Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiirin düzyazısı Sudaki Ankâ / Tuğrul Tanyol / Korsan Yayın / 96 s. ERAY CANBERK Tanıdık bir şiirin ülkesinde; bir geleneğin, bir birikimin yeni konumlarındasınız. Bu duyarhk, bu yaklaşım, bu söz dizimi, anlatım size yabancı değil; bir yerlerden anımsıyorsunuz. Çok eski, unutulmuş, ama içten içe özlenen, farkında olunmadan özlenen bir dostla karşı karşıyasımz... İlk okuduğum günden beri Tuğrul Tanyol'un şiirleri bende böylesi izlenimler bırakıyor. "Sudaki Ankâ"... Adıyla çağnşım zenginliğini birlikte getiren bir şiir kitabı. Tuğrul Tanyol'un ilk şiir kitabı "Elinden Tutun Günü" (1983), ikinci şiir kitabı "Ağustos Dehlizleri" (1985)... Üçüncü şiir kitabı "Sudaki Ankâ" (1990) ile şiir serüveninde yeni bir konaklama. Kitabın ilk şiirlerinde insanın yüzyıllardır dindiremediği sızıları var. Zaman karşısında insanın çaresizliği... artık susmalıyız, konuşsak bile bizim acımızı kim anlayabilir (sudaki ankâ) İnsan yalnız mı? Yalnız mı duyumsuyor kendini? Yoksa insanlar yalnızlığını fark etmiyor da içlerinde şair(ler) mi bunun farkında / bir tel gibi uzayıp giderken yalnızlık / eğilip kalmış bir söğüt gibi sudaki yalnızlığına (deniz gecesi) sonra bir akşam oturup usulca yalnızlığımı yaktım (bakınca) Şairin yalnızlığın bunca üzerinde durması boşuna de Tuğrul Tanyol üçüncü şiir kitabını yayımladı: SudakiAnkâ K İ T A P T A N B İ R Ş l gizli buluşma Sesimi soyup yüksek dallara gersem Sisin içinde üç güzel kayık Bahçenin kayalık zemini, su içen gölge Atlılar koşturuyor, açılıyor dar kapı Burada bekliyorum, ince ağaçlar Dev gölgeler, serin leylak kokusu Bir sızı, göğsümden aşağılara Gürbüz su yollarına, kuytuluklara Irmağın içinde göle karışma korkusu Suyu işleyen sesi çifte küreklerin Köpüren ter ve tozlu geçitlerın Yorgun topuklarında dinlenen hançer Köprü: gerinen siyah bir kedi Her an sıçrayacak bozacak gecemizi ğil. Yalnız olmayı da seçmiyor. Yalnızlık "tekillik" getirmiyor. Yalnızlığını yok etme peşinde.. "Gün ortası can çekişen yalnızlığımı gördüm" adını taşıyor bir şiiri. Tuğrul Tanyol'un şürinin bir özelliği de öyküleme. Bizim şiir geleneğimizin büyük halkalarında olduğu kadar şiir sanatının büyük ustalarında da örneklerini bulmuş bir geleneğin sürdürucüsü. "Işte senin..." adlı şiir bunun en güzel örneği. Geniş anlamıyla öyküleme Tanyol'un şiirine bir düzyazı havası getiriyor. Ama düzyazı değil elbette bu şiirler. Tanyol'un şiiri "şiirin düzyazısı"... Belki de çok ilginç bir denemeyi, bir gözükara şair cesaretiyle somutlamaya çalışıyor. Dizelerin şiir yükü, şiirin bütününün şiir yüküne oranla hafif kalıyor. Dizelerin çoğunlukla yalın bir anlatım taşıması buna neden oluyor. Yine de şiir yükü taşıyor bu dizeler. Tanyol'un ustahğı, belirgin yanı yoksa bu mu? Kendi de söylüyor bir konuşmasında: "...şiirin dizelerle yazıldığına, oluştuğuna inanıyorum." Tuğrul Tanyol'un "Sudaki Ankâ"sı bir birikimin şiiri. Dervişçe, bilgece ve çocuk saflığında .. Tanıdık, gelenek sürdürucüsü ama yeni... (Fotograf: Merih Akojjul) Akılda kalacak, dilden düşürülmeyecek dizeler yok mu Tanyol'un şiirinde? Var... Öyleyse denemesinde başarılı Tanyol. Dizeye dilediği konumu kazandırmış. Pahalı acılar ucuz yaşamlarda eriyor (kolay değil) gece bir ayna gibi kırıldığında boydan boya (dost yıldız) başkalarına dokunup geldiğin yerlerden acı bir sızı (gecenin kuşları arasında) Kitabın "geniş zamanlar" adını taşıyan bölümündeki şiirler Tanyol'un şiirinde ayrı bir yer tutuyor. Dünya görüşünün, şiir anlayışının sınırları içinde, ama özerk şiirler. Şairin insancıllığının, sevecen ve dervişçe bir yansıması. Yine de insanın evrensel sorunları, bireyin gündelik kaygıları iç içe. Anlatımda da şiir dilinde de bir başkalık seziliyor bu şiirlerde. Dizenin egemenliği yer yer yitiyor. Tuğrul Tanyol 1970'lerden beri şiirleriyle... Bildiğimiz bir şair. Şiir üzerine yazılarıyla da bildiğimiz bir şair. Kendi şiiri ve şiir üzerine düşünüyor. Kuşkusuz bu tavrı şiirlerine de yansımış. Anlatım, biçim, düzen kaygısı okurda bir saygı, bir özenli okuma duygusu yaratıyor. Ama Tanyol'un şürinin en büyük engeli de bu. Her an şiiriyle şiircesi karşı karşıya. Daha doğrusu şiirine yataklık eden şiircesinin düşünsel ağırlığıyla savaşmak zorunda. Bunun tersini de düşünmek gerekiyor. Tanyol iyi çıkış yapan şairlerden biri. Şiiri coşturuk (sansasyonel) bir olay yaratanlardan değil, ama hemen kendine yer etmiş. Bunu şiircesinin sağlamlığına ve oluşmuşluğuna bağlayabiliriz. Yirmi yıla yaklaşan şiir serüveninde Tanyolun şiiriyle şiir üzerine düşünceleri zihinsel düzeyde yan yana gidiyor. Zaman, şiirinden yana olsun. (Bu bir kaygının, kişisel bir kaygının dile getirilmesidir aslında. Düşünce adamı kimliğinin şairliğini ezmemesi dileğidir. Bunun da bir şair için ne denli zor, boğuntulu bir savaşım olduğu ortada. Ama şiir adına galip çıkmak bu savaşımdan... Ne güzel!) Bir Tuğrul Tanyol okuru, bir şiir okuru olarak "Sudaki Ankâ"nın özeti: Bir birikimin şiiri; şiirin düzyazısı; birimi dize... Dervişçe, bilgece ve çocuk saflığında... Tanıdık, gelenek sürdürucüsü, ama yeni... İnsanın gündelik kaygılarını, ınsanlık tarihinin geniş birikimiyle anlatan, evrenseli kucaklayan... Son söz: Benim şairlerimden... D Güneşten de sıcak Zambak ve Gölge / F.Garcia Lorca / Türkçesi: Kemal ÖzerGülşah Özer / Yordam Yayıncılık / 70 s. / 4000 TL 'Şiir'indeki temel tutkuyu somut, tensel, yakıcı, insanın içini titreten, kimi zaman gerçeküstü bir yapıya sahip imge ve simgelerle dile getiren Federico Garcia Lorca, çağdaj İspanyol şürinin ve 20. yüzyılın en büyük jairidir. 1898'de Granada yakınlarında Fuentevaqueros'ta doğan ve çocukluğu köylüler arasında geçen Lorca, hukuk ve edebiyat okudu. Madrid, onun gençliğinde edebiyata merak duyan bütün taşralı gençlerin düşlerini süsleyen bir şehirdi. Lorca da eenç yasta Madrid'in yolunu tuttu. Lorca, burada genç şairlerle, ressamlarla, müzikçilerle tanıştı. İspanyol güneşinin yakıcı sıcaklığını şiirlerine taşıyan şair, bir yandan da müzikle ilgilendi: İspanyol folklorunu inceledi. Halk ruhunun derinliklerine indi, onların dilindeki zenginliği şiire ve edebiyata getirmeye çalıştı. Hemen bütün eserleri çocukluk anılarının etkisini taşıyan Lorca, on sekiz yaşında ilk kitabı Fantasia Simbolica'yı yayımladı. 1919'da Madrid'e yerleşti. Dali ve Bunuel'le arkadaşlık kurdu. Şiir ve tiyatroyla ilgileniyordu. 1921'de Şiirler Kitabı ile edebiyatseverlerin ilgisini çekti. 1927'de Çingene Şarkıları kitabı ve Mariana Pineda adlı oyunuyla ününün doruğuna ulaştı. 1928'de yayımlanan tlk Çingene Romansları büyük ilgi toplayan kitaplanndan biridir. 1929'da ABD'de, Columbia Üniversitesi'nde okudu. 1930'da Küba'ya gitti. Üniversite tiyatrosu Baracca'nın klasik İspanyol oyunlarını yurtiçinde temsil etme çalışmalarına katıldı. Son yıllarında önemli oyunlar (Kanlı Düğün, Yerma, Bernarda Alba'nın Evi) yazan Lorca, iç savaş sırasında Madrid'deydi. Hiçbir siyasi eyleme karışmadığı halde 1936 ağustosunun on altısında Franco'nun polislerince Granada'da tutuklandı. Cesedi dört gün sonra ViznarAlfacar yolu üzerinde bulundu. Zambak ve Gölge, değerli şairimız Kemal ÖzerGülşah Özer tarafından Lorca'nın; Şiirler Kitabı (1921), Şarkılar (1927), İlk Şarkılar ve Cante Jondo'nun Şiiri (1932) adlı kitaplanndan seçerek çevirdikleri küçük bir derlemeyi içeriyor. ZAMBAK ve G Ö L G E S A Y F A 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 39