22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
İ. GÜRŞEN KAFKAS Özgür düşüncenin kıvılcımları, Anadolu topraklarına aydınlanma odakları Köy Enstitüleriyle atılmıştı. 17 Nisan’da Köy Enstitüleri kurulmuştu. Gerici karanlık düşünceliler Köy Enstitülerinden hoşlanmamışlardı. Köylümüz aydınlığa ulaşacakken, geleceklerini karartıp yenileşmelerinin ve gelişmelerinin önünü kestiler. Köy Enstitülerinin kapatılması ulusumuz için bir dönüm noktasıdır. Aydınlıklar yeniden karanlıklara durdu. Yıkıcı bir karşıdevrim yaşandı. Köy Enstitülerinin kuruluş felsefesi aklın ve bilimsel kurgunun karanlıklara isyanıydı. Eğitimde uyanıştı. İtilmiş, unutulmuş ve ezilmiş köylümüzün eğitilerek, gelecekte kükreyeceği bir projeydi. Köy Enstitülülerin yüreğinde öğretmenlik aşkı vardı. İstiklal Savaşı, acımasız yıkıntıları, yokluğu ve yoksulluğu hortlatmıştı. Yoksulluk halk türkülerine yansımıştı. “Sarı kızın ayağında nalını, sanırsın ki kaymakamın gelini” türküsü, yoksul halkın giydiği “nalın”a övgünün dışavurumuydu. Türk köylüsü, Osmanlı’dan bu yana bir ömrün yükünü omuzlarında taşıyordu. Devletine vergi vermiş, asker vermiş, yurdu için savaşarak canını vermişti. Ama köylü hep unutulmuştu. Yazgısıyla baş başa, karanlıklarda yaşıyordu. Doğunun Rönesansı denilen Köy Enstitüleri yarım kalmış bir mucizeyi yarattılar. “Köy demek memleket demektir. Ulusal gücümüzün özü orada saklıdır. Köy kalkınmadıkça ülke kalkınamaz” diyordu Köy Enstitüleri’nin babası İsmail Hakkı Tonguç. Köy Enstitüleri, uygulamaya ve üretmeye yönelik eğitimiyle “kalkınmacı eğitim modelini” çağrıştırıyordu. Enstitülü öğrenci yaşıyarak, yaratarak üretiyordu. Sömürücü güçlere karşı durup “balık tutmayı öğrenerek öğretiyorlardı”. Hazırcı ve emeksiz bir eğitime karşı direniyorlardı. Köy Enstitülerinde eğitimde bütünsellik söz konusuydu. Okullarda, öğretmenin yol göstericiliği, öğrencinin katılımcılığıyla yol alınıyordu. Akıl, bilim ve yetenek geliştirici çalışmalarla “etkili öğrenme” uygulanıyordu. Öğrencilere sorumluluk, bulundukları ortama uyum, sınama / deneme yöntem zenginliği kazandırılıyordu. Köy Enstitülerinde “öğrenci merkezli öğretim” söz konusuydu. Yaratıcı fikirleri eyleme dönüştürme, sanata yatkınlık, anlama, anlatma becerileri geliştiriliyordu. Kitap okuma bir tutkuydu. Yılda 25 kitap okunuyor, özetleniyor ve kitapların içeriği tartışılıyordu. “Tabandan bir Rönesans devrimi” diye tanımlanan Köy Enstitülerindeki eğitim, Cumhuriyet aydınlığına ivme kazandırmaktaydı. Yozlaşmaya karşı devrimin, akılcı eğitimin uygulandığı bir okul modeliydi. Ülkemizin 21 yerinde, yarınların köy öğretmeni adayları doğayla, gökyüzüyle, toprakla, sanatla, kitapla bütünleşip yeteneklerini geliştiriyorlardı. Köy Enstitülerinde ulusalcı ve demokratik bir eğitimin veriliyor olması, öğrencilerin kendilerini tanımalarını kolaylaştırıyordu. Köy Enstitüleri kapatılmayıp başarıya ulaşılsaydı Anadolu köylüsünün kaderi değişecek, köyler çağdaşlaşacaktı. Köylü feodal yapının baskıcı sömürüsünden kurtulacaktı. “Köy Enstitüleri eğitimi geçmişte kaldı” düşüncesi yanlıştır. Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan Köy Enstitülerinin işlevi gelecek kuşaklara taşınmalıdır. Bugünün ezberci, kopyacı ve hazırcı eğitiminin yerine yeniden denenmelidir. Akıl, bilgi ve teknolojiyi birlikte kullanan bu yöntemle, sorgulama kültürünü edinmiş, laik, demokrat, üretken yurttaş yetiştirilmelidir. Köy Enstitüleri eğitimde, sanatta ve yaşamda özgürleşme eyleminin öncüsü okullardı. Köy çocukları, Köy Enstitülerinde eğitilerek, köylere gidip yoksulluğu, yokluğu yenmeyi, yetenek geliştirmeye çalışmayı ilke ediniyorlardı. Amaç; köyleri kalkındırmak ve eğitimi yaygınlaştırmaktı. Köy Enstitüsü çıkışlılardan şair, yazar, romancı ve sanatçı, Mahmut Makal, Fakir Bayburt, Talip Apaydın, Adnan Binyazar ve Osman Şahin gibi örnekler verilebilir. Köy Enstitüleri kapatılmasaydı ülkemiz bugün sosyal, siyasal, eğitimsel ve ekonomik olarak çokça sorun yaşamayacaktı. Töre can yakmayacak, terör belası hortlamayacak, etnik köken ayrışımı gündemde olmayacak, kızların, kadınların eğitimi sorun olmayacaktı. Yazık oldu “aydınlanma odakları” Köy Enstitülerine... Yarım kalan bu “eğitim mucizesi” oy avcılığı, din istismarı, siyaset, ticaret ve tarikat bağlantıları sonucunda kapatıldı. Cumhuriyet devrimlerini köylere ve köylüye ulaştıran eğitim ışığı kapatıldı. Köylü köyünden kaçtı. Kentler gecekondularla tanıştı. Büyük kentler sorunlu yerleşim alanlarına dönüştü. İşsizlik hortladı. Tarım ve hayvancılık tükendi. Daha ne olsun ki?.. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Yurtseverlerin Teminatı Bu iktidar ve işbirlikçileri pek yaman!.. O ünlü “bir taşla iki kuş vurmak” özdeyişini de solladılar, bir taşla “pek çok kuşu” indirmeyi hedefliyorlar!.. Bakın nasıl: - Öncelikli hedef TSK’ydi, o işi çözdüler!.. Emekli subayların içeriye alınmasıyla başlayan süreç, içinde 25 generalin de bulunduğu 78 muvazzaf subayın bir kalemde gözaltına alınmasına kadar geldi dayandı!.. Ordu komutanlarının terör örgütü üyesi ilan edildiği bir dönem bu aynı zamanda.. Bitmedi, böylelikle TSK’deki terfi mekanizmasının da zedelenmesi hedef alındı. Beğenmedikleri askerlerin suçlama ve kovuşturma yoluyla, rütbe alması, komuta kademesine yükselmesinin önünü kesme cinliği de işleme sokulmuş oldu!.. - En büyük ikinci engel yargıydı!.. Daha 2003 yılında “dokunulmazlıkların kaldırılması” meselesi sorulduğunda “Yargıya güvenmiyoruz” diye ağlaşanlar, çok değil beş yıl sonra niçin, “Yargıya güvenelim, müdahale etmeyelim, davaların sonucunu bekleyelim” nakaratını sürekli şekilde tekrarlamaya başladılar, hiç düşündünüz mü?!.. Bir hâkimin tahliye ettiği kişileri ertesi gün başka hâkimlerin yeniden tutuklaması, gelinen durumu gayet net biçimde ortaya koyuyor aslında!.. Ama yetmiyor, onlar yargının tamamını istiyorlar!.. Bu nedenle bir yandan anayasa suçunu dahi göze alan değişiklikleri Meclis’e getirirken, diğer yandan yargı içinde bilinçli bir “kaos planını” devreye sokarak, tetikçileri vasıtasıyla “İşte gördünüz mü, yargı bu şekilde yürüyemez, değişiklik şart” düşüncesini kafalara yerleştirmeye çalışıyorlar!.. Aslında 27 maddelik anayasa değişiklik paketinin 24 maddesi umurlarında bile değil; tüm istedikleri, parti kapatmayı kendi izinlerine bağlayan, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yi kendi istedikleri gibi düzenleyen o üç madde, gerisi süs!.. Deniz Baykal gerçekten olağanüstü bir atakla bu cinliği “iyot gibi” açığa çıkaracak bir teklif yaptı; “Gelin o üç maddeyi ayırın, diğer 24 maddeyi birlikte geçirelim. O üç maddeyi de referanduma götürün” dedi... Tabii tık yok!.. - Pekii, iktidar ve işbirlikçileri, anayasayı, yargıyı böylesine fütursuzca zorlamanın, hatta ihlal etmenin suç olduğunu bilmiyorlar mı?.. Biliyorlar tabii; ama uzun süredir “AKP’ye yeni kapatma davası geliyor” propagandasını bizzat kendileri yapıyorlar!.. Adeta büyük bir sabırsızlık ve “şehvetle” dava açılmasını istiyorlar!.. Peki neden?. Pek sevdikleri “mağdur postuna” yeniden kavuşabilmek için!.. Yargı darbesi çığlıklarıyla hemen seçime gidip, yine büyük çoğunlukla iktidara geleceklerini hesaplıyorlar... Plan budur! Böylesine kaba, böylesine ucuz, böylesine karanlık bir planı hayata geçirebilirlerse ne mutlu onlara!.. O takdirde Tayyip Bey’in yıllar önce Malezya’da söylediği “Türkiye zaten bir İslam cumhuriyetidir” sözleri gerçekleşmiş olur!.. Pekii, bölünmüş, sindirilmiş, savrulmuş da olsa bu düzene karşı olan on milyonlar, düpedüz “Cumhuriyetin idam fermanı” olan bu planı kabullenecekler mi?.. - Yurtseverlerin teminatı işte o yurttaşlardır!.. Bir Yurtsevere Mektup (57) Sevgili kardeşim Balbay, son yaşananlar bende, “freni bozulmuş bir arabanın, son sürat yokuş aşağı gittiği” duygusunu uyandırıyor!.. Öylesine “gözü kara” ve de öylesine aceleciler ki, girdikleri “zücaciye dükkânı”nda kırılmadık tek bir şey bırakmamış fillere benziyorlar!.. Bu fillerden dişi olan bir tanesi geçen gün çağrıldığı bir televizyon programında “Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’a hiçbir şekilde acımıyorum. İçerde olmaları gerektiğini düşünüyorum..” demiş. Kendisine ne sözler verildiği ama tutulmadığından yakınan, sömürge olmanın erdemleri üzerine yazılarıyla ünlü bir diğeri de “Dünya, Ergenekon, Balyoz ve Kafes türü melanetler içinde bir Türkiye arzulamıyor.. Bunu göremeyen sadece kendini yakar” demiş.. Okuyunca, “Bu nasıl bir bağlandığı kapıya hizmet arzusudur, pes yani” demişim!.. Şimdi sen kaşlarını çatıp, “fillere haksızlık etmişsin” diyeceksindir.. o zaman senin tarzınla yanıtlayayım. Bunlar Amerikanofil!.. Seni ve tüm yurtseverleri sevgi ve kararlılıkla kucaklıyorum kardeşim e-posta: umitzileli@gmail.com Aydınlanma Odaklarıydı Köy Enstitüleri KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 8 NİSAN 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Kadınlar şiddet mağduru... Erkekler ise hiddet mağruru! Savaş Nami Tepe: “Gül, Recep’in ABD’ye gidişini ‘Washington’la savaş halinde değiliz’ diye onamış. Savaş hali TSK’ye karşı ilan edildi!” Takunyalı Metin Akay: “Yargıçlara ‘Cüppelerini çıkarıp gelsinler’ diyenler önce kendi takunyalarını ve takkelerini çıkarsınlar!” Liman Avni Kurtuldu: “Recep’e göre siyasetin tek limanı ahlakmış. Bu durumda gemicikler denizin ortasında kaldı demektir!” YağmurDeniz Medeni Kanun’a RTÜK’ün bakışı AKP’NİN yarı resmi televizyon kanallarından atv’de Esra Erol adında bir kadın sunucu çöpçatanlık yapıyormuş. Programın epey müşterisi varmış. Bir okur dost bir çift söz söylemek istiyor: “Ekranda boy gösteren binbir türlü bay, bayan. Geri bıraktırılmış ülkemizin eğitim alamamış insanlarının dramı, trajedisi. Aile kutsal birliktelik, yuva olmaktan çıkıyor nerdeyse. Birçok kişi yeniden aile oluşturmak için programa katılıyor; sakat evlilikler yapmışlar. Erkek aldatmış, kendini bekâr olarak göstermiş. Oysa evli ve altı çocuk babasıymış. 13 yaşında ilk evliliğini yapan hanım kızımız bu adamla imam nikâhıyla evlenmiş ve hemen hamile kalmış. Fakat bir aylık hamile iken öğrenmiş ki, adam aldatıyor kendisini. Esra Erol adlı sunucu hanım uyarıyor, ‘Ha ne olur! Evlendikten sonra imam nikâhı kıydırın’ diyor. İlkokulu okumuş olmalı sunucu bayan Esra Erol. Yurttaşlık Bilgisi dersinden de sınıfını geçmiştir muhakkak. İmam nikâhı nedir? Geçerliliği var mı? Bunların hiç önemi yok. Çünkü program İslamcı iktidarın kanalında yayımlanıyor. Peki, RTÜK denen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ne iş yapıyor derseniz... Aman efendim, RTÜK’ün işi gücü yok da Medeni Kanun’u mu koruyup kollayacak!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” SIRADAN yurttaş yargıdan ne bekler? Sıtkı Ergüney, sıradan yurttaşın beklentilerini anlatıyor: “Toplumun büyük kesimini oluşturan sıradan vatandaşların yargıya işleri düştüğünde tek beklentisi adaletin kısa sürede, adil ve ucuz şekilde ‘tecelli’ etmesidir. Sıradan vatandaşlar, bazen yaşam süreleri boyunca sonuçlanamayan davalardan, yüksek yargılama masraflarından olumsuz etkilenmektedirler. Bunda en büyük etken mahkemelerin yoğun iş yükü, buna karşılık fiziki altyapının, görevli hâkim ve diğer adli personel sayısının yetersizliğidir. Hükümetin, Hâimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’ni ele geçirmek üzere hazırladığı anayasa değişikliğinin içerik ve hedefinin ağır ekonomik koşullarda yaşam kavgasını sürdüren sıradan vatandaşlar nezdinde fazla önemi yoktur, olamaz da! Zira sıradan vatandaşın ihtiyacı hızlı ve ucuz adalettir. Yargı Reformu’ndan öncelikli beklentisi bu ihtiyacını karşılayabilecek düzenlemeler, çözümlerdir. Hükümetin yüksek yargıyı ele geçirme çabası sıradan vatandaşın ilgi alanına girmez. İlgilense bile sıradan vatandaşın büyük çoğunluğu bu konulara ilişkin teknik tartışmalara girebilecek, yorum getirebilecek teorik ve uygulamalı hukuk bilgi ve donanıma sahip değildir, olması da beklenemez. Hal böyle olunca; yüksek yargı organları ile ilgili sil baştan düzenlemeler neden gündeme getiriliyor? Toplumun büyük çoğunluğunun saygı ve güven duyduğu bu kurumları ‘taraflı’, ‘yeteneksiz’, ‘ülkenin ayak bağı’ olarak göstererek, bu konuda destek aramak, hesap vermek için yabancı basının ‘sahiplerinin sesi’ temsilcileri ile toplantı düzenlemenin anlamı, açıklaması ne olabilir? Demokratikleşme adı altında yutturmaya çalıştıkları ‘hap’; bir ‘huruç’ (çemberden çıkış) harekâtıdır. Harekâtın kurmayları; kendi partilerine oy vermiş insanların olası bir halkoylamasındaki tercihlerinin yasalaştırılmak istedikleri düzenlemelere ‘evet’ demek olacağına inanmakta ve güvenmektedirler. Bu gerçekçi bir yaklaşım, varsayımdır. Zira yapılan kamuoyu araştırmaları her alanda yaşanan tüm olumsuzluklara karşın AKP’nin hâlâ ‘birinci parti’ olduğunu göstermektedir. Sıradan vatandaş nedense batan gemiyi, denizcilik geleneklerinin tersine ‘kaptan’dan önce terk etmek istememektedir!” Huruç HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Ham ipekten do- kunmuş ince bez. 2/ Mevki, makam... Cennet bahçesi. 3/ Kokmuş hayvan ölüsü... Kansõzlõk. 4/ Süs taşõ olarak kullanõlan mor renk- te bir tür kuvars. 5/ Kõsa yazõ... Ulus- lararasõ Çalõşma Ör- gütü’nün simgesi. 6/ Türk müziğinde bir makam... Müslüman- lõkta mezhep kuran kimse. 7/ Pokerde, yapõlan arttõr- ma teklifini kabul edip et- meyeceğine karar vermek için süre isteme... Galyum elementinin simgesi. 8/ Adlarõ sõfat yapan bir ya- põm eki... İnce halat. 9/ Tavlada “üç” sayõsõ... Sa- nayileşmemiş bir toplum- da, ayrõ klan ya da akraba gruplarõnõn bir araya gelmesiyle oluşmuş topluluk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Namık Kemal’in mezarõnõn bulunduğu, Gelibolu ilçesine bağlõ belde. 2/ Faiz... Bir elektrik devresindeki akõmõ, baş- ka bir devreden geçen akõmdaki değişiklikler aracõlõğõy- la denetleyen aygõt. 3/ Köroğlu’nun gerçek adõ. 4/ Ses... El sõkõşma. 5/ İlişkin, değgin... Kutsal õşõk. 6/ Aralarõnda ortak özellikler bulunan varlõklar topluluğu... Kuran’da bir sure. 7/ İnsanõn var olabilmesi için doğayõ değiştirmesi sü- reci... “Groston” sözcüğünün kõsa yazõlõşõ. 8/ Kötü, fena... Hareketleri yavaş olan, uyuşuk kimse. 9/ Hastalõk dere- cesinde yalan söyleme eğilimi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P Ö S K Ü D E N A R A Z A R A R M E R Y E M İ Y E U N U R N L C P A L A Ç O R A D O N İ S N E K İ T K İ Ç F B U L D İ M İ K A R A D E L İ K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle