Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kadınların bazı davranışları, toplumda ahlaki çöküşün bir işareti mi? KADINLARIN ÜÇ New York Kent ÜniKÂĞITÇILIĞI versitesi'nden John Trinkaus, sıradan insanların gündelik yaşamlarını inceliyor. Bu alanda yaptığı en çarpıcı araştırmalardan bir tanesinde insanların asosyal davranışlarını ve sahtekârlıklarını inceleyen Trinkaus, 25 yıldır sürdürdüğü bu araştırmada, kamyonet sürücüsü kadınların sınırları aşma ve kuralları çiğneme konusunda ötekileri çok geride bıraktığına tanık oldu. Trinkaus'un dokuz yıl boyunca bir süpermarketin “10 parçadan az” kasasını gizlice gözlemledi, son derece önemli toplumsal bulgu saptadı, bu kasanın sırasına giren kimi müşteriler 10 parçadan fazla mala sahipti, fakat malları onarlık öbeklere ayırıyor ve her bir öbeğe ayrı ödeme yapıyordu! Süpermarketlerde bu tür bir hileye başvuranların %80'i kadınlardı. Ne var ki, kadınlarda bu tür ufak çaplı kural çiğneme eğilimine ilk kez tanık olunmuyor. Trinkaus, bir başka araştırmasında da kamyonet kullanan kadınların %96'sının yasal hız sınırını aştıklarını, erkeklerde bu oranın %86 olduğunu ortaya koydu. Yine bir araştırmada, kadın kamyonet sürücülerinin %99'unun “dur” işareti olan bir tkavşağına geldiklerinde fren yapamadıklarına tanık oldu. Trinkaus bu sürücü grubunun toplumdaki ahlaki çöküşün bir yansıması olabileceğine dikkat çekiyor. Öyle ki, bu durum gelecekte yaşanacakların bir habercisi de olabilir. KARŞI CİNSTEN BİRİNİN GÖNLÜNÜ ÇELMENİN EN ETKİLİ YOLU NEDİR? Erkekler her ne kadar kadınları bir bakışta tanımalarıyla ün salsalar da, bulgular kadınların partnerleri konusunda çok daha hızlı yargıya vardıklarını gösteriyor. 2006 Nisan'ında Edinburgh Bilim Şenliği kapsamında bir ekip hızlı flört etmenin bilimsel yönünü araştırmak üzere bir araya geldi. Bu amaçla bir geceliğine aşklaboratuvarına dönüştürülen Edinburgh'daki otele bekâr, heteroseksüel kadın ve erkeklerden oluşan 100 denek çağrıldı. Her bir deneğe karşı cinsten 10 eş adayı ile sohbet etmesi için 3'er dakika tanındı. Deneklerden her sohbetin sonunda konuşmanın ayrıntılarıyla ilgili bir rapor verip değerlendirme yapmaları istendi. Sonuç oldukça şaşırtıcıydı. Erkekler her ne kadar kadınları bir bakışta tanımalarıyla ün salsalar da, elde edilen bulgular kadınların partnerleri konusunda çok daha hızlı yargıya vardıklarını gösteriyordu. Açılışta yapılan yorumlar önemli olduğundan, araştırmacılar deneklerin “Bu kişiyle yeniden görüşmek isterim” şıkkını en çok ve en az işaretledikleri konuşmalara odaklandılar. Elde edilen sonuçlar hoş bir sohbetin sırrının, eğlenceli ve ilginç bir yoldan kişinin kendini anlatmasına olanak tanımaktan geçtiğini gösteriyordu. Öyle ki, en çok görüşülmek istenen erkeğin en beğenilen sohbet konusu “Stars in Their Eyes (Gözlerinde Yıldızlar)” dizisinde oynuyor olsaydınız, hangi oyuncunun yerinde olmak isterdiniz?” oldu. Benzer biçimde, en çok görüşülmek istenen kadının, ”Bir pizza malzemesi olsaydınız, ne olurdunuz?” sözleri en çok ilgi çeken sözler oldu. En itici konuşma ise,”Bilgisayar konusunda doktora yaptım” diye başlayan konuşma oldu. NEE! HIRR! VAK! DA VİNCİ ŞİFRESİ VE MONA LİSA 1852'de Luc Maspero adlı genç bir ressam Paris'teki bir otelin penceresinden atlayıp intihar etmeden önce şöyle bir not kaleme aldı: “Yıllardır Mona Lisa'nın gülüşüne takılıp kaldım. Artık ölmek istiyorum.” Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı ünlü yapıtı yıllar boyunca çok kişinin aklını kurcalamıştır. Mona Lisa'nın yüzündeki ifade mutluluğun mu, yoksa mutsuzluğun mu bir ifadesidir? Da Vinci dünyanın bu en ünlü gülümseyişini çizerken, gülüşü ağzıyla değil de, gözleri ile daha belirgin kılmayı nasıl başarabilmiştir? 2003 yılında, Harvard Üniversitesi sinirbilim uzmanlarından Margaret Livingstone gözün ağtabakası ile, yani gözün arkasında yer alan ve ışığı elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne aktaran hücreler katmanı ile ilgili bir kuram ortaya attı. Bir nesneye doğrudan baktığımızda, ışık ağtabakanın ortasında fovea adıyla bilinen ve yalnızca daha parlak nesneleri iyi seçebilen bölgeye düşer. Oysa bir nesneye yan gözle baktığımızda, ışık ağtabakanın karanlıkta nesneleri daha iyi seçebilen çevresine düşer. Livingstone, Mona Lisa'nın elmacık kemiklerinin oluşturduğu gölgenin ağzını karanlıkta bırakıp yüzünün daha aydınlık görünmesine yol açtığına dikkat çekiyor. Öyle ki, doğrudan ağzına bakıldığında gözün fovea bölgesinden görüldüğünden loşta kalan gülüş güçlükle seçilebiliyor. Oysa, gözlerine bakıldığında Mona Lisa'nın ağzı gözün çevresinden görülüyor ve gülüşünü daha belirgin kılıyor. Umarız Livingstone'un buluşu kafasını bu konuya takan daha nice sanatçının yaşamlarına kıymalarını önler.. *Richard Wiseman: Hertfordshire Üniversitesi ruhbilim uzmanı. “Quirkology: The curious science of everyday lives” (Garipbilim: günlük yaşamın gizemli bilimi) adlı kitabın yazarı KOMEDİNİN K'Sİ “İki ördek bir gölde yüzüyorlardı. Ördeklerden biri, 'Vak,' dedi. Öteki, 'Ben de onu diyecektim,' dedi. İlginç bir biçimde, ördek ve vak sözcüklerindeki “k” sesi çoktandır komedi dünyasının en gülünç sesi özelliğini taşıyor. Peki, neden? 2001 yılında Britanya Bilim Geliştirme Derneği dünyanın en gülünç fıkrasını belirlemek üzere bir araştırma başlattı. Araştırma kapsamında yapılan deneylere dünyanın farklı yerlerinden katılan insanlar seçtikleri fıkraları bir web sitesinde yayımladı ve birbirlerinin fıkralarına değer biçti. Araştırmanın ilk evrelerinde katılımcılardan biri şöyle bir fıkra gönderdi: “İki inek bir çayırda otluyorlarmış. İneklerden biri.'Möö,' deyince öteki, 'Ben de onu diyecektim,'diye yanıtladı.” Araştırmacılar bu fıkranın farklı hayvanlara uyarlanmış değişkelerini arşive almaya karar verdi. Öyle ki, ineğin yerine köpek konduğunda “hav hav” diyecek, ya da kaplan “grrr” diyecekti. Böylece bir hayvan ve sesinin ötekilerden daha fazla ilgi çekip çekmeyeceği anlaşılabilecekti. Sonuçta, en gülünç bulunanı ördekli fıkra oldu: “İki ördek bir gölde yüzüyorlardı. Ördeklerden biri, 'Vak,' dedi. Öteki, 'Ben de onu diyecektim,' dedi. İlginç bir biçimde, ördek ve vak sözcüklerindeki “k” sesi çoktandır komedi dünyasının en gülünç sesi özelliğini taşıyor. Peki, neden? Bunun nedeni “yüze ait geribeslem” adıyla bilinen oldukça garip bir ruhsal olgudan kaynaklanıyor olabilir. İnsanlar mutlu olduklarında gülümserler. Ancak kimi kanıtlar bu düzeneğin ters yönde de işleyebileceğini gösteriyor: gülmek insanı mutlu ediyor. 1988 yılında, Würzburg Üniversitesi ruhbilimcilerinden Fritz Strack iki farklı gruptan kimi karikatürleri ne denli gülünç bulduklarını değerlendirmelerini istedi. Bir gruptaki üyelerin her birinden bir kalemi dudaklarına değdirmeden dişlerinin arasında tutmaları istendi. Böylelikle yüzlerinde zorlamalı bir gülümseme belirecekti. Öteki grup üyelerinden ise kalemi dişlerine değdirmeden dudaklarının arasında tutmaları istendi. Öyle ki, onların yüzünde de somurtan bir ifade belirecekti. Sonuçlar, insanların yüz ifadeleriyle bağlantılı duygular yaşadıklarını ortaya koymaktaydı. Yüzlerinde zoraki bir gülümseme olanlar kendilerini daha mutlu hissediyorlar ve karikatürleri, somurtmaya zorlananlara kıyasla daha gülünç buluyorlardı. “K” sesi yüzümüzde genellikle bir gülümsemeye neden olmaktaydı. Bu da, o sesin neden mutlulukla özdeşleştirildiğinin bir açıklaması olabilirdi. Öyle ya da böyle, birilerini mutlu etmek istiyorsanız onlara sandviç yerine kurabiye, pepsi yerine kola vermeyi unutmayın! Kaynak: New Scientist, 12 Mayıs Rita Urgan CBT 1067/11 31 Ağustos 2007 BİLİM İNSANI VE MERAK