15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR DOĞAN KUBAN Cahil ve ıssız kadınlaı karanlık bir geleceğin habercisidir Eğer aslan, ayı ve maymun toplumları, dişilerini evlerine hapsedip onların geçimlerini erkeklerin yaptıkları avlarla sağlamaya çalışsalardı, yaşayamazlardı. Türkiye'de milyonlarca aile sadece erkeklerin kazandıkları para ile yaşamaya çalışsa aç kalır. Kaldı ki kadının evde bir şeyler ürete- ceği öngörülse bile bugün evde üretilenin ekonomik değeri çok önemsizdir. Kadınların sosyal ve kültürel durumu toplumsal geri kalmışlığın şaşmaz bir simgesidir: cahillik, fakirlik ve geri kalmışlık. N üfusu 8-10 milyonluk Anadolu'da halkın %90'ı köylerde yaşarken eğer kadınlar tarlada çalış- masalardı, köylü de toplum da aç kalırdı. Başkalarının emeğini sömiirmeyen toplumlann kadın- ları çalışmak zorundalar. Bugünkü dünya nüfusunun ür- kütücü artışı karşısında ve ulaşılan uygarhk düzeyinde ça- lışmayan kadın sadece iş bulamayan kadındır. Kadınlar pek çok mesleği er- keklcr kadar iyi, belki de daha iyi ya- pıyor. Bu bağlamda kadını az çalışan toplumlar geri kalmış toplumlardır. Kadının toplumsal statüsünü eskisi gibi korumaya çalışan bütün îslam ül- keleri sömürge oldular. Kuşkusuz ge- ri kalma nedeni pek çoktu. Fakat kadınların sosyal ve kültürel durumu toplumsal geri kalmışlığın şaşmaz bir simgesidir: cahillik, fakirlik ve geri kal- mışlık. 2004 yılında Sumatra ve Endonezya'yı vuran tsunamiler en çok kadınları öldürmüştü. Nedenini geçen gün bir dost söyledi: O Müslüman ülkelerde kadınlara sokağa çıkma yasağı vardı. BÎZİM KADINLARIMIZ Bugün Anadolu'nun nüfusu 1920 nüfusunun 9-10 ka- tı. Nüfusun % 65-70'i kentlerde yaşıyor. Tarlalar boş. Kente giden gençler geri gelip toprak işi yaprnak istemiyor. Kadınlar günü sabahında Türkiye'de çalışan kadın sayı- sının toplam sayıya göre % 26 düzeyinde olduğunu okuyunca neşem kaçtı. Bir başka istatistikte cinsiyet eşit- sizliğinin en alt kademesinde 134 ülke içinde Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Çad, Pakistan ve Yemen'le bir- likte Türkiye vardı. Bunun tam gerçeği yansıttığını san- mıyorum. Yine de çok utandım. Ülkenin geleceğinin ka- ranlık olacağını kavrayacak bilinçleri olmayan, dünya- dan habersiz cahiller utanmıyor. Kadının çalışmaması ve şiddet görmesi ile erkeğin yo- bazlığı ve zorbalığı arasındaki ilişki, dünyanın her yerinde bilinen bir ilkel tavırdır. Fakat şimdiye kadar kızını diri diri gömeni hiç işitmemiştim. Bu kadar acımasızlığı ak- lıma sığdıramıyorum. Burada halk kültürünün çığrından çıkması gibi bir sorun var. Kuşkusuz toplumlann hasta ve sapıkları vardır. Fakat Allah'ın günü kızını ve karısını öl- düren toplum cehalet hastasıdır. Bunlar 21. yüzyıl yaşa- mına yabancı kalmış ve dışına itilen bir toplum kesimi- nin varlığının kanıtıdır. Bereket yaygtn değil. Ülke nüfusunun on kat artmasına karşın hâlâ kadı- nı eve kapamak isteyenlerin idrak edemedikleri şey, ka- dınm cehaleti ve işsizliğinin Türkiye'yi sömürgeleştirmenin temel araçlarından biri olmasıdır. Kuran Müslümanlara 'Hıristiyan ve Budistlerin kölesi olun' demiyor. Nüfusun 35 milyonu ya da daha fazlası kadın ve kız, yani anne adayı. Çocuklar, özellikle kızlar, en az on ya- şına kadar annenin yanında dünyayı öğreniyor. Bu oku- mamış kadınların kullandıkları dil bin sözcük bile içer- mez. 48 milyon insan kentlerde yaşıyor. Bunun 25 mil- yonu kadın ve kız. Kentlerde yaşayanların çoğunluğu ilk- okulla üniversite arasında bir kademede okumuş. On üç milyon kadın kırsal alanda yaşıyor. Türkiye'de kadınla- rın hiçokumamış olanları % 25-30 arasında, deniyor. Bu 13 milyon eder. Bunun çoğunluğu kırsal alanda, özellikle Doğu'da yaşıyor. Burada önemli bir sorun okumamışlık ile doğurganlık arasındaki doğru ilişkidir. En cahiller en çok doğuruyor. Bu analar, beyinlerin her şeyi sünger gi- bi emdiği bir on yılda, gelecek kuşaklara sadece bilgi düş- manlığı olmasa bile kayıtsızlığı aktarıyor olabilir? Eğitimi mahalle pazarı ile süper market arası bir ti- caret oyununa dönüştürdüğümüzden bu yana, büyük öl- çüde artan okul, üniversite, öğretmen ve öğrenci sayısı ile orantılı öğretim performansı gösterdiğimizi kanıtlayan bir veri yok. Cuınhuriyetin okuma yazma seferberliğini, Anadolu'nun en ücra köşelerine giden gencecik kadın öğ- retmenleri anımsayınca, bugünün şekilci toplıımunun acı- nacak toplumsal ataletini hissetmemeye olanak yok. Kadın statüsünün bütün sorunlarla organik bağı var. Toplumun geri kalmış kesimlerinin bir türlü öğreneme- diği gerçeklerden biri, Türk ve Müslüman düşmanlığının kuramsal yapısının içeriğinde kadının toplumsal statü- sünün önemli bir yeri olmasıdır. Dünya nüfusunu yarısı kadındır. Müslümanlar ken- di kadınlarını onlarla bir hizaya getirmedikleri sürece mil- yarlarca dünyalı kadınlarımızı kendilerinden aşağı göre- cek. Bu Kuran'ın Islama dünyada verdiği birincil statü ile bağdaşan bir durum mudur? Bunu bizim ulemaya bir sor- malı. TÜRKÎYE'DEKt AFGANİSTAN Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye'nin bir Afganistan'ı var: cehaleti, fakirliği ve ilkel davranışları ile. Batılı Hıristiyanların, Hintlilerin, Çinlilerin Müslümanlara tepkisi değişmedi. İster Afganlı olsun, is- ter Türk. Hıristiyan Avrupa Niğbolu Savaşı'nda, Viyana Kuşatması'nda, Papalığın desteği ile Avusturya, Polonya ve Rusya arasındaki Türklere karşı 'Kutlu İttifak'ta, Çanakkale Savaşı'nda, Türkiye'nin işgalinde, Türkler için ne düşunüyorsa, Kıbrıs Rum hükümetini Avrupa Birliği'ne üye yaptığı ve Ermeni tezini Avrupa devletlerinin par- lamentolannda kabul ettiği zaman da aynı şeyleri düşü- nüyor. Amerikan Kongresi'nde komisyon da öyle düşünmüş. Ilımlı Islam da sadece o düşmanlığın ve horgörmenin de- vamıdır. Bizim gözümüzü bağlayan nedir? Bizi Avrupa Birliği kapısında bekletiyorlar. Avrupalılar Kıbns'tan Türk or- dusunun çıkmasını istiyor. Ne de olsa Yunan Kıbrısı Avrupa Birliği üyesi. Her şeyi dışarıdan alan Türkiye al- ternatif enerji için henüz yatırım yapmadı. Ama dış borç açığı en çok olan dünya ülkelerinden biri. Bizim gazete- ler yazmasa da, yabancı basın daha doğrucu olabiliyor. Hiçbir şey bizim aklıevvelleri aydınlatamıyorsa, hal- kın günlük yaşamına baksınlar: Bu sabah bindiğim tak- sinin çok iyi tanıdığım şoförü geçen yıllara göre %30 az kazandığını söyledi. Pazarda yeşil biberin kilosu 5 liraya çıktığı için artık almıyormuş. İnsanları bu kadar umut- suz olmaya götüren bir yalan dUnyasına hâlâ demokrasi deniyorsa, bu Batının sahtekârlığının yansımasıdır. Dünyanın şimdiki patronları Türkiye gibi ülkeleri içine dolduracakları çuvallan hazırlamışlar. Dolum işlemini yap- mak için vakti kerahat'in gelmesini bekliyorlar. Sayın okuyucular, Türk toplumunu idare edenlerin, Atatürk dışında, üç yüz yıldır öğrenemediği bir olgu var: Rönesans'tan bu ya- na resmi, heykeli, musikisi, edebiyatı, bilim ve teknolo- jisi ve kentsel yaşamı ile bizi bugüne getiren ve henüz dün- ya egemenliği postunu bırakmamış, bırakmamak için her oyunu oynayacak bir Batı var. Batı dünyasının birikim- leri ve ekonomik yapısı ile îslam toplumlannın en gelişmişi olan Türkiye'nin sahip çıkıp özümseyebildiği kültürel vc ekonomik verileri bir karşılaştırın. Bu geriliği anlatmakta söz kısır kalır. Bu uzun kültür üretiminin Batılı toplumlara kazan- dırdığı kültürel disiplini hayal etmek, bir Bach konseri- ni dinlemeyen ya da nıodern bir bale seyretmeyen için olanaksızdır. Onlar ne bilim, hatta ne de teknolojinin ya- şamsal kapsamını, parasal ölçütler dışında anlamıyor. Çünkü çağdaş dünyada insanın yerini anlayamazlar. 21. yüzyılın ikinci yarısında, Çinliler, Japonlar, Koreliler, Hintliler Batılı birikime kendi kültürlerinin ve- rilerini de katarak yeni bir uygarhk çağı sentezini ger- çekleştirdikleri ve Eflatun'un yerini Lao Tzu aldığı zaman, Pakistan, Mısır ve Yemen'le birlikte olmanın ne anlama geldiğini düşünmek ister misiniz? Tayftın Akgül t ınu {
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle