Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Öner Yağcı elli yılltk toplumsal yaşamdan bir kesit sunuyor yeni romanında Kantan' ve tanıklıkları Kaptan'ı klasik roman türleri içinde belirli bir yere koymak oldukça güç. Anı mı, günlük mü, otobiyografi mi, yoksa bunların nepsi mi? llgiyle okuyacaksınız Öner Yağcı'nın kitabını. Öner böyle bir uygulamaya girişirken duraksamalar yaşamış olsa da, sonuçta çekince görmemis olmah. Kaptan'ın ilk gençlik yıllarındaki şiir eğiliminin, ilerleyen yıflarda ardı ardına "Mamak Türküsü", "Öğretmen Ağıdı", "Hüzünlü Aydınlık", "Barışın Çağrısı", "Sevginin Çağı" adlarıyla kitaplan vayınlanan bir şair kimliğine ulaştırılaraJc kurgulanması, Öner Yağcı'nın yüreğinde sönmemiş bir şiir tutkusunun dışa vuruluşu olmalı. Kaptan romanında, Kaptan Kaptanoğlu'nun dışında kimliği, kişiliği tellekte kalabilen bir tek tipieme yok. Dahası, ete kemiğe bürünmüş, somut bir Kaptan bile yok. Olayların içinde o da yitmiş. Sevgüileri, eşi dava arkadaşları nep silik birer figüran. Bir süre sonra hiçbirisini anımsamıyorsunuz. Sanki, Kaptan ve yasamındaki olaylardan örülmüş tek kişilik bir roman. Bu, Kaptan'ın romanı, Kaptan'ın yaşam öyküsü ancak, böylesi devingen, toplumsal olaylann ivme kazandığı bir dönemde yaşananlar, tek başına yaşanmamıştır. Hiç olmazsa bir kaç yakın yol arkadası, eşi daha belirgin tiplemelerle biraz daha önce çıkardabilirdi. 'Sunu' ve 'gıriş' yazılarından sonra, Öner Yağcı romanını yedi bölüm olarak kurgulamış. Her bölüm ayrıca iki kısma ayrıTmış. Bütün bölümlerin ilk kışımlarında Kaptan'm yaşam serüveni bir başkası (yazar) taranndan anlatılır. Ikinci kısımlannda ise konusan birinci tekil şahıstır, Kaptan'ın kenaisidir. Yazar basarılı bir kurgu ile, bölümlerin bu ikinci kısımlarını Kaptan'ın günlükleri olarak sunar okura. Yedinci bölümün sonuna "Kaptanın Yarım Yüzyıllık Serüveninin , Sonu (Mu?)" BEDRETTİN AYKIN O ner Yağcı, Demokrat Parti yıllarından 27 Mayıs'a, 12 Mart'tan 12 Eylül'e ve oradan çağın bitimine uzanan yarım yüzyıllık süreçte ülkemizin sahne, halkımızın yaşayarak tanık olduğu toplumsal olaylar zinciri içinde aktif rol alarak şekillenmiş bir kimliğin sembolüdür yazınımızda. Bu açıdan Kaptan romanı ülkemizde son elli yıl içinde yaşanan toplumsal oluşumun bir kesiti olduğu kadar, Öner Yağcı'nın da yaşam öyküsüdür. Sanmm, Öner bu gerçeğin bilinmesini özellikle istemiştir. Romanın kahramanı Kaptan Kaptanoğlu'nun doğum yeri, çocukluk ve ilk gençliğinin geçtiği; öğretmenlik ve askerlîk yaptığı yer adları bunu kanıtlayacak açıklıkta, Öner Yağcı'nın yaşam uğraklarıyla örtüşüyor. "Anadolu'nun Karadeniz bölgesinde ama Karadeniz'le pek ilgisi olmayan, îç Anadolu bozkınna daha yakın, çok eski bir tarihe sahip; çalma pekmezi, asma yaprağı ve leblebisi ile ünlü, yeşillikler içindeki Yeşilkent'inx Tokat'ın Zile ilçesi; babasının, Devlet Üretme Çiftliğinde iş bulması nedeniyle taşındıkları Yerliköy'ün, Yozgat'ın Yerköy ilçesi; öğretmen olarak görev yaptığı Tozludere'nin, Ağn iljnin Taşlıçay ilçesi; askerlik için gönderildiği, doğunun en kuzeyinde Enver Paşa'nın onbinlerce yoksul Anadolu gencini dondurduğu dağların memleketinin Kars'ın Sarıkamış ilçesi ve Kaptan Katanoğlu'nun da Öner Yağcı olduğunu anlamakta hiç de güçlük çekmiyor okur. Bu gerçeği saptadığımi2da Kaptan'a otobiyografîk bir roman olarak yaklaşabiliriz kolaylıkla. Ancak Kaptan'a ait biyografik verilerin nereye kadar Öner Yağcı biyografisi ile örtüştüğü, ayrımlaşma ve kurgulamanın nerede başladığı sorgulanabilir. Böyle bir sorunun doğru yanıtını ise doğal olarak Öner Yağcı verebilir bize. Aynca inceleme konumuz yazınsal bir yapıt olduğuna göre, böyle bir sorgulamanın bir merak giderme ötesinde, yapıtın estetik değeri üzerinde olurnlu ya da olumsuz bir katkısı olamayacağının bilinmesi gerekir. Kesin olan bir gerçek varsa, o da Öner'in çizdiği Kaptan tiplemesini kendisiyle özdeşleştirme istek ve eğilimidir. Doğrusu Kaptan'ı klasik roman türleri içinde belirli bir yere koymak oldukça güç. Anı mı, günlük mü, otobiyograri mi, yoksa bunlann hepsi mi? Ya şiir?.. Onu ne yapacağız, nereye koyacağız?.. Biz yer bulamasakda Öner Yağcı şiire de fazlasıyla yer bulmuş romanında. Yapıt içinde baştan şona yayılmış onaltı şiir Kaptan'ın (Öner Yağcı'nın) gizli lcalmış şiir yanını gün ışığına çıkarması açısından bir belge niteliğinde. Bunlar genelde 12 dördükten oluşan kısa şiirler. Roman içinde şiirin yeri, yersizlifii, estetik değeri tartışılabilir kuşkusuz. Oyküde ve romanda, dozunu kaçırmamak koşuluyla, şiirsel söylemden yararlanarak, şiirsel tatlar katabilir yazar öykü ya da romanına. Yaşar Kemal, Sait Faik, Mehmet Giüer ve Osman Şahin bu eğilimin yazınımızda su an anımsadığım örnekleri. Ancak Öner Yağcı'nın Kaptan'da denediği bu değil. Öner, şiiri söylem olarak değil formu, biçimi ue taşıyor romanına. Şiir ve roman bu buluşmadan, birliktelıkten hoşnut mudur? Yoksa birbirlerine gölgç mi ederle'r?* başlığıyla bir üçüncü kısım daha eklemiş Öner. Bu son kısımda, gizemli bir şekilde Kaptan'ı yok eder yazar. Baslıktaki soru imiyle önceden verılmistir o kuşku. Tüm eşyaları, "Kaptan'dan kalanlar bunlar." denilerek annesine teslim edilmesine karşın, öldüğüne inanılmaz onun. Yitirilen, artık olmayan bir insanın erdemleri, yaşam felsefesi övgüyle anılarak mitleştirilir. Roman, "Kaptan neredesin? Neredesin Kaptan? Neredesiniz ey Kaptanlar?... soru cümlecikleriyle son bulur. Yalın, duru bir dil. Kimi halk ağzı söylem ve sözcüklere de yer verilmiş. Olaylann hızb akışı içinde nedenlere, niçinlere, özeleştirilere, iç hesaplaşmalara, spsyopsikolojik yorumlara pek eğilmez Öner Yağcı. Çünkü toplumsal savaşımın hızlı temposu düşünmeye, yorumlar yapmaya olanak vermez. Kurgulamada denenen birinci tekil kişi (Kaptan Kaptan'ın günlükleri) ve üçüncü tekil kişi (yazar) arasında dönüşümlü bölümlerle sağlanmak istenen farklı söylem yaratılamıyor. Çünkü her iki söylemde de olay ânı yok; geçmiş zaman anlatılıvor, yaşanmıyor. Dışardan bakan, tanık birileri anlatıyor. Olayı doğrudan yaşavan kişiler yok. Günlük, yaşanıp sonuçlanmış olayların anlatım ve yorumu. Benmerkezli bir anlatım türü olarak olayları yasatamaz; yaşananları anlatır. Üçüncü tekil şahıs (yazar), konumu gereği doğal anlatıcı. Olaylann kahramanı ya da, kahramanlarından birisi değil. Bu nedenle yaşam anındaki hareket ve duygular verilemiyor. Kimi kez roman dili dışına çıkılıyor. Bir bildiri ya da konferans dili alıyor roman dilinin yerini. Kaptan'ın yakın çevresinden, yol arkadaşlarından birkaç güçlü tip yaratılarak ikıli, üçlü diyaloglarla roman daha sağlam bir tabana oturtulabilir; derinlik, yoğunluk kazandınlabilirdi sanıyorum. îvedilikten de kaynaklanmış olsa, sonuçta bir özensizlik olarak nitelenebilecek. sözcük ve cümle karmaşalan var Kaptan'da: "Hiç unutmam bir gün Türkçe öğretmenim Mehmet Bey, elimden tutup bir terziye götürdü beni. Koltuğunda getirdiği paltoyu tezgaha bırakıp, "Işte bunu Kaptan'a göre küçulteceksin," dedi . (s.35) Aynı sayfa içinde iki kez daha yinelenen 'palto' sözcüğü, 36. sayfada 'manto' olup çıkıyor: "O mantoyu da yıllardır unutamadım." 177. sayfada, "Hilmi adlı bir köy öğretmeni de onlarla birlikte gelecekti." cümlesindeki öğretmen Hilmi, 178. ve 180. sayfalarda ansızın 'Hü* seyin' olur. Yeni yerlerini öğrendüer, Emniyet Müdürlüğü'ndeydiler. Çünkü emniyet müdürü olan Adnan Bey bir yıl önce Kaptan'ın öğretmen okulunda okuduğu kentten gelmişti buraya." ikinci cümle basındaki 'çünkü' bağlacı gereksiz kullanı&ııştır. ikinci cümlenin, birinci cümledeki 'öğrenme' fiili ile bir bağlantısı yoktur. (s.108) "Oradan geldiği için, Kaptan da orada okumuş olduğu ve şiir sergisindeki olayla tanışmış oldukları için orayla ilgilibaşladısorguya." (s. 108). "Otomobilin yanına gittiklerinde, arabanın içinde sıkışmıs ve hiç hareket etmeye bir durumda Duldular onları." (s.177) örneklerinde görüldüğü gibi sözcük yinelemeleri, cümle kurgu yanlışları okuru rahatsız ediyor. Öner Yağcı'nın bir 'şans' takıntısı var Kaptan romanında. Okuru kaderciliğe yönlendiren, Öner Yağcı kimliğiyle, materyalist düşünceyle bağdaşmayan yanlış bir saplantı bu. Saplantı diyorum, çünkü kezlerce yinelenerek, insanın girişimci, savaşımcı gücünü pasifize eden doğaüstü bir olgu olarak, üstelenerek dayatılıyor okura. Işte bir kaç örnek: "Çok şanslı olacak!.. dediler duvağıyla birlikte doğduğu için, 'şansh ve bahtı açık!" (s.107), Ömrünce şansıyla ve bahtıyla uğraşıp durdu Kaptan." (s.1113), "Şanshydım, ortaokuldaki öğretmenlerimin çok yardımı oldu bana." (s.35), "Ortaokulu bitirdi Kaptan ama şanssızdı." (s.40), "Şanslıydı Kaptan çünkü kendisini seven, kendisiyle ilgilenen, kendisini okutmak isteyen Mehmet öğretmen gibi bir öğretmeni vardı." (s.42), "Yeni bir şans bu!" dedi kendi kendine, "Belki de son şans." (s.46), "Şanslıydı Kaptan, okumayı kitabı seven bir babası vardı... (s.51), "Şanshydı Kaptan, hem doğum yeri Yeşilkent olduğu için... hem de Yerliköy'de oturduğu için.. (s.53), Şanslıydı Kaptan, hiç olmadık yerde, gözaltında bue birdostçıkmışükarşısına." (s. 115), "Işte bir şans daha Kaptan'a... Şans denmez miydi buna? Şansh denilmez miydi Kaptan'a?" (s.113) Roman boyunca daha uzayıp gidiyor bu şans yinelemeleri. Kaptan ın doğumunda ailesinin, bebekleriyle ilgili gözlemlerine dayanarak onun şanslı bir çocuk olacağı varsayımlarını anlamak kolay. Ama Kaptan'ın bu şans kavramına böylesine tutunmasını anlamakta güçlük çekiyor, yadsıyorum. Sonuç olarak Kaptan, geniş bir zaman dilimi içinde, belki bir roman için gereğinden fazla olan olayları, yaşanmışlıktan kaynaklanan bir vazgeçememe duygusu ve bir ciltte dile getirme kaygısıyia kendini kısıtlamış bir roman. Aynntuara, olaylan yaşayanlann iç dünyalanna, duygularına eğılememiş; dışarıdan bir izleyicinin yüzeysel tanıklığı ile yetinmiş bir roman. Gönül isterdi ki, seygili Öner Yağcı yaşadığı, çok iyi bildiği Bir güzel roman konusunu biraz daha genişleterek işlesin, aynntılara girme olanağı yaratsın; bir olaylar yumağı anlatısı olmaktan kurtarsın rornanını. Öner'in bunun üstesinden gelecek deneyim ve birikimi olduğundan kuşkumuz yok. Her yazann, şairin belleğinde, kökü yaşamının derinliklerine uzanan, 'beni yazmalısın' diye onu tedirgin eden olaykonular vardır. Bir açıdan, bunlar yazılması en zor konulardır. Bu nedenle sürekli erteleriz onlan yazmayı. Ama bir an gelir ki, o dürtüye artık karşı koyamayıp yazanz. Kaptan da sanıyorum Öner'in o tür bir konusuydu. • Kaptan / öner Yağa / lnktlap Kitabevi/236s. SAYFA 11 DH Yanlrçbtrtaluntı Roıran Mşitari OtoUyograflk MP poman mıT Kurgu ve anlatım 8özcükcümle karmaşalan Sonuç GUMrşalr Kaptan romanı ülkemizde son elli yıl İçinde yasanan toplumsal olujumun bir keslti olduflu kadar, Oner Yağcı'nın da yar$am öyküsü. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYl 522