23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
zırlandı. vi Bu özellik, tnakalelerin yayımlanma olasılığını arttıran bir faktördür. Çin nanoteknoloji alanındaki bilimsel yayınlar açı- sından ABD'den sonra ikinci sıradadır. 2005 yılında yal- nızca Çin Bilimler Akademisi'nin ürettiği 14051 bilim- sel makalenin 2.916'sı nanoteknoloji üzerinedir.' Çin, Hindistan ve Rusya'nın bilimsel üretimleri fizik bilimleri, kimya ve mühendislik alanlarında yoğunlaşırken Brezilya'nın öncelikle- ri daha çok sağlık, yaşam bilimle- ri, tarım ve çevre araştırmaları- dır. 20 yıl önce bilimsel araş- tırmaları, Çin, Hindistan ve Brezilya'nın toplam araştır- malarından daha fazla olan Rusya'nın zaman içinde gerile- yerek dördüncü sıraya düştiiğü gö- rülmektedir. Bu gerilemede Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ar- dından araştırma geliştirme kaynaklarındaki kayda değer düşüş etkili olmuştur. Londra Kraliyet Topluluğu (Royal Soceity) bilimsel po- litika müdürü James Wilsdon'a göre, Çin'in bilimsel araştırmalarda gösterdiği gelişimin geri planında üç ana et- men var: 1) Hükümetin, okullardan mezuniyet sonrası araştır- malara kadar sistemin her aşamasına yaptığı büyük ölçekli kaynak yatırımı. 2) Temel bilimlerden ticari uygulamalara doğru bilgi akışının iyi örgütlenmesi. 3) Çin'in Kuzey Amerika ve Avrupa'daki çok geniş bi- limsel diyasporasını ülkeye çekme konusunda izlediği et- kili ve esnek yol. Çin, kariyerlerinin ortasında olan bilim insanlarına çalışma yılının bir kısmını Batı'da diğer kıs- mını da Çin'de geçirme olanağı tanıyarak, onları yerleşik oldukları Batılı ülkelerden koparmadan birikimlerinden yararlanmaktadır.* BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARININ ANAÖZELLİKLERİ Çin'in 1980'lerden itibaren uyguladığı bilim ve tek- noloji politikalarının temel özellikleri şöyle özetlenebilir. 1) Ülke bir yandan ucuz, korumasız, niteliksiz ve ka- labalık işgücü ile devasa bir _... pazara sahip olmanın " " ' " ' avantajlarını kullan- ve teknoloji uygulamalarına günübirlik tercihler değil, öncelikli somut hedefler içeren plan veprogramlaryön vermektedir. sine çevinrıektir. Nitekim Çin, 1990-2005 döneminde yük- sek teknolojiye dayalı ihracatını %5'ten %30'a yükseltti. 2) Uygulamalara günübirlik tercihler değil, öncelikli somut hedefler içeren plan ve programlar yön veriyor. 3) Yurtdışına eğitim amacıyla gönderilenlerin geri dö- nüşlerinin sağlanmasına, en azından bilgi ve birikimleri- nin ülkeye aktarılmasına yönelik politikalar geliştiriliyor. 4) Ekonomik alanda olduğu gibi bi- DÜnVSmn limsel ve teknolojik alanda da „ - Jt ... . , , „ kontrol devletin, bir baska uretım atolyesı olduğu l f a d e y l e Ç i n K ü m ü n ı s t kadar ürünlerinin çoğunun "taklit, ucuz ve dayanaksız" olmasıyla da tanınan Çin, yüksek teknolojiye dayalı ihracatını artırarak bu algıyı tersine çevirmeyi amaçlamaktadır. dı; ülkeye giren ya- bancı sermayeden teknoloji trans- fer yaptı ama di- ğer yandan da hem işgücünün niteliğini arttır- maya hem de kendi teknolojisini yarat- maya yöneldi. Günümüzde "dünyanın üretim atölyesi" olduğu kadar, ürünlerinin çoğunun "taklit, ucuz ve dayanaksız" olmasıyla da tanınan Çin'in hedefi, yük- sek teknolojiye dayalı ihracatını arttırarak bu algıyı ter- Partisi'nin elindedir. Dolayısıyla, uygulanan politikalarda süreklilik ve istikrar vardır. 5) Eşitliği amaçlayan bir ideolojiyi biçimsel de ol- sa hâlâ koruyan ülkenin bilim ve teknoloji politikalarında da si- yaset ve ekonomide olduğu gibi seçicilik ve seçkincilik egemendir. Herkese ücretsiz eğitim, herkese en iyi eğitimi vermek, her eğitim kurumunu ve sektörü des- teklemek yerine, kaynakları "öncelikli olan"a yönlendir- mek ana politikadır. Bu nedenle, bir yanda eğitim, bilim ve teknoloji ala- nında görece etkileyici bir değişim yaşanmaktadır; ama di- ğer yanda eğitim, özellikle de ni- telikli eğitim giderek bu „,«,-,,«„,.. hizmeti "satın alabi- BİIİTT1 lecek'kesımlerın V e teknOİOJİ " polttikalanna seçicilik ve seçkincilik egemendir; kaynakları "öncelikli olan"a yönlendirmek ana politikadır. Grafik 3. Çin'in YüksekTeknolojiye Dayalı Ihracatinın Gelişimi (milyarS) Kaynak: OECD Reviews oflnnovaüon Policy: China, Synthesis Report, s.13. erişimine açık hale geliyor. Devletin eğiti- min tüm yükü- nü üstlenmek- ten vazgeçme- siyle doğan mali açık, öğretim ücret- leri ve borçla kapatıl- maya çalışılıyor. Bu da üni- versiteleri giderek bir işletmeye dönüştürmektedir. Son olarak, artış hızı açısından bilim ve teknoloji ala- nındaki bu etkileyici göstergeler yaklaşık 1,5 milyarlık nü- fusa oranlandığında Çin'in dünya sıralamasındaki yerinin hâlâ gerilerde olduğu belirtilmeli. Ancak, devletin öncü- lüğünde, uzun vadeli planlara ve somut hedeflere dayalı kararlılığı, Çin'in gelecekte bu açığı kapatabileceğini düşündürüyor. ' S. Se:en, Çin'in tkincı Uzun Yüriıyüsü, TODAİE, Ankara 2009, 5.219. ' OECD Reviews of Innovation Policy: China, Synthesis Report, OECD and The Minıstry of Science and Technology of China, Parts 2007, s. 23; OECDRevıewsoflnnovaüon Policy: China, OECD, Paris 2008, s. 49, 322. "' Y. Yao, "In scarch of balance: technological dcvclopment in China", in: Competitiveness, FDl and TechnologicalActivity in East Asia, (Ed. S. Lall, S. Urata), Edward Elgar, Cheltenham-Massachusetts, 2003, s. 254. lv J. Yu, R. R. Stough, P. Nijkamp, "Governing Technological Entrepreneurship in China and the West", Public Adminiscration Review, Vol. 69, Supplement 1, December 2009, s. S97. 1 R. P. Appelbaum, R. A. Parker, "China's Bid to Become a Global Nanotcch Leader: Advancing Nanotechnology Through Stateled Progıams and lnternational Collaborations", Science and Puhlic Policy, Vol. 35/5 June 2008, s. 327. v OECD Science, Technology and Industry Outlook, OECD, Paris 2008, s. 168. vl Örneğin, yüksek faizli banka kredileri yüzünden mali krize giren Jilin Universitesi, 2007 yılında ögrenci ve personeline bir duyunı ya- parak onlardan öneri ve çözüm istemijtir. Bkz. A. Halachmi, K. Ngok, "Of Sustainability and Excellence: Chinese Academia at a Crossroads", Public Adminisoatıon Review, Vol. 69, Supplement 1, Decembet 2009, s.SH. vl " C. Cookson, "China scientists lead world in research growth", http://www.ft.eom/cms/s/7ef3097e-09da-l Idf-8b23- 00144feabdc0,dwp_uuıd-0a8cf7,(27.01.2010). " OECD Rcvıews of Innovation Policy: China, Synthesis Report, s.39. " C. Cookson, a.g.k. Cû BILIM TARIHI Osmanlılarda dstrolojinin yeri Osmanlı dünyasında, özellikle de dev- let yönetiminde astrolojinin hemen her zaman önemli bir rolü oldu. Ancak Osmanlılarda astroloji konusundaki iki farklı tutum da hep varlığını korudu. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com KâtipÇelebi, Keşfü'z-Zumm adlı eserinde, birçok İslam düşünüriinün astrolojiyle (ilm-i nücumla) ilgi- li yorumlartndan ömekler vererek, astrolojiye karşt Islara dünyasındaki yaklaşımların ikiye ayrılmış ol- duğunu gösterir. Buna göre, yaklaşımlardan biri, as- trolojinin bütünüyle dine aykm olduğunu savunan yak- laşımdır. Gezegenlerin ve yıldızlann harekederiyle, tak- vim yapmak, yön bulmak ve natnaz vaktini hesapla- maktan öte ilgilenmemek gerekir. Yıldızlann biçim- lerine,renklerine,bulunduklan yere vb. başka anlamlar vererek bunlardan dünyadaki olaylar için sonuçlar çı- karmak şeri hükümlere aykındır ve Tann'nın irade- sine ortak çıkarmaktır. Diğer yaklaşımda ise, müneccim (astrolog), ger-. çek etkili gücün Tanrı olduğuna inanır da, dünyada- ki olaylann gerçekleşmesinde Tann'nın etkisinin, yıl- dızlann durumlanna ve hareketlerine göre geçerli ol- duğunu varsayarsa, bu kayıt altında astrolojik hü- kümlere varmanın dini bakımdan bir sakıncasının ol- madığına inanılmaktadır. Astrolojiye ilişkin bu iki farklı yaklaşım, Osmanlı devletinin doğuşundan batışına kadar her zaman bir arada var olmuştur. Ancak iktidarlarda yer alan çeşitli güç odaklannın dengelerindeki farklılaşmalara ve bü- yük astrolojik kehanetlerin yanlış çıkması gibi ne- denlere bağlı olarak bazen birinci yaklaşımın öne çık- tığı durumlara rastlansa da, ikinci tür yaklaşımın Osmanlı devletinde daha etkili olduğunu söylememiz gerekir. Osmanlı padişahlannın hemen hepsi devlet yönetiminde (özellikle de savaşa başlama tarihlerinin ve savaş taktiklerinin belirlenmesinde) astrolojik gözlem ve hükümlerden yararlandılar ve hatta bu tür gözlemlerin yapılmasını ve bu gözlemlerden sonuçlar çıkartılmasını teşvik ettiler (Birinci Abdülhamit as- trolojiye kesin olarak karşıydı, astrolojiyi Allahın işi- ne kanşmak olarak görüyordu. Fakat o da devlet iş- lerindeki geleneksel astroloji uygulamalarını engel- lemeye kalkı$madı.) Müneccimlik kurumu devletin res- mi bir kurumuydu ve Osmanlı devletinin kuruluşun- dan yıkılışına kadar varlığını korudu. (Osmanlı dev- letinin son müneccimbaşısı Karlovalı Hüseyin Hilmi Efendi, 1924 yılında öldü.) Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethi sırasm- da harekete geçtne zamanının belirlenmesinde mü- neccimlere danıjmıştı. AH Kuşçu'yu Otlukbeli Savaşı'na (1473) götürmesinin nedeni de, çok büyük olasılıkla, Kuşçu'nun savaşın gidişini astrolojik gözlem ve çıkarsamalarla yorumlaması içindi. Takiyüddin'in Istanbul rasathanesi de astrolojik amaçlar için kurulmuştu (1577). Osmanlılarda eşref saatt (uğurlu saat) düşüncesine ve uygulamasına ina- nanların çoklugu, astrolojinin sadece devlet işlerin- de değil, halk arasmda da ne kadar yaygın olduğunu gösteren (halk astrolojisine) bir örnektir. Biraz daha ileri giderek diyebiliriz ki, astroloji Osmanlılarda, 19. yüzyılın sonlarında modern bilimin etkili olmaya baş- lamasına dek, doğaya ilişkin determinizm düşüncesi- nin de adeta tek kaynağı olmuştur. Astrolojiye ina- nanlarla onu dine aykırı gören düşünce sahipleri ara- sındaki ilişki ve gerilim ancak 19. yüryılın sonların- da ve özellikle Salih Zeki Bey'in çalışmalarının ve ya- yınlarının etkisiyle modern astronominin ortaya çık- tnasıyla önemini yitirmiştir. Klasik dönem Osmanlı as- tronomisi, gerilimli egemen astroloji yatağında ken- . disine ancak sınırlı bir alan açabilmişti. V S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle