24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MATEMATİK TARİHİ HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Ulusun ve halkın egemenliğini kuran, insanın temel hak ve özgürlüklerini kollayıp koruyan bir kavram olarak “Demokrasi” sözcüğünü Türkçemizle söyleyebilseydik bugünün yalanlarını söyleyemezdik. MatematikTarihinde Bir Gezinti Osman Bahadır 1 Sayıların cisimlerden “kurtulması” (örneğin 12 sayısının 12 elmadan ayrılması), insanlık tarihinin en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. 2 Basamak kavramının oluşumu, matematiğin önünü açmıştır. Basamak olmasaydı, en fazla tek rakamlı sayılarla yine tek rakamlı sonuçlar veren dört işlem yapabilirdik. 3 Bilim kendini geometriyle belli etmiştir. Algılanabilir nesnelerden çizgileri, açıları ve yüzeyleri soyutlama onuru ilk olarak Tales'e aittir. 4 Bir şeklin önemli noktalarını harflerle gösterme düşüncesi ilkin Euclides'e aittir. 5 M.S. 700 yıllarında sıfır kavramı bulundu. Sıfır olmasaydı, ne bilim, ne sanayi, ne de ticaret hızlı bir biçimde ilerleyebilirdi. 6 Bayağı kesirler (örneğin 24/5) 4000 yıldan beri biliniyordu. Ama ondalık sayılar (örneğin 4.8) ilk kez 16. yüzyılda François Vi´ete (1579'da) ve Simon Stevin (1585'de) tarafından kullanılmaya başlandı. 7 İsveç'li matematikçi John Napier, 1614'te logaritmayı geliştirdi. 8 10 Kasım 1619 tarihi, modern matematiğin doğuşunun resmi tarihidir. O günde, geometri cebirselleşti, cebir de görselleşti. Kartezyen geometri hem fonksiyon kuramının, hem de uzayın sayısallaştırılmasının başlangıç noktasıdır. 9 Değişmezler için a, b, c, değişkenler için de x, y, z, Descartes'tan beri (1637'den beri) kullanılmaktadır. 10 ? (sonsuz) sembolü ilk kez 1655'de John Wallis tarafından kullanılmış ve bu sembol genel kabul görmüştür. 11 Diferansiyel ve integral hesap metodu, 1666 yılında Newton tarafından geliştirildi. Leibniz'in de eşzamanlı olarak geliştirdiği bu metot olmasaydı, mühendislik ve mimarlık ancak dahilerin işi olarak kalırdı. Limiti sıfıra giden bir değişkene, Newton ve Leibniz'den beri “sonsuz küçük” denmektedir. 12 Olasılık hesabı, 17.yüzyılda Fermat ve Pascal tarafından kuruldu. Galileo, olasılık hesabının olabilirliğini ve gerekliliğini sezmişti. Olasılık hesabını daha sonra Laplace ve Gauss geliştirdiler. 13 Euclides, bütünün parçasından daha büyük olduğunu söylemişti. 19. yüzyılın ikinci yarısında kümeler kavramı ve teorisi doğdu. 14 Öklitçi olmayan geometrinin kurucuları, Lobaçevski, Bolyai ve Gauss'tur. Küresel geometri, paraleli olmayan geometridir. Düzeltme: Geçen haftaki “Ölümünün 80. yılında Mimar Kemalettin” yazısında “Nazikzedegân Apartmanları” yerine “Harikzedegân Apartmanları” olması gerekmektedir. Hangi 30 Ağustos? Yüzyılımızın acil sorunlarıyla ülkemiz de karşı karşıyadır: Yoksulluk, silahlanma, yolsuzluk, terör, işkence, doğa ve kültür tahribatı, sosyal sonuçlu doğal afetler, etnik ve dinsel bağnazlıklar… İnsanlığın yüzyıllarca süren evrensel sorunları bugünkü etki gücünü sürdürürlerse, görünür bir gelecekte bu gezegende anlam taşıyan bir şey bırakmayacaklardır. Ülkemizi ve kendimizi artık bu açıdan görüp değerlendirmeliyiz. 31 Ağustos 1922… Kendinizi bu günde hissedin! Kendinizi Atatürk'ün ve gazilerinin yerine koyun, geleceğe doğru bakın! Bugün 31 Ağustos 2007, Atatürk'ü ve gazilerini kendi yerinize koyun ve bir düşünün, geleceğimize doğru bakın. Görebildikleriniz karşısında yetenek ve sorumluluklarınızı bir gözden geçirin! Yukarıda sorunlar olarak nitelediğim, ama aslında sömürü düzeneklerinin salgısı olan bu zorlu koşullara karşı kazanılmış bu meydan muharebesini tüm hayatta kalanlar geleceğin onurlu yaşamına koydukları bir temel taşı olarak düşünüyorlardı. Bunun için acıları içlerini karartmıyordu. Sevinçliydiler. Bugün, biz hayatta olanlar, geleceğin yaşamını onurlu kılacak hangi temel taşını yerleştirdik! Yoz bir demokrasinin meşruluk cenderesi olarak kullanıldığı kıyasıya iktidar savaşlarında seçmen sıfatına gelinceye kadar birçok başka fakat olumsuz sıfatla malul insanlarımızın yaptığı seçimle devlet aygıtını eline geçiren zümrenin keyfine ve çıkarlarına bırakılmış bir yaşamımız olacak artık. Ancak bu, bugüne kadar çok farklı değildi. Çelişkiler sırıtmaya başladığında bunları görüp söyleyebilir olduk. Bir demokrasi, seçmeninin donanımları oranında yetkin ve hakikidir. “İrade fesadı”na uğramış veya irade gücü kalmamış kişilerden geçerli hukuksal tasarruflar beklenemeyeceği gibi, aynı kişileri kitleler halinde üreten ve o konumda tutmayı iktidarlarının kurtarıcı öğesi olarak gören çıkar örgütlerinin demokrasi vaveylasının da bir hakikat değeri olmayacaktır. Demokrasi pazarında güç yarışında olan iktidar seçkinleri aslında hiç de seçkinci olmayan bu sözlerime ateş püsküreceklerdir. Seçkin olmak yetenekledir. Yeteneklerin, kamu hizmetine sunulmaları amacıyla seçilmeleri seçkincilikse, bu, kendi sözde seçkinliğini bir imtiyaz yumağı gibi görüp kollamak isteyen demagogların asla sevmeyecekleri bir gerçektir. Aslında seçmen, seçkin olmalıdır. Seçkin olmanın ölçütlerini tasarlayabiliriz. Bunlara uygunluğu derecesinde bir ülkenin seçmenlerinin seçkin olduğunu ileri sürebiliriz. Ama seçmen özrü seçkinlik beklentisi kadar mutlaktır. Bu yüzden, demokrasiden vazgeçmek yerine, yeniden demokrasiye ulaşabilmek için bu gerçeği dile getirerek, bir yasama dönemi seçmenleri kadar önceki dönemlerin seçmenlerinin yaptıkları seçimlerin bir dikey demokrasiyi ifade ettiğini de söylemelidir. Yatay ve dikey biçimiyle kavrayabileceğimiz bir demokratik seçimler düzeni bizi tüm seçmenlerin olası yanlışlarından kendilerini önceleyerek ve birbirlerini frenleyerek koruyabilecektir. Dumlupınar ovasındaki gazinin seçimiyle bugün Fatih'teki tarikat üyesinin seçimi böyle bir ilişki içerisinde olacaktır. Bu ilişki, yasayla hukuk arasındaki ilişki gibidir. Bir yasa her zaman bir hukuk düzeni içerisinde anlam ve değer taşır. Tek başına hukuk olmak değerinde değildir. Buna göre dikey olarak nitelediğim demokrasi, bugünün bir yasama dönemi seçiminin bağlamını oluşturmaktadır. Burada yapılabilecek tüm yanlışlar bu bağlam içerisinde olması gereken biçimde düzeltilecektir. İşte bunun için bir “Anayasa Yargısı” vardır. Bunun için devletin, idarenin ve seçmenin de eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Bunun için devlet bir yasa devleti değil, bir hukuk devletidir. Dönem seçmeninin iradesini mutlak ve tek doğru gibi göstermek açık bir yalancılıktır, sahteciliktir. Bu bakışla “Hukuk”a, “Dikey Demokrasi” de diyebiliriz. Ulusal bir birikim, bir kültürel tortu ve günlük siyasal edimlerimizin ölçüsü olarak hukuk, önceki dönemlerin belirleyici seçimi olan temel prensiplerin, temel hukuk normlarının dizgesel yapısıyla, böylesine bir ulusal iradeyi dile getirmektedir. Ulusun ve halkın egemenliğini kuran, insanın temel hak ve özgürlüklerini kollayıp koruyan bir kavram olarak “Demokrasi” sözcüğünü Türkçemizle söyleyebilseydik bugünün yalanlarını söyleyemezdik. Moleküler Biyoloji ve Genetik Öğrenci Kongresi İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü, bu yıl 811 Eylül tarihleri arasında Moleküler Biyoloji ve Genetik Öğrenci Kongresi'ni düzenleyecek. Kongreye bir çok farklı ilden gelecek katılımcılar, moleküler biyoloji ve genetik bilimlerinde yapılan en son çalışmaları ve güncel konuları hem dinleyerek hem de görerek ve uygulayarak öğrenme fırsatını yakalayacaklar. İTÜ Ayazağa Kampüsü'nde düzenlenecek kongre programı, davetli konuşmacıların yapacağı konferanslarla, öğrenci sözlü sunumları ve poster sunumlarıyla, sertifika programlarıyla, çalıştaylar ve seminerlerle oldukça zengin bir içeriğe sahip olacak. Gerçekleştirilecek etkinliklerde moleküler biyoloji ve genetik alanında yapılan bir çok farklı araştırmaya değinilecek. Değinilecek araştırma alanları arasında moleküler biyoloji, moleküler genetik, moleküler tıp, biyoteknoloji, nanobiyoteknoloji, biyobenzetim (biomimetics), biyoinformatik, biyomedikal, biyoremediasyon, kök hücre araştırmaları, bilim etiği, ekoloji ve evrimsel biyoloji sayılabilir. Yapılacak çalıştaylarda ise; gerçek zamanlı PCR, yapısal biyoloji ve cDNA sentezi ile ilgili uygulamalar yapılacak; ayrıca biyobenzetim (biomimetics) teknikleriyle ilgili bir seminer düzenlenecek. Kongre boyunca farklı bölgelerden gelen katılımcıların, yapılacak sosyal etkinliklerle hem eğleneceği hem de kaynaşabileceği renkli bir ortam sağlanacak. İsteyen katılımcılar üç gün boyunca, İTÜ yurtlarında konaklama imkânına sahip olacaklar. İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü'nün desteklediği öğrenci kongresiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için http://www.mbgkongre.itu.edu.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz. CBT 1067 / 16 31 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle