25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
D eğinmeler AltınPortakal2010Şiir Ödülü'nü Emirhan Oğuz aldı. A ltın Portakal şilr ödül- Ierii3yıldırsürdüğü- ne göre gelenek oluş- turmuş sayılabilir. şilr anla- yışlan birbirine benzemese de, değişik yönetimler, o yönetimlerle biıiikte çalı- şan kültür Insanları bu şiir buluşmasının gelişmesine yardımcı oldu. Bu 13 yıl Içinde Altın Portakal şiir ödülü'nü kazanan ozanlar; kimi zaman birbiriyle örtü- şen, çoğu zaman birbirine benzemeyen şiirleriyle, çağdaş edebiyatımızın ne kadar zengin bir şiir biriki- mi olduğunu düşündürü- yordu. şimdiye dek bu ödülü kazanan ozanlan, 1997den bu yana anımsa- maya çalışalım: Enis Batur. Haydar Ergülen, Cülten Akın, Mehmet Taner. Hüse- yln Ferhad, Ahmet Oktay. Necmi zekâ, Güven Turan, Yücel Kayıran, Birtıan Kes- kin. Lâle Müldür, Cevat ça- pan, Kemal özer, Emirhan Oğuz... ödülü kimin kazan- dığı açıklandıktan bir yıl sonra, onun şiiri üzerine değerlendirmeler yapılıyor, bütün bu çalışmalar bir kl- tapta toplanarak belgele- nlyor, unutulmamasına özen gösteriliyor. SAYFA 26 2010 Altın Portakal Şiir Buluşması Altın Portakal Şiir ödülü'nü 2009 yılında Temmuz Için Yaralı Semah" adlı şiir kitabıy- la Kemal özer kazanmıştı. Bu yıl 18 Mart'ta başlayan 20 Mart'a kadar süren etkinlikler Kemal ûzer'in şiiri ağırtıklıydı. ANTALYA'DAKİ EDEBİYATORTAMI Cumhuriyet kültürünün yaşa- masında belediyelere önemli sorumluluklar düşüyor. Antalya BüyükŞehir Belediyesi de; Be- kir Kumbul, Menderes Türel, Mustafa Akaydın gibi nitelikli başkanların sorumluluğuyla bu anlayışı sürdürüyor. Ama Antalya'da bir edebiyat çevresi olmasa, bu çevre Bü- yükşehir Belediyesi'nde çalı- şan kültür insanlanyla bütün- leşmese böyle bir şiir etkinliği gelenek oluşturabilir miydi? Zaman zaman bu etkinliklere katıldığım için Antalya'daki edebiyat ortamını da ta- nımak olanağını buldum. Antalya'ya yerle- şen Şükrü Erbaş, Betül Tanman gibi ozanlaria bu çevre giderek genişliyor. Toplumcu şiir anlayışına yeni bir duyar- lık kazandıran Metin Demirtaş, alıştığı şii- re uzak duranlara dargın, bir kıyıya bırakıl- mışlığın tedirginliği içindeki Abdullah Şa- nal, kendine özgü şiir birikiminden edebi- yata bakan Naim Tuncalı, çağdaş şiire özgün bir yorum getirmesini bilen Ahmet Tüzün, yitik dönemlerin romancısı Celal Hafifbilek, bütün etkinliklerde yeri olan Hasan Şişli, Antalya'nın belleği sayılan Cahrt Kerse, içinin sevincini öykülerine aktaran Neşe Karel, kültür radyoculuğu- nun gönül insanı Nuri Erkal hep o edebi- yat ortamında tanıdığım arkadaşlar ara- sında yer aldı. Geniş katılımlı bir etkinliğe eşgüdüm sağlamak kolay değildir. Bu yıl eşgüdüm görevini başanyla sürdüren Mustafa Koç oldu. Çünkü etkinlikler 4 ayn ortamda yapılı- yordu. Şiir okumalannın düzenlendiği 11 deği- şik lise vardı. Ozanlar kendi şiirlerini oku- yarak, şiir görüşlerini anlatarak ögrenciler- le yakınlık kuruyor, düzeyli bir şiir ortamı oluşturuyordu. Aynca Akdeniz Üniversitesi'nde şiirle felsefe ilişkilerini, çağdaş şiirin sorunlannı tartışarak, şiire değişik açılardan bakılma- sını sağlayan açıkoturumlar yapıldı. Bir başka edebiyat çevresi ANSAN (Antalya Sanatçılar Derneği), edebiyatın işlevinin tartışıldığı bir ortam oldu. ŞİİR ETKİNLİKLERİ Antalya'nın bir gününü dolduran bu şiir yoğunluğu; ertesi gün, Atatürk Kültür Merkezi Perge salonunda, "Kemal özer Şiiri ve Yaralı Semah" üzerine düzenle- nen üç toplugörüşme ile etkinliğini sür- dürdü. ûnce Turhan Günay'ın haklı bir eleşti- risini anımsatayım: Toplugörüşmelerde beşer konuşmacı ile bir yönetici var. Yö- neticiye de en az konuşmacılar kadar söz düşüyor. Bu kadar söz kalabalığını bir saate sığdınmak kolay olmuyor. Üstelik konu aynmı yapılmadığı için, bu 15 konuşmacı, birbiriyle örtüşen konulan yinelemek zorunda kalıyorlar. Benim yönettiğim toplugörüşmede iki özel ozan vardı. Zerrin Taşpınar Sıvas yangınının içinden geçen bir ozandı. Eren Aysan, o yangında babası Behçet Aysan'ı yitiren bir başka ozan. Kemal ûzer'in "Yaralı Semah" şiirine duyaıiı anılar da kanştı. Böyle de olması gerekirdi. Cumhuriyet tarihimizin bu silindikçe genişleyen lekesi, bu "Sıvas Yangını" unutulursa, bu yan- gında öldürülen 37 kişinin anısı yitip gi- derse, şiirin tanıklığı işe yaramazsa, koyu bu karanlığa gömüleceğiz. Zamanla belki herşey unutulur. Ama şii- rin tanıklığı anıt gibi durur. Kemal özer ölü bir ozanın diri bir ozana el verdiğini anım- satıyor. Elden ele geçen, içimize yayılan bu sevgi duyaıiığı kurtarabilir bizi. | Sıvas Yangını hep şu soruyu gündem- de tutacak; Dönemin yöneticileri neden iki adım önünü göremedi, neden olayı kendi akışına bıraktı? Bir gün bu sorunun da yanıtı alınabilir. Ama o zaman sorumlular çoktan öte dün- yaya göçmüş olacaktır. DEĞERLENDİRMELER Toplugörüşmelerin değeriendirmesini Kemal Ozer'in kızı Simge Özer Pınarbaşı yaptı. Bütün konuşmalan ilgiyle dinleyip notlar tutmuş. Bu notlan yorumlayarak anlatması, benim diyen eleştirmenin ko- layca üstesinden gelemeyeceûi bir işti. Kemal özer'in eşi Gülşah Özer, anılar- dan yola çıkarak aile çevresindeki dost in- sanları anlattı. Anılann izinde Kemal özer'i daha yakından tanımış olduk. Altın Portakal Şiir ödülleri "Dünya Şiir Günü" çevresinde yapıldığı için, "Şiir Açılımı" denebilecek bir dost ortamı olu- şuyor. "Şiir Açılımı"nın şiir kardeşliğine yol açabileceğini umalım. Ama değişen şiiri anlamak, benimse- mek zoriaşınca, şiir beğenisi gerilerde kal- mış bir ozanın yeniliklerin izini süren bir ozanla hangi şiir kardeşliğinde buluşacağı tartışılabilir. Altın Portakal Şiir ödülü, kendini yenile- yen bir şiire verildiği geleneğini sürdürü- yor mu? Seçici kurullar kendi içinde yeni- lenirken böyle bir gelenek vardı. "Bu ödüller neden hep 'Yapı Kredi Ya- yınlan'na veriliyor?" diye eleştirenler de oluyordu. Ama Yapı Kredi Yayınlan çağ- daş Türk şiirine geniş yer ayırıyordu. Şiir ödülünü kazanan ozanlar çağdaş Türk şii- rinde yeri olan ozanlardı. Altın Portakal Şiir ödülü, şiire geniş açı- dan bakmayı da düşündürüyor. Şiirin; iç- tenliği, duyartığı yaşatan bir lirizm işi oldu- ğuna inanan ozanlaria, sözcükler arasın- daki gizli ilişkiyi yaşatan, akıl hüneri olma- sına özenen ozanlar bir aradaydı. Kemal özer'in "Temmuz İçin Yaralı Semah" şiir kitabı üzerine yapılan görüş- meler bir kez daha anımsattı ki, şiirin bir işlevi olmalı: Cumhuriyet tarihindeki bir topluöldürümün unutulmaması gerektiğini düşündüren bir toplumsal işlevi. HEKİMLER İLE İKİ AYRINTI Kemal özer "Ikinci Yeni"deki gizilgücü kullanarak toplumcu şiire dolaylı bir anla- tımla bakan, toplumcu şiiri savsöz anlayı- şından kurtarmasını bilen bir ozandı. Altın Portakal Şiir ödülü, sesini yükselt- meyen bir şiirin toplumcu duyarlığı daha etkili kılabileceğini gösterdi. Gülten Akın'dan gelen bu yeni sese, Kemal özer kendi sesini katarak anlam derinliği ka- zandınyordu. Altın Portakal 2010 Şiir ödülü'ne Emirhan Oğuz'u değer gören seçici ku- rulda Doğan Hızlan, Ahmet Inam, Cevat Çapan, Orhan Koçak, Şeref Bilsel var. Bunlar şiirimizin dokusunu iyi tanıyan edebiyat insanlandır. "Şiir seçici kurullannda ozanlar yer al- mamalı" diye dar bir görüş de var. Aynca Cevat Çapan ile Şeref Bilsel'i yalnızca ozan olarak mı görmek gerekir? Onlar kendi şiirine bakmakla yetinmeyen, çağ- daş Türk şiirini, dünya şiirini iyi bilen ozanlar değil mi? Aynca Doğan Hızlan, Orhan Koçak, Ah- met Inam gibi ustalann seçici kurulda bu- lunması, Altın Portakal Şiir ödülü'nün köklü bir gelenek oluşturduğunu gösteri- yor. Bu yazıyı iki aynntıya değinerek bitir- mek istiyorum. Altın Portakal Şiir ödülü'nü başlatan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Be- kir Kumbul bir hekimdi. Bu geleneği sür- düren Belediye Başkanı Mustafa Akay- dın da bir hekim. Onlara dün danışmanlık yapan Hasan Şişli, bugünün danışmanı olan Arif Bulut da birer hekim. Üstelik bunlann hepsi de cerrahinin sıkıdüzenin- den geçen usta hekimler. Ben de cerrahi sıkıdüzeninin ne olduğu- nu bilen bir eski hekimim. Antalya'da Mehmet Erdoğan adında bir asistanımın "Gastrocer" adında bir özel hastane kur- masını onurla karşıladım. Ama "13. Altın Portakal Şiir ödülü Sempozyumu"nda "Onur Konuğu" olu- şumun hekimliğimle ne alakası var! He- kimliğimden çok önce edebiyatın içinde değil miydim? ikinci aynntıya gelince: Antalya'da Vedat Sümbül'ün Genel Yayın Yönetmeni olduğu, Ayşegül Dinç- bas'ın sahipliğini yaptığı İZİM adında yeni bir sanat dergisi çıkıyor. (Ayşegül Dinç- baş'ın eşi de hekim. Onlar Gime'de çalışı- yoriar). IZlM'in ilk sayısı Ocak - Şubat 2010 ta- rihli bir derleme. Bu deriemeye birbiriyle uyuşması düşünülmeyen ozanlardan, edebiyatçılardan seçmeler yapılmış. Bu durumda IZlM'in nasıl bir yol izleyeceği bilinmiyor. Ama Vedat Sümbül iyi bir sanat dergisi çıkarmaya inanan bir genel yayın yönet- meni. Antalya'daki edebiyat çevrelerini de oldukça yakından tanıyor. Sanıyorum Ahmet Tüzün gibi bir so- rumlu yönetmeni biriikte çalışmak için inandırabilirse İZİM edebiyatta işlevi olan bir dergi olabilir. O zaman Antalya, Altın Portakal Şiir ödülü düzeyinde bir sanat dergisine kavuşmuş olur. Cumhuriyet kültürünün yaşamasında belediyelere önemli sorumluluklar düştü- ğü sözümü yinelemek isterim. Antalya Büyükşehir Belediyesi bu sorumluluğu onurla taşıyan bir belediye olduğunu gös- termiştir. • Bu sayfayla Uetişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplannızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa ŞetifOnaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 Ümitköy-Ank. Tel.: (0312)235 9111-236 23 46 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 5 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle