmc talihsizliğinden bu yana, bir zamanlar zihnimizden, dilimizden düşmeyen bu şiKİTAP S A YI 7 68 a Kemal DURMAZ A rif Damar'ın ük şiirlerinin yayımlanmasının üzerinden altmış yıldan uzun bir süre geçti. Cumhuriyet macerasının onar yıllık aşamalanndan altı tanesine şahidik eden bir şairin kendi bireysel macerasına bakıyorunı climde tuttuğum bıı kitapta. Onun biitün bu altmış ydlık tarihe, hatta bunun da fazlasına bir şair ve bir komünist olarak şahidiği, şahitliğin ötesindc bu maceranın içindcn çıkıp gelmesi, kıyısından köşesinden bu hikâyenin yapıcılarından biri olması, bize, dikkadc okumamız, itina ilc elimizde tutmamız ve ileriye aktarmamız gereken değerli bir birikim sunuyor. Sağduyuyla vc sevgiyle taşınması gereken bir hazine... 1920lerin sonlarından, 3()'lu yıllardan itibarcn özellikle Nâzım Hikmet'in Türk şiiri üzerındeki yoğun ve dönüştürücü etkisi, bir yandan olumlu bir açılmaya, köklü birtakım dcğişimlcrc ve gcnişlcmcye yol açarken, bir yandan da bu olumJu et ki çok kısa bir süre sonra ağır bir baskıya dönüştü. Bu ağır baskı giderek, özellikle solda üretilen Tiirk şiirinin önündeki en büyük cngcllerden biri haline geldi ve bugiine kadar da siirdü bu. Bugünden baktığımızda, bu baskının şiir üzcrindcki olumsuz etkilerinin, sistemin sosyalist, komünist şairler üzerindeki baskılarından, yıldırma politikalarından, kısıdama ve engellemelerinden çok daha olumsuz, çok daha gerilctici vc bclirleyici olduğu görülüyor. O dönemden günümüze sadece birkaç air, şaiı hem solda durarak veya kendini böy,e leiifade ederek, hem de Nâzım Hikmet şiirinin baskısından göreceli olarak şu veya bu şekilde kurtulup, bu sınırı nıspeten kırıp geçerek daha kalıcı bir şiir yazabildi. Bunların dışında, Nâzım'ın etki ikliminin dışına kaçabilenler veya dışında durabilenler, 40'lı yıllarda 5()'lerin başlarında, solun da dışında durmak zorıında kaldı. Şiirsel açıdan bunun hiçbir sakıncası elbetteolmadı... Nâzım'ın şiirsel yeniliğinin sol dışında kalan edebiyat çevresini, özellikle Garip hareketinin çıkışını ve sonraki gelişmeleri nasıl etkilediği sorusu üzerinde durmak ve araştırmak gerekiyor. Garip şiiri "yeni" bir şiir olmaktan çok, 1920'lerde yazılmış olan, yazılması denenmeye başlamış olan, içinde Nâzım'ın da bulunduğu bir hattın verdiği ikincil bir uç, bir türcv olarak duruyor. Üstelik bir açıdan da, soldakilerin şiiri kadar doğrudan ve siyasal bir üslupla olmasa da, ideolojik düzlemde Garip şiirinin dc "angaje" bir şiir olduğu söylenmeli. Sol muhalefetin 40'larda ve 50'lerdeki siyasal baslolar nedeniyle büyük ölçüde yeraltına çekilmiş olmasından ötürü, siyasal anlamdaki muhaJefet boşluğu, edebi alanda da solda duran şairlerin kendilerinı, kendileri olarak ifade cdcmcmclcri sonucunu doğurdu. Daha doğrusu, Ahmet Oktay'ın anlattığı gibi, soldan yükselen şiirin ifade ve biçim zaaflarının gcrckçcsi olarak ilerı sürülen olgu bu siyasal baskılar oldu. Bu gerekçenin kendisi bile aslında bu şairlerin kendilerinde içsclleştirdikleri sürecin öncelikli olarak edebi kaygılarla değil, siyasal ve toplumsal kayguarla SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle