24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner Türkiye her gün büyük sayının arkasından fırtına gelTürkiye için eldiğini örneklerle görmektedir. Denizde balık üretmek li yıldır eğitim için çiftlik yapmak, tek başına harika bir fikirdir. Fakat programları yabelli bir sayının üzerindeki balık çiftliği bir koyu tümüyle kirlettiği zaman balıkların getirdiği gelir koy çevresinpıyorlar. Sodeki uğranan zararı karşılamaz. nuçları giderek Bu bağlamda kırsal kültür davranışının en ilginç örkalitesi düşen neklerinden biri beş yıldır sözü edilen, depreme karşı alıbir eğitim. nacak tedbirler olayıdır. Depreme karşı konutları sağlamlaştırmak gerek. İstanbul'da en az 2.000.000 konut var. Bunların %90'ında fakir ve orta halli insanlar oturmaktadır. Bir betonarme apartmanı gerçekten sağlamlaştırmak için maliyetinin %50'si oranında bir para gerekmektedir. Orta halli bir ailenin böyle bir gücü yoktur. Aynı apartmanda oturan 10 ailenin olanakları olsa bile bunlar aynı zamana denk düşer mi? Bunlara kredi verecek kurum ya da kurumlar öngörülmüş müdür? Bunların hepsi birden var oluverse, bu 10 aile o sürede nerede yaşayabilir? Bu sağlamlaştırma etkinliğinin 1.800.000 konut için olduğu düşünülürse bunu yapan proje mühendisleri, bunları yapacak müteahhitler böyle bir işi hangi sürede gerçekleştirebilirler? İstanbul'da belli bir sürede bu işi yapacak uzman ve işgücü yoktur. Herşey tanrısal bir yardımla olumlu olsa ve yılda on bin konutun sağlamlaştırılması gerçekleşse 18 yıl gerekir. Oysa beş yılda İstanbul'da 10.000 yapı sağlamlaştırılmamıştır. çetiner.m@superonline.com Atatürk, kimi zaman canını sıkan, ona açıkça karşı koyan bu adamı şu sözleriyle anlatmaktadır. “Hem doktordur, hem hukuk doktorudur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur ve güzel bir arkadaştır”. Atatürk’ün ‘Fikir Fedaisi’, Doktor Reşit Galip “Geçmişe sahip çıkmak” isimli yazımdan sonra okurlardan çok sayıda elektronik posta aldım. Birçoğu Cumhuriyetimizin kurulması ve yücelmesinde rol alan hekimlerin topluma tanıtılmasının yaşamsal önemi olduğu konusunda benimle hemfikirdi. Bu talep kadar sevindirici olanı aslında talebi karşılayacak kitapların da büyük bir hızla artıyor olması. Nitekim bir önceki yazımda söz ettiğim “Atatürk ve Tıbbiyeliler” isimli kitap buna bir örnekti. Geçtiğimiz günlerde Gürer Yayınlarının Genel Yayın Koordinatörü Sayın Turgut Gürer, bana yayınevlerinin piyasaya çıkartmak üzere olduğu “Atatürk'ün Fikir Fedaisi, Dr. Reşit Galip” isimli yeni kitabını armağan etti. Dr. Yener Oruç'un yazdığı bu kitap, Atatürk'ün dava arkadaşlarından İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Reşit Galip'in yaşamını anlatıyordu. Onun nasıl biri olduğu kitapta yer alan ve aşağıda aktarmaya çalışacağım olaydan açıkça anlaşılıyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe'de verdiği bir yemek sırasında Dr. Reşit Galip'in dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Esat'ı insafsızca eleştirmesinden rahatsız olmuştur. Dr. Reşit Galip'e “Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, buyurun istirahat edin” der. Mesaj son derece açıktır. Gazi, masanın huzurunu bozan Dr. Galip'e açıkça masayı terk etmesini söylemektedir. Dr Reşit Galip'in yanıtı da en az Gazi Mustafa Kemal'inki kadar nettir. “Burası sizin değil, milletin sofrası, oturmak benim de hakkım”. Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk, masadaki diğer arkadaşlarına döner ve “Öyleyse biz kalkalım” der, masayı terk eder. Aynı Mustafa Kemal, bu olaydan birkaç hafta sonra Dr Reşit Galip'in bir radyo konuşmasını dinleyecek ve aynı sofrada onun kulağına eğilerek “Yarın Milli Eğitim Bakanısınız” diye fısıldayacaktır. Atatürk, kimi zaman canını sıkan, ona açıkça karşı koyan bu adamı şu sözleriyle anlatmaktadır: “Hem doktordur, hem hukuk doktorudur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur ve güzel bir arkadaştır”. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, Aydın Milletvekili sıfatıyla Türk kadınına 1929 yılında şöyle sesleniyordu. “Türk ulusuna özgü gelenekler içinde harem ve tesettür yoktur. Ailenin çalışma yaşamına erkekler kadar katılan Türk kadını, tarihinin hiçbir anında harem hayatı yaşamamış ve tesettür etmemiştir.” O, harem, çokeşlilik ve tesettür geleneğinin eski İran ve Bizans'tan Osmanlı'ya geçtiğine, sadece kentlerle sınırlı kaldığına, Türk köylüsünün geleneğinde yerleri olmadığına inanıyordu. Dr. Reşit Galip, 1933 Üniversite Reformu’nu da başlatan kişidir. Atatürk, bütün ruhunu Üniversite Reformu’na adayan bu adam için şunları söylüyordu: “Doktora gıpta ediyorum, Üniversite Reformu gibi büyük bir meseleyi elinde aldı ve onu başarıyor”. Dr. Reşit Galip aynı zamanda başarılı bir iç hastalıkları uzmanı idi. Aşağıda alıntıladığım sözleri hekimlik mesleğine bakışını ve gerçek kişiliğini gözler önüne seriyor. “Gerçi ancak geçinmek için para kazanıyoruz. Köylünün ve halkın zararına iktisabı servet ettiğimiz yoktur. Fakat bu hekimlik bendenize dilencilikten fena geliyor. Burada bila ücret tedaviye muktedir olabilseydik, zevkimize payan olmayacaktı. Bir hastayı iyi etmek için pazarlık etmek veya iyi ettikten sonra avucuna bakmak, pek iğrenç geliyor. İşte bütün tahammülümüzü perişan ve payimal eden nokta budur. İnsanda ne köycülük neşe ve istirahati, ne de bir köycü açık kalpliliği bırakıyor. Kendilerine iyilik etmeğe geldiğimiz kimselerle bizim aramızda her ikimizi bîhuzur eden bir ifrit yaşıyor, bu da paradan ibarettir.” ARKADAKİ GERÇEK Sayının arkasındaki gerçeği anlamayanların politikacı ve idarecileriyle, gazete ve köşe allameleri ile toplumu beş yıl oyalamış oldukları gerçeği, kırsal kültür gerçeğinin aynasıdır. Bunca yıl yağmaya çanak tutmuş olanların yapabilecekleri tek dürüst şey depremden sonra halka en etkili yardımı nasıl yapmaları gerektiğini saptamaları ve bunu yıllarca önce halka duyurmalarıydı. Kimse bana “Depremden sonra siz şöyle davranacaksınız. Suyu ekmeği, ilacı, sağlık yardımını şöyle elde edeceksiniz” diye bir bilgi ulaştırmadı. Elektrik, su olmayınca, yollar kapalı olunca, telefonlar çalışmayınca ne yapacağımı söylemedi. Kiralık apartmanlarda üniversite açıyorlar, hocasız. Yol yapıyorlar, altı ayda bozulan. Kaldırım, zaten yapamıyorlar. Yapılsa da otopark olarak kullanıldığı için işe yaramıyor. Bütün Türkiye için elli yıldır eğitim programları yapıyorlar. Sonuçları, giderek kalitesi düşen bir eğitim. Lisede okuma yazmayı ancak öğrenen çocuklar yetişiyor. Onların yarısı da üniversitelere giremiyor. İş de bulamıyorlar. Bu kötü niyetten değil, cehaletten kaynaklanıyor. Türkiye'de politikacıların aldıkları oylar bilgi şurubu gibi. Alır almaz herşeyi öğreniyorlar. Elli yıldır hukuk hocalığı yapandan daha iyi hukuk, ekonomistlerin hepsinden fazla ekonomi, bilim adamlarından fazla bilim, birkaç dil bilen politika hocalarından fazla politikayı bir seçim döneminde öğreniveriyorlar. Sayı saymasını öğreniyorlar ama, sayısalın ne anlama geldiğini anlamakta zorlanıyorlar, çünkü ne nitelikle ilgileri var ne de zamanla. BİLGİ VE DAVRANIŞ SINIRLARI Türkiye'de her tersliğin tek temel sorunu kırsal egemen kültürün bilgi ve davranış sınırlarıdır. Kırsal kültür bu panoramayı yaratır, seyreder ve seyrettirir. Acısını da kendi çeker. İnsanlar araba kazalarında, tren kazalarında, hastane kapılarında, töre cinayetlerinde ölür. Bütün bu kontrol edemediğimiz ilkelliklere bereket kısa sürenbir de tüy takıldı: Zina. Böyle bir olgunun kontrol edilebileceğini milyonluk kentleri beşon bin nüfuslu kasaba gibi düşünen, sayı ile nitelik ilişkisini kavrayamamış insanlar düşünebilirler. Eğer Türkiye'de bir ahlak sorunu varsa, bu zinadan önce rüşvet sorunudur. Halkın zeki, fakat rasyonele ulaşamamış düşünce düzeyinde onunla buluşan politikacılarımız pek çok. Bu parti sınırlarını aşan bir olgu. 75 milyonluk bir ulusu cemaat gibi gören kim bilir ne kadar çok haşmetli var. Bin ile milyonu sayı olarak değil, nitelik olarak ayırabilmek büyük bir uygarlık aşamasıdır. Binlik vizyonla milyonluk gerçekler çatışmasında sallanıp duran bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye insanının kendini kırsal kültür aynasında seyrederek ne olduğunu anlaması uzun süreceğe benziyor. CBT 1067/15 31 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle