23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ARALIK 2010 PAZAR 4 HABERLER Cumhurbaşkanı Gül, Türkçenin resmi dil olduğunu belirterek BDP’ye yönelik eleştirisini sürdürdü DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Umut Sevgili, Ben bu satırları yazarken, TV ekranlarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasını yapıyor. Şu anda Kemal Bey CHP’nin, örgütünün ve bu partiye oy vermesi olası kitlelerin yeni umudu. O yüzden, kurultayın da onun için kolay geçmesi bekleniyor. Kılıçdaroğlu geçen kurultayda adaylığını açıkladığında, belirli çevrelerde büyük ümitler yaratmış ve adeta seçim, delegelerin dışına kamuoyuna taşmıştı. Yaşamım boyunca bir toplumda umudu böylesine somutlaştıran iki kişi gördüm. Bunlardan birincisi 1970’li yıllarda Bülent Ecevit idi. İkincisi ise, son zamanlarda Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Son Kurultay’ın hemen öncesinde, iki gün, eşim ve Barış Derneği Davası’ndan hapislik arkadaşlarım ile birlikte Adalar’da idik. Orada otel lobisinde, Kalpazankaya’daki ünlü meyhanenin bahçesinde, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının insanları nasıl umuda gark ettiğini gördüm ve seçimin sokakta sonuçlandığını anladım. Ama bugün burada sözünü etmek istediğim ne doğrudan Kılıçdaroğlu ne de CHP veya Türkiye’nin bugünkü siyasal yapısı. Burada daha çok genelde toplumsal umutları irdelemek amacım. Toplumların kişilere büyük umutlar bağlaması, keskin bunalımların varlığını gösterir. Bireyler veya toplumlar ne kadar bunalmışlarsa, o kadar çok bel bağlarlar “umut”a. Umarsızlık, umudu tetikler. Umut yaşam gücü veren ışıktır. Bu yüzden dememiş mi, büyüklerimiz “umut fakirin ekmeği; ye Memet ye!” diye. En beklenmedik anlarda, en umulmadık umutların gerçekleşmelerinin öyküleri olan, hiçbir umudun imkânsız olmadığı masallarla büyümüş olan insanların toplumlarının kişilere büyük umutlar bağlama eğilimi çok güçlüdür. Bu umutların gerçekleşmeleri imkânsız bile olsa, bunu dillendirmeniz toplum ya da karşınızdakiler tarafından hoş karşılanmaz. Yakınlarda yitirdiğim doktor bir okul arkadaşımın, kız kardeşine felç gelmişti ve hastanede, onun da çalıştığı nöroloji kliniğine yatırılmıştı. Talihsiz kızın anne ve babası da, başucunda bekliyorlardı. Hasta zaman zaman hareket belirtileri gösterince, ana baba umutlanıyordu. Arkadaşım ise, bunun gayrı iradi refleksler olduğunu, iyileşmeden söz edilemeyeceğini açıkladığında, ana babasının büyük öfkesini çekiyordu. Artık ses çıkarmıyorum, çünkü gerçeği söylediğimde, sanki iyileşmesini ben istemiyormuşum gibi kızıyorlar, demişti dostum bir gün. Kırk yıl önce yaşadığım bu olay, nispeten genç yaşımda bana umut bağlanan kişi veya olaya karşı gerçeği söylemenin pek akıllıca olmadığını öğretmişti. Bu gözlemimden, umudun kötü ve miskinleştirici olduğunu sandığım sonucunu çıkarma. Edilgen umut bir kişiye güvenip, her şeyi ona havale edip, kulağının üstüne yatmaktır. Ama bir de, etkin umut vardır ki, umutların bağlandığı kişiyle bütünleşip, canını dişine takarak çalışmayı, hedefe varmayı çabalamayı içerir. Kuşkusuz bu ikincisi toplumda motor işlevi görür. Zaten karizmatik bir liderin önemli vasfı da, sadece umudun simgesi olmayı başarmakla sınırlı olmayıp, aynı zamanda toplumu da, o hedefe doğru seferber edebilme yeteneğini de içerir. Zaten umudun simgesi olmuş olan kişi bunu becermek zorundadır. Yoksa sonra o büyük umudun gerçekleşmemesi halinde doğacak yıkıntının altında kendi kalacaktır. Hem de, hiç kusuru olmasa bile. Umut ne kadar abartılı olursa, başarısızlık halinde duyulan öfke de o denli büyüktür. Umudunun boşa çıkmasını istemeyen toplumlar, bir yandan onun boyutunu abartmamaya özen gösterirken, öte yandan da, onun gerçekleşmesi için simge haline gelmiş olan lidere yardımcı olurlar. Bu tür aktif umutlardır, ilerlemeyi yaratanlar. asirmen@cumhuriyet.com.tr ‘Herkes diline dikkat etmeli’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BDP’nin gündeme getirdiği “iki dil” tartışmasıyla ilgili olarak “herkesin diline ve hareketine dikkat etmesi” gerektiğini, eksikliklerin elbirliğiyle konuşarak ve anlaşarak düzeltilebileceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, Tesİş’in 9. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin zaman kaybına tahammülü olmadığını, büyük zıplamalar yapması gerektiğini söyledi. Uçakların “takeoff” yaparak pistten tekerleklerini çektiğini ve yükselmeye başladığını kaydeden Gül, Türkiye’nin geçmişte birkaç kez “takeoff” yaptığını, ancak yükselemediğini, bazen inmek hatta çakılmak zorunda kaldığını söyledi. Türkiye’nin artık irtifa kazanması gerektiğini belirten Gül, “Bunu sağlamak için de herkesin diline, hareketine çok dikkat etmesi gerekir.” Türkiye’nin zengin bir kültür varlıklarının yanında “Dede Korkut”, “Mem u Zin” gibi destanların da ortak mirasın ürünleri olduğunu anlatan Gül, “Türkiye’nin tabii ki resmi dili Türkçedir, tabii ki böyle devam edecektir. Ama Türkiye’nin farklı farklı yerlerinde konuşulan farklı farklı lisanlar vardır. Bunların hepsi de bizim lisanlarımızdır. Bunların hepsine de sahip çıkacağız. Ama bunları eğer biz farklı ideolojik, farklı siyasi saiklerle yapmaya kalkarsak o zaman kendi huzurumuzu, kendi düzenimizi bozarız ve kendi vatandaşlarımıza, kendi insanlarımıza zarar vermeye başlarız” dedi. Çelik: Asker kendi görevini yapsın Haber Merkezi Genelkurmay Başkanlığı’nın BDP’nin 2 dillilik kararıyla yaptığı “endişeyle izliyoruz” açıklamasına AKP sert tepki gösterdi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Asker kendi görevini yapsın. Genelkurmay’ın siyaseti denetlemek gibi bir görevi yok” dedi. Vatan gazetesine konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, Genelkurmay Başkanlığı’nın 2 dille ilgili çıkışına sert tepki gösterdi. Askerin siyasete karışmamasını isteyen Çelik, “Genelkurmay’ın bu tür eskiden gelen bazı yanlış alışkanlarını artık bir tarafa bırakması gerekir. Askerin her meselede pozisyon belirtmesi çok yanlış. Her meselede illa da Genelkurmay olarak siz açıklama yapmak durumunda değilsiniz. Söylenmesi gerekeni siyaset kurumu söyler, yargı kurumu söyler. Bu askerin görevi değil. Asker kendi görevini yapsın. Askerin görevi ülke savunmasıdır” dedi. Demirtaş: Tabii ki Türkçe öğreneceğiz ELAZIĞ (Cumhuriyet) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Tabii ki Türkçeyi de öğreneceğiz. Bu ülkenin vatandaşıyız. Ama kendi anadilimize karşı bu tahammülsüzlüğü hakareti de asla kabul etmeyiz, asla da etmeyeceğiz” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ana dilde eğitim olmaz” sözlerine tepki gösteren Demirtaş, “Niye olmaz? Neye aykırıdır? Hangi kitaba aykırıdır. Bir tek kitaba aykırıdır. Kenan Evren’in darbe anayasasına. Peki bir halkın kendi anavatanında, kendi çocuklarını anadilinde eğitme, yetiştirme hakkını Kenan Evren mi belirleyecek? O günden bugüne onun Anayasasına sarılanlar, başta Başbakan olmak üzere işte bu suçun ortağıdır” dedi. Tartışmalı yasaya onay ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görevini kötüye kullanan kamu görevlisine ceza indirimi getirdiği için “Gökçek yasası” diye eleştirilen TCK 257. madde değişikliğine ilişkin yasayı onayladı. AKP döneminde görevini kötüye kullanma cezası alan bürokratlara ceza indirimi getirmesi nedeniyle yasanın Meclis’teki görüşmeleri büyük tartışmalara neden olmuştu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in çok sayıda görevi kötüye kullanma nedeniyle açılan davası bulunduğundan muhalefet yasaya, “Gökçek yasası” adını taktı. Ceza indiriminden RTÜK üyesi Zahid Akman ve başka çok sayıda bürokratın da yararlanacağı belirtiliyor. CHP’nin yasayı iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi bekleniyor. Gül, Sayıştay yasasını da onayladı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle