20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2010 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI [email protected] Sürrealitenin başkenti deyip adõna şarkõ yapanlar da var. Çikolatanõn ya da biranõn başkenti diyenler de! Merkezindeki bazõ sokaklarõna çizgi roman kahramanlarõnõn adõ verilen ve binalarõn dõş cephe duvarlarõnõ çizgi roman figürlerinin süslediği Brüksel, dõşarõda sadece AB’nin değil, çizgi romanõn da başkenti olarak biliniyor. Kentin ve insanlarõnõn yaşamõna çizgi roman sõzmõş durumda. Brüksel aslõnda canlõ bir çizgi roman müzesi. Ancak yine de Brüksel’de güzel bir “Çizgi Roman Müzesi” var. Geçen günlerde karikatür ve espri dersleri verdiğimiz miniklerle, geleceğin çizerleri ile Brüksel Çizgi Roman Müzesi’nde çizginin ustalarõnõn dünyasõna heyecanlõ bir yolculuk yaptõk. Minikler bazen çizgi romanlarda yer alan çizimlerin üç boyutlu örnekleri ile fotoğraf çektirip üç boyutlu bir çizgi roman karesi oldular bazen de bir çizgi romanõn içine sõzdõlar Tenten ve köpeği Milu’nun peşinden koştular. Müzeyi gezen minik çizerler halen müzede devam eden Belçika çizgi romanõnõn öncüleri Franquin, Jijé, Morris ve Will atölyesi sergisi, Moomin sergisi (Tove Jansson’õn rüya dünyasõ) ve Frantisek Skala - Cecil’s Quest sergilerini de görme olanağõ buldular. Başka bir köşede çizgi film yapma mantõğõnõ çok basit sayõlabilecek bir düzenekle öğrendiler. Victor Horta (1906) tarafõndan tasarlanan usta işi Art Nouveau yapõtlarõndan sayõlan bir binada hizmet veren Çizgi Roman Müzesi 4200 metrekareden fazla bir alanda çizgi romanla ilgili her şeyi bir araya getiriyor. Çizgi romanõn başlangõç yõllarõndan günümüzdeki son gelişmelere varan bir yelpazede çizgi ile ilgili örnekleri görmek mümkün. Müzede çizgi roman yapma tekniği, ilk çizgi roman dergileri, gazetelerde ilk yayõmlanan çizgi roman örnekleri, 3 boyutlu çizgi roman kahramanlarõ vb. çalõşmalar sergileniyor. Müzeyi her yõl 200 binden fazla çizgi roman meraklõsõ ziyaret ediyor. Herhangi bir havaalanõnda eğer çizgi roman okuyan bir yetişkine ya da çocuğa rastlarsanõz, büyük bir olasõlõkla bu Belçikalõdõr! Çizgi romanla doğup büyüyen Belçikalõlarõn siyasi yaşamõndaki krizler komedisi ise başka bir yazõ konusu! Belçika yayõncõlõk sektörü cirosunun yüzde 80’i çizgi romandan oluşuyor. Belçika çizgi romanõnõn neredeyse tüm karar merkezleri Brüksel’de toplanmõş durumda. Brüksel, Tenten ve Spirou’nun anavatanõ. Hergé ve Franquin Brükselli. Bu iki çizerin çevresinde haftalõk Spirou/Robbedoes ve Tintin/Kuifje çizgi roman dergileri çõkmõş. Çizgi romanõn altõn yõllarõnõn çizerlerini de yine Brüksel ve çevresinde bulmak mümkündü: Jijé (Blondie & Blinkie), Edgar P. Jacobs (Blake & Mortimer), Jacques Martin (Alix), Roba (Bollie & Billie), Morris (Red Kit), Peyo (Şirinler). Bu, günümüz için de geçerli: Midam (Kid Paddle), Tome ve Janry (Küçük Spiru), Yslaire (Samber) veya François Schuiten (Karanlõk Şehirler). Brüksel Sint-Gillis Saint-Luc Enstitüsü dünyada ilk kez 1968 yõlõnda çizgi roman bölümünü açtõ. Brüksel genç yetenekler için hâlâ bir üreme alanõ. Frémok, La 5e Couche ve L’Employé du Moi gibi yayõnevleri bağõmsõz çizgi romanõn ayakta kalmasõ için yaşamsal öneme sahip. 700 çizgi romancõ ile Belçika kilometrekare başõna en çok çizgi romancõnõn düştüğü ülke. Belçika’da çizgi roman yaşamõn ayrõlmaz bir parçasõ. Tenten, Şirinler, Red Kit, Suske en Wiske / Bob et Bobette, Spirou, Quick en Flupke / Quick et Flupke, Michel Vaillant, Le Chat, Nero, Spirou ve Şapşal Gazi, Blake ve Mortimer, Asteriks Kleine Robbe / Petit Spirou (Küçük Spiru), gibi kahramanlarla Avrupa çizgi romanõnõn kalbi Brüksel’de atõyor. [email protected] Fransa’da azõcõk yaşamõşsanõz, hele ki biraz da sola bulaşmõşsanõz “Fête de l’Humanité (FH) / İnsanlık Bayramı”nõ tanõmamanõz tek kelimeyle olanaksõzdõr. 63 milyon Fransõz arasõndaysa, aşõrõ sağcõ bile olsa hayatõnda bir kez olsun FH’ya katõlmamõş bir vatandaş bulmak epeyce zordur. Her eylül ayõnõn 2. hafta sonuna denk gelecek biçimde Paris’in yakõn banliyölerinden La Courneuve Parkõ korusunda düzenlenen, aşinalarõnõn deyişiyle “Fête de l’Huma” varlõğõnõ, bugün Fransõz Komünist Partisi’nin (FKP) yarõ resmi yayõn organõ “L’Humanité/İnsanlık” gazetesine borçludur. L’Humanité Fransõz sol hareketinin tarihi liderlerinden Jean Jaurès’in 1904’te kurduğu ve suikaste kurban gittiği 31 Temmuz 1914’e kadar da yönettiği gündelik gazetedir. Gazete 1920’de düzenlenen Tours Kongresi sonucunda sosyalist hareketin ikiye bölünmesiyle doğan FKP’nin resmi yayõn organõ olur. 1918-1958 arasõ Genel Yayõn Yönetmeni Marcel Cachin’in girişimiyle 7 Eylül 1930’da başlatõlan bu “gazeteye destek bayramı” zamanla FKP’nin nüfuz alanõnõ aşan gerçek bir panayõr, halk şenliğine dönüşür. Her seferinde yüzlerce sanatçõ, düşünür ve kalburüstü aydõnõ, binlerce kültürel, siyasal, gastronomik hatta ticari faaliyet ve yüz binlerce insanõ bir araya getiren bu eğlenceli buluşma 2010’da 80 yaşõna bastõ. FH’nin sahnelerinde Jacques Duclos, Georges Marchais Maurice Thorez vb liderlerin yerini çoğunluğu popüler müzisyenler aldõ. FH Deep Purple, Pink Floyd, Prince, Supertramp, The Who gibi ünlü uluslararasõ popçulardan Claude Nougaro, Jacques Brel, Juliette Gréco, Léo Ferré gibi Fransõz şanson türünün devlerine; Archie Shepp, Charlie Mingus, Max Roach, Michel Petrucciani, Ray Charles gibi caz yõldõzlardan Angel Parra, Césaria Evora, Compay Segundo, Joan Baez, Johnny Clegg, Manu Dibango, Mikis Teodorakis ve benzeri dünya müziği simgesi binlerce müzisyeni ağõrladõ. Ancak gündemin siyasal ve sosyal mücadele başlõklarõnõn daima, her faaliyette öne çõktõğõ, vurgulandõğõ bu şenlikte Aragon, Eluard, Picasso, Prévert, Ronis, Yves Saint-Laurent gibi 20. yüzyõlõn en tanõnmõş sanatçõlarõnõn yanõ sõra binlerce filozof, yazar, sinemacõ, bilim insanõ, siyaset adamõ konferanslar, sinema-tiyatro-dans-opera gösterileri, sergilerle bu benzersiz şölene şahsen katõlmõş, renk katmõşlardõ. Bu yõl 80 ülkeden 500 stand eşliğinde 10-12 Eylül arasõ hazõrlanan programda envai çeşit sinema, tiyatro, sergi, açõk oturum, konferans vb dõşõnda her yõl olduğu gibi en fazla ilgi çeken faaliyet müzik. Öngörülen 50 civarõnda konserden en kitleselleri Madness, The Prodigy, Simple Minds gibi topluluklar ve Alain Souchon, Jacques Dutronc gibi tanõnmõş Fransõz sanatçõlara ait. Aslõnda başõndan beri barõş, uluslararasõ ve ulusal kardeşlik ve dayanõşmanõn simgesi bu muhteşem buluşmada bir zamanlar yalnõzca FKP ve Sovyetler Birliği yanlõsõ “Kardeş” (!) hareketlerin temsilci ve türevleri yer alõrdõ. Bugün FH’de tezgâh açanlar arasõnda, eski idealist heyecan ve canlõlõğa rastlanmasa da son 20 yõlda daha genişleyen bir sosyal ve politik yelpazeyi, bütün dünyadaki toplumsal mücadelenin belli başlõ uzantõlarõnõ görmek olasõ. 19 Avro’luk tek bir biletle üç güne yayõlan programõn tümünü bedava izleyebilirsiniz. Bu sürede enfes bölgesel ve küresel sofra kültürlerinden, özgün içecek ve yiyeceklerinden yararlanmak mümkün. Kitap-albüm veya yöresel el sanatlarõ ürünlerinden beyaz eşyaya uzanan şenlik pazarlarõndan farklõ tüketim ihtiyaçlarõnõzõ da giderebilirsiniz. Etrafõnõzda peydahlanacak STK veya FKP militanlarõ sizi örgütlerine katabilmek için bin bir dereden su getirebilirler. Afganistan, İran, Rusya veya Türkiye’de tutuklu gazetecilerle, depremzede Pakistan halkõyla dayanõşma; ABD, Çin, İran’daki ölüm cezalarõna, Romanlarõn Fransa’dan atõlmasõna ve emeklilik yaşõnõn yükseltilmesine karşõ imza isteyebilirler. 13 Eylül 1980’de olduğu gibi... 12 Eylül’de Türkiye’de askeri darbe olmuştu. Yunanistan Komünist Partili büyük sanatçõ Mikis Teodorakis o akşam FH’nin ana sahnesinde konser verecekti. Teodorakis’in darbe hakkõnda birkaç söz edeceğine emindik. Fakat ustanõn yalnõzca “kardeş” gördüğü komünistler, yani TKP’lilerle dayanõşma duygusunu dile getirmesinden endişe ediyorduk. Sahneye giden ön kapõda 2-3 saat bekledikten sonra fotoğraflarõndan tanõdõğõm, FKP yöneticilerinden Henri Alleg’i gördüm. Cezayir savaşõna karşõ çõktõğõ için ağõr işkenceler görmüş, yõllarca hapislerde yatmõş, yaşadõklarõnõ da “Sorgu” başlõklõ önemli bir kitapta dile getirmiş çok değerli komünist bir gazeteciydi. Birkaç dakikasõnõ rica edip heyecanla düşündüklerimi anlattõm. Sessizce dinledi. “Bakarım” gibilerden çok kõsa bir cevap verip içeri girdi. Birkaç arkadaş merakla konserin başlamasõna kilitlendik. Nihayet beklenen an geldi. Teodorakis alkõşlar içinde sahneye çõkõp yüz bin civarõnda hayranõnõ selamladõ. Ardõndan, “Halkımın 1967 sonrası yaşadığı kara dönem şimdi de komşu kardeş halk, Türkiye’nin başına açılmıştır”, diyerek sözlerini sürdürdü. Darbeyi şiddetli sõfatlarla mahkûm edip konuşmasõnõ, “Darbe kurbanı tüm demokratlar, ilericiler, devrimciler, komünistler ve insanlara sabır ve cesaret dilerim. Haklı mücadelelerinde daima yanlarında olacağım” şeklinde tamamladõ. Sanki 12 Eylül’e ilk yumruğu atmõşõz gibi mutluyduk. Aradan 30 sene geçti. Bu akşam Türkiye’de sandõklardan çõkacak sonuç ne olursa olsun, son yumruğu vurmaktan çok uzağõz. Varlõğõnõ 12 Eylül’e borçlu bir iktidarõn yaşananlarõn hesabõnõ sorabileceğine inanan saflar veya savunan uyanõklara söylenebilecek tek cümle, “Sizlerin belleği nisyanla malul, ama insanlığın belleği unutmaz!” [email protected] Devlet başkanõnõn parlamento tarafõndan seçildiği ülkede hükümet, parlamentodaki muhalefet engelini aşmak için, devlet başkanõnõn halk tarafõndan seçilmesini öngören bir tasarõyõ referanduma sundu. Kamuoyu yoklamalarõ “yüzde 60 evet” oyu çõkacağõna işaret ettiğinden iktidar, muhalefetin uzlaşma önerisine kulak tõkadõ; son seçimlerde “milletin sandığa gömdüğü” muhalefetle masaya oturmak “abesle iştigal” olurdu, tabii. Zaten muhalefet liderleri ve onlarõ destekleyenler hakkõnda peş peşe ceza davalarõ açõlmõş, muhalif yayõn organlarõ, bir şekilde susturulmuştu. Derken sandõklar açõldõ, bir de bakõldõ ki, seçmenin sadece yüzde 30’u, oy kullanmaya gelmiş. Katõlõm düşük olunca referandum iptal oldu. Dünün galipleri, şimdi olan bitene ne anlam vereceklerini düşünüyor. Geçen pazar günü Moldova’da düzenlenen referandumun kõsa hikâyesi böyle. Avrupa’nõn bu en yoksul ülkesinde, bir tarafta komünistlerin, diğer tarafta ise Batõ yanlõsõ kesimlerin yer aldõğõ iki kutup arasõnda derin bir kriz hüküm sürüyor. Ülke, 1.5 yõldõr yeni devlet başkanõnõ seçemiyor. Moldova’da geçen yõl üst üste iki kez düzenlenen parlamento seçimlerinin ikincisinden “soydaş devlet” Romanya ile birleşmeyi savunan liberal-sağ eğilimli partilerin koalisyonu galip gelerek komünistlerin sekiz yõllõk iktidarõna son vermişti. Batõlõ sivil toplum kuruluşlarõnõn da destek verdiği bu sürecin sonunda iktidara gelen koalisyon, önce “sakıncalı” bürokratlarõ tasfiye ederek devleti ele geçirdi, ardõndan da bilinen yöntemlerle, muhalefeti susturmaya girişti. Fakat bütün çabalarõna rağmen, parlamentoda kendi adayõnõ cumhurbaşkanõ seçtiremeyince, muhalefetin uzlaşma önerisine kulak tõkayarak referandumu seçti. Fakat sonuç, kimsenin tahmin etmediği bir fiyasko oldu. İktidarõn en yakõn müttefiki olan Romanya, koalisyon üyelerine “sıkmayın canınızı; evet, katılım sadece yüzde 30. Fakat oy kullananların yüzde 87’si ‘evet’ demiş, bu da güzel bir gelişme” türünden, Polyanna’ya bile “yuh artık” dedirtecek bir tesellide bulundu. Hükümetin bazõ üyeleri, bütün suçu komünistlerin üzerine yõkmaya çalõştõysa da daha gerçekçi olan bazõlarõ, ilk şoku atlattõktan sonra, yenilginin büyük ölçüde kendilerinden kaynaklandõğõnõ kabul ettiler. Peki, muhalefet neden “hayır” kampanyasõ yerine boykot kararõ aldõ ve nasõl başarõya ulaştõ? Muhalefetin başõnõ çeken Moldova Komünist Partisi, referandum söz konusu olunca, ülkedeki genel dengeleri gözden geçirdi. Geçen yõlki seçimlerde halkõn önemli bir bölümü, “statüko”dan kurtulmakla refaha ulaşacağõnõ düşünmüş ve sağcõ koalisyon partilerine oy vermişti. Hükümetin ekonomiyi büsbütün çõkmaza sokmasõ, çoğu kişiyi politikadan soğuttu. Komünistler, “hayır” yerine “boykot” çağrõsõnõn iktidardan soğuyan fakat komünistlere de destek vermek istemeyen geniş kitlelerin olduğu bir ülkede en etkili sonuç olacağõna karar verdi. Asõl önemlisi, yargõ organlarõ da iktidarõn eline geçtiği için, muhalefet, olasõ hilelere karşõ, boykotun daha etkili olacağõnõ düşündü. İktidarsa ekonomik çöküşü örtbas etmek için, Rusya karşõtõ söylemlere ağõrlõk verip muhafazakârlardan oy almayõ hesaplõyordu. Oysa, Rusya’nõn Moldova’daki yeni yönetime tepki olarak Moldova şaraplarõna ve tarõm ürünlerine ambargo uygulamasõ, tarõm ihracatõnõn yüzde 80’ini Rusya’ya yapan ülkede, istenen sonucu doğurmadõ. Moldova köylüleri, iktidarõn çatõşmacõ söylemlerine pek itibar etmedi. Rumen milliyetçiliğinden rahatsõz olan Rus, Ukrayna ve Bulgar kökenli nüfus da referandumu boykot etti. Gagauz Türkleri de, Rumenlere karşõ Ruslarõn yanõnda olduklarõnõ, bu referandumda bir kez daha gösterdi. Şimdi, parlamento feshedilecek ve kasõm ayõnda genel seçimler yapõlacak. Komünistlerin referandumda gösterdikleri başarõyõ seçimlerde de gösterip göstermeyeceği belli değil. Fakat iki şey söyleyebiliriz. Birincisi, Doğu Avrupa’da Rusya karşõtlõğõ üzerinden siyaset yapmak, artõk daha zor. İkincisi, çatõrdamaya başlayan hükümette bazõlarõ hâlâ muhalefeti suçlarken bazõlarõysa, her çõkõşõn bir inişinin olduğunu acõ biçimde görmüş olarak, anayasa reformunun ulusal mutabakat olmadan yapõlamayacağõnõ anlamõş durumda. www.avrasya-haber.net Bir referandum fiyaskosu BRÜKSEL ERDİNÇ UTKU ‘İnsanlõk bayramõ’ 80 yaşõnda Ruhuna çizgi romanõn sõzdõğõ kent KİEV DENİZ BERKTAY PARİS UĞUR HÜKÜM Antoinette’in İsveçli sevgilisi linç edildi Çok varlõklõ bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Axel von Fersen, çok güzel bir çocuktu, büyüdü, çok yakõşõklõ bir delikanlõ oldu. Çok zekiydi. Genç yaşta altõ dil öğrendi. Öğrenimini Paris’te tamamladõ. Avrupa’da saray çevreleriyle yakõn ilişki içindeydi. Napoleon, Voltaire, Mozart, Haydn gibi Avrupa’nõn kalburüstü isimleriyle tanõşmõş, dost olmuştu. Paris’te saraya kabul edildiğinde Marie Antoinette veliaht prenses idi. Prenses, Axel von Fersen’i de dar arkadaş grubuna almõştõ. Ama Trianon sarayõnda yalnõz buluşmalar sõklaşõnca dedikodu da almõş başõnõ yürümüştü. Paris’te bu heyecan fõrtõnasõ sürerken Amerikan’õn bağõmsõzlõk savaşõ başlamõştõ. İngilizlere karşõ bağõmsõzlõk savaşõ başlatan isyancõlarõ desteklemek amacõyla Fransa da asker gönderdi. 25 yaşõndaki İsveçli Axel von Fersen de subay olarak Fransõz askerleriyle Amerikan bağõmsõzlõk savaşõna katõldõ. Yorktown savaşõnda kahramanca savaşmasõndan dolayõ George Washington tarafõndan madalya ile ödüllendirildi. Fransa’ya kahraman olarak döndü. Marie Antoinette’ye yakõn olabilmek için saraya bağlõ bir askeri birliğin komutanlõğõnõ üstlendi. Bu arada İtalya ve Fransa gezisine çõkan İsveç Kralõ III Gustav’õn yanõnda bulundu. Gezinin son durağõ Versay Sarayõ’ndaki ziyafetti. Bu ziyafet ihtilalden önce saraydaki son ziyafet olarak tarihe geçti. Bastil hapishanesi basõldõğõnda İsveçli Fersen kraliyet ailesiyle birlikteydi. İhtilal ortamõ gerginleşip şiddet artõnca Axel von Fersen, kral ve kraliçeyi Fransa dõşõna kaçõrmak üzere, kendi kullandõğõ atlõ araba ile devrim muhafizlerõnõn oluşturduğu çemberin dõşõna çõkarmayõ başardõ. Ama bütün engeller aşõlmamõştõ ve Fersen kral ve kraliçeden ayrõlmak zorunda kaldõ. Yakalanan kral ve kraliçe Paris’e geri gönderildi. Fersen ise Brüksel’e yerleşti. Marie Antoinette ile şifreli yazõşmalar yapõyordu. Kafasõnda kral ve kraliçeyi kurtarma planlarõ kuruyordu. 1792’nin başõnda bir sürü engeli aşarak Paris’e dönüp kral ve kraliçe ile görüşmeyi başardõ ama Kral XVI Louis firarõ göze alamadõ. Axel von Fersen sevgilisi Marie Antoinette’ye hüzünle veda etti. 1793’ün ocak ayõnda kral, ekim ayõnda da Marie Antoinette öldürüldüler. Sevgilisinin öldürülmesiyle hõncõ daha da keskinleşen İsveçli Fersen devrimcilere karşõ mücadele ediyordu. Bu arada İsveç Kralõ IV Gustav tarafõndan çağrõldõ. Yüksek görevlerde bulunan Fersen saray naipliğine atandõğõnda Rusya ile savaş çõktõ. İsveç savaşta Finlandiya’yõ kaybetti. Kral bu yüzden sürgüne gönderildi. XIII Karl kral oldu. Kralõn çocuğu olmadõğõndan Danimarkalõ Prens Karl August Veliaht Prens olarak atandõ. Ama genç prens kõsa bir süre sonra kalp krizinden öldü. Bazõ çevreler prensin kalp krizinden öldüğüne inanmadõ. Bu çevrelere göre prens sürgündeki kralõn yakõnõ olan Axel von Fersen’in düzenlediği bir suikaste kurban gitmişti. Fersen bu söylentileri ciddiye almamanõn faturasõnõ canõyla ödedi. Prensin cenaze töreni sõrasõnda linç edildi. Daha sonraki soruşturmalarda Fersen’in, prensin ölümüyle hiçbir ilgisinin olmadõğõ anlaşõldõ ama iş işten geçmişti. Avrupa’nõn en renkli simalarõndan biri sarhoşlarõn potinleri altõnda ezilip parçalanarak linç edilmişti. [email protected] STOCKHOLM OSMAN İKİZ Karikatür okulu Şapşal Gazi ile.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle