23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR 12 EYLÜL 2010/SAYI 1277 Dedektif Remzi Ünal İstanbul'a döndü Yazar Celil Oker'in Dedektif Remzi Ünal'ı "Yenik ve Yalnız" ile nihayet İstanbul sokaklarına döndü. Bu geç kalmışlığa, serzenişe Oker kendi üslubuyla cevap veriyor: "Geminin nasıl yola çıktığı değil, fırtınalardan batmadan kurtulmuş olması şu anda benim için daha önemli." Polisiye edebiyatmın heyecanını İstanbul'un ruhuyla harmanlayan Oker'e göre, bugünkü popüler kültür kahramanlannın sıklıkla kafaları karışık. Çoğumuz gibi... Röportaj: ALİ DENİZ USLU Fotoğraflar: İBRAHİM AKGÜN R emzi Ünal, Celil Oker'in ete kemiğe bürünmüş dedektifi. Oker ve onun nev-i şahsına münhasır kahramanı Remzi Ünal ile on yıl önce "Çıplak Ceset" iletanıştık. Şimdi serinin yedinci kitabı "Yenik ve Yalnız" yayımlandı. Bu kitabı çok bekledik o kesin. Ama değdi! Peki, siz hâlâ Remzi Ünal'ı tanımıyor musunuz? Hava Kuvvetleri'nden ve THY'den kovulan, MS Flight simulator hastası. Hüzünlü, yalnız, melankolik, bedeni alkol fermante eden, sigarası elinden düşmeyen bir kahraman. Elbette düzensiz, bazen asabi, yorgun ama bıçkın. Zeki, cesur ve istanbullu... Remzi Ünal öncekiler gibi şimdi de sürükleyici, kışkırtıcı ve peşinden koşturan bir hikâye ile döndü. "Yenik ve Yalnız"dan bir de dedikodu; okuyanlar bilir Remzi Ünal hep yalnız, aşksız. Ama bu maceranın sonunda koluna girebildiği birisi var! - "Yenik ve Yalnız", Detektif Remzi Ünal'ın yedinci macerası. Hikâyeyi nasıl yarattınız? En önemlisi niye bu kadar geciktiniz? - Bu gecikmenin bir sürü nedeni var. Hepsi de benimle ilgili. Psikolojik nedenler, teknik nedenler, yaptığım işin anlamına ilişkin bir sürü sorgulama, sonunda aldığım risklerin zor kararları, elbette tembellik. Uzun süre bunların hepsiyle teker teker, bazen birlikte boğuştum. Yazarlığın zor bulunan, özel ve yazarlara bahşedilmiş sihirli bir yetenek olduğunu öüşünenlerden değilim. Insanların yalnızca yazdıkları zaman.yazar olduklarına inanırım. Demek ki yazarlıktan uzaklaşmışım biraz çalışamayarak. Neyse ki aldığım bir sürü destekle toparladım. Geminin nasıl yola çıktığı değil, fırtınalardan batmadan kurtulmuş olması şu anda benim için daha önemli. - İstanbul biraz sihirli, mlstik ve glzemli. Romana konu olan mekânlar da gücünü buradan alıyor. Nasıldır polisiye ve istanbul'un birlikteliği? - Ben kitaplarımda "oriental" bir İstanbul imgesinden bilerek uzak duruyorum. Benim için İstanbul dünyadaki benzerlerinden farksız kocaman bir metropol. Olağanüstü güzel, olağanüstü çirkinleştirilmiş, kalabalık, istanbulluyum diyemeyenlerin çoğunlukta olduğu bir büyük şehir. Dünyadaki örneklerinde rastlandığı gibi bireysel ya da örgütlü suçun da kaçınılmaz olarak kendisini gösterdiği bir yer. Metropoller bu karanlık yüzlerinden dolayı başından beri polisiye edebiyatta temel bir unsur olagelmiştir. Ben de istanbul'a bu alanda hak ettiği rolü vermeye çalışıyorum. Hepimizin hayatında yer alan caddelerde, sokaklarda dolaştırıyorum kahramanımı. İstanbul'a bir özel detektif yakışıyor doğrusu. - Polisiye göreceli olarak son dönemde yaygınlaştı. Ama bence siz işin mlladısınız bir anlamda. Nedir bu işin alameti farikası? - Polisiye edebiyatın yaygınlaşmasından mutluyum elbette. Ancak bu "milat" meselesini kabul edemem. Ülkemizde polisiye edebiyatın en azından 130 yıllık köklü bir geçmişi var. O geleneğin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Bir alanın tarihini iyi bilmeyenler, PAZAR SÖYLESİLERİ yaptıkları işle herşeyi kendilerinin başlattığını düşünebilirler. Bu hataya düşmedim hiç. Benzer şekilde kendimi dünyada da belli bir polisiye akımın içinde gördüğümü hiç saklamadım. Türkiye ve dünyada akrabalığım olan yazarlann işlerine kimi yeniliklerle katkılarda bulunmaya çalışıyorum, hepsi bu. - Remzi Ünal yıllardır hayatınızda var. Ona öykündüğünüz zamanlar olmadı mı hiç? Sanınm o slze epey öykünüyor ama... - Ona öykünmüyorum hiç. Kim ister öldürülmüş kimselerin sağını solunu kurcalamayı, kendisini çok da ilgilendirmeyen meselelerin içinde bir sürü kötü adamla, kadınla yüz yüze gelmeyi, arada sırada dayak yemeyi, devletin polisi kapımı çalacak diye endişelenmeyi, temel olarak yalnız yaşamayı, kötü beslenmeyi, bu kadar çok sigara, kahve içmeyi... Arada sırada otomobilimi sert kullanırken kendimi yakalıyorum, hepsi bu. Remzi Ünal'ın hayatı zor, istemem. - Remzi Ünal'ın kendi özel bir adalet anlayışı var. Bazen adaleti kendisi veriyor, bazen şaşkınlık verecek şekilde hareket edip, her şeyi bırakıp gidiyör. Bu uçurumlan yaratmaktakl derdiniz nedlr? - Remzi Ünal'ın adaleti kendisinin sağladığı birvaka hatırlamıyorum. Genellikle işini tamamladığında şapkasını ATAOL BEHRAMOĞLU Düşünür olarak Albert Camus lİBt Geçen haftaki Pazar söyleşisinde Albert Camus üzerine düşünmeyi sürdüreceğimi yazmıştım. Aradan geçen yaklaşık bir haftalık sürede, geçen hafta sözünü ettiğim "Yabana"ve "Veba" dışındaki iki kitabını kitaplığımdan çıkararak okumaya koyuldum. Bunlardan biri çok yıllar önce okumuş olduğum "Düşüs" adlı roman. Öteki bazı bölümlerini yine daha önce okuduğumu anımsadığım "Sısyphe Efsanesf. Sadece (denemelerinin yer aldığı) "Sisyphe Efsanesf'y\e değil, roman titri taşıyor olsa da bence "Düşüşle de Camus'yü daha çok düşünür kimliği ile tanımış oluyoruz. * • * * Albert Camus'yü düşünür olarak tanımlamak hiç kolay değil. Bu konuda söylenebilecek her söz ister istemez kolayına kaçmak olacaktır. "Efsane'mn çevirmeni Tahsin Yücel, bendeki 1962 tarihinde yayımlanmış kitabın yeni basımını sonraki yıllarda "Sısyphe Söylenf başlığı ile yayımlandı. Doğrusu ben "nosfa/;'//<"birduyguyla, "Ataç Kitapevî'nce yapılan ilk basımı okumayı yeğledim. Camus çok çetrefil bir "filozof". Okurken çoğu yerde zorlandığımı itiraf ederim. Yazarlığı kadar çevirmenliğiyle de usta Tahsin Yücel'i bile zorlamış olduğunu tahmin ediyorum. Denemelerin toplamındaki "ana fikiı" ya da fikirleri özetleme şansımız var mı? Bence bir köşe yazısı sınırlarında bu zaten olanaksız. Birtek, kitaba da adını veren deneme için bunu yapmayı deneyecek olursam, şöyle derdim: Varoluş bir "rastlantı", anlamsız, saçma, uyumsuz bir olgu da olsa; insan (Tanrılara boyun eğmeyişinin cezası olarak her seferinde tepeden aşağı yeniden yuvarlanan taşı bir kez daha yukarı taşımaya yüksünmeyip, daha da öte, varoluşunun anlamını bu sonuçsuz'. çabada bulan Sısyphos gibi) varolma sorumluluğunu üstlenmelidir... Denemelerin başlıca temalarından "intihaı" sorunsalı üzerine usavurmalar da, yine bu temel varoluş sorunsalıyla ilintilidir. Yukarıdaki paragrafta "rastlantf sözcüğünü tırnak içine almam rastlantı değil... Bir monolog biçiminde başlayıp süren "Dü$üş"ün (Ataç Kitapevi 1961, çev. Ferit Edgü) biryerinde, roman kahramanı anlatıcı, inanabileceği tek Tanrı'nın "rastlantı" olabileceğini söyler... Rastlantı, saçma, uyumsuz, bütün bunlar sonuç olarak aynı şeylerdir. Sonuçtatek sığınağımız, "Sisyphe Efsanes/"ndeki denemelerden birinde söylendiği gibi, belki de sanat olacaktır... Öyleyse bütün bu çabalann, usavurmaların, felsefenin anlamı nedir? Bu anlam belki, denemelerin bir araya getirildiği kitabın girişinde yer alan, İÖ 6. ve 5. yüzyıllar arasında yaşamış Yunan düşünür Pindaros'un özdeyişinde en özlü ve etkileyici anlatımını bulmaktadır: "Ruhum, ölümsüz hayatı isteme, mümkün'ün alanını tüket"... Bu özdeyişi, doğrusu ben de, kendi yaşam felsefemin temeline koyarım... * * * Kadınlar... Albert Camus'den söz eden bir yazıyı, onun çok sevdiği bilinen, fakat bir o kadar da karmaşık ve çetrefil ilişkiler içinde olduğu kadın olgusundan söz etmeksizin bitirmek eksik kahr. "Düşüş^e bu konuda, tutkulu, fakat karanlık ve karamsar renkler taşıyan ipuçları buluyoruz... işin bu yönünü irdelemeye girişmeyip, onu okurun okuma ve düşünme serüvenine bırakalım. intihara da çok benzeyen ölümünün ellinci yılında, büyük bir çağdaşımızla yeniden buluşmanın tam zamanı değil mi... • ataolb@cumhuriyet.com.tr imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase ilknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Idare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya/ Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: OnurTunalı(0212) 251 98 74/75/343 72 74 (554-555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / istanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. alır gider. Remzi Ünal kitabın sonunda açığa çıkardığı bir katili götürüp polise teslim etse ne değişecek? Kendisi cezasını kesemez, o popüler kültür ürünlerinde sık sık ömeğini gördüğümüz "vigilanle"lerin işi. Üstelik bir katil cezasını buldu diye toplumca ferahlamayacağız. O eskidendi. Bugünkü popüler kültür kahramanlarının sıklıkla kafaları karışık. Çoğumuz gibi. - Kitabın adı "Yenik ve Yalnız". Aslında kahramanın dramı da çok belirgin. Kahramanlar hep iyi ruh haliyle ve kusursuz olamazlar değil mi ya da ondaki bu derin kederin nedeni nedlr? - Elbette olamazlar. İnandmcılıklarını yitirirler çünkü. Ayrıca insanların özel hayatları yolunda gitmeyebilir ve üzerinde çalıştıkları işi gerektiği gibi yapamama durumları olabilir. Bakınız birinci soru! - Bir de Remzi Ünal hep yalnız, aşksız ve mahzun. Onun da gönlüne göre biri vardır elbette. Niye onu hayatının aşkıyla karşılaştırmıyorsunuz? - Şimdilik maceranın sonunda koluna girebildiği birisi var. Nereye kadar gider bu bilinmez. Ancak Remzi Ünal'ı akşam işini bitirip eve geldiğinde televizyonun karşısındaki koltuğa oturup karısının getirdiği çayı yudumlayacak biri olarak pek göremiyorum. - Bu yedinci macera. Sekiz belki bu kadar gecikmez. Ne dersiniz? - Gecikmeyecek. Bir yazarın bu konuda söz vermesinin bir anlamı varsa, söz veriyorum. Dersimi aldım. Anlattığınız hikâyeyi dinleyecek insanlar bulacak kadar şanslıysanız, bu şansı tepmemelisiniz. Bilerek ya da bilmeyerek, işlerin yolunda gitmedikleri günlerde "hani yeni kitap?" diyerek destek oldular. Aynı şeyi ikinci kez yapmalarını istemek ayıp olur. • alidenizuslu@yahoo.com Su için direnen belgeseller A ntalya'dan Rize'ye, Hasankeyf'ten İzmir'e kadar r \ Türkiye'nin dört bir yanında Hidroelektrik Santralları (HES) yapılması planlanıyor. Öyle ki 2023 yılına kadar akarsuların başını tutan iki bin HES inşa edilmiş olacak. Son yıllarda Türkiye'nin dört bir köyünden yükselen direniş sesinin nedeni de bu. Pek çok sivil toplum kuruluşu, çevre örgütü de onlara destek veriyor. Karadeniz isyandadır platformu da direniş topluluklarından biri. Eylemler, kampanyalar, seminerler, imza kampanyalarıyla yürüttükleri direniş yöntemine şimdi biryenisini eklediler; sinema. 16 Ekim'e kadar HES karşıtı belgeseller Kadıköy'deki Son Irmak Doğa ve Sanat Derneği'nde gösterilecek. Programda neler mi var? 18 Eylül'de Remzi Kazmaz'ın yönetmenliğini yaptığı, Fırtına Vadisi'ndeki direnişi anlatan "Vatandaş Mustafa", 25 Eylül'de Alejadro Haddad'ın yönettiği, Hasankeyf'in çığlığını duyuran "Av! Su! Maü", 2 Ekim'de Metin-Kemal Kahraman'ın Dersim'de sular altında kalacak kutsal mekânın konu edildiği "Gole Çhetu", 9 Ekim'de Rüya Arzu Köksal'ın Karadeniz Sahilyolu konulu "Son Kumsal", 16 Ekim'deyse Ethem Özgüven'in Bergama'da maden aramalarına karşı direnişini anlatan "Alethea" gösterilecek. Yönetmenlerinin katılımıyla yapılacak belgesel gösterimleri ücretsiz. • Adres: Caferağa Mahallesi, Moda Caddesi, Mescit Sokak, No:13, D: 7.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle