09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 MART 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Farklı Bir ‘Dünya Tiyatrolar Günü’ Bildirisi... (Aşağıdaki yazı, yıllar önce yeni bir tiyatro sezonunun açılışı için kaleme alınmıştı. Zamanın akışı içersinde ne yazık ki hemen hiçbir olumsuzluğun giderilemediği hüzünlü ülkemizde aynı yazıyı, bu kez yeni bir “Dünya Tiyatrolar Günü” için değiştirerek alıntılıyorum.) Gazeteler ve dergiler ilan etti: Yarın, yeni bir “Dünya Tiyatrolar Günü.” Güzel. Çok sevindik. Yalnız şimdi, bu ülkenin yetişmekte olan ve yetişmiş bütün tiyatro insanlarına, yalnızca sıradan ölümlüler kimliğiyle, yalnızca “izleyici” kimliğimize sığınarak sormak istediklerimiz var. Bundan sonra, perdelerin arkasında ne olacak? Bize neler oynayacaksınız? Neler göstereceksiniz? Örneğin günümüzü gösterecek misiniz? Yoksa tiyatroyu, aslında bizim olmayan günleri bizim sanmamız için mi kullanacaksınız? Bizi yaşadıklarımız üzerinde düşünmeye zorlayabilecek misiniz? Yoksa, genellikle yapılageldiği gibi, yaşamakta olduklarımızı bize yok saydırtmaya mı çalışacaksınız? Başta hukuk devleti niteliği ve demokrasi olmak üzere, hemen her şeyi göstermelik bir ülkede, sizler de salt gösteriyle mi yetineceksiniz? Nasıl oynayacaksınız? Var olmayan bir gerçeklik varmışçasına mı, yoksa olmayanın olmadığını, olanın da yetersizliğini vurgularcasına mı? Evet, nasıl oynayacaksınız? Tiyatronun büyüsünü, olup bitenleri perdeleyen bir esrikliğe dönüştürmek için mi, yoksa bizi ayıltmak için mi kullanacaksınız? Eğer yalnızca bizleri büyülemekle yetinecekseniz, hiç zahmet etmeyin! Çünkü biz, nice zamanlardır zaten büyülenmiş bir toplumuz. Ve bu arada sahnelere yalnızca oynamak için çıkacaksanız, ona da zahmet etmeyin. Çünkü bizler, yıllardır birbirimize ve -asıl önemlisi!- kendimize oynamayı zaten yaşamak saymaktayız. Kendimizi bu oyunculuğa öylesine kaptırdık ki, artık hemen hiçbir şeyin gerçek yüzünü görmek istemez olduk. Bizler, artık sadece yanılsamalarımızla geçinip gitmekteyiz. İşiniz, bu yüzden hem çok kolay hem de çok zor! Eğer seçiminiz, bizleri yanılsamalarımızda pekiştirmek olursa, bizimle çok kolay anlaşabilirsiniz. Müthiş bir iletişim yanılsamasını paylaşabiliriz ve sizlerden de nasıl daha yoğun yanılsamalar yaşanabileceğini öğreniriz. Böylesi, bizi temel soruların yanıtlarını önce kendi iç dünyalarımızda, üretmeyi göze aldığımız kendi etik kurallarımız çerçevesinde aramak zahmetinden bir kez daha kurtarır. Ama eğer zor yolu seçerseniz kalkıp,“Ben sizlerin gözlerinizi açacağım!” derseniz ya da “Eğlenmeye geldiğinizi sanacaksınız, ama sonradan beyninizden vurulmuşa döneceksiniz!” derseniz, o da sizin bileceğiniz bir şey. Bu yolu da seçebilirsiniz. Bütün hayatınızı adamak zorunda olduğunuz bir uğraşın, yani sanatınızın her anını, “Gerçek, hiçbir yalana benzemeyen bir şeydir!” tezinin doğruluğunu kanıtlamak için harcayabilirsiniz. “Zaten başka türlüsü, ancak bir tiyatro yalanı olabilir!” demeyi yeğleyebilirsiniz. Ne dersiniz? Bunları yapabilecek misiniz? acem20@hotmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr K õsaca “Oscar” diye bilinen “Aka- demi Ödülleri”nde, yalnõz sine- ma tarihinin değil, tarihin “makus talihi” bu yõl tersine döndü. Ve nihayet, evet nihayet bir kadõn yönetmene Kathryn Bi- gelow’ya en iyi yönetmen ödülü verildi. Seksen iki yõllõk Oscar tarihinde bu ödüle aday gösterilen dördüncü kadõn yönet- mendi. Ondan öncekiler Lina Werhmül- ler (Yedi Güzeller), Jane Campion (Pi- yano), Sofia Coppola (Bir Konuşabilse) bu ‘şansı’ yakalayamamõşlardõ! Hele hiçbir anõ, hiçbir duygusu gözlerimden ve yüreğimden silinmeyen o muhteşem “Piyano” filminin yönetmeninden esirgenen ödülün, yõllar son- ra, Kathryn Bigelow’ya verilmesi beni hem sevindirmiş hem de meraklandõrmõş- tõ. Hayõr, henüz filmi görmemiştim… ‘DINCK CHENEY AKADEMİ ÜYESİ Mİ? Dikkatimi ilk çeken, arkadaşõm Nedim Göknil’in Sinema Sanatlarõ ve Bilimler Akademisi üyelerine seslendiği, bir kop- yasõnõ bana da yolladõğõ mektubu oldu. Bu mektupta, Nedim Göknil, “Ölümcül Tu- zak” filmini geçen yõl izlediğinde üzerin- de hiçbir etki bõrakmadõğõnõ, Oscar ödülü- nü aldõktan sonra yeniden izlediğinde ise, ABD ordusunun Irak işgalinde, operasyo- na verdiği ad gibi, tam bir ‘şok ve dehşet’e düştüğünü anlatõyordu. Bu filmi seyreden Amerikalõlarõn, ABD’nin kendi ‘demokrasi’sini götürdü- ğü Irak ya da öteki ülkelerin, Afganistan, Kamboçya, Vietnam, Somali vb. insanla- rõ için ne hissettiklerini, ne düşündükleri- ni sorguluyordu. Şefkat, öfke, utanç, piş- manlõk, acõma, duygudaşlõk? Yõllarõnõ insan ilişkilerine, ‘halkla iliş- kilere’ adamõş Nedim Göknil, mektubun so- nundaki “Post Scriptum”da ABD’nin es- ki savunma bakanõ ve “Çöl Fırtınası”nõn mimarõ Dick Cheney’in akademi üyeleri arasõnda yer alõp almadõğõnõ ya da filmin ya- põmcõlarõ arasõnda olup olmadõğõnõ sor- maktan da geri kalmõyordu. Merakõm daha da arttõ, kendimi ilk iş “Ölümcül Tuzak”a attõm. ‘CİCİ ASKERLERİN’ PEŞİNDE “Ölümcül Tuzak”õ izledim. Gerçekten ölümcüldü! Tuzaktõ! İki saat boyunca, ha patladõ ha patlaya- cak bombalarõ imha etmekle görevli birta- kõm sõradan Amerikan askerinin peşine ta- kõlõyoruz. Bunlar cici askerler. Saldõrmõyorlar, öl- dürmüyorlar, vurmuyorlar, kõrmõyorlar, işkence etmiyorlar, toprak işgal etmiyorlar, işgal ettikleri topraklarda yaşayan kadõnlara tecavüz etmiyorlar, bebekleri öldürmü- yorlar, girdikleri evleri talan etmiyorlar, ya- kõp yõkmõyorlar… Ya ne yapõyorlar? ‘Kötülerin’, ‘düş- manın’, ‘teröristlerin’ (yani Iraklõlarõn) si- vil halkõ hedef alan bombalarõnõ imha ede- rek kurtarõcõ kahramanlar rolünde bol bol alkõşlanõyorlar! El insaf! “Yavrum iyi de senin burada işin ne?” diye sormak, kimsenin aklõna gel- miyor mu, gelmemiş mi? Tamam, filmin senaryosu, ‘iliştirilmiş’ yani yaltaklanmõş bir gazetecinin kitabõn- dan yola çõkmõş… Tamam, yönetmen, sa- vaşõn ahlaki boyutuyla, daha doğrusu ah- laksõz boyutuyla ilgilenmemiş… Tamam, yönetmen bu işgalin yalanlarõnõ, tartõşma- larõnõ hepten yok saymõş… Sadece ve sa- dece gerilimi yüksek tutan bir aksiyon fil- mi yapmak istemiş… Ama olmaz ki, bu kadar da yalan söylenmez ki... Biliyorum bir sanatçõyõ yapmadõklarõy- la değil, yaptõklarõyla değerlendirmeli. Ama bir bütünün bir zerresini büyüteç al- tõna alõp, gerisini yok saymak, silmek na- sõl bir etik anlayõştõr? Aynõ filmi New York ya da Teksas’õn göbeğinde, Nevada ya da Nebraska çöl- lerindeki bombalarõ imha etmeye çalõşan bir ekibi anlatan bir senaryo ile de yapa- bilirdi. Ama o zaman nah Oscar verirler- di! SİNEMA VE İDEOLOJİ Sinema sanatõ oldum olasõ ideolojilere en büyük hizmeti veren sanat olmuştur. Her film politiktir. Siz istediğiniz kadar efen- dim ne politikasõ, sadece eğlencelik, vakit geçirmeye yarar deyin… Yok öyle şey. Siyasetten en uzak duran, en ‘masum’ film bile, bir dünya görüşünün, bir değer ölçüleri hiyerarşisinin ürünüdür. Belli bir sistemi, bir bakõş açõsõnõ, bir yaşam biçimini savunur, önerir, yüceltir ya da yok sayar, karşõ çõkar… Siyasetten en ‘uzak’ sandõ- ğõnõz filmler bile egemen güçlerin, iktida- rõn sözcülüğünü yapar… Belli ideolojilere hizmet eder. (70’li yõllarda biz bu söyle- diklerimi, Onat Kutlar’dan, Atilla Dor- say’dan, Sungu Çapan’dan öyle iyi öğ- rendik ki, unutmama imkân yok!) Bakmayõn son yõllarda “ideolojiler öldü” söylemlerinin ağõr basmasõna… Ölen bir şey yok! Daha yenilerde, Başbakan Erdoğan si- nema sanatçõlarõnõ, oyuncularõnõ toplayõp, onlardan kendisini ve güttüğü politikayõ onaylamalarõnõ istemedi mi? Sinema sanatçõlarõ, siz siz olun, kullan- dõrtmayõn kendinizi! zeynep@zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 Sinemayla beslenen ideolojilere muhteşem bir örnek: Ölümcül Tuzak Irak’sõzIrakişgali... Angelopoulos’tan festival isteği Kültür Servisi- Dokuz Eylül Üniversitesi tarafõndan “Onursal Doktor” unvanõ verilen Yunan usta yönetmen Theo Angelopoulos, Konak Belediye Başkanõ Hakan Tartan’õn ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte konuştu. Angelopoulos, İzmir’de bir film festivali yapõlmasõ gerektiğini söyleyerek ‘“İzmir’in tarihi ve kültürel yapõsõna hayran olmamak elde değil. Ancak hala İzmir’de bir film festivali olmamasõ üzüntü verici. Bu boşluğun bir an önce doldurulmasõ yerinde olur.” dedi. Kültür Servisi - Orta- doğu Teknik Üniversitesi Sanat Festivali, 11. yõlõn- da yine tiyatro, konser, söyleşi, film gösterimi gi- bi çok sayõda etkinlikle iz- leyici karşõsõna çõkõyor. Bugün başlayan ve 25 Nisan’a dek ODTÜ Kül- tür ve Kongre Merke- zi’nde devam edecek fes- tival, “Plastik Sanatlar Sergisi” kapsamõnda 56 sanatçõyõ 150’nin üzerin- de eseriyle ağõrlayacak. ODTÜ tarafõndan her yõl düzenlenen festival kap- samõnda satõşa sunulan eserlerden elde edilecek gelir, ODTÜ burs havu- zuna aktarõlacak ve eko- nomik sorunlarõ nedeniy- le eğitimlerini sürdür- mekte zorlanan öğrenciler için ek kaynak yaratmasõ sağlanacak. Çok sayõda etkinliğin düzenleneceği festivalde, İdil Biret ile Suna Kan resitalleri, Do- ğan Canku ile Kerem Görsev Trio konserleri ile müzikseverlerle bulu- şacak; Genco Erkal’õn yönettiği ve oynadõğõ “Marx’ın Dönüşü”, Hal- dun Dormen, Deniz Gökçer, Deniz Türka- li’nin yer aldõğõ ‘Pazar Günkü Cinayet’ adlõ ti- yatro oyunlarõ izlenebi- lecek ve bol ödüllü “İki Dil Bir Bavul” filmi gös- terilecek. Ayrõca filmin yönetmenleri Orhan Es- kiköy ile Özgür Doğan ile bir söyleşi yapõlacak. ETKİNLİK 25 NİSAN’A DEK SÜRECEK ODTÜ festivali başlıyor Kültür Servisi - Uluslararasõ Kitap Fuarlarõ Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi ve Fran- sõz Yayõncõlar Birliği dõş ilişkiler kuruluşu BIEF’in (Uluslararasõ Fransõz Yayõncõlar Ofi- si) organizasyonu ile 23-24 Mart’ta Türk ve Fransõz yayõncõlarõnõn buluşup bilgi ve gö- rüşlerini paylaşmalarõ amacõyla “Türk - Fransız Yayıncılar Buluşması” adlõ iki gün- lük bir seminer düzenlendi. Paris’te Fransõz Yayõncõlar Sendikasõ’nda ger- çekleştirilen toplantõlara Türkiye’den 21, Fransa’dan 80 yayõncõ katõldõ. Altõn Kitap- lar, Apollon, Boyut, Can, Erdem, Hayat, İle- tişim, İnsan, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İş Bankasõ Kültür, Kaknüs, Kaynak Yayõn Grubu, Literatür, Mavi Ağaç, Metis, Nesil, Pozitif, Sel, Timaş, Turkuvaz ve Yapõ Kre- di Yayõnlarõ yöneticileri Türkiye’yi temsil et- ti. Fransa’dan ise Gallimard, Hachette, Flammarion, Robert Lafont, La Decouvert gibi önemli yayõncõlar toplantõlara katõldõ. BIEF Genel Başkanõ Alain Gründ ve Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Kütüphaneler ve Yayõmlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula’nõn açõş konuşmalarõndan sonra ‘Yayıncılığa Ge- nel Bakış’, ‘Telif Hakları’, ‘Vergilendirme’, ‘Kamu Yardımları’, ‘Yayıncı, Kitabevi ve Dağıtımcı İlişkileri’, ‘Türkiye ve Fransa Ara- sında Telif Alışverişi’, ‘Çeviri Yardım Prog- ramları’, ‘Edebiyat’, ‘Çocuk Kitapları’, ‘Sanat ve Prestij Kitapları’ ve ‘Sosyal Bi- limler Yayıncılığı’ üzerine oturumlar yapõldõ. Türk - Fransõz Yayõncõlar Buluşmasõ’nda iki ül- ke arasõndaki tarihi kültürel alõşverişin geç- mişte sekteye uğradõğõ, Fransõzcadan Türk- çeye yapõlan çevirilerin çok az olduğu vur- gulandõ. Türkiye’nin çeviri yardõm programõ TEDA ile son yõllarda Türkçeden Fransõzcaya çevirilerde bir artõş gözlendiği belirtildi. Türkiye Mevsimi etkinlikleri ile Fransa’da Türk kültürüne ilgi oluştuğu, bunun bir fõr- sata çevrilerek Türkçeden daha fazla çeviri ya- põlmasõnõn sağlanabileceği görüşü de ağõrlõk kazandõ. Türk ve Fransõz yayõncõlarõ buluş- malarõnõn yeni adõmõ olarak Fransa’nõn İs- tanbul Kitap Fuarõ’na katõlõmõ ve orada bu- luşmalarõn sürdürülmesine karar verildi. Türk ve Fransız yayıncılar Paris’te buluştu Kültür Servisi - İki aylõk edebiyat dergisi Notos’un, Ni- san-Mayõs tarihli 21. sayõsõnõn kapak konusu “Hay- van Hakları, Hayvanlar İçin Hukuk, İnsanların Hayvanlara Ettikleri” başlõğõnõ taşõyor. Dergide, Hayvan Haklarõ Federasyonu Başkanõ Ahmet Kemal Şenpolat, Yedikule Hayvan Barõnağõ gönüllülerin- den Tolga Öztorun ve Ömer Madra ile yapõlan söy- leşilerin yanõ sõra, veteriner hekim İsmet Çolakel, Cem Dizdar ve Steven Best’in yazõlarõ yer alõyor. Kathryn Bigelow
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle