22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

desteğin şahlanması da 2. Abdülhamit dönemine rasthyor. Bunun birtakım nedenleri var. Işte kendisinin saraydan çıkmadan, o vehimleri nedeniyle, dışarıda olup biteni izlemesi nedeniyle, fotoğrafı destekliyor. Bir de özel olarak ilgisi var. Çok iyi bir fizyonomist olduğu söyleniyor. Mesela harp okuluna girecek öğrencileri, aile fotoğraflanna bakarak kendisi seçiyor. Oytllarda stüdyoya gidip fotoğrafçektiren insanlar kimler? Hk stüdyolar, imparatorluğun Batı'ya en dönük yüzü olan Pera'da açılmaya başlanıyor. Uk gidenler de o dönemde Türkiye'de olan diplomatlar, bazı Levantenler. Yani bizden olmayan insanlar. Ama kısa süre sonra Osmanh halkından insanlar da gitmeye başlıyor. Öyle tahrnin ettiğiniz gibi büyük bir tepki yok. O günün fotoğraf anlayışından biraz söz edelim. Ve bu anlayıştn günümüze yanstmastndan? llk çekilen fotoğraflarda, bir gerçeği tespit yani belge anlayışı var. Hatta stüdyoda bir portre çekerken bile, onda bir kalıcı olma arzusu var. Bu nedenle başlangıcta çekilenlere belge diyebiliriz. Ancalc kısa süre sonra ilk sosyal olaylann fotoğrafları da çekiliyor. Ve ilk sosyal içerikli fotoğrafların dünyaya yayılması, Osmanlı'nın da katıldığı Kırım Savaşı fotoğrafları ile oluyor. Dünyadaki ilk kreatff fotoğraf yine Pera'dan bir görüntü. John Shaw Smith adlı bir îngiliz fotoğrafçı tarafından yapılıyor. îki negatif birbirine karıştırılarak. Yani doğrudan Osmanh tebasından olmasa da, bazı ilkler bu topraklardan çıkıyor. Kırtm Savaşı fotoğraflannda neler var. Örneğin savaşın vahşeti anlattltyor mu? Savaş sahneleri var. Ilk gelen bir Ingiliz fotoğrafçı. O güne kadar savaş sahneleri ressamlar tarafından resmediliyor. Bir tespit etme aracı olmadığı için. ilk kez Roger Fenton isimli bir tngiliz fotoğrafçı geliyor. Kırım Savaşı'nın fotoğraf larını çekmek için. Orada birtakım siperlerin görüntuleri, savaşan askerlerin görüntüleri var. Osmanlı Imparatorluğu 'nda Fotoğraf isimli bu ilk kitabınm toparlamamz ne kadar sürdü? Herhalde 10 yıla yakın. Daba sonra ımparatorluk başkentlerinin fotoğraflarınınyer aldığı 3 kıtaplık bir seri var. Bursa, Edirne, Istanbul Biraz da o kitaplardan söz edelim mi? Herhalde yine Bursa'ya duyduğum sevgiyi anlatmak için yola çıktım. Ve imparatorluğun ilk başkenti Bursa'yla ilgiIi bir kitap çıkarınca, doğal olarak ikinci ve son başkentin de kitabını yapma ihtiyacı doğdu. Bursa'da doğrudan kendi anılarım var. Onları yazdım, geçmiş döneme ilişkin anıları topladım. Diğer kitaplarda kişisel anılanm yok ama, sıkı bir biçimde araştırdım ve görsel ağırlıklı kitaplar çıktı ortaya. Yapı Endüstri Merkezi'nden çıktı bu kitaplar. Bu kitaplara iliskin arasttrmalartmz sırasmda, neden bu üç kentin baskent seçildiği konusunda birtakım gerçeklere de ulastınız mt? Tabii ben kentin tarihini yazarken, ilk yerlesimin başladığı dönemden itibaren aldım. Ve niçin ösmlanlıların burayı seçtiğine, burada nasıl bir gelecek ördüğüne de değiniyorum tabii ki. imdi Bursa aslında, Avrupa kıtasına adım atmanın bir yoluydu. Avrupa kıtasında da hedeflenen Edirne idi. Ama ilk başlarda doğrudan Edirne'ye gitmeleri mümkün değildi. Söğüt'ten çıkıp, Bursa'yı başkent yapma yani bir anlamda Bursa'yı üs olarak kullanma durumu vardı. Ancak tabii ki Osmanh geldiğinde tüm kültürünü de beraberinde getirdiği için, Bursa'da yapılan pek çok eserde, Osmanlı'nın imzası var. Ancak şu bir gerçek ki, daha doğrusu yapuğım araştırmalara ve elimdeki görsellere göre söylüyorum, Osmanh en olgunlaşmış eserlerini, Edirne'de vermeye başlamış. Dediğim gibi Edirne bir hedefti, Avrua kıtasına ulaşmak için. Daha sonra aşkentin Istanbul'a taşınması da kanımca Edirne'nin çok sınır kenti ohnasından kaynaklanıyor. Buralardaki tari m başkent Buraa f E hi eserler tahmin edeceğiniz gibi, camiler, külliyeler, bazı çeşmeler. Ama bunların içerisinde en çok korunanları, ibadethaneler. Yine de çevrelerindeki çirkin yapılaşmadan maalesef kurtulamamışlar. Ürneğin Edirne'de Selimiye, Osmanlı mimarisi denildiğinde ilk akhma gelen eserdir. Inanılmaz bir yapı. Karayolu ile yurtdışına her gittiğimde, Selimiye'yc mutlaka uğrar, karşısında keyifle bir sigara içer, uzun uzun seyrederim. Sonra voluma devam ederim. Ve tabii Istanbul. Tarih boyunca hep çok önemli kültürlere merkez olmuş bir kent, belki de en önemlisi. Bu nedenle Istanbul'da yaşadığım için çok mutluyum. Peki elde ettiğiniz görseller arasında, ilki hangisi oldu. Yani en uzak tarihli olanı hangisi? Bursa'da 1850'lerde çekilmis bir köprü fotoğrafı. Ancak ilginç olanköprünün üzerinde evler faric ediliyor. Büyük Bursa depremi öncesi, köprünün üzerinde evler var. O da biraz önce sözettiğim gravür tekniğiyle basılmış. Bu yılıçerıstnde basılmtf bes kilabım var dediniz. İlk üçü bunlar, dördüncüsü hangi kıtap. Sebah and Joaillier'den Foto Sabah'a diye Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan bir kitap. Ben geçen yu Yapı Kredi için, Abdullah Biraderler isimli kitabı yapmıştım. Bu kitap onun devamı niteliğinde. Sebah and Joaillier 150 ydlık bir müessese. Ve gerçekten Türkiye'de fotoğrafta oryantalizmin temsilcisi. Ve yine bu ytl çıkan son kitabınıza geldı sıra, "Türkiye'de Fotoğraf. Şimdi biraz da ondan söz edelim. Bunun özelliği şu. Başlangıçtan bugüne kadar, tam anlamıyla Türlc fotoğrafının özeti diyebilirim. Günümüze kadar olduğu için. Pamukbank'ın isteği ile ortaya cıktı. Ne zamandır benim de böyle bir duşüncem vardı. Bu kıtaptan biraz aynntılı söz etmek istiyorum. Örneğin bu kitapta yeralanfotoğrafçılan nastlseçtiniz? Once fotoğrafçıları isim isim tespit ettim. Eski yıllardaki fotoğraflar, zaten f kendi arşivimde vardı. Tabii o yıHara ait fotoğrafların da tümünü kullanmadım. Benim için önemli olan yaşadıkları dönemin, temsilcileri olması idi. Buna dikkat ettim. Günümüz fotoğrafına bakarken de aynı şeye dikkat ettim ve 25O'ye yakın fotoğrafçı tespit edip, bunlara mektup yolladım. Onlardan cevaplar ddi. Sonra oturup, biyografilerini tek il haHne getirdim. Bu teklif Pamukbank'tan geldi ama Tarih Vakfı Yayınlan tarafından basıldı. Ve çok keyifli, çok iyi bir çalışma oldu. Karşılıklı anlayışla ve çok hoş bir işbirliği ue kitap çıktı. Kitabın çtkışından önce, fotoğraf seçimlerinden söz edelim btraz? Fotoğraflardan önce biz başlangıcta sayfa düzeni konusunda, Haluk Tunçay'la çalıştık ve nasıl bir kitap olacağı, nemen hemen ortaya çıktı. Ve her fotoğrafçıya ikişer sayfa ayırmaya karar verdik. Ârdından her fotoğrafçıdan beşer fotoğraf istedim. Bunlardan iki tanesini seçtim. Buradaki ölçü ise, hep bir farklılığı temsil etmeleri idi. Bu benim için çokönemliydi. Bunun dışında, ikinci faktör de sanatsal yaklasım idi. Yani herhangi tespit amacıyla çelcilmiş bir fotoğrafı kullanmamaya özen gösterdim. Neden benim fotoğrafımı kullanmadın diye arayan olmaaı mt hiç? Oldu, oldu ama bu daha çok bizde Posta Idaresi'nin iyi çalışmamasından kaynaklandı. Çünkü giden mektuplar, sahibini bulamamışsa geri gelir ve sizin de bir fikriniz olur. Mektup yazdığım pek çok arkadaşımdan cevap gelmedi. Gelmeyince bir kısmını aradım. Ama tahmin edersiniz ki 250 kişiye telefon edemezdim. Aradıklarımın bir kısmı bu projeden haberleri olmadığını, ellerine böyle bir mektup ulaşmadığını söylediler. Ve bu arada kendilerine telefonla dahi ulaşamadıklarımdan, arayanlar oldu. Neden benim fotoğrafım bu kitapta yok diye. Kendilerine izah ettim. Gerçi çok olmasını istediğim birkac kişi daha vardı ama, inşallah bir sonraki baskıya. adamdı bilemezsin; öyle uzun boylu, yakışıklı... îşte şjze bir söylencenin son halkası. Engin Özendes"in hazırladığı Sebah & Joillier'den Foto Sabah'a adlı kitabı karıştırırken, o eskil imge dünyası biçimlendi yavaş yavaş gözlerimin önünde. Sebah ve Joaillier adlannın (Joaillier, Fransızca kuyumcu demek. Ya Sebah !...) uyandırdığı uzak yakın çağnşımlar, eski sokaklara, eski mekânlara, eski insanlara götürdü beni. Fotoğrafın henüz ucuzlayıp yayümadıği; özenle düzenlenmiş ışık koşullarında, koca koca körüklü makinelerle cam negatifler üstüne çekilen portrelerin, grup fotoğraf larının, manzaraların, bire bir 'kontakt' yöntemiyle, büyük boy sepya baskılarının yapddıği; bu baskıların kabartma yaldızlı fotoğrafhane adı taşıyan kartonlara özenle yapıştırıldığı; fotoğrafçılığın simyacılıkla ressamlık arası bir zanaat sayıldığı bir çağa. Binlerce yıllık bir betim/portre geleneğinden yepyeni bir tekniğe, "fotoğraf"a gecildiği günlere. Bugün geldiğimiz nokta "çek at"lar, dijital kayıt yapan kameralar, bir saatte resim veren otomatik baskı makineleri, telefonla kıtalar aşan fotoğraflar, vb. bu dünyayı hızla unutturdu bize. Ve bu unutma sürecinde, kaçınılmaz olarak kimi şeyleri de yitirdik: O çağın fotoğrafçılannın dünyaya, nesnelere, yüzlere, bedenlere yönelttiği taze bakışı; her fotoğrafın "yapımı" ve çekimi için gereken, dikkatle, incelikle kullanılan ve kullanımından tat alınan zamanı; fotoğrafın zanaat, simya, kuyumculuk yanını... Sebah & Joaillier'den Foto Sabah'a albümü, o ışık ve zaman kuyumcularının gün geçtikçe soluklaşan izinde, yer yer nüzünlü, yer yer heyecan verici bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu. • Mehmet Çakır CUMHURİYET KİTAP SAYI 522 Beylerbeyl/Denıziı 1957 Kıtabınızda geçmtsten bugune fotoğraflar yer aldığı gibi, içtenlikle söyleyeyim ki, baştakt onon iki sayfalık metin de, Türkiye'de fotoğrafın tarihini özetleyen çok güzel bir başvuru metni idi. Yani türkiye'de fotoğraf alık nereden nereye gelmiş diyenlerin, başka kaynaklart arastırmastna pek gerek kalmamıs. Eğer derinliğıne incelemek istemtyorlarsa. Çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum bu sözlerinizden. Amacıma ulaştığıma sevindim. Biraz da yenı projelerinizden söz etmek istiyorum. Gerçi çok yeni çıkmış bir kitabtntz var ama oraya gelmeden, simdiye kadar hiç fotoğraf çekmedığinizi ısrarla belirtiyorsunuz. Bunu anlamakta güclük çekiyorum. Fotoğraf a bu denli meraklı bir insantn fotoğraf çekmemesi biraz garip değil mt? Fotoğrafçı dostlarım alınmasın ama ben fotoğrafçıların kendi fotoğraflarında çok oojektif olacaklarına inanmıyorum. Ayrıca da seçme yaparken daha tarafsız ve huzurlu olmak istedim. Kendim fotoğraf çekseydim. Becerebilir miydim, beceremez miydim onu bilmiyorum. Objektif olsam dahi, olmadığım düşünülür gibi geldi bana. Biraz bu kaygıyı duydum. Bu nedenle hiç fotoğraf çekmeyi düşünmedim. Zira ben hep işin araştırma yanında oldum. Biraz önce Selimiye'nin karstsına geçip onu seyretmek büyük bir keytf dediniz. Kendiniz Selimiye' nin fotoğraflarını çekseydinız de, Edirne'ye gıtmeden, evinizde kendi fotoğraflanmzın karşısında keyif yapsaydtmz, daha iyiolmaz mtydı? Size söyleyeyim. Rena Günay, öylesine güzel Selimiye fotoğrafları çekmiş ki. Öylesine etkileyici fotoğraflar ki, ben | jimdi Reha'nın fotoğraflanna bakmakSAYFA 5 Geçmlşten bugüne lotoğraflar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle