Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kova Devlet Tiyatrosu hemen hemen her yıl, gerçek aktörler ve kuklalarla, eserı sürekli olarak sahnelemiş. Fakat bu arada, tüm düşleri ticari kâra dönüştüren Amerikalılar da Sovyetler'den geri kalmamış. 1941 yılında Walt Disney'in sihirli çizgilerinde yeni bir kimlik bulan masal, o dönem için bir servet sayılan 2.600.000 dolara sinemaya aktanlmış. Kafasmda tüylü şapkası, küçük bir Amerikah gibi hafif kalkık sivri burnu ve masmavi gözlcrıylc Walt Disney'in çizgileriyle "Amerikanlaşan" ve unutulmaz sevimli kahramanlar arasında katılan "Pinokyo" Disneyland'ın vazgeçilmez öğelerinden biri olmuş. Türlü türlü Marksist, faşist, Katolik, laik, Freudcu yorumlara konu olan "Pinokyo" aslında, özünde ancak bir İtalyan'ın yaratabileceği bir İtalyan öyküsü. Kendısinden ve hava atmaktan hoşlanan, yerinde duramayan, yaramaz, haşarı, açgözlü, asi, düşgücü fazla, mıtoman, hatta hafif megaloman, yalancı, tembel, her jarta uyum sağlamanın yolunu bulan konformist Pinokyo, Collodi'nin yaşadığı İtalya'nın yabana atılmayacak bir temsilcisi. 24 Kasım 1826'da Floransa'da fakır bir aileden dünyaya gelen Carlo Collodi'nin betimlediği evren kendi evreni. Kuzeyin soğuk, sisli, büyülü atmosferinın Gotik öykülerini yazan Andersen'den farklı bir dünyadan gelen Collodi'nin başyapıtında gerçekçi öğeler, fantastik öğeleri arkada bırakıyor. Collodi, Pinokyo'ya, geçen yüzyılın sonunda fukaralıktan kırılan Toskana tarım toplumunun ortamında can veriyor. "Gepetto'nun evi" diyor Collodi, "bir merdiven aralığından ışık alan tek bir odadan oluşuyordu. Eşyalar daha basit olamazdı. Ortada kötü bir iskemle, zor ayakta duran bir yatak ve tamamen harap durumda olan bir masa vardı. Duvarda içinde ateş yanan bir şömine gözüküyordu. Ama şömine gerçekten yanmıyordu. Şöınincnin içindeki ateşle, ateşin üstünde keyifle kaynayan ve kapağından dumanlar çıkan tencere duvara çizilmişti. Tencerenin üstünde öyle bir duman bulutu vardı ki, insan bunu sahi zannediyordu..." Geçen yüzyılın sonundaki İtalyan toplumunun yakından tanıdığı "açlık" sözcüğü, kitabın orijinalinde 37 kez geçiyor. Ayrıca tüm düşlerin kilidini açan yegane anahtann, iyiliksever krallar ve ulufe dağıtan padişahlar yerine "çalışmak" olduğu mesajını veren Collodi, masalına başlarken bile gerçekçiliği elinden bırakmıyor: "Bir zamanlar... Hemen 'bir kıral' vardı diyeceksiniz değil mi küçük okurlarım" diye başlıyor Collodi, "Hayır yanılıyorsunuz. Bir zamanlar bir tahta parçası vardı..." Masal kahramanını prenslerle evlenen iyiliksever külkcdilerı yerine bir tahta parçasından seçen Collodi, "Bu hem öyle lüks bir tahta parçası da değildi" diye devam ediyor söze "Kışın sobalarda, hani odaları ısıtmak ve şöminelerde ateşi tutuşturmak için kullanılan tahta yığınları vardır ya. Bu o yığınların içindeki tahtalardan biriydi işte." Baş kahramanını ıjık saçan bir prens yerine asi bir kukladan seçen, masalının dekoru içinde zengin bir saray yerine İtalyan birliğinin ilk jandarmalarının gezindiği fukara Toskana'yı kullanan Collodi, hikâyeyi "onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine" diye bitirmiyor. "Oğlu" için türlü fedakârlıklar yapan, hapse giren, üstünü başını satan, bir sandal inşa eden ve çok sevdiği kuklası için korkunç balinanın midesini boylayan baba Gepetto'nun düşlerinin gerçekleşmesı, yaptığı özverilerin karşılığı oluyor. Pinokyo da nıhayet iyi bir çocuk olmayı öğrendıği, çalışmanın değerıni anladığı ve babasına bakmanın önemini kavradığı için kuklalıktan kurtuluyor ve etten kemıkten çocuğa dönüşüyor. Öykünün son satırlarında bir sandalyenin üzerinde başı düşmüş, bacakları çarpılmış, kolları yere doğC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 39 ru sallanan cansız kuklaya bakan Pinokyo, "Kuklayken ne tuhafmışım" diye bitiriyor öyküsünü, "Şimdi artık iyi bir çocuk olduğuma ne kadar sevinsem azdır." Bizler gibi et ve kemiğe dönüşmesiyle Pinokyo'nun evrenindeki en büyük mucize bitiyor. Çocuk olması ve gerçeklerin dünyasına girmesiyle, kuklayken en büyük düşü olan babasının yanında bir anneye kavuşmasını engelliyor. Hatta bir anlamda kuklalık günlerindeki masal dünya.sını süsleyen ve o çok arzuladığı "anneyi" simgeleyen "turkuaz saçlı peri kızı"nı da yitiriyor Pinokyo. Collodi'nin masalında Pinokyo'ya iki kez yalan söyleyen peri kızı ki bunun için peri kızının burnu uzamıyor çünkü yazgıları yönlendiren insanüstü güçler diledikleri gibi bizleri aldatabiliyorlar bir peri kızı olduğu için yok oluveriyor, peri kızıyla bırlikte masal da bitiyor. Hepımizin yaptığı gıbı çalışmak, okula gitmek, para kazanmak ve babasına bakmaktan oluşan bir ger Romanya'da yayımlanan Pınokyo'lar çekler dünyası ile karşı karşıya kalıyor Pinokyo. Masalı artık bir sandalyenin üstünde kalan, "bacakları ortadan ikiye katlanarak çarpılmış" ölü bir kukladan başka hiçbir şey hatırlatmıyor.D Sovyet Anatolı V Gılev'ın Pınokyo'su S A Y F A 17