Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2010 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Sürrealitenin başkenti deyip adõna
şarkõ yapanlar da var.
Çikolatanõn ya da biranõn başkenti
diyenler de! Merkezindeki bazõ
sokaklarõna çizgi roman
kahramanlarõnõn adõ verilen ve
binalarõn dõş cephe duvarlarõnõ çizgi
roman figürlerinin süslediği Brüksel,
dõşarõda sadece AB’nin değil, çizgi
romanõn da başkenti olarak
biliniyor. Kentin ve insanlarõnõn yaşamõna çizgi
roman sõzmõş durumda. Brüksel aslõnda canlõ bir
çizgi roman müzesi. Ancak yine de Brüksel’de
güzel bir “Çizgi Roman Müzesi” var.
Geçen günlerde karikatür ve espri dersleri
verdiğimiz miniklerle, geleceğin çizerleri ile
Brüksel Çizgi Roman Müzesi’nde çizginin
ustalarõnõn dünyasõna heyecanlõ bir yolculuk
yaptõk. Minikler bazen çizgi romanlarda yer alan
çizimlerin üç boyutlu örnekleri ile
fotoğraf çektirip üç boyutlu bir çizgi
roman karesi oldular bazen de bir
çizgi romanõn içine sõzdõlar Tenten
ve köpeği Milu’nun peşinden
koştular. Müzeyi gezen minik çizerler
halen müzede devam eden Belçika
çizgi romanõnõn öncüleri Franquin,
Jijé, Morris ve Will atölyesi sergisi,
Moomin sergisi (Tove Jansson’õn
rüya dünyasõ) ve Frantisek Skala - Cecil’s
Quest sergilerini de görme olanağõ buldular.
Başka bir köşede çizgi film yapma mantõğõnõ
çok basit sayõlabilecek bir düzenekle öğrendiler.
Victor Horta (1906) tarafõndan tasarlanan usta
işi Art Nouveau yapõtlarõndan sayõlan bir binada
hizmet veren Çizgi Roman Müzesi 4200
metrekareden fazla bir alanda çizgi romanla
ilgili her şeyi bir araya getiriyor. Çizgi romanõn
başlangõç yõllarõndan günümüzdeki
son gelişmelere varan bir yelpazede
çizgi ile ilgili örnekleri görmek
mümkün. Müzede çizgi roman
yapma tekniği, ilk çizgi roman
dergileri, gazetelerde ilk
yayõmlanan çizgi roman örnekleri,
3 boyutlu çizgi roman
kahramanlarõ vb. çalõşmalar
sergileniyor. Müzeyi her yõl 200
binden fazla çizgi roman meraklõsõ
ziyaret ediyor. Herhangi bir
havaalanõnda eğer çizgi roman
okuyan bir yetişkine ya da çocuğa
rastlarsanõz, büyük bir olasõlõkla bu
Belçikalõdõr! Çizgi romanla doğup
büyüyen Belçikalõlarõn siyasi
yaşamõndaki krizler komedisi ise başka bir yazõ
konusu! Belçika yayõncõlõk sektörü cirosunun
yüzde 80’i çizgi romandan
oluşuyor. Belçika çizgi romanõnõn
neredeyse tüm karar merkezleri
Brüksel’de toplanmõş durumda.
Brüksel, Tenten ve Spirou’nun
anavatanõ. Hergé ve Franquin
Brükselli. Bu iki çizerin çevresinde
haftalõk Spirou/Robbedoes ve
Tintin/Kuifje çizgi roman dergileri
çõkmõş. Çizgi romanõn altõn
yõllarõnõn çizerlerini de yine
Brüksel ve çevresinde bulmak
mümkündü: Jijé (Blondie &
Blinkie), Edgar P. Jacobs (Blake
& Mortimer), Jacques Martin
(Alix), Roba (Bollie & Billie),
Morris (Red Kit), Peyo (Şirinler).
Bu, günümüz için de geçerli: Midam (Kid
Paddle), Tome ve Janry (Küçük Spiru), Yslaire
(Samber) veya François Schuiten (Karanlõk
Şehirler). Brüksel Sint-Gillis Saint-Luc
Enstitüsü dünyada ilk kez 1968 yõlõnda çizgi
roman bölümünü açtõ. Brüksel genç yetenekler
için hâlâ bir üreme alanõ. Frémok, La 5e Couche
ve L’Employé du Moi gibi yayõnevleri bağõmsõz
çizgi romanõn ayakta kalmasõ için yaşamsal
öneme sahip. 700 çizgi romancõ ile Belçika
kilometrekare başõna en çok çizgi romancõnõn
düştüğü ülke. Belçika’da çizgi roman yaşamõn
ayrõlmaz bir parçasõ. Tenten, Şirinler, Red Kit,
Suske en Wiske / Bob et Bobette, Spirou, Quick
en Flupke / Quick et Flupke, Michel Vaillant, Le
Chat, Nero, Spirou ve Şapşal Gazi, Blake ve
Mortimer, Asteriks Kleine Robbe / Petit Spirou
(Küçük Spiru), gibi kahramanlarla Avrupa çizgi
romanõnõn kalbi Brüksel’de atõyor.
erdincutku@binfikir.be
Fransa’da azõcõk yaşamõşsanõz, hele ki
biraz da sola bulaşmõşsanõz “Fête de
l’Humanité (FH) / İnsanlık Bayramı”nõ
tanõmamanõz tek kelimeyle olanaksõzdõr.
63 milyon Fransõz arasõndaysa, aşõrõ sağcõ
bile olsa hayatõnda bir kez olsun FH’ya
katõlmamõş bir vatandaş bulmak epeyce
zordur. Her eylül ayõnõn 2. hafta sonuna
denk gelecek biçimde Paris’in yakõn
banliyölerinden La Courneuve Parkõ
korusunda düzenlenen, aşinalarõnõn
deyişiyle “Fête de l’Huma” varlõğõnõ,
bugün Fransõz Komünist Partisi’nin (FKP)
yarõ resmi yayõn organõ
“L’Humanité/İnsanlık” gazetesine
borçludur. L’Humanité Fransõz sol
hareketinin tarihi liderlerinden Jean
Jaurès’in 1904’te kurduğu ve suikaste
kurban gittiği 31 Temmuz 1914’e
kadar da yönettiği gündelik gazetedir.
Gazete 1920’de düzenlenen Tours
Kongresi sonucunda sosyalist
hareketin ikiye bölünmesiyle doğan
FKP’nin resmi yayõn organõ olur.
1918-1958 arasõ Genel Yayõn
Yönetmeni Marcel Cachin’in
girişimiyle 7 Eylül 1930’da başlatõlan
bu “gazeteye destek bayramı” zamanla
FKP’nin nüfuz alanõnõ aşan gerçek bir
panayõr, halk şenliğine dönüşür. Her
seferinde yüzlerce sanatçõ, düşünür ve
kalburüstü aydõnõ, binlerce kültürel,
siyasal, gastronomik hatta ticari faaliyet ve
yüz binlerce insanõ bir araya getiren bu
eğlenceli buluşma 2010’da 80 yaşõna
bastõ. FH’nin sahnelerinde Jacques
Duclos, Georges Marchais Maurice
Thorez vb liderlerin yerini çoğunluğu
popüler müzisyenler aldõ. FH Deep
Purple, Pink Floyd, Prince,
Supertramp, The Who gibi ünlü
uluslararasõ popçulardan Claude
Nougaro, Jacques Brel, Juliette Gréco,
Léo Ferré gibi Fransõz şanson türünün
devlerine; Archie Shepp, Charlie
Mingus, Max Roach, Michel
Petrucciani, Ray Charles gibi caz
yõldõzlardan Angel Parra, Césaria
Evora, Compay Segundo, Joan Baez,
Johnny Clegg, Manu Dibango, Mikis
Teodorakis ve benzeri dünya müziği
simgesi binlerce müzisyeni ağõrladõ.
Ancak gündemin siyasal ve sosyal
mücadele başlõklarõnõn daima, her
faaliyette öne çõktõğõ, vurgulandõğõ bu
şenlikte Aragon, Eluard, Picasso,
Prévert, Ronis, Yves Saint-Laurent gibi
20. yüzyõlõn en tanõnmõş sanatçõlarõnõn
yanõ sõra binlerce filozof, yazar, sinemacõ,
bilim insanõ, siyaset adamõ konferanslar,
sinema-tiyatro-dans-opera gösterileri,
sergilerle bu benzersiz şölene şahsen
katõlmõş, renk katmõşlardõ. Bu yõl 80
ülkeden 500 stand eşliğinde 10-12 Eylül
arasõ hazõrlanan programda envai çeşit
sinema, tiyatro, sergi, açõk oturum,
konferans vb dõşõnda her yõl olduğu gibi
en fazla ilgi çeken faaliyet müzik.
Öngörülen 50
civarõnda konserden
en kitleselleri
Madness, The
Prodigy, Simple
Minds gibi
topluluklar ve Alain
Souchon, Jacques
Dutronc gibi tanõnmõş
Fransõz sanatçõlara ait.
Aslõnda başõndan beri
barõş, uluslararasõ ve ulusal kardeşlik ve
dayanõşmanõn simgesi bu muhteşem
buluşmada bir zamanlar yalnõzca FKP ve
Sovyetler Birliği yanlõsõ “Kardeş” (!)
hareketlerin temsilci ve türevleri yer alõrdõ.
Bugün FH’de tezgâh açanlar arasõnda,
eski idealist heyecan ve canlõlõğa
rastlanmasa da son 20 yõlda daha
genişleyen bir sosyal ve politik yelpazeyi,
bütün dünyadaki toplumsal mücadelenin
belli başlõ uzantõlarõnõ görmek olasõ. 19
Avro’luk tek bir biletle üç güne yayõlan
programõn tümünü bedava izleyebilirsiniz.
Bu sürede enfes bölgesel ve küresel sofra
kültürlerinden, özgün içecek ve
yiyeceklerinden yararlanmak mümkün.
Kitap-albüm veya yöresel el sanatlarõ
ürünlerinden beyaz eşyaya uzanan şenlik
pazarlarõndan farklõ tüketim ihtiyaçlarõnõzõ
da giderebilirsiniz. Etrafõnõzda
peydahlanacak STK veya FKP militanlarõ
sizi örgütlerine katabilmek için bin bir
dereden su getirebilirler. Afganistan, İran,
Rusya veya Türkiye’de tutuklu
gazetecilerle, depremzede Pakistan
halkõyla dayanõşma; ABD, Çin, İran’daki
ölüm cezalarõna, Romanlarõn Fransa’dan
atõlmasõna ve emeklilik yaşõnõn
yükseltilmesine karşõ imza isteyebilirler.
13 Eylül 1980’de olduğu gibi...
12 Eylül’de Türkiye’de askeri darbe
olmuştu. Yunanistan Komünist Partili
büyük sanatçõ Mikis Teodorakis o akşam
FH’nin ana sahnesinde konser verecekti.
Teodorakis’in darbe hakkõnda birkaç söz
edeceğine emindik. Fakat ustanõn yalnõzca
“kardeş” gördüğü komünistler, yani
TKP’lilerle dayanõşma duygusunu dile
getirmesinden endişe ediyorduk. Sahneye
giden ön kapõda 2-3 saat bekledikten sonra
fotoğraflarõndan tanõdõğõm, FKP
yöneticilerinden Henri Alleg’i gördüm.
Cezayir savaşõna karşõ çõktõğõ için ağõr
işkenceler görmüş, yõllarca hapislerde
yatmõş, yaşadõklarõnõ da “Sorgu” başlõklõ
önemli bir kitapta dile getirmiş çok değerli
komünist bir gazeteciydi. Birkaç
dakikasõnõ rica edip heyecanla
düşündüklerimi anlattõm. Sessizce dinledi.
“Bakarım” gibilerden çok kõsa bir cevap
verip içeri girdi. Birkaç arkadaş merakla
konserin başlamasõna kilitlendik. Nihayet
beklenen an geldi. Teodorakis alkõşlar
içinde sahneye çõkõp yüz bin civarõnda
hayranõnõ selamladõ. Ardõndan,
“Halkımın 1967 sonrası yaşadığı kara
dönem şimdi de komşu kardeş halk,
Türkiye’nin başına açılmıştır”, diyerek
sözlerini sürdürdü. Darbeyi şiddetli
sõfatlarla mahkûm edip konuşmasõnõ,
“Darbe kurbanı tüm demokratlar,
ilericiler, devrimciler, komünistler ve
insanlara sabır ve cesaret dilerim. Haklı
mücadelelerinde daima yanlarında
olacağım” şeklinde tamamladõ. Sanki 12
Eylül’e ilk yumruğu atmõşõz gibi
mutluyduk. Aradan 30 sene geçti. Bu
akşam Türkiye’de sandõklardan çõkacak
sonuç ne olursa olsun, son yumruğu
vurmaktan çok uzağõz. Varlõğõnõ 12
Eylül’e borçlu bir iktidarõn yaşananlarõn
hesabõnõ sorabileceğine inanan saflar veya
savunan uyanõklara söylenebilecek tek
cümle, “Sizlerin belleği nisyanla malul,
ama insanlığın belleği unutmaz!”
ugur.hukum@rfi.fr
Devlet başkanõnõn
parlamento tarafõndan
seçildiği ülkede hükümet,
parlamentodaki muhalefet
engelini aşmak için, devlet
başkanõnõn halk tarafõndan
seçilmesini öngören bir
tasarõyõ referanduma sundu.
Kamuoyu yoklamalarõ
“yüzde 60 evet” oyu
çõkacağõna işaret ettiğinden
iktidar, muhalefetin
uzlaşma önerisine kulak
tõkadõ; son seçimlerde
“milletin sandığa
gömdüğü” muhalefetle
masaya oturmak “abesle
iştigal” olurdu, tabii. Zaten
muhalefet liderleri ve onlarõ
destekleyenler hakkõnda
peş peşe ceza davalarõ
açõlmõş, muhalif yayõn
organlarõ, bir şekilde
susturulmuştu. Derken
sandõklar açõldõ, bir de
bakõldõ ki, seçmenin sadece
yüzde 30’u, oy kullanmaya
gelmiş. Katõlõm düşük
olunca referandum iptal
oldu. Dünün galipleri,
şimdi olan bitene ne anlam
vereceklerini düşünüyor.
Geçen pazar günü
Moldova’da düzenlenen
referandumun kõsa
hikâyesi böyle. Avrupa’nõn
bu en yoksul ülkesinde, bir
tarafta komünistlerin, diğer
tarafta ise Batõ
yanlõsõ
kesimlerin yer
aldõğõ iki
kutup arasõnda
derin bir kriz
hüküm
sürüyor. Ülke,
1.5 yõldõr yeni
devlet
başkanõnõ
seçemiyor. Moldova’da
geçen yõl üst üste iki kez
düzenlenen parlamento
seçimlerinin ikincisinden
“soydaş devlet” Romanya
ile birleşmeyi savunan
liberal-sağ eğilimli
partilerin koalisyonu galip
gelerek komünistlerin
sekiz yõllõk iktidarõna son
vermişti. Batõlõ sivil
toplum kuruluşlarõnõn da
destek verdiği bu sürecin
sonunda iktidara gelen
koalisyon, önce
“sakıncalı” bürokratlarõ
tasfiye ederek devleti ele
geçirdi, ardõndan da bilinen
yöntemlerle, muhalefeti
susturmaya girişti. Fakat
bütün çabalarõna rağmen,
parlamentoda kendi
adayõnõ cumhurbaşkanõ
seçtiremeyince,
muhalefetin uzlaşma
önerisine kulak tõkayarak
referandumu seçti. Fakat
sonuç, kimsenin tahmin
etmediği bir fiyasko oldu.
İktidarõn en yakõn müttefiki
olan Romanya, koalisyon
üyelerine “sıkmayın
canınızı; evet, katılım
sadece yüzde 30. Fakat oy
kullananların yüzde 87’si
‘evet’ demiş, bu da güzel
bir gelişme” türünden,
Polyanna’ya bile “yuh
artık” dedirtecek bir
tesellide bulundu.
Hükümetin bazõ üyeleri,
bütün suçu komünistlerin
üzerine yõkmaya çalõştõysa
da daha gerçekçi olan
bazõlarõ, ilk şoku atlattõktan
sonra, yenilginin büyük
ölçüde kendilerinden
kaynaklandõğõnõ kabul
ettiler. Peki, muhalefet
neden “hayır” kampanyasõ
yerine boykot kararõ aldõ ve
nasõl başarõya ulaştõ?
Muhalefetin başõnõ çeken
Moldova Komünist Partisi,
referandum söz konusu
olunca, ülkedeki genel
dengeleri gözden geçirdi.
Geçen yõlki seçimlerde
halkõn önemli bir bölümü,
“statüko”dan kurtulmakla
refaha ulaşacağõnõ
düşünmüş ve sağcõ
koalisyon partilerine oy
vermişti. Hükümetin
ekonomiyi büsbütün
çõkmaza sokmasõ, çoğu
kişiyi politikadan soğuttu.
Komünistler, “hayır”
yerine “boykot” çağrõsõnõn
iktidardan soğuyan fakat
komünistlere de destek
vermek istemeyen geniş
kitlelerin olduğu bir ülkede
en etkili sonuç olacağõna
karar verdi. Asõl önemlisi,
yargõ organlarõ da iktidarõn
eline geçtiği için,
muhalefet, olasõ hilelere
karşõ, boykotun daha etkili
olacağõnõ düşündü.
İktidarsa ekonomik çöküşü
örtbas etmek için,
Rusya karşõtõ
söylemlere ağõrlõk
verip
muhafazakârlardan
oy almayõ
hesaplõyordu.
Oysa, Rusya’nõn
Moldova’daki yeni
yönetime tepki
olarak Moldova
şaraplarõna ve tarõm
ürünlerine ambargo
uygulamasõ, tarõm
ihracatõnõn yüzde 80’ini
Rusya’ya yapan ülkede,
istenen sonucu doğurmadõ.
Moldova köylüleri,
iktidarõn çatõşmacõ
söylemlerine pek itibar
etmedi. Rumen
milliyetçiliğinden rahatsõz
olan Rus, Ukrayna ve
Bulgar kökenli nüfus da
referandumu boykot etti.
Gagauz Türkleri de,
Rumenlere karşõ Ruslarõn
yanõnda olduklarõnõ, bu
referandumda bir kez daha
gösterdi. Şimdi, parlamento
feshedilecek ve kasõm
ayõnda genel seçimler
yapõlacak. Komünistlerin
referandumda gösterdikleri
başarõyõ seçimlerde de
gösterip göstermeyeceği
belli değil. Fakat iki şey
söyleyebiliriz. Birincisi,
Doğu Avrupa’da Rusya
karşõtlõğõ üzerinden siyaset
yapmak, artõk daha zor.
İkincisi, çatõrdamaya
başlayan hükümette
bazõlarõ hâlâ muhalefeti
suçlarken bazõlarõysa, her
çõkõşõn bir inişinin
olduğunu acõ biçimde
görmüş olarak, anayasa
reformunun ulusal
mutabakat olmadan
yapõlamayacağõnõ
anlamõş durumda.
www.avrasya-haber.net
Bir referandum
fiyaskosu
BRÜKSEL
ERDİNÇ UTKU
‘İnsanlõk bayramõ’ 80 yaşõnda
Ruhuna çizgi romanõn sõzdõğõ kent
KİEV
DENİZ
BERKTAY
PARİS
UĞUR HÜKÜM
Antoinette’in
İsveçli sevgilisi
linç edildi
Çok varlõklõ bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya gelen Axel von Fersen, çok
güzel bir çocuktu, büyüdü, çok yakõşõklõ
bir delikanlõ oldu. Çok zekiydi. Genç
yaşta altõ dil öğrendi. Öğrenimini Paris’te
tamamladõ. Avrupa’da saray çevreleriyle
yakõn ilişki içindeydi. Napoleon,
Voltaire, Mozart, Haydn gibi
Avrupa’nõn kalburüstü isimleriyle
tanõşmõş, dost olmuştu. Paris’te saraya
kabul edildiğinde Marie Antoinette
veliaht prenses idi. Prenses, Axel von
Fersen’i de dar arkadaş grubuna almõştõ.
Ama Trianon sarayõnda yalnõz
buluşmalar sõklaşõnca dedikodu da almõş
başõnõ yürümüştü. Paris’te bu heyecan
fõrtõnasõ sürerken Amerikan’õn
bağõmsõzlõk savaşõ başlamõştõ. İngilizlere
karşõ bağõmsõzlõk savaşõ başlatan
isyancõlarõ desteklemek amacõyla Fransa
da asker gönderdi. 25 yaşõndaki İsveçli
Axel von Fersen de subay olarak Fransõz
askerleriyle Amerikan bağõmsõzlõk
savaşõna katõldõ. Yorktown savaşõnda
kahramanca savaşmasõndan dolayõ
George Washington tarafõndan madalya
ile ödüllendirildi. Fransa’ya kahraman
olarak döndü. Marie Antoinette’ye yakõn
olabilmek için saraya bağlõ bir askeri
birliğin komutanlõğõnõ üstlendi. Bu arada
İtalya ve Fransa gezisine çõkan İsveç
Kralõ III Gustav’õn yanõnda bulundu.
Gezinin son durağõ Versay Sarayõ’ndaki
ziyafetti. Bu ziyafet ihtilalden önce
saraydaki son ziyafet olarak tarihe geçti.
Bastil hapishanesi basõldõğõnda İsveçli
Fersen kraliyet ailesiyle birlikteydi.
İhtilal ortamõ gerginleşip şiddet artõnca
Axel von
Fersen, kral ve
kraliçeyi Fransa
dõşõna kaçõrmak
üzere, kendi
kullandõğõ atlõ
araba ile devrim
muhafizlerõnõn
oluşturduğu
çemberin dõşõna
çõkarmayõ
başardõ. Ama bütün engeller aşõlmamõştõ
ve Fersen kral ve kraliçeden ayrõlmak
zorunda kaldõ. Yakalanan kral ve kraliçe
Paris’e geri gönderildi. Fersen ise
Brüksel’e yerleşti. Marie Antoinette ile
şifreli yazõşmalar yapõyordu. Kafasõnda
kral ve kraliçeyi kurtarma planlarõ
kuruyordu. 1792’nin başõnda bir sürü
engeli aşarak Paris’e dönüp kral ve
kraliçe ile görüşmeyi başardõ ama Kral
XVI Louis firarõ göze alamadõ. Axel von
Fersen sevgilisi Marie Antoinette’ye
hüzünle veda etti. 1793’ün ocak ayõnda
kral, ekim ayõnda da Marie Antoinette
öldürüldüler. Sevgilisinin öldürülmesiyle
hõncõ daha da keskinleşen İsveçli Fersen
devrimcilere karşõ mücadele ediyordu.
Bu arada İsveç Kralõ IV Gustav
tarafõndan çağrõldõ. Yüksek görevlerde
bulunan Fersen saray naipliğine
atandõğõnda Rusya ile savaş çõktõ. İsveç
savaşta Finlandiya’yõ kaybetti. Kral bu
yüzden sürgüne gönderildi. XIII Karl kral
oldu. Kralõn çocuğu olmadõğõndan
Danimarkalõ Prens Karl August Veliaht
Prens olarak atandõ. Ama genç prens kõsa
bir süre sonra kalp krizinden öldü. Bazõ
çevreler prensin kalp krizinden öldüğüne
inanmadõ. Bu çevrelere göre prens
sürgündeki kralõn yakõnõ olan Axel von
Fersen’in düzenlediği bir suikaste kurban
gitmişti. Fersen bu söylentileri ciddiye
almamanõn faturasõnõ canõyla ödedi.
Prensin cenaze töreni sõrasõnda linç
edildi. Daha sonraki soruşturmalarda
Fersen’in, prensin ölümüyle hiçbir
ilgisinin olmadõğõ anlaşõldõ ama iş işten
geçmişti. Avrupa’nõn en renkli
simalarõndan biri sarhoşlarõn potinleri
altõnda ezilip parçalanarak linç edilmişti.
osman.ikiz@tele2.se
STOCKHOLM
OSMAN İKİZ
Karikatür okulu
Şapşal Gazi ile.