Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yılmaz Erdoğan, "Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar" ıncfa evliliğe, birlikte yaşamanın sakıncalarına ya da nimetlerine ilişkin sorunlann içlerine dalıyor. Püf noktalarına; her güzelliği, her çirkinliği yaratan nedenler kitlesine, kafasındaki çözüm getirme formülleriyle yaklaşıyor ama kesin bir sonuca varmıyor, olanı olduğu gibi ve olması gerektiği gibi ortaya koyuyor. MUZAFFER BUYRUKÇU imilerinin 'aptallaştıran, uyuşturan, beyin yıkayan' kimilerinin de 'uyaran, yol gösteren, bilinçlendiren' diye tanımladığı çağımızın harika bıılusu televizyon, yaşamımıza girdi gireli pek çok şey değişti. Düşüncelerimizin, konuşmalarımızın, davranışlarımızın adamakıllı etkilendiği bir kaynak oldu. (Satıcılann mal reklamlannın ikide bir film saygısız, terbiyesiz bir biçimde kesilerek araya sokulması, bu kabalığın, köylülüğün, sıkıalığı, vakit çalıcılığı, sinirlendiriciliği bir büyük sorıtndur seyirciler için.) Yeni ufuklann, yeni olanaklann kapılarını açtı. Yurdumuzun ve yabancı ülkelerin kultürleriyle, zevkleriyle, gerçekleriyle tanıştırdı; bilmediğimiz serüvenleri yansıtan filmler, oyunlar yağmur gibi yağmaya başladı odalanmıza, salonlanmıza. Günümüzde kalabalıklann en çok ilgilendiği programlar, onlara sıkıntılannı, dertlerini geçici de olsa unutturup eğlendiren, güldüren diziler, gösterilerdir. Ama bu güldürüler, televizyon gelmeden önce gördüğümüz, bir şeyler aldığımız, sevindiğimiz, kahkaha attığımız klasik; davranışlara, devinimlere, tutumlara yaslananlara benzemezler. Sözcükler öndedir, sözcükler egemendir her şeye, onlar yönetir, yönlenairir ve güldüren esprilerin temeli, doğum yeri, birbirinden dinamik, birbirinaen vurucu sözcükleri üretime geçiren tümcelerdir, o tümcelerdeki yoğunluklardır. Espriler, genellikle zihinlerdeki, ruhlardaki lambalan yakan, aydınlıklan çoğaltan niteliktedir. Yaşamın kemiriciliğini, tedirginliğini unutturacak güçtedir. Havbeden Gerçeküstü Konuşmalar önce hiç söylenmemiştir. Ve Yılmaz Erdoğan, bu söylenmemiş sözlerin içeriklerine yerleştirdiği durumlarla değişik bir anlatım biçimi yaratmıştır. Bu, düşüncelerdeki sığlığı, tekdüzeliği yadsıyan ve ulaşır ulaşmaz insanın beynini hızla cahstıran bir yaratmadır. Yaratmayı sürekli lcılmak, derinliklerdeki çerçekleri su yüzüne çıkararak halen kulanılan gerçeklerle harmanlamak için boyuna zininlerdeki maden damarlarını kazar...kazarak elde ettiği malzemeyi bireyin gündemdeki halini belitten oldukça çarpıcı, şaşırtıcı, hatta uçuk diye tanımlanabilecek tümceler kurar. Çoğu kez hemen anlaşılmaz o tümcelerin içerikleri böyle işitilmemiş deyişlerle, sanatsal atraksiyonlarla, zekâyı dans ettiren sihirbazlıklarla beslendiği için. Çünkü orta halli insanların dillerinde öyle carpuk çurpuk, alengirli, şoke edici; kıvılcımı, şimşeği bol, soyutun soyutu sözcükler yoktur. Dümdüz konuşur onlar. Yoruma, açıklamaya gereksinim duyulmayacak kadar yalındır konuşmaları. Süssüzdür. Oyunsuzdur. Oysa Yılmaz Erdoğan'ın karşısındakilereyolladığı, gönderdiği, ilettiği sesteki ton bile vurucudur. Gerçeğe meydan okuyan saptamalarla, biçimsetgelgitlerle yüklüdür ve o saptamaların her gözeneğinden güldüren öğeler, sarsan çarpıkhklar fışkınr. Sahnedeki yaşamı, belirttiğim gibi ayrıntılı olarak canlandıran Yılmaz Erdoğan, konuşmalann özünü oluşturan metinlerden çoğunu, akıp giden zamanın yiyip yutmasına izin vermez. Yazdıklarının nem tiyatroseverlere hem de tiyatronun dışındaki okuyabilen kitlelere ulaşmasını, onlarda yer etmesini, kalmasını ve bütün işlevlerine katdmasını isteyen bir aktöryazardır. Aynca şairdir. Şiırlerini (Kayıp kentin Yakışıkhsı), öykulerini (Hüzünbaz Sevişmeler) ve (Kadınhk Bizde Kalsın) kitaplannda toplamıştır. Şimdi de (Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar) yapıtını yayımlamıştır. Kitaptaki on dokuz yazının on dokuzu da kadınla erkeğin arasında bulunan sorunlan irdeleyen lconuşmalardan doğmuştur. Bu konuşmalarda önemli, önemsiz ya da önemsiz gibi görünen durumlar, yaklasımlar, tutumlar kurcalanır ama bu kurcalamalar alışılmış, eskimiş, yıpranmış yöntemlerle yapılmaz, değişik yöntemlere başvurulur. Yılmaz, konuşmalann içerdiği konulara dışardan bakmaz, içlerine girerek çalışmaya başlar...orada bulunan bağımsız ya da birbirine bağlı her seyi didık didik eder. Kadınla erkeğin birlikteliklerinden doğan seslisessiz gerilimi ustalıkla, tiyatro tekniğinin incelikleriyle sergiler. Kadın erkek ilişkilerinde olması gereken bağlayıcı dokunun sıklığı, gevşekliğl gözden geçirilir. Hastalıklı ve sağuklı böliimleri tartışılırken benliklerinden o anda, birdenbire, çağnşım yoluyla yükselen yan aydınlık yan karanlık gizlerini, özelliklerini, gölgelıklerini öğrenirler. Bir de, bir süre için bünyesinin katmanlan arasında devinecekleri zamanın yapısma sızan çarpıklıklan, olaylann sınırlannı aşan gerçeküstü etmenlerle kaynaşmalannı, birleşip ayrılmalarını, gerçeküstünün 'mevcut her şeye' el koyarak gerçeği yönetmesini görürler. Başka ne görürler? Üişkilerin maddi ve manevi derinliklerinde, onlan ayakta tutmak ereğiyle üretilen besinleri gödınlarla karıştınlmayayım diye özel bir isim almışım. Dahası senin kullandığın cümle yapısı içinde kadın, bir tür hayvan ismi anlamına geüyor. Zira biz tanımadığımız köpeklere köpek diyoruz. Tanıdıklarımızın birer adı vardır. Adam: Sen otuzyedi yaşındasın. Kadın: Ben otuzüç yaşındayım. Adam: Ama yaşıtlann otuzyedi yaşında. Kadın: Sen de kırk yaşındasın adi adam. Adam: Ben zaten yaşımı küçültüp skeç konusu olmaya çalışmıyorum." Yılmaz Erdoğan'ın "Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar"ındaki gözlemleri, saptamalan ilginçtir. 'Hayri ve Rus Edebiyatı' konuşmasından bir bölüm alıyorum buraya. "Kadın: Sen ne diyorsun be! Adam: Cümlenin sonundaki o 'be' ne kadar da şirin durdu öyle, nerden aldın? Kadın: Senden almıştım hatırlamadın mı? Ben sen(len aldığım güzide sözcükleri atmıyorum, saklryorum. Mesela çok güzel 'ulan'larım da var. Ister misin bir tane?" Daha aşağıda kadın, adamın arkadaşı Hayri'ye yüklenir. "Hayri pis, jğrenç, aşağdık bir etobur. Sadece karısını aldatmıyor, aynı zaYılmaz Erdoğan. yazdıklannın hem tlyatroseverlere hem de tl manda her an adaleti de yayatronun dışındaki okuyabilen kitlelere ulaşmasını, onlarda mltabilir. Başına gelecek bir yer etmesini, kalmasını ve bütün İşlevlerine katılmasını isteyen bir aktöryazar. trafik kazası durumunda ki ona çarpacak olan şahane kamyon bir gün elbet trafiğe çıkacak hurürler. O besinlerin çeşitli atılımlardan, kuksal olarak insan muamelesi görecek." çeşitli değişimlerden sonra bir güldürü 'Telefonlar ve Konuşulanlar'da şunlar çağlayanına dönüşmesini görürler. Alayı, sebil edilir. yergiyi, eleştiriyi, mizahın alünı üstünü, "Adam: Oldum olası bu ev içi seslen abartmalann renklisini, renksizini görürmelerini anlamamışımdır. Neden sesleniler. Sevinirler, üzülürler, kızarlar, gündeyorsun ki, zaten doksan metrekare, suslik yaşamlannı altüst eden olgularla büsan gürültü oluyor! Ismimi içinden geçir tünleşirler. yeter, ben duyarım./ Seninle karşılıklı BMkteyaşamak apartmanlarda oturan kocakarılar değiliz Yılmaz Erdoğan, "Haybeden Gerçeki memelerimizi pencerenin pervazına küstü Konuşmalar"ın tamamında ki mevzileyip seslenelim. bunlar dört beş sayfalık öykü, oyun benKadın: Komik olduğunu zannetmen ne zeri parçalardır evliliğe, birlikte yaşamakomik değil mi? nın sakıncalarına ya da nimetlerine üıskin Adam: Âşkım lütfen konuşmanın akısorunlann içlerine dalar. Püf noktalanşını değiştirelim. îleride bir çağlayan göna; her güzelliği, her çirkinliği yaratan nerüyorum. denler kitlesine, kafasındaki çözüm geKadın: Ama sen beni oraya sürüklüyortirme formülleriyle yaklaşır ama kesin oir sun. sonuca varamaz, olanı olduğu gibi ve olAdam: Bu cümle pek barışçı değil. Beması gerektiği gibi ortaya koyar. Yalnız, ni suçlarsan kendimi savunmak, kendimi bu konuşmalarda erkek bir yol gösterici, savunurken seni suçlamak zorunda kalıbir uyancı, kadın bir uyarılandır. Erkek, rım, sonra sen kendini savunmak için beaçtığı ya da açılan bir ltonuyu, yaşamın ni suçlarsın ve şiddetli bir kapı sesine kagircjısini çıktısını kadından daha iyi bildidar gider bu. ğini kanıtlarcasına sıralar sözcükleri. Kadın: Hayatım günümüzde kimle göYönlendirmeye çahşır. Kadın da ondan rüşmek istersen biraz para vermek zorunaşağı kalnıadığını gösterircesine davranır. dasın. Telekomünikasyon bu temel üzeBirlikteliklerindeki yüceliklere, erdemlerine kuruludur. Mesela manasız arkadaşre ya da alçaltıcı, bozucu girişimlere, çatlannla yaptığın beş para etmez sohbetler laklara, çoküşlere değinir. Adamı kendi için bile bir sürü para vermek zorunda kasilahiyla vurmaya kalkışır. "Yani o laflar lıyoruz." bir yerden bir yere gidiyordu, yol üstünHer yazıdan yukandaki gibi bölümler de senin ağzına uğradılar, sen de o laflan alınabilir, örnekler çoğaltılabilir ama en bana yönlendirerck canımı sıkmak istedin iyisi "Haybeden Gerçeküstü Konuşmaöyle mi?" Biraz ilerde kadının karşı koylar'ı okumak; tomurcuklu, çiçekli, güması ve eleştirmesi üzerine " Ne iğnelemelümsemeli, göz kırpmalı, afili saürlann si kadın?" sonısunu sorar adam ve şu yaarasında dolaşarak oralardaki espri odaknıtı alır. "Kadın mı? Işte erkek, içindeki lannı kesfetmek, tatlann, zevklerin özsuOsmanlı dönemi hasretini açığa vurdu. larını bıkmadan, usanmadan yudumlaDevam et, seni dinliyorum ERKEK!" Ve mak, içmektir. bu konuşma, tartışma sınırlannı genişleEvet, Yılmaz Erdoğan bir ayağı tiyatroterek yürür gider. da, bir ayağı edebiyatta olan bir yıldızdır "Adam: Allahım ne söylesek kabahat. ve ışıklanyla hep aydınlatır insanlan.B Şimdi de kadın lafı mı battı? Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar/ Kadın: Benim yaklaşık otuz üç yıldır bir adım var. Evet kadınım ama diğer kaYılmaz Erdoğan/Sel Yayınları/ 112 s. SAYFA 7 Yılmaz Erdoğan'm bir ayağı tiyatroda, bir ayağı edebiyatta K f Bb* aktöryszar IMevtzyoninsan llşHlerl Bu, televizyon insan üişkilerini besleyen sayısız oyun sergilenmiştir şimdiye kadar ama giıldürü alanında 'Bir Demet Tiyatro Topluluğu' en baştadır. îzleyicilerin karşısına çıktığı günden beri vericiliğindeki içtenliği, sunuculuğundaki zen;inliği hiç yitirmemiştir. Oyun, orta halli, umutları, istekleri, hayaÛeri hep gündemde olan bir memur ailesinin ve çevresindekilerin Üişkilerinden, dostluklarından, arkadaşlıklarından söz eder. Olumlu olumsuz yanlanndan, yanlışlıklanndan, özverilerinden, her şeye karşın yitirmedikleri insanlıklanndan ve uçup giden küçük sevinçlerinden kesitkr su I nar. Oyunda rolü bulunan herkesin, beğenilen, beğenilmeyen özellikleri, yaşamı kendi açılarından yorumlayışlan, değerlendirmeleri vardır ama bu Kİşilerin en sivrisi, en sıra dışı olanı; iyi yürekli, namuslu, dürüst, açıkgöz, külyutmaz, cesur, aslında safın safı Dİr mahalle delikanlısmın, bir 'bıçkın'ın tipini ustalıkla çizen Yılmaz Erdoğan'dır. Oynadığı oyunun da metnini yazan Yılmaz Erdoğan, sahneden seyircilerin, televizyon izleyicilerinin arasına bir yıldız gibi ağar, onlarla özdeşleşir; düşüncelerini, duygulannı söyleaiği sözlerle, tavırlarıyla harekete geçirir. Soylediği sözlerin yüzde sekseni dana CUMHURİYET KİTAP SAYI 522