26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ilk kitabıyla, kuşağının kalıcılanndan olacağını göstermiştir; çünkü daha başlangıçtasadeleştirilmişbirhavat bilgisini sözüne dolamıştır: Fski bir gökyüzü/ Buldum/ Son sözüm bu. • Sessizliğin Bekçisi / Kadir Aydemir / llera Yayınları / Sl) \ Yaban Koku MUNEVVER SOYLU Ulus Fatih bir şair. Edebiyata yaşamını koymuş, nep onunla yaşamış. Ilk kitabının yayımlanış tarihi 1989. Eğitiminilstanbııl Üniversitesi Hukuk Fakühesi'nde tamamlamış Ulus Fatih. 1989'da Priamosoğlu Hector'un Ölümü'nü, 1991'de Leandro'yu, 1995'te Sonsuz Küs Aias'ı ve 1997'de Doğa Söylenleri'ni yaytmlamış, on üç yıllık uzun bir aradan sonra Sel Yayıncılık'ın şiirsel dizisinden çrkan beşinci şiir kitabı Yaban Koku ile karşımızda. Detay adlı yazın dergisinin çıkmasında onıın payı büyük, dergi sesini duyurmaya çalışmış, uzun süre. Çeşitli dergilerde öykü ve şiirleri de yayımlanan Ulus Fatih'in delikanlılık çaöından günümüze dek uzanan bitmeyen bir edebiyat tutkusu ve çabası olmuş. Dergiler, kitaplar, elestiri yazılan, denemeler. Anlatılan fıkralar, okunan şiirler, bitmez tükenmez sohbetlerde hep edebiyat, hep şiir olmuş. Ulus Fatih şiirinde imge öndedir ve soyut ağır basar. Kentler soyuttur, insan soyuttur, gölgelere benzerler. Oyle ki mitolojinin ünlü kahramanlanna, tarihi ve lolklorik öğelere, yabancı ad ve sanat yapıtlanna asina değilseniz, bu şiirler ger çek bir anlamMzlık çölünde, hiçbir serapla karşılaşmadan geçip giderler. Oysa bu anlamsızlık değil, tam tersine sanatçıya özgü bir düş dünyası ve kolayca yakalanamaz bir evrendir: (...) Silinmeyen bir yıldız dıırııyor orada/ Şeyler, toz lu, sarı gecede/ Işıksı yılan gini akıp gidiyor/ bilinmezjere.// Uzaydaki yuva sında Larisa/ Tanrı yarutmışsa da bu/ Çarçurgezegeni diyor...// Ycryuzü cğri, demir bir kafes./ Biz tutsağıyız, körpe deneyin.// Okyanus, gezegensi yaratığın belleği./ İnsan bütünciil, eteş yiyen./ Diişünceyi, dışsallığında bilen,/ tanıyan.// Ku(t)suyor kendini dıırmaksızın/ Tanrının mı oyun;/ Tanrı nıı?..// Görkül sevinin egemeni yeryüzü./ Solaris; sudaki ayna./ CJölgede tin./ Vulvası incilerden/ ezinç yuvası./ Solaris/ exodus. (...) (s. 60). Genelde taşra karakterinden yoksundur yazınımız. Diyarbakır'da, Giresun'da, Denizli'de, Edirne'de bir dergi mi çıkıyor, okuduğunıızda Istanbul yazınının tatsız bir yansımasını bulursu nuz. Oysa öykünüp durduğumuz Avrupa yazınında taşranın özd bir yeri var. Gustave F'laubert'i ünlendiren romanının (Madame Bovary) gücü taşra kenti Rauen'ın gelenek ve göreneklerini aynntılarıyla yansıtmasındadır. Ve yine [;ransa'da hâlâ tarlalarıyla, ccnnctlik eşekleriyle, hep sade köylülerin ve köyiin yaşamının dile getirildiği taşra yazınını özellikle duyuran antolojiler yayımlanır. Yazınımızdaki bu taşra eksikliğini özgün bir dille doldurmaya çalışmıştır Yaban Koku. Şiir daha çok hüzünden, acıdan fışkırıyor. Sevda acılarından, çocukluk acıla rından. Hüzünlü kırık bir çocukluk onıın şiirlerinde de sık sık çıkar karşımıza. Taşradaki sade insanın yaşamını ve sesini yansıtan şair, yönünü evrensele döner. Köyun ve geçmişinin izlerini bi^ linçaltında saklamıştır. Sovuia varan bir duygıı selıvle salıverır onları. Şairin doğdıığu kov diyoruz, ancak bu anlatımlarla anlatılan dünyanın herhangi bir yerindeki, herhangi bir köy olabilir. Yaban Koku'da mitlerden ve simgecilikten yararlanan, entelektüel bir kışkırIicılık içeren, 'delişmen' mısralarla karşılaşıyorsunuz. CJünlük yaşamın çoğunlukla mit ya da efsanelerin atmosrerine ustalıkla uyarlandığını görüyoruz. AJışıJmışın dışında, yeni, özgün çizgiler taşıyor bu şiirler. Şiirsel deyişler arasında toplıımsal, tarihi, mitolojik olaylar kendine özgü o yorumlamayı da içinde taşımayı başarmış. Arkadaki üçlükler bölümünde ise şairin haiku'larından örnekler verilmiş: "Rodos'tan denize/ Bakarken şehzade/ Seşleniyor geçmişe" (s. 77). Onceleri haiku'nun konusıı sınırlıymış. Nesnel bir doğa betimlemesiyle mevsimlerden biri akla getirilir, böylece okurda, sözü edilmeyen, ama belirli bir dııygu uyandırırmış. Daha sonra konular çoğaldıysa da, haikıı olabildiğince az sözcükle çok şev anlatan bir şiir türü olarak kalmış. l'ürkçe dilbilimcilerin 'bitişken' diye niteledikleri çok ekonomik bir dil."Rengarenk Anka kuşu/Güneşli korulukta/ Otüyor görünmüyor" (s. 77) dizelerini Fransızca ya da Ingilizce söylemeye kalksak, her dizede birkaç sözcük daha kullanmak zorunda kalırdık. Şiir anlatılır mı, anlatılmaz. En iyisi birini okuvalım: (...) Narsis ki kendinebakardı,/ hayranlık dolu kösnüyle/ su ise gümüş yansımanın verdiği salıiplikle/ övünür erinirdi./ Çok uzak ve en kuzeydeki pencerelerden birinde/ güneşle ya zılıdır/ sevilerin en sonsuzu, en doyum suzıı/ kozmik bir dönüştiir ki/ sevebil mek, bakabilmek kendimize/ () ne biıyük bir mutlan/ Ne büyük bir kurtuluş... (s. 43) Biryazısında şuna dikkat çekmiş Ulus Fatih: "(...) yazın sanatının en güç yanlarından biri, bir dil (sözcükler), bir bi çem (omurga) ve bir yaşam (ruh) anla yışının ilke edinilerek bir bileşkevle (e killeşmesi ve dış dunyaya yansıtılabilme sidir. Olgunlaşmak diye niteleyebileceğimiz bu durumu ayrımsayamadan yazın sanatının iiyortlarına dalış yapanlar ne yazık ki bir daha su yiızüne çıkamıyorlar.(...)" Şairin bu saptamasından sonra ben de diyorum ki; Fy şiir sevenler, ey şiir yazanlar (% 95'imiz) ve ey şiir oku mayanlar, bu sese kulak asasınız. tçinde kaybolduğumuz günliik uğraşlar içinde bir yaşamı koklayabilmek hüner ister, bu da ancak hünerli imbikten geçirilmiş şiirler ister. Yayınevine kadar giden okurlarına yaptıkJarı hatırı sayılır indirimden yararlanıp kitap almak için Sel Yayıncılık'a yaptığım mutat ziyaretimde Yaban Koku ile karşılaştım. Kitabı okuduğumda ise ismiyle müsemma hüzünlü, sıcak, derin, bir o kadar da 'delişmen' bir rııhla karşılaştım. Asla bir çırpıda okunmııyorlar. Düzyazının zorlandığı, şiirin unutulduğu ve az okunur olduğu ülkemizde, şiir okuru olduklarını söyleyen bir kesimin (şiirle ilgili bir kesimin) belli başlı şairlerde kalmış olması belki de şiirin gelişüni açısından aşılması gereken en güç taraf. Bu nedenledir ki yeni mısralara pek çok kapı kapalı dıırmakta. Sel Yayıncılık bu nedenle de teşekkürü hak ediyor. • Yaban Koku/ Ulus Fatib/ Sel Yayıncılık/ 80 s. Denemesi bedava! .an Akman "Aşkı öldüren sifon sesleri değildir. Ateşli rüyalanmızı iklimlendirilmiş kâbuslara dönüştüren can sıkıntısı korkusudur. Aslında sifon sesleri bu sıkıntıyı geçirir, tıpkı kızarmış ekmek kokulan, eski tatil fotoğrafları, komodinin üzerinde unutulmuş bilezikler ve ceketinin cebinde bulduğunda insanın gözlerini yaşartan aptal bir not gibi. Gündelik yaşamın en iyi ilacı, tüm akışkanlığı içinde gündelik yaşam kültüdür. Insanlar birlikte yaşamaktan tek bir nedenle çekinirler: rutin korkusu. Bu korku, içinde bir başkasını gizlen tekeşlilik korkusunu. Erkekler yaşam boyu aynı kadınla kalabileceklerini bir türlü kabul edemezler. Çözüm basittir: aynı kadının hem anaç hem orospu, hem vamp hem lolita, hem seks bombası hem ürkek bakire, hem hemşire hem hasta olması." V Günümüz Fransız edebiyatının hınzır çocuğu, "Aşkın ömrü üç yıldır!" tespitiyle kanattığı yürekleri ferahlatmayı deniyor, Aşkın Ömrü Evde Uzor'la. Her satınnda zekâ kıvılcımlarının çaktığı. son derece akıcı ve şenlikli bir üslupla yazılrmş bir Fredeıic Beigbederfırtınası daha. I DO6AN >8.BASKI I DOĞAN KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle