19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Benjamin Blackin ka- leme aldığı Günahla- nn Cölgesi, kendi di- lindeki adıyla Christi- neFalls, 1950'lilerin Dublini'nde geçiyor ve 20 yıl önce gerçek- leşmişbir vakıaylail- gileniyor. Kuşku ba- nndıran, üstü örtülü bu eylemin etrafında gezenlerden, Malachy ve Ouirke'in ortak geçmişlerl oluşturmuş anlatıyı. o sedat DEMIR I m ^ ^ oğdukları yerin havasından mıdır, yoksa I ^suyundan mıdır, bilinmez, lrlandalı sanat- I Jçıların özgün, kara ve bilge bir sesi var. In- ^ -J giltere, bağlı olduğu anakıtanın alışkanlık- larına burun kıvınrken lrlanda da bilinen ve anlaşılır nedenlerlc îngiliz kimliğine sırtını dönmüş. Belki te- mel neden daha derindir ama topraklarını göğe ya- kın tutan pusuyla lrlanda, biraz deliliğe yakın ve gi- zemli, sanatçılarının yapıtlan ayrıksı. Bu yüzden, hemşerisi olduğu yazarların özelliklerine hiç uzak değil, Banville. ADICİBİTUHAF OUIRKE Yaklaşık kırk yılını yazına ayıran Banville, dünyanın çe- şitli eleştirmenlerince sıklıkla olmasa da tepkilerle karşılaş- mış. Ancak onun Barok biçeminin renkli aksanını oku- maktan keyif alanlann sayısı da oldukça fazla. Banville'in, bazı yapıtlarındaki tercihlerden dolayı, söyleminin köken- leri Kleist'a kadar götürülebilir Dublin'i ve modern yaşa- mı Joyce gibi kullanmasıyla Joyce'la birlikte okunabilir ve yalınlığıyla Tim Parks ile karşılaştınlabilir. Banville, son romanı Günahların Gölgesi ile okurunu alıştırdığı bu karşılaştırmalardan uzak tutup, ikizi olan Black'i meraklısıyla tanıştırmış. Kara bir kitap Günahların Gölgesi. Öncelikle içindeki olaylara tanıklık eden mekân- lanyla: Hastane kokusu, loş sokaklar, yan yıkık binalar, karanlık kiliseler ve kimlikleriyle kahramanlan. Örneğin başkahraman, adı gibi tuhaf olan, ceset uzmanı ve kendi karamsar ruhunun kurbanı Quirke ve diyaloglarda onun karşısına tekinsiz biçimde dikilen Malachy. Ikisi de, vak- tiyle, Boston'da bulunduğu sıradâ, iki kız kardeşe âşık ol- Benjamin Blackten Günahların Cölgesi' Geçmişin karanlığımuşlar. Sarah, Malachy ile diğer bir deyişle Mal ile evlen- miş. Diğerinden daha 'naif olmayan Delia ise Quirke'in yüreğine doğmuş. Ancak Delia, çocuğunu doğururken ha- yata gözlerini yumar. Quirke, bir daha kendisini hiç gül- dürmeyecek bir yasa boğulur. Belki de bu talihsizliğin bir sonucu olarak Quirke, romanın gerçek zamanı içinde, bir hastanede patolog olarak çalışma arkadaşlarını ölülerden seçer. Romanın olaylan da o ve ölüleriyle başlar: Onlarla bir- likte, hastanenin en alt katında, yan sarhoş durumda, üs- tündc bir hemşirenin veda partisi eşliğinde, kendi mor- gundadır. Okur, onu ölülerin sevimliliği üzerine yoğun bir şekilde felsefe yaparken bulur. Ama o sırada Quirke, Mal'ın ölü bir kadının raporlannı değiştirirken yakalar. Bu, hem onu hem de anlatıyı harekete geçirir. En başında, anlayacağımız gibi Mal, Quirke'in bacanağı ve ortağı olarak hemen yanında yer alan, polisiye türünde temel koşul olan ekürisidir. Ne de olsa, patoloji uzmanı Quirke ile Mal, aralannda kan bağı olmaksızın akrabadır. Aynca Quirke, yargıç olan Mal'ın babası tarafından kü- çlikken yanına alınmış ve bu doğrultuda eğitim görerek Katolik kilisenin ritüelleri ve düşünceleri içinde bir çocuk- luk geçirmiştir. DUBUN-BOSTON HATTl Aslına bakarsanız, Quirke ve Mal'ın içinde bulunduğu kültür, oldukça gizil bir gücii olan yapı. Bu yapıda, Aziz Patrick şövalyelerinin takipçileri, on dokuzuncu yüzyılda Irlanda'da doğan ve ortada kalan bebekleri Boston'a ka- çırmak üzerine düzenek kurmuş. Rahibeler ve hemşireler, bu hırsızlık bebekleri sardıkları battaniyeleriyle görevlen- dirilmiş. Amaç, yeni, avd cıvıl bir Hıristiyan ekip oluştur- mak. Elbette bu iş, seçkin Katoliklerden oluşan toplulu- ğun gizlilik ve baskı içinde yürüttüğü işlerden sadece biri- si, aslında daha korkunç işlere imza atmışlar. Yoğun bir şekilde, bir tarikat şebekesi hareketi denile- bilecek olaylar bütünü Quirke ve Mal'ın geçmişleriyle ya- kından ilişkili. Zaman zaman on dokuzuncu yüzyılın so- ruşturmasına uzanan kitapta Quirke'nin dedcktife dönü- şüp, bilgi aldı£ı kaynaklardan en önemlisinin Dublin'deki bir pub olması da ilginç görünüyor. Gizli teşkilatm, bira üreticileri ve Tanrı'yı çok seven dindarlar arasındaki ba- ğm, bu yüzyılda gayrimeşru çocukların kaderlerini nasıl etkilediğini izlemek oldukça heyecan verici. Sözü edilen Katolik çete, on dokuzuncu yüzyıldan beri, Dublinli olduklarını bilmeyenlerin yaşamlarını birçok yönden ipotck altına almış. Utanç, cinsel sırlar, kadınların çocuk sahibi olmalan ile erkeklerin gönül eğlendirmeleri ile aynı anlamı taşıması, yazarın arzu ettiği gibi bir karışık- lık içinde merkeze yerleşmiş. Kırsal mitlerle oluşturulmuş radikal inanç sistemlerinin tutuculuğu ve istismarı, sis- temli biçimde can alıyor ve kitap, Polanski'nin China- town yumağında olduğu gibi ıısul usul çözülüyor, gizemin en korkunç sonuçları ve sapkınlıklar okurun önünde kalı- veriyor. Polisiye olanı edebiyata yaklaştıran kalemlerden olan Banville'in elinde, hikâye zoruniu biçimde toplumsal bir eleştiriye ve mezarlarında adı silinmek üzerc olan tarihi kurbanların cesetlerine bir saygı kitabına dönü$ürken, Ir- landa'nın kapalı havasının altında her şey buğulu görünü- yor. tşlenen günahlar toprak altından çıkarılıyor ve onla- rın karanlığı yoğun ve acı biçimde canlıya karışıyor. Bun- dan kaçılmıyor, çünkü Oscar Wilde'ın da dediği gibi, "Es- ki günahların gölgesi uzun olurmuş." • Günahların Gölgesi/ Benjamin Black/ Çeviren: Püren Özgören/ Turkuvaz Kitap/348 s. Bir büyük tartışmaya katkı Anayasa ve kurucu irade Demirtaş Ceyhun AKP'nin karşısına dikilen ay- dınlann en önünde yeraldı. Anayasa hukukçusu olma- yan, konunun uzmanı hiç ol- mayan ceyhun'un gücü, ak- lıyla vicdanında gizliydi. -iCüneytAKAUN 2 009 Ağustosu'nda yitirdiğimiz Demirtaş Ceyhun, iyi bir ya- zar, çokyönlü, parlak bir ay- dın olmanın yanısıra, örnek bir yurttaştı. llalkın ve Cumhuriye- tin karşı karşıya kaldığı bütün sorun- lara, bunlara çözümler aradı, çözüm- ler üretti, düşünsel hayatımıza çok yönlü katkılarda bulundu. İlginç olan, mimar kökenli, edebiyatçı Demirtaş Ceyhun'un irdelediği sorunların çoğunun, onun uzmanlık alanına girme- yen konulardan oluşmasıydı. Kurucu ira- de ve anayasa tartışmaları bu konuların başında gelir. Cumhuriyet Kitaplan'nın 2009 Nisanı'nda bastığı "Anayasa Yasa mıdır" başlıklı kitabı, bu konuyu ele ala- rak tartıştı. •SİVİL ANAYASA- TARTIŞMALARI Demirtaş Ceyhun, AKP'nin 2007 se- çimlerinden sonra gündeme getirdiği ana- yasa değişikliği önerilerinin ne anlama geldiğini çok net görüyordu. AKP, 2. Cumhuriyetçi aydınların desteğinde yü- rüttüğü anayasa değişikliği hazırlığı ile cumhuriyetin içini boşaltmaya, ılımlı Is- lam cumhuriyeti projesini hayata geçirme- ye çalışıyordu. AKP ve yandaşlan anaya- sadan yakınmayı, mağduriyet imajının bir parçası haline getirmişti, "sivil anayasa" söylemi bu çerçevede yürüyordu. Demirtaş Ceyhun AKP'nin karşısına di- kilen aydınların en önünde yer aldı. Ana- yasa hukukçusu olmayan, konunun uzma- . nt hiç olmayan Ceyhun'un gücü, aklıyla vicdanında gizliydi. Ceyhun öncelikle, AKP'nin attığı sis bombalannın dumanla- rını dagıtarak, tartışmanın özüne girdi. Aydınlık'taki yazılannda, Ulusal Ka- nal'daki söyleşilerinde, Cumhuriyet gaze- tesine yolladığı yazılarda, şu madde bu madde ayrıntıcılıgına sürüklenmeden "anayasa" ve "kurucu irade" yi ısrarla sorguladı. Anayasanın "değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" mad- deleri acaba neyi ifade ediyordu? Aslında bu sorular, tartışmanın özüydü. Ne yazık ki, anayasa tartışmaları geçmişte doğru ele alınmamış olduğu için ve libe- rallerle tslamcüann kopardığı gürültü ne- deniyle dallar - ağaçlar derken orman gözden kaçınlmıştı. Ceyhun ısrarla şu soruyu soruyordu herkese: Anayasa toplumsal yaşamı dü- zenleyen yasalardan biri, bir başkası mı- dır? Yasaların anası mıdır? Ceyhun önce- likle yanlışın kaynağını bulup çıkardı. "Kanun-u Esasi"den türetilen "anayasa" terimi aslında olayı ifade etmiyordu. Ceyhun'a göre her anayasal metin bir kurucu iradenin eseridir. Ve kurucu ira- de, o devlete, o devletin kimlik kâğıdı de- mek olan anayasaya damgasım vurur, ren- gini verir. O "kurucu iradeyi" yok etme- den anayasanın özünü değiştirmeye ola- nak yoktur. Ceyhun, kanıt olarak Batı dil- lerinde anayasa karşılığında kullanılan "constitution" sözcüğünü gösteriyordu. "Kuruluş, oluşum" anlamına gelen consti- tution sözcüğü, anayasa, baş yasa, esas ya- sa vb. kavramlardan çok daha derin bir anlam taşıyordu. *Constitution", bir olayı yoktan var eden iradeydi, o açıdan kuru- cu iradeydi. Demirtaş Ceyhun'un açtığı bu tartışma, AKP'nin "değişikliği" ile Cumhuriyeti yıkmanın pususuna yattığı günümüz ko- şullarında yaşamsal bir öncm kazanmıştır. "ANAYASA YASA MIDIR" KİTABI HAKKINDA "Anayasa Yasa mıdır?" kitabı üç bö- lümden oluşuyor: Anayasa Yasa mıdır. Laisizm, Demokrasi ve Kemalizm. Demokrasi ve Edebiyat. Demirtaş Ağabey'i tanıyan okurlann iç- eriğini kolayca tahmin edebileceği ve ede- biyat söyleşileri adını verebileceğimiz "Demokrasi ve Edebiyat" bölümü de da- hil olmak üzere bütün bölümler Demirtaş Geyhun'un güncel konulardaki eleştirile- rinden oluşuyor. Biri özel; kitaba adını ve- ren"Anayasa Yasa mıdır"bölümü. Siyasal düşünce hayatımıza geniş bir pencere açan bu kitabı Cumhuriyet okur- larına ilk fırsatta tanıtmayı düşünüyor- dum. Demirtaş Ceyhun'un eleştirilerine yetiştiremedim. Kısmet böyleymiş! • Anayasa Yasa Mıdır/ Demirtaş Cey- hun/ Cumhuriyet Kitaplnrı/ Istanbul, 2009/280 s. SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1051
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle